Günay ASLAN Güncellenme : 28.09.2013 04:05 Aylardır ertelenen - TopicsExpress



          

Günay ASLAN Güncellenme : 28.09.2013 04:05 Aylardır ertelenen ‘Demokratikleşme Paketi’ nihayet açıklanıyor. Başbakan Erdoğan uzun süredir üzerinde spekülasyon yapılan paketini pazartesi günü açıyor. Gerçi kamuoyunun özellikle de Kürtlerin ilgisi azalmış görünüyor ancak, başbakan ve çevresi de beklentileri epeyce yükseltmiş bulunuyor. Bunlara bakacak olursak ‘her derde deva bir paket’ geliyor. Ne var ki hükümetin söylemi bir yana, pratik yönelimine ve Türkiye’nin iç siyasal dengelerine baktığımızda paketin Kürtlerin ve toplumsal muhalefetin beklentilerini karşılaması mümkün görünmüyor. Buna rağmen paketin yeni bir hayal kırıklığı yaratması da zor görünüyor. Her şeyden önce buna başbakan ve çevresinin çıkarları izin vermiyor. Paketin beklentileri karşılaması için hükümetin Türkiye’nin yasal ve idari mevzuatında köklü reformlar; hatta devrimsel değişimler yapması gerekiyor ki bu aşamada bu zor görünüyor. Aynı şekilde paketin Kürtlerin ve toplumsal muhalefetinin taleplerine yer vermemesi, kitleleri umutsuzluğa sürüklemesi de mümkün görünmüyor. Dolayısıyla başbakanın Pazartesi günü tıkanma eğilimine girmiş süreci kurtaracak ve toplumsal muhalefeti bir süreliğine yatıştıracak bir paket açması gerekiyor. Başbakanın süreci kurtarması içinse anadilde eğitime ve özyönetime giden yolu açması, seçim barajını düşürmesi, Terörle Mücadele Kanunu’dan Ceza Kanunu’na bir çok yasal değişim yapması ve PKK Lideri Öcalan’ın, ‘stratejik konum’ talebini karşılaması gerekiyor. Bunları yapmak da kolay görünmüyor ama, hükümetin orta yol bulmaya çalışacağı, süreci çökertmeyi göze alamayacağı; ‘ne şiş yansın ne kebap’ mantığıyla hareket edeceği de anlaşılıyor. Öte yandan ‘Demokratikleşme Paketi’yle Türkiye’nin iç dengelerini, hatta sınırlarını değiştirmeye aday Ortadoğu’daki gelişmeler arasındaki ilişkiyi de gözardı etmemek gerekiyor. İç gelişmeler kadar bölgesel gelişmeler de neden ve sonuç ilişkileri açısından iç içe geçmiş bulunuyor. Dolayısıyla bunları birbirinden bağımsız ele almak ve iki ayrı süreç gibi değerlendirmek nesnel gerçeklikle uyuşmuyor. Ne de olsa yeni bir Ortadoğu’yla aynı zamanda yeni bir Türkiye ve yeni bir Kürdistan’ın da temelleri atılıyor. Türk-Kürt vd. hepimizin kaderi yine ve yeniden burada çiziliyor. Türkiye’nin 1’inci Cumhuriyet’ten 2’inci Cumhuriyet’e ‘geçiş’, Kürdistanın da tarih sahnesine ‘yükseliş’ sürecine tekabül eden yeni bölgesel düzenleme pakete ne kadar yansır bilemiyorum ama, halklarımızın geleceği açısından hayati önem arz ediyor. Buradan hareketle gözlerimizi paketten çok bölgeye çevirmek, özellikle de bundan yüzyıl önce burada yapılan düzenlemeden gerekli dersleri çıkarmak gerekiyor. Batı emperyalizminin Ortadoğu’yu işgal ve talan ettiği; ülkeleri ve halkları çetvelle böldüğü o dönemde, Kemalist elit de eline bir cetvel almış, ‘ulus-devletin’ gereğini yapmaya; kafa tası ölçmeye başlamıştı. İngiliz ve Fransızlar kendi çıkarları doğrultusunda kukla devletçikler kurdukları o dönem Ankara’nın da önüne ötekinin inkar ve imhasına dayanan, dolayısıyla da çatışma yaratan ‘ulus-devlet’ modeli koymuşlardı. Ankara da işe, ‘Türk tipi kafa’ aramakla başlamış, kendisiyle kader birliği yapmış Kürtleri Türkleştirmeye; Yunusları, Karacaoğlanları, Dadaloğulları, Pir Sultanları’yla Anadolu aydınlanmasına öncülük etmiş Alevileri da Sunnileştirmeye çalışmıştı. Bu da kaçınılmaz olarak ‘devlet-millet’ çatışması yaratmıştı. Yüzyıl önce yeni bir Ortadoğu kurulurken kurulan Cumhuriyet, Anadolu Türklüğüyle de alakası olmayan bir Türklük ve kendi meşrebine uygun bir Sunnilik icat etmiş; kavimler kapısı coğrafyamızın Kürt, Ermeni, Asuri-Süryani Alevi, Yahudi, Rum, Arap, Laz, Çerkez vd. bütün kimliklerini bunun içinde -zorla- eritmeye çalışmıştı. Bu yüzünden Türkiye geride kalan yüzyılı çatışmayla, kanla, gözyaşıyla, talan ve yağmayla geçirdi. Sonunda Kemalizm iflas etti ve tarih sahnesinden çekildi. Onun yerine siyasal İslam (AKP) geçti ve şimdi aynı hatayı siyasal İslam yapıyor! Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği günümüzde AKP de eline bir mezura almış, her sokağa bir cami kondurmak için durmadan imar planları çiziyor. Kemalistlerin kışlayla yapamadığını o camiyle yapmaya çalışıyor! AKP aksini söylese de o da içeride ve dışarıda Türk ve Sünni eksenli dengeler inşa etmenin peşinde koşuyor. Oysa küresel sistemin Ortadoğu’yu etnik köken, din ve mezhep savaşları ekseninde yeniden dizayn ettiği günümüzde Türkiye’nin tersini yapması; içeride ve dışarıda insan odaklı dengeler kurmaya çalışması gerekiyor. Zira nesnel süreç bölge için olduğu kadar Türkiye için de insan odaklı çözümün tek çıkar yol olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla paketin de bir anlamının olabilmesi için içinden ırkı, dini, dili, mezhebi, cinsiyeti, düşüncesi ne olursa olsun insana saygının çıkması gerekiyor.
Posted on: Sat, 28 Sep 2013 20:19:53 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015