Kehf Suresi peygamberimizin dikkat çektiği bir suredir Kehf - TopicsExpress



          

Kehf Suresi peygamberimizin dikkat çektiği bir suredir Kehf Suresinde sırlar ve ahir zamana dair işaretler bulunmaktadır Kehf Suresinde, Kehf Ehlinin olağanüstü durumu anlatılmaktadır Kehf Kıssasında kıyamet alametlerine ve ahir zamana yönelik önemli işaretler vardır Hz. Musa ve Hz. Hızır Kıssası Kehf Suresinde Hz. Zülkarneyn hakkında önemli bilgiler verilmiştir Hz. Zülkarneyn güçlü bir iktidara ve üstün bir ilme sahiptir Hz. Zülkarneynin batıya yolculuğu Hz. Zülkarneyn sadece bir devlet adamı ve hakim değil, aynı zamanda bir mürşittir Hz. Zülkarneynin doğuya yolculuğu Hz. Zülkarneynin üçüncü yolculuğu Hz. Zülkarneyn, kendisinden yardım istenilen bir liderdir Hz. Zülkarneyn yaptığı yardım karşılığında hediye almamıştır Hz. Zülkarneyn ileri bir inşaat teknolojisi kullanmıştır Hz. Zülkarneyn tarafından yapılan set aşılamamıştır Kehf Suresindeki bazı ayetlerin ebced değerleri günümüze çok yakın zamanlara bakmaktadır KEHF SURESİNDE HZ. ZÜLKARNEYN HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER VERİLMİŞTİR Sana (Ey Muhammed,) Zul-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: Size, ondan öğüt ve hatırlatma olarak (bazı bilgiler) vereceğim. (Kehf Suresi, 83) Ayette geçen öğüt ve hatırlatma ifadesi son derece önemlidir. Çünkü tarih boyunca Hz. Zülkarneyn kıssası çeşitli yorumcularca çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Ancak Allah Hz.Zülkarneyn kıssasının ilk ayetinde bu kıssanın aktarılmasının hikmetlerinden bazılarını bizlere açıkça bildirmektedir: Müminlere bir hatırlatma, öğüt verme ve hikmet bildirme... Hz. Zülkarneyn güçlü bir iktidara ve üstün bir ilme sahiptir Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik. O da, bir yol tuttu. (Kehf Suresi, 84-85) Ayetlerden Hz. Zülkarneynin ülkesinde sorunların yaşanmadığı, iktidarının çok sağlam, akılcı ve güçlü olduğu anlaşılmaktadır. Allah ayette geçen, ona herşeyden bir yol (sebep) verdik ifadesiyle Hz. Zülkarneyne herşeye çözüm ve çare bulma gücü verdiğine dikkat çekmektedir. Hz. Zülkarneyn çok akıllı, ferasetli ve basiret sahibi bir mümindir. Allahın verdiği bu üstün özellikler sayesinde karmaşık gibi gözüken her türlü soruna hemen çözüm bulmakta, aksaklıkları gidermektedir. Hz. Zülkarneyn’in batıya yolculuğu Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: Ey Zul-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin. (Kehf Suresi, 86) ...güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu... (Kehf Suresi, 86) Hz. Zülkarneynin ilk önce batıya doğru gittiği anlaşılmaktadır. Güneşin battığı yer olarak tarif edilen bu bölge, dünyanın en batı noktası olabilir. Eğer Avrupa kıtası esas olarak alınırsa bu bölge, Avrupa kıtasının en uç noktasını oluşturan İspanya ve Cebelitarik Boğazı civarı olabilir. Afrika kıtası esas olarak alınırsa bu kez de bu kıtanın en batıdaki noktaları olan Moritanya ve Senegal gibi bölgelere işaret ettiği düşünülebilir. Ancak harita ölçü alındığında en batı noktanın Afrika kıtasına işaret ediyor olması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir). Ayetlerde Hz. Zülkarneynin yöneldiği bu batı bölgesini tarif ederken kullanılan bir diğer tanım ise kara çamurlu göze ifadesidir. Bu ifadenin Arapçası aynin hamiedir. Bu ifadedeki ayn kelimesi göz, pınar, çeşme, kaynak anlamlarına gelmektedir. Hamie kelimesi ise siyah