Bahçeli, İstasyon Meydanı’nda toplanan binlerce kişiye - TopicsExpress



          

Bahçeli, İstasyon Meydanı’nda toplanan binlerce kişiye seslendi KARDEŞLİĞİN DESTANI ELAZIĞ’DA YAZILDI İzzet TUMAY / MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, Elazığ İstasyon Meydanı’nda düzenlenen ‘Kardeşlik Mitingi’nde binlerce kişiye seslendi. Bahçeli, yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Doğu Anadolu’nun bu güzel şehrinde, Fırat’ın kenarındaki bu tarih hazinesinde, kardeşlik bağlarının derinlere tutunduğu bu güzide yörede sizlerle bir arada olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Bizleri böylesine bir coşku dalgasıyla kavuşturan Cenab-ı Mevla’ya şükür ediyorum. Kardeşlik temalı bu açık hava toplantımıza katılan bütün Elazığlı kardeşlerimi en içten hissiyatımla kutluyorum. Konuşmamın hemen başında sizlere soruyor, sesinizin gök gürlemesini bile bastırmasını istiyorum; sizler kardeşliği azık ettiniz, yardımlaşmayı nimet bildiniz, El-azık olarak nam saldınız. Çayda çıra oynadınız, halay çektiniz, Delilo dediniz sevinçlerinizi paylaştınız. Varlığınızı kardeşlikle bağladınız, geleceğinizi kardeşlikle güçlendirdiniz. Bu nedenle sizlerle iftihar ediyor, hepinize güveniyorum. Açık hava toplantılarımız; hasislere, haydutlara ve hilekârlara korku salmıştır. Densizlere, dalaverecilere ve delalet yuvalarına en kesif ve en keskin gözdağı vermiştir. Türk milletinin varlığını ateşe atmak için ortam ve fırsat kollayan güruh ve mihrakların tedirginlikleri artmış, uykuları kaçmış, rahatları bozulmuştur. İnşallah bozguna uğrayacakları, kuşatmalarının yarılacağı, heveslerinin kursaklarında kalacağı günler de çok yakındır. Şu kadarını ifade etmeliyim ki, Elazığ umutlarını kardeşlikle örtüştürmüştür. Harput ve Elazığ kardeşliğin ahdi ve manevi havzası olarak yüzyılların içinden süzülüp bugünlere gelmiştir. 13. yüzyılda, ‘kılıçla geldim, kalemle gideceğim’ diyerek kahramanlıklar sergileyen ve aynı büyük bir velimiz olan Arap Baba, buraları bize vatan yaparken kardeşliği öğütlemiştir. Tüm ömrünü gaza ve cihada vakfetmiş, adaletli ve merhametli yönetimiyle dillere destan olmuş ve Harput’un yüz aklarından birisi olarak Haçlılara Anadolu’yu dar etmiş büyük Türk komutanlarından Balak Gazi kardeşliği miras bırakmıştır. Yaşadığı çağın en büyük âlimlerinden birisi olan, tamamen ilim ve tasavvufa yönelen, dünya malına tamah etmeden bir ömür geçiren, fazıl, ihsan sahibi ve insan-i kamil Beyzade Hazretleri kardeşçe yaşamayı vaaz ve tavsiye etmiştir. Manevi hayatın zirvelerinden birisi olarak Harput’tan nur saçan Hafız Osman Bedrettin, yani İmam Efendi’nin sözleri kardeşliğe davet, kardeşliğe çağrı olarak bizlere ulaşmıştır. Ayrımcılığı dışlayan, gösterişe katiyen tevessül etmeyen, her sözü doğruya ve güzele yönelik olan Harput’un manevi kalelerinden Tayyar Baba kardeşlikten hiç ayrılmamış, kardeşliğin çekim ve cezbe alanından hiç çıkmamıştır. Bu Allah dostu, hikmet ve hidayet ehli muhterem büyüklerimiz yaşadıkları devirlere kalp gözüyle bakmışlar, beşeriyeti vicdan ve insaf terazisiyle tartmışlardır. Şimdi soruyorum sizlere; kardeşliğimizden cayarak Arap Baba’nın ruhunu incitelim mi? Kardeşliğimizi bozarak, Balak Gazi’nin kemiklerini sızlatalım mı? Etnik ve mezhep labirentlerinde kardeşliğimizi gömerek Harput’un manevi ihtişamlarına saygısızlık edelim mi? Elbette ve mutlaka doğru olan sizin bu