KARS BÖLGESİ RUMLARI Erkan karagöz Kars dünya ve - TopicsExpress



          

KARS BÖLGESİ RUMLARI Erkan karagöz Kars dünya ve Avrupa-Asya coğrafyasında önemli bir stratejik kent olagelmiştir. Kars coğrafyasında onlarca değişik halk yaşamıştır. Türkler, Kürtler, Ermeniler, Molokanlar, Estonlar, İsviçre Almanları, Ruslar, Rumlar, Çerkezler… Bu halkların bir kısmı üzerine sınırlı da olsa araştırmalar, kitaplar yayınlanmıştır. Bunlardan biri de Molokanlardır. Bir zamanlar Kars ve çevresinde yaygın olarak yaşayan, Rus kilisesine göre Rafızi bir inanış olan Molokanizm felsefesine inanan Rus halkı üzerine kırklı, ellili, altmışlı yıllarda birkaç makale ve bir küçük çaplı saha araştırması yapılmıştır. Bunu çok uzun bir suskunluk dönemi izlemiştir. Molokanların yeniden ele alınışı, 2000 li yıllarda mümkün olmuştur. Bu yıllarda Kars ve çevresindeki Molokan ve Dukhoborlara ilişkin ayrıntılı bir çalışma tarafımdan kaleme alınmış; bir Rus yazarının Molokan ve dukhobor öğretisine ilişkin kitabı da kişisel çabalarım sonunda Türkçeye kazandırılmıştır. Bu çalışmaları yine benim denetim ve danışmanlığımda yapılan “Kars’ın Solan Rengi Molokanlar,” adlı yarı belgesel film izlemiştir. Ruslarla ilgili de bir takım anıların yer aldığı, anlatıların bulunduğu kitaplar mevcuttur. Siyasal çekişme ve çekişmelerin yaşandığı yüz yılımızda Kars Ermenilerinin yaşamlarını anlatan kitaplar ise henüz daha Türkçeye kazandırılmış değildir. Türk bilim adamlarının bu konuya pek ilgi duyduğu söylenemez. Aynı şeyleri Karslı Rumlar için de söyleyebiliriz. Kars’la ilgili araştırmacıların ilgisini çeken şeylerin içerisinde, nedense Rumlar da olmamış. Rus egemenliği dönemlerine baktığımızda Rumlar, Kars’taki üçüncü önemli topluluğu oluşturmaktadır. Türkler, Ermeniler ve Rumlar… Türklerle ilgili bir derli toplu araştırma olduğunu söylemek de pek mümkün değilse de, Rumlarla ilgili hemen hiçbir araştırma bulunmamaktadır. Kars’ta bugün mevcut olmayan, Karsı solan renklerinden biridir Rumlar. Özellikle yürütülen devlet politikalarının uygulamaların tümün izlerini Kars da görmeniz mümkündür. Molokanlarla ilgili ne varsa göz ardı edilmiş, yok sayılmıştır. Mezar taşları bile kaybolmaya yüz tutmuştur. Ruslarla, Ermenilerle ilgili akıl almaz Vandallıklar sergilenmiştir. Kent içindeki bir Ermeni kilisesi yok edilmiştir. Rusların görkemli Alexander Nevski kilisesinin kuleleri yok edilmiştir. Güzelim istasyon binası yerle yeksandır. Yerinde yeller esmektedir. Listeyi uzatmak gereksiz ve üzücü bence. Rıza Nur kafası ve gericiliği, her daim Kars’da egemen olmuştur. İşte bu anlayıştan nasibini alan yapılardan biri de Kars merkezdeki bugünkü merkez caminin yerinde yer alan Rum kilisesidir. Artık fotoğraflarda kalan bu kiliseden geriye hiçbir şey kalmamıştır. O dönemde Rum köyleri olan köylerdeki kiliselerin bir kısmı camiye çevrilmiş, çan kuleleri yıkılmış, kimi yerlerde de kilise binası tamamen yok edilmiştir. Molokanların aksine, edilgin olmayan, girişken, etkin ve kültür alanında da hatırı sayılır ürünler veren Karslı Rumlardan bugün geriye pek bir şey kalmaması, üzüntü vericidir. Karslı