çamur, balçık, bulanık, çamurlu manalarındadır. Güneşin deniz kenarında batışını uzaktan izleyen bir kişi, güneşi denize giriyormuş gibi görür. Ya da dağın arkasından güneş batarken, uzaktan bakıldığında sanki güneş dağa giriyormuş gibi hissedilir. Bu kişinin bulunduğu yere ve bakış açısına bağlıdır. Hz. Zülkarneyn ayette tarif edilen bölgeye ulaştığında orada bir toplulukla karşılaşır. O topluluğa karşı nasıl davranması gerektiğini ise Allah ona bildirir. Hz. Zülkarneynin vereceği karşılık hukuki bir karşılıktır. Güzellikle ve iyilikle davranana güzel karşılık verilirken, kötülüğü, zulmü ve isyanı yol edinenlere de ona göre bir karşılık verilecektir. Bu karşılığın nasıl olacağı ise hakimin yetkisindedir. Bu ifadeden Hz. Zülkarneynin devlet başkanlığı görevinin yanı sıra hakimlik yetkisine de sahip olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Zülkarneyn, o dönemde mevcut olan ceza hukukuna göre ya hapis cezası, ya gözaltı, ya da başka bir ceza uygulamaktadır. Hz. Zülkarneyn sadece bir devlet adamı ve hakim değil, aynı zamanda bir mürşittir Dedi ki: Kim zulmederse biz onu azablandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azabla azablandırır. Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 87-88) Hz. Zülkarneyn konuşmalarında hemen Allahı ve ahiret gününü hatırlatmakta yani onlarla Müslümanca konuşmaktadır. Ayetlerde geçen ifadelerden Hz. Zülkarneynin Müslüman bir idareci, devletinin ise Müslüman bir devlet olduğu; tebası altındaki insanları eğittiği, onlara Allahın rızasına uygun tarzda hükmettiği açıkça anlaşılmaktadır. Hz. Zülkarneyn, karşılaştığı topluluğu hemen Allaha imana, samimiyete, Kuranda bildirilen salih amelleri, ibadetleri yerine getirmeye davet etmektedir. Bu kişileri teşvik etmek için dünya ve ahiret hayatındaki karşılığa dikkat çekmekte, böylece onları hidayete çağırmaktadır. Hz. Zülkarneyn’in doğuya yolculuğu Sonra (yine) bir yol tuttu. Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu. İşte böyle, onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu (veya yanında olup-biten her şeyi) biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık. (Kehf Suresi, 89-91) Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı...(Kehf Suresi, 90) Zülkarneyn ikinci kez yol tuttuğunda bu kez doğu tarafına doğru gider. Ayette geçen bu ifade ile, muhtemelen yine haritaya göre en doğudaki Kore, Çin ya da Kuzey Çin (Mançurya) gibi bölgelere işaret ediliyor olabilir. Ayetin devamında Hz. Zülkarneynin kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim ile karşılaştığından bahsedilmektedir. Ayette geçen siper kelimesinin Arapçası sitrendir ve bu kelime örtmek, gizlemek anlamına gelen Arapça setere fiilinden gelmektedir. Buradan anlaşıldığı gibi siper kelimesi bu ayette, elbise ya da binadan müteşekkil örtü anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu topluluk, içinde barınabilecekleri bir evleri olmayan, düz bir arazide yaşayan, güneşten korunabilecekleri barınakları, şemsiyeleri veya herhangi başka bir gereçleri bulunmayan, dışarıda yaşayan göçebe bir topluluk olabilir. Geceleri çalışıp, gündüzleri de yer altında bir sığınakta yaşıyor olabilirler. Aynı zamanda giyecekleri olmayan, ilkel şartlarda, medeni olmayan bir ortamda yaşayan bir topluluk olmaları da muhtemeldir. 