tercihiniz ve bu görüşünüzdür. Dile getirdiğiniz bu iradeniz var olduğu müddetçe, bu inancınız devam ettiği sürece Allah’ın izniyle kardeşlikten dönüşümüz olmayacak, önümüze engel çıkarmaya çalışanlar huzur ve gün yüzü göremeyeceklerdir. Zalimlerin, teröristlerin, yıkım memurlarının, çözüm şarlatanlarının topu birleşsin, alayı bir araya gelsin; Allah’ın yardımıyla bizi yolumuzdan döndüremeyecekler, kardeşliğimizi söndüremeyeceklerdir. Biliniz ki, aynı ümmetin mensuplarıyız, aynı ceddin torunlarıyız, aynı milletin fertleriyiz, aynı tarihin mirasçılarıyız, aynı mübarek geleceğin yolcularıyız, aynı ülkülerin takipçileriyiz. Bin yıldır bu coğrafyada kaynaşarak, karışarak ve kucaklaşarak büyüdük. Bin yıldır bu topraklarda kök salarak çoğaldık. Kalıcı bir barış ve huzurun varisleri olarak boy verdik, çınarlaştık. Âlemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed’in tebliğine birlikte bağlandık. Aynı anda secdeye vardık. Oğuz atanın izinden giderek kardeşliğimizi perçinledik. Beraber yedik, beraber içtik, beraber iş yaptık, beraber eğlendik. Kız aldık, kız verdik, yuva kurduk; komşu olduk, aynı kültür çeşmesinden birlikte içtik. Yapay ayrımlara, içimizi karıştırmaya çalışan fitne ve fesat çevrelere, bölmenin, parçalamanın ve yutmanın nöbetini tutan zihniyetlere sırtımızı döndük, yüzümü çevirdik. Şu hakikati inanç ve iddiayla ifade edebilirim ki, milletçe; Tarihin hiçbir devrinde, benlik davası gütmedik, soy-sop çetelesi tutmadık. Tarihin hiçbir devrinde ırkçılık yapmadık, kardeşliği unutarak, içimizden ötekiler, zenciler ve yabancılar türetmedik. Tarihin hiçbir devrinde kafatası ölçümü gibi sapkınlıklara, köken sayımı ve ayrımı gibi anormalliklere gitmedik. Biz etnik öbeklere, etnik bölmelere, etnik kümelere, etnik uçlara ayrılmayacak kadar bütünleştik, kenetlendik, içiçe geçtik. Bingöllü, Çemişgezekli, Pertekli, Diyarbakırlı, Malatyalı, Kahramanmaraşlı kardeşlerim Elazığ’a gelmiş, rızkını burada aramış, hayallerini burada sulamıştır. Elazığlı kardeşlerim de işsizlikten, çaresizlikten ya da farklı nedenlerle İstanbul’a, Malatya’ya, Adana’ya, Ankara’ya ve İzmir’e giderek işlerinin ve geleceklerinin arayışında olmuşlardır. Kimse kimseyi hor görmemiş, yabancı bilmemiş, dışarıda bırakmamıştır. AKP gelesiye kadar köken izi sürülmemiş, etnik menşe araştırılmamıştır. Görüyorsunuz, sözde Kürt sorunu mucitleri, açılım müteahhitleri, asılsız çözüm failleri birliğimizi çekemiyorlar, kardeşliğimizi kabullenemiyorlar. Kardeşlikten başka düşüncesi olmayan ve bölünmeye kabus gibi bakan Kürt kökenli kardeşlerim, Zaza kökenli kardeşlerim sizlere sesleniyorum; oyun büyük, çetin, acımasız ve vahşidir. Artık olanlara sessiz kalma, boşverme, ağırdan alma, yok sayma lüksünüz kalmamıştır. Tepkinizi gösterme, tavrınızı alma ve Türk milletini savunma vakti gelmiştir. Vatanımızı istiyorlar, hala duracak mısınız? Milletimizi dağıtmak istiyorlar, hala bekleyecek misiniz? Bir yanda BDP-PKK, diğer yanda AKP-CHP ve BOP rezilliği sizlerin üzerinde hesap ve spekülasyon yapmaktadır. Kürt kökenli kardeşlerimin aklını çelmeye, bölünmeye razı etmeye çalışan alçaklar son sürat zehir imal etmektedir. Cinayet örgütü PKK, Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi olduğunu ahlaksızca iddia etmekte, İmralı canisi yattığı hücreden sözde liderlik pozları ve mesajları vermektedir. Bunlar asla doğru değildir. Kürt kökenli