Rumların hayat hikâyeleri Türkiyede olduğu gibi Yunanistanda da unutulmuştur. Küçük Asyadan gelen Rumlarla ilgi devlet arşivlerindeki kayıtlar dışında birkaç kitap vardır. İşin garip ve ilginç yanı Türkiye’de Türkiyeli, küçük Asyalı Rumlarla ilgilenen pek çok çevrenin, bu arada Türkiyeli Rumların da pek bir bilgi sahibi olmamasıdır. Mübadele dendiğinde, sadece ve sadece batı illerinden Eskişehir, İzmir, İstanbul, Trakya çevresinden… Giden insanlar anlaşılmakta onların öyküleri dillendirilmektedir. Oysa bilindiğinin ve sanıldığının aksine bu halk, en az Molokanlar kadar yöre halkıyla içli dışlı olmuş, onlarla dayanışma içine girmişlerdir. Kars’ın en karmaşık dönemlerinde, aktif bir politika yürütmüş, kendi haklarının olduğu kadar, komşularının da haklarını hiçbir ayrım gözetmeksizin korumaya çalışmışlardır. Bu halk buraya nereden ve nasıl gelmiştir, sorusuyla işe başlayalım. Kars’ın Bezirgân geçit(eski geçit) köyünde yaşayan öğretmen Konstandinos Kinigopulos kendi köylülerinin de gelişini şöyle açıklamaktadır: “1854–55 Kırım Savaşından sonra Trabzon’un Gümüşhane Vilayetinin Kialandon ve Konak köylerinden 1862 senesinde göçerek ilk başta, Kuzey Kafkasya’nın, Gürcistan’ın, Tiflis’in Gori bölgesinde yer alan aşağı ve yukarı Sopeli isimli küçük köylerine yerleşmişlerdir. Yukarıda bahsi geçen aşağı ve yukarı Sopeli’de her birinde 15 ev olmak üzere toplamda 30 aile yaşıyordu. 1877–1878 yılları arasında meydana gelen Rus – Osmanlı savaşı, Tiflis ilinin Gori bölgesinde yaşayan Sopeli 30 Rum aile için yeni ufuklar açmıştır. Ruslar tarafında fethedilen Kars bölgesine göç etmeye karar verdiler. Böylece 1879 senesinde Türk sakinlerin Osmanlı topraklarına kaçmasından sonra Kars ilinin Soğanlı bölgesinin Bezirgân – Geçit köyüne yerleşmişlerdir. Köyümüz Bezirgân – Geçit’ de ilk önce Gürcistan’ın Tiflis İlinin Gori bölgesinden olan 30 Sopeli aileleri yerleşmişlerdir. Bunlar kendilerine, Gürcistan’dan gelen göçebeler anlamına gelen “kartoliler” adını takmışlardır. Çünkü Gürcü dilinde Gürcistan “Kartveli” denilmektedir ve Rumlar bu kelimeyi Rumcaya çevirerek “kartoliler” kelimesini üretmişlerdir. Bunu da Trabzon Vilayetinin Gümüşhane bölgesinden gelen diğer 14 aileden ayırt edilmek için yapmışlardır. Böylece Bezirgân – Geçit’tin Rum cemaati 1879’da yerleşim senesinde ilk başta 44 aileden oluşuyordu ve yukarıda bahsettiğim gibi 1918 senesinde 122 aileye çıkmıştır.” Konstandinos’a göre, Kars vilayetindeki nüfusun dinlere ve ulusallıklara göre dağılımı şöyledir: “1914 senesi öncesinde aşağıdaki milletlerden oluşuyordu: a) 112.000 Ermeni, b) 75.000 Rum, c) 100.000 Türk, d) 20.000 Türkmen, e) 30.000 Müslüman Kürt, f) 25.000 Yezit Kürt, g) 30.000 Karapapak – Terekeme, h) 20.000 Çerkez – Asetin, i) 32.000 Rus Ortodoks ve Rafızi (Molokan.E.K.), j) 3.000 Azeri, k) 500 Alman ve l) 800 Estonyalı. “Yukarıda bahsi geçen milletlerin Hıristiyan, Müslüman ve Diğer Dinlerden olan dağılımı. Hıristiyan Müslüman Diğer Dinlerden Ermeni 112.000 Kürt 40.000 Ermenilerle Rum 75.000 Türk 100.000 işbirliğinde Rus 32.000 Türkmen 20.000 bulunan Azeri 3.000 Karapapak 30.000 Kürt