Erdoğan Yazar DEMOKRATİKLEŞME PAKETİNDE KADINA TÜRBANA - TopicsExpress



          

Erdoğan Yazar DEMOKRATİKLEŞME PAKETİNDE KADINA TÜRBANA GİRME ÖZGÜRLÜĞÜ ÇIKTI Laik-dinci çatışmasının alt unsuru olarak türban, kaynağını kadının İslami değer ve normlara bağlılığını ifade eden “tesettür”den alır. “Tesettür”, erkekten kaçma, erkeğe açık görünmeme anlamına gelir ve kadının İslamiyetteki konumunu, erkekle insandışılaştırılmış ve yabancılaştırılmış, köleliğe dayalı ilişkisini kabullenişini simgeler. Buna göre kadın, saçından ayak bileğine kadar örtünmelidir. Kadın, erkeğin evcil kölesidir; dışarıya ancak tepeden tırnağa örtünmüş olarak çıkabilir. Bunun ideal biçimi gözlerin dahi görünmediği burka ve çarşaftır. Kadının ezilen cins konumu, kuşkusuz salt İslamiyete özgü bir durum değildir. Kadının ezilmesi ve aşağılanması, sınıflı toplumun ürünüdür ve tüm dinler, bu ezilme ve aşağılanmaya kutsallık atfederek, kadını erkeğiyle insana en ilkel, bayağı ve gerici güdüleri “kazandırmıştır”. İslamiyetten önce -Cahiliyye devrinde- Arap toplumunda kadının konumu, ilkel komünal düzenin izlerini taşıyordu. İslamiyet ise kadını “aklen ve dinen aşağı bir yaratık”, “fitneci ve nankör” olarak tanımladı. Muhammed, “Benden sonra erkekler için kadından daha zararlı bir fitne bırakmadım” demişti. Akıl bakımından eksiklik ve fitneliği nedeniyle kadının sürekli olarak erkeğin hükmü altında tutulması ve ona kölece itaat etmesi zorunludur. Kadın, erkeğin tüm isteklerine boyun eğmeli, hizmetçiliğini ve cinsel köleliğini ibadet saymalıdır. Kadın eşinin herhangi bir emrine itaat etmediği takdirde eşi onu dövme hakkına sahiptir. İsterse tek sözle onu boşayabilir. Çocuğunun olmaması, hastalığı gibi nedenlerle üzerine ve zevk için yeniden evlenebilir. İslamiyetin kadına biçtiği bu içler acısı rol, küçük yaşta başlar. Erkek çocuğun saçı bile altın değerindeyken, kız çocukları utanç sebebidirler. Kızlar 5-6 yaşlarında erkeklerden uzaklaştırılır. Tesettürün nedeni de karşı cinsle kurulabilecek bağların koparılmasıdır. Kadın evlenirken bakire olmalıdır. Küçük kızların evlenmeleri için hiçbir yaş sınırı yoktur. 3 yaşında dahi evlendirilebilirler. Okumayı öğrenmeleri ise dinen caiz değildir. İslam, nikah ve evliliği kutsal ilan eder. Evlilik, “fuhuş değil helal hayat” sürmek ve neslin devamı için yapılır. Cinselliğin amacı üremek ve manevi hazza ulaşmaktır; onda uhrevi bir anlam aranmalıdır. Kadının evdeki görevleri, itaat, hizmet, iffet, israftan kaçınmak, çocukları iyi terbiye etmektir. Kadının çalışması, İslamiyete sonradan getirilen yorumlara göre ancak zorunluluk halinde ve kocasının izniyle mümkündür. Çalışmak için kadın ve erkeğin birlikte çalışmaması, tesettüre riayet etmek ve eşini ve çocuğunu ihmal etmemek gibi koşullar koyulmaktadır. Zira kadının çalışması, evin huzuruna felaket getirir. Çalışan kadın cinsel özgürlüğünü de serbestçe yaşamak isteyebilir, suç işleme olasılığı artar. Aynı biçimde, kadının sosyalleşmesi, ev dışında ilişki ve çevresinin olması da ev huzurunu bozucu bulunur. Neden türban? Yeni İslami yayınlarda türbanın “avantajları” şöyle sıralanıyor: “Kadının bireysel saygınlığının ve değerinin yüceltilişi; kadının üretime katılışı ve yeteneklerini geliştirme faaliyetleri; örtünün cinsi anarşiyi önleme işlevi; aile içi ilişkinin sağlamlaşmasındaki rolü.” İslamcı bir kadın yazarın ifadesiyle “Kadın çalışacak mı? Geçmiş olsun diyebiliriz. Artık müslüman kadınlar iş hayatında olmasın diyemiyoruz”. Bir