91. ayette ise Hz. Zülkarneynin özü kapsayan bir bilgiye sahip olduğundan bahsedilmektedir. Özü kapsayan bilgi ifadesinin Arapçadaki karşılığı hubrdur. Ve bu kelime bütün incelikleri ve hakikati bilme anlamında kullanılmaktadır. Hz. Zülkarneyn’in üçüncü yolculuğu Sonra bir yol (daha) tuttu. İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu. (Kehf Suresi, 92-93) Zülkarneyn üçüncü kez yol tuttuğunda bu kez geri döner ve en doğu ile en batı arasında bir bölgeye ulaşır. Burası, Himalayalarda bir bölge olabilir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi de aynı bölgelere işaret etmekte ve Hz. Zülkarneynin ... Hind ve Çindeki akvam-ı mazlumeye tecavüzlerini durdurmak için o Himalaya silsilelerine yakın iki dağ ortasında uzun bir sed yaptığı ve o akvam-ı vahşiyenin kesretle hücumlarına çok zaman mani olduğunu...(Bediüzzaman Said Nursi, 16. Lema, s. 101) hatırlatmaktadır. Üstadın da belirttiği gibi bu iki set, iki dağ silsilesi olabilir. Ayette Hz. Zülkarneynin yeni gittiği bölgede karşılaştığı topluluğun hemen hiçbir sözü kavramadıkları da ifade edilmektedir. Hiçbir söz değil, hemen hemen hiçbir söz denmesi, bu topluluğun farklı ve alışılmışın dışında bir dil konuştuğuna işaret ediyor olabilir. Ancak Hz. Zülkarneyn bu kavimle konuşabilmektedir. Bu durumda Hz. Zülkarneyn ya özel bilgisiyle bu farklı dili anlayıp konuşuyordur ya da yanında bulunan kişiler bu dili anlıyor olabilirler. Bu ayet, Hz. Zülkarneynin yanında bu konularda bilgili özel bir ekibi olduğuna işaret ediyor olabilir. Ayetlerden ayrıca Hz. Zülkarneynin gittiği her yerde sefalet, yoksulluk ve zayıf bırakılmışlık olduğu anlaşılmaktadır. Batı tarafındaki topluluk da, doğudaki topluluk da ihtiyaç içindedir. Doğudaki topluluk güneşten korunacak bir barınakları olmayacak kadar büyük bir sefaletle iç içedir. İki setin arasındaki halk ise cehalet içindedir, kültürel ve teknolojik açıdan gelişmemiştir. Ayrıca kendilerini dış tehlikelerden korumaktan aciz bir topluluktur. Bu nedenle de ülke büyük bir anarşi tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hz. Zülkarneynden yardım istemelerinin en önemli nedeni de işte bu yoksulluk, cehalet ve kargaşa olabilir. Hz. Zülkarneyn, kendisinden yardım istenilen bir liderdir Dediler ki: Ey Zul-Karneyn, gerçekten Yecuc ve Mecuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi? (Kehf Suresi, 94) Yecüc ve Mecücün bozgunculukları nedeniyle zor durumda olan bu kavim, Hz. Zülkarneynden kendilerine yardım etmesini istemekte, bu yardımın karşılığında da ona vergi vermeyi teklif etmektedirler. Buradan Hz. Zülkarneynin tek başına bir kişi olmadığı, bir devleti yönettiği anlaşılmaktadır. Aynı Hz. Süleyman gibi Hz. Zülkarneyn de devlet gücüne ve askeri güce sahiptir. Ayette işaret edilen bir diğer konu da Hz. Zülkarneynin yanında, önceki ayette işaret edilen dil uzmanları gibi, bayındırlık ve imar konularından da anlayan bir ekip olduğudur. Hz. Zülkarneynin bu konularla ilgilendiği, mimari ve imar teknolojisini iyi bildiği de yapılan yardım talebinden anlaşılmaktadır. Hatta bu konulardaki bilgisi ile tanındığı, meşhur olduğuna da ayetlerde işaret edilmektedir. Onun bu ünü nedeniyle, diğer devletler kendisinden bu yönde bir yardım istemektedirler. Tüm bu özellikleri, Hz. Zülkarneynin devletinin gücünü ve çapını anlamak için de bir delil niteliğindedir. Hz. Zülkarneynin hem batı tarafında hem de doğu tarafında böyle büyük saygı görmesi ve etkili olması onun dünyaya hakim bir devletin başında olduğunun göstergesi olabilir. Dolayısıyla ayetlerden onun, yeryüzüne