Yezidiler 5.000 Estonyalı 800 Çerkez - Alman 500 Asetinler 20.000 Toplam 223.300 210.000 5.000 Birinci Dünya Savaşından önce Kars ilinin toplam nüfusu 438.300 idi.” Görüldüğü üzere Kars vilayeti Rumlarının sayısı, Ermenilerden sonra üçüncü sıradadır. Türk nüfusu, Türkler, Karapapaklar, Türkmenler biçiminde ayrı ayrı ele aldığından sayıca daha alt sıralarda görünmekteyse de gerçekte, Kars nüfusun önemli bir çoğunluğu Türklerde olup, 150.000 i aşkın bir sayıyla ilk sıradadır. Dinsel sıralamada ise, Azerileri Hıristiyan olarak gruplayan yazar, hatalı bir tasnif yapmıştır. Azerileri Müslüman grubu içinde ele aldığımızda- ki öyledir- dinler arasındaki nüfus, 222.300 Hıristiyan (bunun içerisinde, Molokanlar, Protestanlar, Mennontlar, Ortodokslar, Gregoryenler gibi birçok mezhep grubu bulunmaktadır)a karşı, 213. 000 kişilik bir Müslüman grup(Hanefiler, Caferiler…) vardır. Bu birbirine yakın sayılar ve farklılıklardan kaynaklı çoklu yapı ve inançlar arasındaki denge, toplulukların birbirlerine karşı daha müsamahakâr davranmasına neden olmuştur kanısındayım. Kars ilinde bilinen Rum köyleri 82 tanedir. Bu köyleri Knigopulos şöyle sıralamaktadır: “Kars ilçesinde aşağıdaki Rum köyleri mevcuttu: 1) Kars, 2) Hınzirik (Çağlayan), 3) Islamsor (Aydınalan), 4) Masurcuh (Maksutçuk), 5) Tekneli, 6) Mağaracık (Ataköy), 7) Azat, 8) Ardos (Akbaba), 9) Haramivartan (Karaçoban), 10) Vezinköy (Ölçülü), 11) Subatan, 12) Hacı Veli, 13) Halef oğlu, 14) Sarıkamış, 15) Ali sofu, 16) Yağbasan (Yağbasan), 17) Çatah (Çatak), 18) Divik, 19) Yol geçmez, 20) Gürbüzler, 21) Çıplahlı (Çıplaklı), 22) Lal oğlu, 23) Salut (Serin çayır), 24) Bölük baş, 25) Kamışlı, 26) Bezirgân Geçit, 27) Emir han, 28) Yeiça (Yenice), 29) Zellice (Dar boğaz), 30) Tuygun, 31) Karakilise (Gelinalan). II. Kağızman ilçesinde aşağıdaki Rum köyleri mevcuttu: 32) Kağızman, 33) Haznedar, 34) Şıra hane, 35) Ortaköy, 36) Oluklu, 37) Keçivan (Gümüştepe), 38) Atköz (Camuşlu), 39) Yukarı Çapikia (A. Damlapınar) ve Aşapı Çapikia (Aşağı Çepik) , 40) Yalnız çam, 41) Molla Mustafa 42) Menzigert (Altınbulak), 43) Yizil, 44) Karakurt, 45) Mecitli (Mescitli), 46) Abdülbart (Kurbançayın), 47) Köroğlu, 48) Yeniköy, 49) Sur basan, 50) Kara urgan ve 51) Handere III. Ardahan ilçesinde aşağıdaki Rum köyleri mevcuttu: 52) Ardahan, 53) Fahrel (Çatalpınar), 54) Beberek (Çetinsu), 55) Bağdat, 56) Sidiskom (Yalnızçam), 57) Toroskof (Çimen kaya), 58) Gülembert (Çamlı çatak), 59) Hanah (Hanak), 60) Hasköy, 61) Keser, 62) Salut (Serin çayır), 63) Saraf (Dereyolu), 64) Merdinik (Göle), 65) Türkeşen (Yiğit konağı), 66) Zemzerek (Yeleçli), 67) Dört Kışla, 68) Kog (Kuzu pınar), 69) Tahta yıran (Tahta kıran), 70) Vargenes (Bal çeşme), 71) Üç Kilise (Yavuzlar), 72) Mezaret (Çakıruzum), 73) Demir kapı (Yeni Demir kapı). IV. Oltu ilçesinde aşağıdaki Rum köyleri mevcuttu: 74) Oltu, 75) Pancarot (İnce çay), 76) Aşağı ve yukarı Merenes (Aşağı ve Yukarı Bakraçlı), 77) Posik (Gezenek), 78) Barduz (Gaziler), 79) Çornik (Kaynak), 80) Narıman (Narman), 81) Arsenyak (Ormanlı) ve 82) Mezkerek. “ Dikkat edilirse, bugün Kars ilinin sınırları dışına