kardeşim; bebekleri katleden, kızları, kadınları, yaşlıları canice kurşunlayan terör örgütüyle yan yana durmamış ve durmayacaktır. AKP ise meseleye tamamen oy gözüyle bakmakta, yüzde hesaplarıyla, temelsiz anketlerle Kürt kökenli kardeşlerimi istismar etmektedir. Hiç kimsenin bu toprakların sesini, iş ve aş taleplerini duyduğu yoktur. Kürt kökenli kardeşim yıllardan beri iki arada bir derede kalmıştır. PKK’nın baskı ve cinayetleriyle, devlet içinde yuvalanmış bazı odakların yanlışları vatanımızın bu bölgesinde şikayet ve feryatları artırmıştır. Artık geçmişe sünger çekerek, hatalardan ders çıkararak, teröristleri def ederek, kötü niyetlileri ayıklayarak ve takviye edilmiş kardeşlik şuuruyla geleceğe bakılmalıdır. Yeni anayasadan statü ve kimlik bekleyenler, anadilde eğitim olsun diyerek küresel planların peşine takılanlar sorarım sizlere; Kürt kökenli kardeşlerim, kimliksiz, statüsüz ve ne olduğu belli olmayan bir insan yığını mıdır? Yoksa büyük Türk milletinin saygın, onurlu ve güzide evlatları mıdır? Vicdanı mezbeleye dönmüş sömürge kalıntıları, cevap veriniz, Kürt kökenli kardeşlerimi, onlar gibi görünerek, ABD’nin, AB’nin ve kana susamışların emrine ve hizmetine vermeye nasıl kalkarsınız? BDP-PKK ve AKP’nin zalimliği nereye kadar sürecek, Kürt kökenli kardeşlerim daha ne kadar bunlara tahammül edecektir? Kürt kökenli kardeşlerimi demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış gibi kavramları kullanarak suç ve cinayet örgütü PKK’nın yanında göstermeye kimin ne hakkı vardır? Sorunları biliyorum, Kürt kardeşlerimin büyük çoğunluğunun bölücü ve hain emellerden bıktığını ve tiksindiğini de görüyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, Kürt kökenli kardeşlerimi, hiçbir ayrım yapmadan, milletimizin tıpkı diğer fertleri gibi kucaklamaya, her zaman vardır ve hazırdır. Anadile saygılıyız, hiç kimsenin anadilini konuşmasına bugüne kadar itiraz etmedik, etmeyeceğiz. Ancak bölücü çevrelerce dillendirilen anadilde eğitim konusu, vahim sonuçlara yol açacak, milli birliğimizden parça koparmaya çalışanlara eşsiz bir imkan verecektir. Bu bir PKK dayatmasıdır. Ana dilde eğitim diyerek yaygara koparanların, okullarda boykot kararı alanların niyeti ve neyi hedefledikleri kimsenin yabancı olmadığı gerçeklerdendir. Dildeki parçalanmanın, dildeki ufalanmanın ve farklı dillerdeki eğitimin neden olacağı badirelerin nerede duracağını önceden kestirmek, bugünden tahmin etmek zor değildir. Bizim dilimiz Türkçe, bayrağımız ay yıldızlı al bayrak, devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin ismi de Türk milletidir. Bunun dışında yapılacak her teklif hayat ve varlık haklarımızı çiğnemektir ki, buna da izin vermemiz söz konusu değildir. Türkiye çok ciddi, çok fazla ve çok boyutlu bir bölünme risk ve tehdidiyle karşı karşıyadır. Maalesef AKP- CHP-BDP ve PKK’nın ortak hedefi; Türkiye Cumhuriyeti’nin; Milli devlet niteliğini kaybetmiş, üniter yapısı zedelenmiş, bin yıllık ortak değerlerinin içi boşaltılarak milli birliği sarsılmış, farklılıklar üzerine bina edilen, çok parçalı bir etnik kimlikler yapılanması olarak yeniden biçimlendirilmesidir. Genişleyen ve büyüyen iç ve dış meseleler Türkiye’yi yorgun ve bitkin düşürmüştür. Bölücü terör sorunu bu kapsamda gittikçe artan, her geçen gün cesamet kazanan bir nitelik göstermektedir. Elazığlı boğaz tokluğuna çalışır, didinir ve çırpınırken, yandaşlar