Ankara bilboardları; “Gençlik şühedanın izinde” afişleri - TopicsExpress



          

Ankara bilboardları; “Gençlik şühedanın izinde” afişleri ile dopdolu… 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle olduğunu sanıp hemen aşka gelmeyin isterseniz… Onların kastettiği “şüheda”, 1071 “tertip” olanlar… Belki de ötekileştirmenin bir başka türü; “benim şehidim, 1071” falan… Mazeret de hazır; “Anadolu’ya girdik, yurt edindik bu toprakları” filan… Peki yurt edindiğin bu toprakları; olmayan olanaklarla savunmak, dünyaya karşı savaşmak, bunun için şehit olmak, kan vermek, can vermek?... Boşuna sormayın, hiiiç işleri olmaz, Mısır ve Suriye’de ölenler kadar bile “ağlatmaz” onları… En hafif deyimle, “kalleşçe” değil mi? Alın size bir kalleşlik örneği, tam da söz ettikleri yıllardan… Malazgirt Savaşı kazanılmış, Anadolu içlerine yayılma başlamıştır. Çavuldar Çaka Bey, İzmir’i işgal eder ve 1081 yılında ilk Türk İzmir Beyliği’ni kurar. Hedefi Konstantinapolis’tir. Onları zayıflatmak için, tahıl ambarları kabul edilen tüm Ege’yi işgal eder. Bir “kara adamı” olmasına karşın yerli Rum ustalara 40 parçalık donanma yaptırarak, Ege adalarını fetheder, boğazlara ilerler ve Abidos’u yani Çanakkale’yi kuşatır. Çaka Bey bu arada, İznik’te tahta geçen Anadolu Selçuklu Beyi 1.Kılıçaslan ile de kızını evlendirerek, akrabalık bağını da geliştirmiştir… Bizans zor durumdadır ama çare kolaydır, “Türkleri birbirine düşürmek”… Zaten eski Çin yıllıklarında da yazmaz mı “ Türkler birbirleri ile uyum içinde yaşamaktansa kavga etmeyi tercih ederler, biz de bundan yararlanırız” diye… Bizans İmparatoru Alexios Komnenus, Kılıçaslan ile irtibata geçer, “Çaka aslında bizi kuşatmıyor, arkadan dolanarak seni kuşatıyor, saltanatın tehlikede”… Bizans ile Anadolu Selçuklu, Çaka’ya karşı ittifak kurar. Çaka ise durumdan habersiz, Çanakkale’de Bizans’a karşı savaşırken arkasını bir döner, Selçuklu ile kuşatılmış… Kalkar gider damadına “neler oluyor” diye sormaya… Damat Kılıçaslan törenlerle karşılar kayınpederi Çaka’yı ve onuruna ziyafetler düzenler… Ziyafet sırasında ise “nedir” diye sormadan ve sordurmadan çeker kılıcını ve kayınpederi Çaka’yı öldürür, yıllardan 1092’dir… Haber verilir Bizans’a; “ittifakımız gereği Çaka’yı öldürdük”… “Ne ittifakı?” der Bizans… Gizlice yardım istenen Avrupa zaten 1.Haçlı seferini başlatmıştır. Atılır tüm Türkler fethettikleri yerlerden… Aynı yerlere dönmek için 200 yıllık bir zaman ve binlerce “şüheda” verilmesi gerekecektir… Ne kadar “kalleşçe” değil mi? Bir o kadar da “aptalca”… Üzerinden 9 asır geçer, başka bir komutan çıkar tarih sahnesine… Adı Mustafa Kemal ATATÜRK’tür… Bu kez saldıran değil savunandır Türkler… Yurt belledikleri bu topraklara neredeyse “yedi düvel” saldırmıştır… Yine aynı çarelere de başvururlar; “O’na inanmayın, o padişah efendimize isyan etmiş bir haindir” yalanı yayarlar parayla tuttukları kendi hainleri yoluyla… Nerede yobaz, para düşkünü, iktidar uşağı varsa “yedi düvel”le beraber onları da yener… Halk, olmayan olanakları ile Komutanının arkasındadır… Çanakkale’dedir, Dumlupınar’dadır, Afyon’dadır, Urfa’dadır, Maraş’tadır… Yıl 2013, maalesef başka “kalleşler” çıkar… “Çanakkale’yi bizim gökten inen meleklerimiz kurtardı” derler, “gökten inen bulut düşmanı boğdu” derler, bu söylediklerinin örneğin “Uhud” savaşında nerede olduğunu sormadan… Ya da Akepeli vekil İhsan Şener gibi “Türkler Yunanla savaşmamıştır, Kurtuluş Savaşı diye bir şey yoktur, tüm Türk Şehitlikleri düzmecedir” bile derler… Neymiş?... Her şey 30 Ağustos’u, Zafer Bayramı’nı unutturmak içinmiş… Neymiş?... Kurtuluş Savaşını unutturmak için Malazgirt hatırlanmış... Neymiş?... “Kalleşlik” belki de dededen toruna geçen bir şeymiş… Neymiş?… Demek ki, benim “Şehitlerim” ile onların “şüheda”sı farklıymış…
Posted on: Mon, 26 Aug 2013 17:06:51 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015