çıkmış olan, Ardahan ve Oltu gibi ilçelere bağlı yerleşim birimleri de sayılmıştır. Bunun nedeni bu ilçelerin o dönemde Kars vilayetine bağlı olmasıdır. Bu köyler dışında değişik halklarla birlikte yaşadıkları köyler de olmalıdır. Athanasiadas Andreas’a göre bu köylerin sayısı 85 dir. Ben bu tespitin de eksik olduğunu düşünüyorum. Örneğin bugün Şenkaya ilçesine bağlı bulunan Beşpınarlar, (Rumca adıyla Vafia) köyü her iki listede de yer almamaktadır. Vafia köyünün önde gelenlerinden olan Güneybatı Kafkas demokratik Cumhuriyeti’nin sosyal Yardım bakanı Stephan Vafiadis ile 1922 de mübadele ile Yunanistan’a göç eden Yunanistan iç savaşının önde gelen komutanlarından Kapetan Marcos, bu köydendirler. Rumlar da diğer halklar gibi tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Ancak tahıl üretiminde Ermeniler ve Rumlar ön sırada yer alırlar. “Ermeniler aynı zamanda ticaretle de uğraşmaktadırlar. Hayvancılıkla özellikle Kürtler ve Kara papak’lar uğraşmaktadırlar. At ve koyun beslemektedirler. Özellikle yağlı kuyruklara sahip kuyruk sokumlu koyunlar meşhurdur.” Rumlarda eğitim önemliydi. Okulların ihtiyaçları; özellikle Rum öğretmenlerin maaşlarının ödenmesi için “Kilisede ayin esnasında okul için toplanan paralar, velilerin, ebeveynlerin ve bağış yapanların yardımları”ile köylülerin okul için ayırdığı çayır veya tarlaların gelirlerinden karşılanmaktaydı. 1878 de Karsın Ruslara verilmesinden sonra kuzeyden Gürcistan’dan ve Trabzon Gümüşhane’den Kars’a göçen Rumların okullarında ders veren öğretmenler, Türkiye’deki Rum ilkokullarının son sınıflarından seçilirmiş. Kız ve erkek öğrencilerin devam ettiği bu üç yıllık okullarda, “okuma yazma öğretenler, özellikle eski vatan olan Gümüşhane’den gelirlerdi, daha sonraları ise Trabzon ve Gümüşhane’nin Kent veya Ortaokullarının son sınıf öğrencilerini öğretmen olarak işe almaya başladılar.” Kars Rumlarının kendine özgü panayır ve bayramları da vardı. Azize Eleninin anıldığı 21 Mayıs ve 8 Eylülde Bezirgân geçit Rumlarına özel Meryem ana şapelinde yapılan bir bayramları vardı. En önemli ve genel panayır ise 14 ağustosta başlayıp üç gün süren 15 Laloğlu Meryem ana panayırı idi Kostandinidise göre buradaki Rumların anadoludaki ve ilk göçle geldikleri Gümüşhane’deki Rumlardan farklı bir gelenekleri yoktu. Kendi gelenek ve göreneklerini burada da sürdürüyorlardı. Kendi oyunlarının yanı sıra, Kars’ta yaşayan halklardan, koçari, lezginka, samilia, kürçitkon, kazatska(yı), almış öğrenmiş, Rusların borç çorbasını diğer Karslılar gibi onlar da benimsemişlerdi. Elbette onlardan da Karslılar pek çok şeyi öğrenmişlerdi. Hatta hala daha kimi Rumca sözcükler Kars halkının dilinde yaşamaktadır. Örnek vermek gerekirse , beddua olarak kullanılan “andır” sözcüğü, küf karşılığı olarak da kullanılan “bar” dan çoğaltılan, barlanmak, “toman” diye bilinen iç giysisi, “tuman,” olarak hala daha yerli halkın dilinde varlığını sürdürmektedir . Buna karşılık, Kars Rumları da yöre Müslümanlarının kullandığı “taya”, “otluk” gibi bir çok sözcüğün yanında, Rusçadan da birçok sözcüğü kullanmışlardır. Kars’ta yaşayan Rum öğretmen