FRİDA KAHLO-(Rüyaları Asla Resmetmedim. Canlandırdıklarım - TopicsExpress



          

FRİDA KAHLO-(Rüyaları Asla Resmetmedim. Canlandırdıklarım Benim Gerçeklerimdi.) “...Bedenim beni bırakacak. Oysa ben hep o bedenin kurbanı olmuşumdur; biraz asi de olsa bir kurban işte. Biliyorum aslında birbirimizi yok edeceğiz, böylece mücadele sonunda ortaya hiçbir galip çıkmayacak. Düşüncenin sırf hasar görmemiş olmasından ötürü, tenden oluşan öteki maddeden kopabileceğini düşünmek ne hoş bir yanılsama... Meksikalı ressam Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, 1907’de Coyoacon’da, Macar yahudisi Wilhelm Kahlo ve İspanyol asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Şimdiki Londra ve Allende sokaklarının kesiştiği yerde. “Mavi Ev”de. Yaramaz bir çocuktu, hayal gücü zengin ve akıllı bir çocuk. 7 Temmuz 1910’da doğdum diyecekti Frida. “Meksika devrimiyle birlikte doğdum”... Yaşamı boyunca bedeninde ve ruhunda taşıdığı isyan ateşinin harladığı yılda ve Emiliano Zapata’nın güney Meksika’yı ayaklandırmasından kısa zaman önce, 1910’da doğdu Frida. O devrimin kızıydı... Frida onu ilk gördüğünde henüz yeniyetmelik dönemlerindeydi. Ulusal Hazırlık Okulu’nda okuyordu. Kadınlara düşkünlüğü ile tanınan Rivera okula bir duvar resmi yapmak için gelmişti. Frida ise üç saat boyunca bu dev gibi adamın fırçasına bakmış, onu çıt çıkarmadan izlemişti. Ardından arkadaşlarına “Benim Rivera’dan bir çocuğum olacak demişti”... Frida çocuk yapamasa da 1929 yılında 20. yüzyılın kuşkusuz en ünlü ressamlarından biri olan ve Meksikalı Michalangelo olarak andığı Diego Rivera ile evlendi. ” Ve, aslında pek de önem vermeksizin, resim yapmaya başladım”. Resim yapmaya geçirdiği kazanın izlerini hafifletmek için başlamış, kısa süre sonra yeteneğini herkese kanıtlamıştı. Yaptığı resimleri göstermek için tanıştığı ünlü ressam Diego Rivera ile evlenmesi ise; herkesi şaşırtmıştı... SANAT VE AŞK Frida Kahlo, sanat yaşamında, eşi ünlü ressam Diego Rivera’nın gerisinde kalmış gibi görünse de, gerçek bunun tam aksi. Diego’dan resim alanında birşeyler öğrenmekten çok öğrettiği Diego dahil herkesçe kabul ediliyor. Kahlo, çeşitli sanat çevreleri tarafından sürrealist ressam olarak tanımlansa da kendisinin buna sıcak baktığı pek söylenemez; hatta sevgilisi Amerikalı fotoğrafçı Nickolas Muray’e, gerçeküstücülük hakkında şunları söylediği biliniyor: “Gerçeküstücü olmak ne demek? Eğer eşyaları bulundukları ortamdan çıkarıp başka bir ortama yerleştirmekse; resim zaten tarihi boyunca hep bunu yaptı... Gerçeküstücülerin en önemli sorunu, kendilerini aşırı derecede ciddiye almaları.” Frida görünüşü ve tavrıyla, bütün dikkatleri üzerine çekmeyi biliyordu. Sevgili listesinin kabarıklığı da bu karşı konmaz çekiciliğe kimlerin kapıldığının göstergesi... Trotsky, Breton, Berggruen, Duchamp, Kandinsky, Muray, Picasso... Trotsky, sürgün yıllarında, Türkiye ve Fransa da dahil birçok ülkede yaşamış son olarak yani ölümünden birkaç yıl önce, Frida ile Diego’nun davetlisi olarak Meksika’ya yerleşmişti. Yaptığı resimler hayatını sürdürmesi için gereken kazancı sağlamasa da; Frida’nın ünü dünyanın dört bir yanına ulaşmıştı. Meksiko City, Paris, Philadelphia, San Francisco ve New York’ta sergiler açmış; sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşmıştı. Bu sergiler sonrasında Diego, şunları söyleyecekti: “Frida, benden daha iyi bir ressam ve resim aramızda rekabetin olmadığı bir alan”. OTOPORTRELER Frida Kahlo’nun 70’e yakın resmi bulunuyor. Bunun büyük bir bölümü de otoportrelerden oluşuyor. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran bir aynaya bakarak geçiren biri için normal bulunabilir ama bu portreler hiç de olağan değil. Yalnızım diyordu Frida. Kendimden daha iyi kimseyi tanımıyorum. Belki de bu yüzden kendini çizmeyi yeğliyordu. En iyi tanıdığı yüzü... Yaşam ve ölüm, bedenin parçalanmışlığı ve aklın bütünlüğü, geleneksel olanla modernlik, gerçek ve beklentiler... Acıyı, umudu, umutsuzluğu ya da direnci anlattı resimlerinde Frida. Kendi gerçekliği ile birlikte Meksika gerçekliğini çizdi. “Elbisem bu askıda asılı” adlı resminde Amerikan kültürünün öğelerini bir çöplük gibi üst üste yığdı. “Kökler” ile Meksika tarihinin derinliklerine işaret etti... Kahlo’nun sanatında genel olarak bedenin hissettikleri anlatılıyor. Bedeninin çektiği acı... Çocuk felci, kaza, bitmek bilmeyen ameliyatlar, buna rağmen “Hasta Değilim” diyordu. “Sadece paramparçayım, yine de resim yapabildiğim sürece hayatta olmaktan memnunum”. En büyük acıyı resim yapamaz hale geldiğinde yaşadı. Resimlerinde açık bir somutluk ve bunun gerçekliği ölçüsünde direnç... 32 kez kesilip biçilmeye direnmenin de ötesinde birşeyler....
Posted on: Thu, 04 Jul 2013 12:38:18 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015