gemi yüzdürmekte, yolsuzluk santralleri kurmakta, küplerini doldurmaktadır. Başbakan Erdoğan uyuyan devin uyandığından bahsederek ekonomide başarı yalanlarından medet ummaktadır. Oysaki kimin devleştiğini, kimin cüsseleştiğini, kimlerin palazlandığını sizler iyi biliyor ve tanıyorsunuz. Başbakan’ın büyüttüğü, uyandırdığı, umutlandırdığı, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını peşkeş çektiği yabancı dostlarıdır. Washington’dan Londra’ya, Paris’ten Berlin’e kadar besiye çektiği, sizlerin kaynak ve varlıklarınızı ulufe gibi dağıttığı doymak bilmeyen aç gözlüler, para ve servet avcıları hepinizin malumudur. Ekonomiyi ithalata bağlayan, kaçakçılığı teşvik eden, sıcak paracıları, faiz, rant ve silah lobilerini memnun eden Başbakan ve hükümetinin sizleri düşündüğü, ciddiye aldığı yoktur. Başbakan’ın aklında siz değil, BOP’un hedefleri, küresel güçlerin kanlı hesap ve çıkarları vardır. Çöken dış politikaya bakınız, ülke olarak düştüğümüz acınası duruma dikkat ediniz, bunları açıkça göreceksiniz. Başbakan Erdoğan Müslüman coğrafyasına bomba yağdırılması, füze atılması için Haçlı kuyruğuna çoktan takılmıştır. Suriye’de kimyasal silah kullananlar Birleşmiş Milletler tarafından tam belirlenmeden devreye girmiş, her saldırıya katılmayı peşinen vaat etmiştir. AB karar süreçlerini işletmiş, ABD Başkanı Kongresi’ne sormuş, Birleşik Krallık konuyu parlamentosuna götürmüş, ama Başbakan kendi çalmış, kendi oynamıştır. Geçtiğimiz günlerde, 2003 yılında ABD’yle yapılan bir anlaşma da basına yansımıştır. Meğerse, Irak’ta Müslüman kanını dökenlere, kadınlara, kızlara en zalim şekilde kıyanlara, bir milyon masumun canını alanlara yardım ve yataklık sözü verilmiştir. Hastanelerimiz Müslümanları katledenlerin hizmetine sunulmuş, ihtiyaçlarının Türkiye’den karşılanması için imzalar atılmıştır. Şimdi de, Suriye’nin vurulması için hayasız bir mücadele ve ısrar devam etmektedir. Başbakan Suriye’ye yönelik kısa süreli operasyona karşı çıkmış, 78 günlük Kosova operasyonunu tipi vandallığı önermiş, ‘vur çık’la olmaz diyerek akıllara durgunluk veren savaş çağrısı yapmıştır. Ancak Rusya’nın engellemesi, Batı kamuoyunun müdahaleye soğuk bakması sonucunda, uzlaşma ve diyalog ortamı zoraki de olsa canlanmıştır. ABD ve Rusya dışişleri bakanları Esad yönetiminin kimyasal silahları uluslararası topluma teslim etmesi konusunda mutabakata varmıştır. Henüz tam olmasa da, komşu coğrafyalar büyük bir riskin kenarından dönmüş, barışçıl arayışlar öne geçmiştir. Başbakan Erdoğan, bir kez daha yalnız kalmış, bir kez daha öfkeyle kalkmanın zararını çekmiştir. Öte yandan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun kalkıp da, ‘biz savaş çağrısı yapmıyoruz’ diyerek açıklama yapması, en hafif tabirle utanmazlık örneği olmuştur. ‘Her türlü gönüllü koalisyona gireriz’ sözleri savaş çağrısı değil midir? ‘Rejim devrilmeli’ sözleri savaşa çağrı değil midir? ‘Her türlü desteği veririz’ demek Müslüman coğrafyasını kirletme ve kana bulama niyeti ve izansızlığı değil midir? Daha da ötesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin emrine ve güdümüne girmek, İslam’a, Kitabullah’a, Habibullah’a ihanet olmayacak mıdır? Başbakan ve hükümeti kimi kandırmaktadır? ABD’yi Suriye’ye sokmak, sömürgeci güçlerin Müslümanlara zulüm yapması için davette bulunmak namertlik, vicdansızlık ve batılın uşağı olmaktan farksızdır. Başbakan’ın