diğeri, yaman çelişkiyi şöyle tanımlıyor: “Sekreterlik kurumunu eleştiren radikallerin bile başörtülü sekreterleri var. Reklamları eleştirenler, ünlü mankenleri tesettür kıyafetleri tanıtımında podyuma çıkarıyorlar. Kot giymeyen, kola içmeyenler, şimdi bu ürünlerin ticaretini yapıyorlar. Teknolojiye, Batı bilimine karşı çıkanlar, yazılarını en gelişmiş bilgisayarlarda yazıyorlar. Mikrofonla ezan okunmasına karşı çıkan Seyyid Kutup’u mezhepsizlikle suçlayanlar, dev medya kuruluşlarında en frapan sanatçıları çalıştırıyor…” İslamcı modaevleri, kadının örtülü olabileceğini, ama süs, renk ve şekil konusunda özgür olduğunu söylüyor. Orta yol bulunmuş bile -“itici olmadan örtünme”. Çarşaf yerine gösterişçi bir tarzda, “giyimdeki çeşitliliklerin ve feminen kaygıların ve şıklığın bu kodları tersyüz etme işlemi” devreye girmiş bulunuyor. Söylenen doğrudur! Türban, kadının üretime katılmasının yol haritası, bir toplum mühendisliği aracıdır. Taşra KOBİ’lerinde, hatta İstanbul’un varoşlarında pek çok kadın emekçi, “Namusumla çalışıyorum” mesajını türbanıyla vererek evden çıkabilmekte, iş arayıp bulabilmektedir -”tesettürlü eleman” arayan işyerleri de az değildir. Emekçi kadına eve hapsedilmiş haliyle karşılaştırıldığında bu ona bir tür “özgürleşme” duygusu da vermekte, erkeklerin bulunduğu yerlere girip çıkabilme, sokakta belli bir özgüvenle yürüme olanağını sağlamaktadır. Orta sınıf kadınlarda ise yaşam standartlarının da yükselmesiyle birlikte telefonda nasıl konuşulacağı, ev ziyaretlerinin nasıl olması gerektiği, çocuk eğitimi gibi konularda kent yaşam değer ve ilişkilerinin yerleşme düzlemiyle birlikte gerçekleşmektedir. Biraz abartılı bir ele alışla, orta-üst sınıftan türbanlı kadın, yaşam tarzı -iş, ev ortamı, spor, tatiller, vb- ile neoliberal ekonomik-toplumsal dönüşümün özütü olarak kabul edilmelidir. Ne var ki, türbanın kadına verdiği özgürleşme duygusu sanal olmaktan öteye geçemez. Pek çok kadının dini baskılar sonucu “kapanması”, başı açık genç kızların işe girecekleri zaman türban takmaları işin bir yönüdür. Asıl önemlisi ise, türbanın kadının içerisinde bulunduğu bağımlılık ilişkilerini neoliberal bir form altında yeniden üretmesidir. Bu yönüyle o hem bir neden, hem de bir sonuçtur. Kadın, taşra illerindeki KOBİ işyerlerinde, AKP’li belediyelerde din faktörünün aynı zamanda bir sınıfsal, siyasal baskı unsuru olarak kullanılması nedeniyle üretim alanına girişin verdiği özgürleşmeyi tam olarak yaşayamaz. Yoksullara yardım adı altında yapılan gıda dağıtımlarının bir koşulu da kadının türbanlı gelmesidir! 1970′li yıllarda işe giren genç kız ve kadınların ilk yapmak istedikleri şeylerden biri, giyimlerine kentli bir görünüm kazandırmaktı. Bugün bunun yerini türban almıştır. Aynı biçimde türban, kadının eşi -ve erkeklerle- olan bağımlılık ve ezilme, yabancılaşma ilişkisinin süregeldiğinin işaretidir. Gösterilmek istendiğinin aksine, türban, kadının özgürlük sembolü vd değil, onu gericiliğe ve sınıflı toplum egemenliğinin bugünkü biçimlenişine bağlayan bir örümcek ağı, köleleştirmenin pekiştirilmesi demektir. AKP’nin demokratikleşme paketinde kadınları daha fazla gericiliğin cenderesi için çekerek erkek egemen değerlerin pekiştirilmesi çıktı.
Posted on: Wed, 02 Oct 2013 11:00:36 +0000

Trending Topics



ceremonia-a-las-7-30-pm-topic-625825267460313">Empezamos el Día del Emprendedor con una ceremonia a las 7.30 pm
Cx-D Explorer Looking for the best deal on Cx-D

Recently Viewed Topics




© 2015