Bir zamanlar Ben daha çocukken ve ergenlik çağıma gelmeden - TopicsExpress



          

Bir zamanlar Ben daha çocukken ve ergenlik çağıma gelmeden önce, babam ağabeylerimden birini Tahran’da evlendirmek istedi. O şehirde adet olduğu üzere yedi gün yedi gece düğün bayram yapıldı. Son günde, “Bugün Şah Sultan Selim oyunu olacak” dediler. Şehzadelerden, devlet büyüklerinden ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan büyük bir kalabalık birikti. Ben evin bir odasında oturmuş seyrediyordum. Derken binanın avlusuna bir çadır kuruldu. Baktım ki, insan şeklinde ve bir karış boyunda birtakım suretler çadırdan dışarı çıkarak “Sultan geliyor, kürsüleri koyunuz” diye bağrışıyorlar. Sonra çadırdan çıkarak kimisi ortalığı süpürmeye, kimisi ortalığı sulamaya başladılar. Sonra başka bir adam seslendi. Bu adam baş tellalmış. Sultanın huzurunda selam için hazır bulunmalarını herkese hatırlatıyordu. Daha sonra, çeşitli kuklalar topluluklar halinde sahnedeki yerlerini aldılar. Bunların ilki İran’da adet olduğu üzere külah ve şal takmıştı. İkinci grubun savaş baltaları vardı, üçüncü grup ise falaka taşıyan cellâtlar ve hademelerden oluşuyordu. Sonra bir şahıs, başında hakanlara mahsus bir taç olduğu halde, şahane bir şevket ile büyük bir ihtişam içerisinde salına salına, dura dura yürüyegelerek büyük bir vakar, sükûn ve ağırbaşlılıkla tahta geçip oturdu. 12 Şah tahta oturunca, top ve boru sesi ortalığı kapladı. Duman, çadırı ve sultanı bürüdü. Duman dağılınca, baktım ki sultan yerinde oturuyor, vezirler, şehzadeler ve ileri gelenler onun huzurunda ayakta. O sırada bir hırsız yakaladılar, getirdiler. Sultan boynunun vurulması emrini verdi. Baş cellât derhal hırsızın boynunu vurdu ve kana benzer kırmızı bir su çıkıp aktı. Bunun ardından Sultan huzurundakiler ile konuşmaya başladı. O esnada falan sınırda bir isyan çıktığına dair başka bir haber geldi. Sultan askeri teftiş ederek birkaç alay askeri toplarıyla birlikte görevlendirdi. Birkaç dakika sonra çadırın arkasından top sesleri işitildi. Savaşın başlamış olduğu bildirildi. Bu manzaralar karşısında Ben hayretler içerisinde düşünüp duruyordum. Selam töreni bitti, çadırın perdesi indirildi. Yirmi dakika kadar sonra, bir adam, koltuğunun altında bir kutu ile çadırdan çıktı. 13 “Nedir bu kutu ve ne idi bu gördüklerim?” diye sordum ona. 14 “Bütün bu serili aletler, görülen nesneler, sultan, şehzadeler, vezirler, görkem, kudret ve iktidar, şimdi hepsi şu kutunun içerisinde” dedi. 15 Her şeyi Ağzından çıkan tek bir kelimeyle yaratan Rabbime yemin olsun! O günden itibaren dünyanın bütün ihtişamı ve süsleri bu Gencin gözünde o gösteri gibidir; hiçbir zaman bir hardal tanesi kadar bile önemli değildir ve olmayacaktır. İnsanların bu gibi şeylerle övünmesine şaşarım; öte yandan iç gözleri açık olan kimseler, her debdebe sahibinin debdebesini görmezden önce, onun bir gün yok olacağını kesin olarak görürler. “Her neye baktıysam, önce onun yok oluşunu gördüm; Allah bu dediğime şahittir!” 16 Şu birkaç günlük ömrü doğruluk ve insafla geçirmek herkes için gereklidir. Bir kimse Hakk’ı tanımayı başaramazsa bile, hiç olmazsa akıl ve adalet ayağıyla yürüsün. Çok geçmez, bütün bu görünen nesneler, görülebilen hazineler, dünyevi mallar, sıra sıra dizilmiş askerler, süslü elbiseler, kibirli adamlar, mezar kutusuna teşrif edecekler. Tam şu anlattığım oyundaki kutu gibi. Bütün bu boğuşmalar, didişmeler ve iftiharlar sağgörülülerce çocuk oyuncağı değerinde olmuş ve olacaktır. İbret al da görüp inkâr eyleyenlerden olma.
Posted on: Wed, 14 Aug 2013 22:43:58 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015