Kostandinos Knigopulos,tarım ve ziraata ilişkin olarak şunlardan söz etmektedir : “…köyümüzün sakinleri, geçimlerini tarımdan, hayvancılıktan ve bahçıvanlıktan sağlarlardı. Ekim Mart ortalarında, hasat ise Temmuz ayında gerçekleşirdi. Üç aylık denilen buğdayları ekerlerdi. Bu buğdayın üç çeşidi vardı. a) kılçığı olmayan kırık, b) kırmızı buğday ve c) beyaz buğday. İsimleri yukarıda bahsedilen her üç buğday türü üç aylık buğdaylardı. Zengin hasat elde ettikleri arpa da ekerlerdi. Arpayla hem atları beslerlerdi hem de ailenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir sürü farklı yiyecek hazırlarlardı. Bunlardan bazıları çorba için bulgur, bir sürü farklı yemek yaptıkları unla öğütülmüş kavrulmuş arpa, malahta, v.s. Hayvan yemi olarak ot ve çekirdek şeklinde kauçuk ağacının bitkisini ve aynı sebepten dolayı da saman de ekerlerdi..” Rumlarda toprak mülkiyeti ilginç bir komünal yapı göstermektedir. Bunun Şuralar biçiminde örgütlenen halkın, Bolşevik ilkelerden etkilenmesi sonucu olduğunu düşünüyorum. Buna göre , “. Her ailenin kişi sayısına göre payı vardı. Her sekiz senede bir, her bir ailenin kişi sayısına göre köyün bahçeleri ve tarlaları tekrar bölüştürülüyordu. Ailenin vefat eden üyeleri varsa siliniyordu, geçen sekiz sene içerisinden yeni doğanlar ise paylarını alıyorlardı.” Bu, toprak mülkiyetinin kolektif olduğu bir durumu yansıtmaktadır ve incelemeye değer bir paylaşım biçimidir. Hayvan yetiştirmede ise aynı durumun olduğunu sanmıyorum. Hayvan sayısı her ailenin ekonomik durumuna bağlı olarak, değişkenlik göstermektedir. Bu sakin yaşam 1912 yıllarına kadar sürmüştür. Deyim yerindeyse Rumlar için hayat 1912 den sonra oldukça değişmiştir. “1912 senesinde Balkan savaşının patlamasından sonra Rumlar, savaşan Yunanistan lehine heyecanlarını ifade etmeye başladılar. Yunanistan uğruna hayatlarını hibe etmek üzere binlerce gönüllü Yunan ordusuna yazıldılar. Ancak bunlardan çok azı Balkan savaşının cephesine varmayı başardı ve savaşmaya muvaffak olabildi. Diğerlerine ise yurtdışında bulunan o zamanın Yunan elçilikleri vasıtasıyla “savaşın bittiğini ve gönüllülere ihtiyaçları kalmadığı” bildirildi. Savaş esnasında hemen savaşan Yunanistan’ın kuvvetlendirilmesi için sakinler arasında yardım kampanyaları başlatıldı. Bu yardım kampanyaları sadece bizim köyümüzde değil, bölgenin diğer bütün Rum cemaatlerinde de düzenleniyordu. Cemaatimizde, cemaatin üç üyeli heyeti tarafından iki tane yardım kampanyası düzenlendi. Heyet aşağıdaki kişilerden oluşuyordu: a) Cemaat başkanı Yorgo Vasiliadis’ten, b) öğretmen Çiblinidis’ten, c) din adamı saygıdeğer Papaz – Kostandino’dan. Ben o zamanlarda öğrenci olduğumdan ve cemaatimizden uzakta bulunmamdan dolayı toplanmış olan rakamın ne olduğunu bilmiyorum. Ancak o zamanın Yunanistan Başbakanı olan Sayın Eleftherios Venizelos gönderilen bu yardımlar için çok sıcak bir teşekkür mektubu göndermişti… Balkan savaşı esnasında Bezirgân – Geçit köyünün Rumları, civar köylerin Müslüman nüfuslarıyla, Kekeç ve Koşa-Pınar köylerinin Kürtleriyle ve Katranlı’nın Türkmenleriyle çoğu zaman tartışmalara