barış, adalet ve güvenlik getirmekle sorumlu olduğunu bilen bir lider olduğunu anlıyoruz. Kendisini sadece kendi ülkesinden değil, dünyanın her bölgesinden sorumlu hissetmektedir. Hz. Zülkarneyn kıssasıyla ahir zamanda İslam ahlakının da –aynı Hz. Zülkarneynde olduğu gibi- tüm dünyaya hakim olacağına işaret edilmektedir. Hz. Zülkarneyn yaptığı yardım karşılığında hediye almamıştır Dedi ki: Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım. (Kehf Suresi, 95) Kuranda peygamberlerin bu ahlakıyla ilgili başka örnekler de bulunmaktadır. Hz. Zülkarneynin teklif edilen maddi karşılığı kabul etmemesinin pek çok hikmeti olabilir. Bu hikmetlerden biri alacağı bir yardımın karşı tarafta oluşturabileceği olumsuz etkileri engellemek olabilir. Çünkü insanın maddi yardımda bulunduğu bir kişiye karşı saygısında, itaatinde ve boyun eğiciliğinde azalma olabilir. Bu, insan psikolojisinde olan bir ruh halidir. Ayette böyle bir duruma mahal vermemek için, yapılan bir yardımın ücretsiz ve ikram olarak yapılmasının önemine işaret edilmektedir. Hiç şüphesiz böyle bir yardım hem sevgiyi, hem de bağlılığı daha çok artıracaktır. Üstelik Hz. Zülkarneyn de tıpkı Hz. Süleyman gibi, ekonomisi ve hazinesi çok güçlü bir devletin başındadır ve bu zengin devletin, yaptığı yardıma bir karşılık beklemeye ihtiyacı yoktur. Ancak Hz. Zülkarneyn, maddi karşılık almadığı bu kavmin, yapacağı yardıma insan gücüyle destek olmalarını istemektedir. Böylece kendi devletinin insan gücünü kullanmayı tercih etmemekte, yardım ettiği kavmin yerel halkını görevlendirmekte, onlara çeşitli sorumluluklar vermektedir. Bu şekilde, onlara sanatı ve bilimi öğretmekte, kültürel ve teknolojik açıdan ilerlemelerini sağlamaktadır. Ayrıca atıl ve boş duran insan gücünü harekete geçirmektedir. Böylece hem kendi devletinin hazinesinden gereksiz harcama yapmamakta, hem de kendi savunmalarında görevlendirmek suretiyle onları ülkelerine fayda sağlar hale getirmektedir. Adalete, saygıya ve hakkaniyete dayanan böyle bir ilişki hiç şüphesiz karşılıklı güveni ve halkın desteğini kolaylıkla elde edebilir. Hz. Zülkarneyn ileri bir inşaat teknolojisi kullanmıştır Bana demir kütleleri getirin, iki dağın arası eşit düzeye gelince, Körükleyin dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır (katran) dökeyim. (Kehf Suresi, 96) Ayette Hz. Zülkarneynin iki dağ arasındaki bu sağlam engeli yaparken demir ve erimiş bakırı (bazı tefsircilere göre katranı) kullandığı haber verilmektedir. Hz. Zülkarneyn, seti oluştururken demir kütlelerini günümüzdeki köprü yapım teknolojisindeki yöntemle kullanmış olabilir. Bunun için demirler uç uça getirilmiş, daha sonra birleşme noktalarından kaynak yapılmış ve böylece büyük bir set meydana getirilmiş olabilir. İki dağın arasında betonarme bir köprü de yapmış olabilir. Bu köprüyü oluşturan demir kütlelerinin arasına ilaveler yapıp, kaynakla birbirlerine yapışmalarını sağlamış olabilir. Önce demirler çatılmış, sonra ya körükleme yoluyla ya da erimiş bakırı (ya da katran) zamk gibi kullanarak demirleri birbirine yapıştırmış olabilir. Demirleri birbirine yapıştıracak bu zamklama için de bir oluk oluşturmuş ve bu oluktan erimiş haldeki bakırı akıtmış olabilir. (En doğrusunu Allah bilir). Katran Ayette eritilmiş bakır olarak çevrilen ifadenin bir anlamı da katrandır. Katran, demiri nem ve deniz suyundan korumak için kullanılan, çam ağacından ve maden kömüründen elde edilen