taahhütleri, imkân ve kabiliyetiyle her zaman çelişmiş, Türk devletinin itibarını ve saygınlığını aşırı şekilde zedelemiştir. Suriye sınırındaki oldubittilerle mücadele edemeyen, PYD elebaşlarını belirli aralıklarla Türkiye’de ağırlayan, sınır hattımızdaki kaçakçı görünümlü teröristlerle başa çıkamayan bir hükümet ahlaken ve vicdanen tükenmiş demektir. Başbakan Erdoğan ne dediyse sonunu getirememiştir. Kuru sıkı atmaları bir işe yaramamıştır. Sayın Başbakan, Elazığ’dan soruyorum sana; Mavi Marmara Gemisi’nde dokuz vatandaşımız katledildi, sen ne yaptın? Suriye yönetimi uçağımızı düşürdü ve iki pilotumuzu şehit etti, sen ne yaptın? Reyhanlı’da 54 vatandaşımız vahşice öldürüldü, sen ne yaptın? Suriye’den top mermileri, kör kurşunlar insanımızın canını aldı, Akçakale ve Ceylanpınar gibi sınır ilçelerimizde gözyaşları sel oldu aktı, sen ne yapabildin? Konuşmaktan, gencecik evlatlarımızla uğraşmaktan, Gezi Parkı’na saldırmaktan, ayyaş ve çapulcu diyerek ona buna sataşmaktan, başörtüsünü istismar etmekten, yalan ve dolana batmaktan başka söyler misin Elazığlı kardeşlerime, sen ne yaptın, neyi başardın? Davos’ta sahnede ‘One Minute’ dedin, arkasından sözüm sunucuyaydı diyerek çark ettin. Libya’da NATO’nun ne işi var dedin, arkasında hemen yardıma koştun, lojistik destek sağladın. Esad’a önce kardeşim dedin, işine gelmedi döndün kalleş ve katil diyerek saldırdın. İmralı canisiyle görüşmüyorum dedin, çok geçmedi suçüstü yakalandın. Elazığlı kardeşlerime 20 Ekim 2012 günü, yeni stadyum yapılması ve iki yıl içinde de bitirilmesi konusunda söz verdin, ama hala bir adım bile atmadın, atamadın. Spordan sorumlu bakan burada, herkesin gözü önünde, ‘stadyum yapmak halı saha yapmaya benzemez’ derken, herhangi bir itirazda bulunmadın, bulunamadın. Söyler misin bize, senin kaç yüzün, kaç sıfatın, kaç şahsiyetin vardır? Sayın Başbakan, unutma ki, fos çıktın, balon gibi söndün, mum gibi eridin, kaynayan su gibi buharlaştın ve gerçek niyetlerini sonunda ele verdin. Palavranın iktidarına son vermek sizin elinizdedir. Hıyanete çanak tutan iktidardan hesap sormak sizin yetkinizdedir. Ara rejimleri, vesayet dönemlerini aratmayan, dikta yönetimlerine taş çıkartan bu AKP saltanatı bitmeli, Elazığ soluk almalı, Türkiye gözlerini açmalıdır. Son kez soruyorum sizlere; BOP eşbaşkanının yalanlarına kanacak, kışkırtmalarına kapılacak ve sözlerine inanacak mısınız? Türk milletinin kudretini gölgeleyen Başbakan ve hükümetini affedecek misiniz? Allah’a şükürler olsun ki, gakgoşlar; Ezan olur dinmeyiz, bayrak olur inmeyiz, şehit olur ölmeyiz diyerek harekete geçiyorlar. Kardeşlerim, bilesiniz ki, çare vardır. Elinizden tutacak ve yükseltecek kudret, hizmetkarınız olmaya talip milli kararlılık ve irade yanıbaşınızdadır. Ve tek başına MHP her şeyin üstesinden gelecektir. Bizim, doğulusunu da, batılısını da, Alevisini de Sünnisini de, alacak kadar gönlümüz geniş, sevgimiz büyük, yüreğimiz engindir. Kalbi vatan için çarpan herkesi MHP’nin iktidar yürüyüşüne davet ediyorum. Kavgadan, karışıklıktan, çatışmadan bıkan herkesi MHP’nin iktidarına omuz vermeye çağırıyorum. Huzur için, emniyet için, barış için MHP’de buluşalım. Şeref için, haysiyet için, kudret ve gelecek için MHP’de kavuşalım. Birlik için, kardeşlik için, kimlik için MHP’de kucaklaşalım.”
Posted on: Sun, 15 Sep 2013 08:09:15 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015