giriyorlardı. …Müslümanlar Balkanlardaki 4 ufak ülkeyi aşağılayarak “sizin 4 ufak çocuğunuz ne yapabilir” anlamında “Sizin dört nepreliarta ne yapacak?” diyorlardı ve dört ufak çocuktan, 4 ufak Balkan ülkesini kastediyorlardı. Daha sonraları Osmanlı imparatorluğu savaşı kaybetmeye başladığında, başlarını eğmeye ve konuşmamaya başladılar. O zamanlarda Rumlar kendilerini daha iyi hissetmeye ve Yunanistan için öğünmeye başladılar.” Böylece Yunanistan devletinin kurulmasıyla birlikte Yunanistan’ın diasporadaki Rumlar konusunda müdahil olmaya başladıkları bir dönem de başlamış oluyordu. “1913 senesinin Mayıs ayının sonlarına doğru, o zamanın Yunan hükümeti olan Eletherios Venizelos’un temsilcisi olarak Sosyal Yardım Müsteşarı Sayın Kuçodimitrakopulos, Kars ilinin Rum cemaatlerinin mal varlığı sayımı için Rum cemaatimiz Bezirgân – Geçit’e gelmişti. Yukarıda bahsi geçen temsilciyi köyümüz çok sıcak karşıladı. Mal varlığı sayımı Anastasios Çihuridis’in evinde gerçekleşti. Sayım ve kayıt işleminden sonra huşu içerisindeki saygı gösterileriyle görevini devam ettirmek için diğer Rum köylerine gönderilmişti” 1917 Ekim devriminden sonra ise, diğer Kars halkları gibi Rumlar da yeni ve değişen siyasal şartlara karşı kendilerini korumaya çalışmışlardır. Kars halkının özerkliğini elde ettiği, Haziran 1917 den 1917 Ekim devrimine kadar ki dönem ve bundan sonra kurulan ve Nisan 1918 e kadar süren, Kars Halk Hükümetleri dönemlerinde, Rum halkı da kendi şuraları aracılığıyla yönetime katılmış, Kars Halk Hükümeti döneminde askeri açıdan en örgütlü güç olmasından dolayı kenti koruyan bir Rum alayı oluşturulmuştur. Brest-Litovsk anlaşmasıyla Osmanlıya Kars kapılarının açılmış olması üzerine, Kars bölgesindeki Rum halkının temsilcisi Rum ulusal şurası tarafından Osmanlının gelme ihtimaline karşı ne yapılması gerektiğinin tartışıldığı bir toplantı yapıldıysa da, toplantıda önerilen, Gürcistan’a göç etme önerisi kabul görmemiştir. Osmanlıların 12 Nisan 1918 de Karsa girmesinden hemen önce, Kars Rum şurası, halkın Gürcistana doğru göçüne karar vermişti. Karsta oluşturulan askeri yönetim, 1878 den sonra Gürcistan üzerinden gelerek bu topraklara yerleşmiş olan Rumların Rus topraklarına geri dönmeleri doğrultusunda baskı yapmış, başlayan sürgünden Rum alayı da nasibini almıştır. Böylelikle Kars coğrafyasında yerleşik Rumların ve Ermenilerin Kars topraklarından ayrılmaları gerçekleşmiştir. Karsı terk ederek daha kuzeye, ilk geldikleri yer olan Gürcistan topraklarına çekilen Rum halkının bir kısmı -yaklaşık 30.000 kişi-uzun ve sıkıntılı bir dönemden sonra, kalıcı olarak Yunanistan ve Rusya içlerine, gürcistan’a, göç ederken; önemli bir çoğunluk; yaklaşık 45.000 kişi, Osmanlı ordusunun Mondros ateşkes antlaşmasının gereği olarak yeniden 1914 sınırlarının gerisine çekilmesi üzerine, yeniden Kars ve çevresindeki kendi köylerine dönüş yapmıştır. Bu dönüş süreci ile yeniden,Karslı halklarla birlikte kendi kaderlerini tayin etmek doğrultusunda yönetime müdahil olmuş, Müslümanlar, gürcüler, Ruslarla birlikte kendi cumhuriyetlerinin kuruluşuna aktif olarak katılmışlardır. 