bir kaplama maddesidir. Hz. Zülkarneyn katranı, oluşturduğu demirden yapının üzerine akıtmış ve bu sayede demirin okside olup, paslanmasını engellemiş olabilir. Nitekim bugün modern betonarme teknolojisiyle inşa edilen yapılarda da bu sistem aynen kullanılmaktadır. Hz. Zülkarneyn betonarme yapıyı oluşturmak için üzerine katran akıtılmış olan demiri, kum, kireç, çakıl taşı ve sudan oluşturulan bir harç malzemesi ile birleştirmiş olabilir. Böylece çok güçlü ve kolay kolay yıkılmayacak bir set meydana getirmiş olabilir. Normal şartlar altında kum ve kireçle yapılan bir harç kolaylıkla delinebilir. Ancak bu harç demirle takviye edilince, delinmesi mümkün olmaz. Bu yapı, delmek isteyenler açısından son derece caydırıcı olur. Bu betonarme yapının üzerine uygulanan bir baskı sonucunda yıkılması, zarar görmesi, üzerinde geçiş yapılacak bir delik açılması çok zordur. Özellikle de ters veya düz çarpraz şeklinde dizilen demirlerle oluşturulan bir betonarme yapının o zamanki şartlarda yıkılması Allahın dilemesi dışında imkansızdır. Hz. Zülkarneyn bu setin imarı sırasında günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan baraj teknolojisinden de faydalanmış olabilir. Bu da farklı bir yöntemdir. Bunun için aralarında set çekilecek olan iki dağ arasında bir baraj kurulması gerekmektedir. Eğer bu baraj ters eğilimli olarak inşa edilirse, böyle bir durumda bu setin geçilmesi de asla mümkün olmaz. Hz. Zülkarneyn tarafından yapılan set aşılamamıştır Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne onu delmeye güç yetirebildiler. Dedi ki: Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vadi geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin vadi haktır. (Kehf Suresi, 97-98) 97. ayetteki ifade setin yüksek olduğuna bir işarettir. Ayrıca o dönemin insanlarının bu seti delmeye güç yetirememeleri ise setin dayanıklılığına dikkat çekmektedir. Bu dayanıklılık da yine söz konusu setin yapımında, günümüzde tüm modern yapılarda kullanılan betonarme teknolojisine benzer sistemle inşa edildiğinin delillerinden olabilir. Ayrıca 98. ayette bildirildiği üzere, Hz. Zülkarneynin setin yapımını tamamladıktan sonra ilk hatırlattığı şey Allahın, Rahman ve Rahim sıfatlarıdır. O, bu setin Allahın merhametinin bir delili olduğunu ve Allah dilemedikçe böyle bir seti yapmayı hiç kimsenin başaramayacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de seti yapanın Rabbimiz olduğunu hemen hatırlatmakta, böylece insanların bu başarıyı kendilerinden sanma gafletine düşmelerine engel olmak istemektedir. Kehf Suresinin 98. ayetinde Hz. Zülkarneynin inşa ettiği bu güçlü setin kıyamete kadar baki kalacağı da haber verilmektedir. Ayette geçen vaad kelimesi, bir sonraki ayetten de anlaşıldığı gibi kıyameti ifade etmektedir. Bu ise, setin kıyamete kadar korunacağı anlamına gelmektedir.
Posted on: Thu, 14 Nov 2013 12:04:51 +0000

Trending Topics



� Documentary explores
A MESSAGE FROM THE FOUNDER, ROSEMARY TEED Growing up, I always
M/20 kahani bas itni si Hai KI Ek ldki H mere relative me. mujhse
The idea is to fill Facebook with more music and break the
別跟新台幣過不去,祝大家平安 罰很重 本月20
Rhonda Says ----I just have to share my experience with our newly
Symptoms of Parasite Infection • Repeated diarrhea or
Stranded somewhere between the island of Hytra in Trøndelag and
It is with great distinction and honor that I announce my election

Recently Viewed Topics




© 2015