1 Aralık 1918 de ilan edilen ve 27 mart 1919 da parlamento tarafından kabul edilen kararname ile Güneybatı Kafkas demokratik Cumhuriyetinin yönetiminde aktif olarak yer almış, Eğitim, Sosyal yardım Bakanlığı gibi birçok önemli görevleri üstlenmiş, güneybatı Kafkas demokratik cumhuriyetinin parlamentosunda ve idaresinde yer almışlardır. Diğer halklar gibi onlar da, 12 nisan 1919 da İngiliz emperyal-militer güçlerince cumhuriyet yönetiminin devrilmesi ve yöneticilerinin önemli bölümünün Batum ve Malta’ya sürgün edilmesi karşısında boş durmamış; kars ve çevresinde egemenlik ilan eden merkezi Taşnak Ermenistan yönetimine karşı, kendi halklarının siyasal, sosyal çıkarlarını, örgütlenmesini sürdürdükleri şuralar aracılığıyla sürdürmüşlerdir. Bu kez Taşnak yönetiminin saldırı ve keyfi uygulamalarına maruz kalmışlardır. 15 Temmuz 1919 da Kars’ta gerçekleştirilen Kars Rum meclisinin I.Toplantısı, Rumların Ermenistan’dan gitmesinin yakın gelecekte gerçekleşeceğinden haklı olarak korkan, 45 bin kişilik Rum nüfusun adına, Taşnak hükümetini şiddetli bir şekilde protesto etmiştir. Kars Rum Ulusal Meclisi (Совета) sekreteri Kuzma Haraçev ağustos 1919 da Türk askerinin Kars’ta bulunduğu süre içerisinde Rumların durumunun Türk-Yunan savaşından dolayı nesnel (объективно) olarak kötü olduğunu söyleyerek devamla şunları yazar: “fakat o zaman ki durum bile şu anki durumla karşılaştırıldığında katlanılabilirdi. Aynı yılın martında İngiliz idaresi Milli Şura’nın faaliyetlerine son verdi ve güya bölgenin sakinleştirilmesi için Ermeni birlikleri getirdi. Ermeni bölgelerinde yaşayan Rumlar şu anda zor şartlar altında bulunmaktadırlar. Ermeni idaresi ve askeri güçlerinin Rumlara karşı olumsuz tutumu açıkça belli olmaktadır. Ermeniler sessiz sedasız mallara sahip çıkmakta, haczetmekte ve gözlerine çarpan ekmek, un, buğday, arpa, at, büyük ve küçükbaş hayvanlar v.s. ve her ne varsa almaktadırlar. Bütün bunlar hükümetin kamulaştırma hakkına istinaden yapılmakta ve herhangi bir ücret ödenmemekte, nadiren ödendiği durumlarda ise ödenmesi gerekenin ancak onda biri ödenmektedir” demektedir. Kuzma Haraçev, Rumların “her gün ne Türklerin hakimiyeti esnasında ne de Rusların zamanında görüp duymadıkları aşağılamalara, dayak yemelere, hakarete uğramalara katlanmak durumunda kalmaktadırlar. Pek duyulmamış şekilde dalga geçmelere, hakaretlere, şahıslara yapılan aşağılama ve dayaklara ve hatta kamçı dayaklarına katlanmaktadırlar! İyi de neden?” Yaşadıkları zorluklara rağmen, direnmeyi seçen bu halk, Karsta İngilizlerce tesis edilen Taşnak merkezi yönetimine karşı haklarını korumayı sürdürmüş, şuraları aracılığıyla oluşturdukları öz-yönetimlerinin verdiği güçle, mayıs 1920 de Kars’ta Bolşevik Ermenilerce ilan edilen, “Kars ve Sarıkamış Sovyetleri” girişimine aktif destek vermişlerdir. Kafkas Rumlarının, daha özel bir adla söylersek, Kars Rumlarının Kafkasya ve Kars’tan temelli ayrılmaları Lozan antlaşmasına ek olarak imzalanan mübadele protokolünün hemen öncesinde ve sonrasında hızlanmış olmalıdır.
Posted on: Thu, 14 Nov 2013 16:57:42 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015