Kürdler Neden Devlet Olamıyor? (1) Iraktaki kazanım ve - TopicsExpress



          

Kürdler Neden Devlet Olamıyor? (1) Iraktaki kazanım ve Suriyedeki gelişmeler sonucunda Orta doğu gündeminde önemli bir aktör haline gelen Kürdler devlet olma yolunda önemli adımlar atmaktadır. Dünyada on bin nüfuslu topluluklar devlet olurken kırk-elli milyon nüfusa sahip Kürdlerin bugüne kadar devlet olamamaları büyük bir talihsizliktir elbet, ama neden engellenmiş ve neden engellenmek istenmektedir, bunu anlayabilmek için geçmişe dönüp bakmak gerekiyor. Tarihsel boyut ve din etkisi: Tarihsel, sosyal, ekonomik, siyasal ve dine dayalı nedenleri olan bu sorunun belki de son evresini yaşıyoruz, ya da öyle sanıyoruz. Kısacası umutlanıyoruz, ancak legal siyaset yürüten Kürdlerin devlet istememeleri ve sömürgeci tezler çerçevesinde demokrasinin nimetlerinden faydalanmaları gerektiğine dair politik manevralara kanmaları da bu yönlü umutlarımızı yaralıyor. Sorun yeni değil. Mezopotamya medeniyetin beşiği olarak bilinir. İlklerin yurdudur Mezopotamya, ilk defa devlet fikri ve buna sebep olan ilişkiler ağı burada oluşturuldu. Avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçilerek yerleşik yaşamın temelleri burada atılarak düzenli kolektif yaşama geçildi. Kurulan şehir devletleriyle ilk defa bu topraklarda kurumsallaşma gerçekleşti. Platon:” Devlet olma insan olmanın gereğidir” der. Aynı zamanda en iyi devletin bir ütopya olduğunu, ama her kesin böyle bir devleti var sayıp onun kanunlarına göre yaşaması gerektiğini de vurgular. Zagros toplulukları belki en iyi devleti kuramamışlardı, ama insan olmanın gereklerini yerine getirerek şehir devletlerini kurdular. Bu topluluklar Aryan boylarını oluşturan Sumer/Somer, Elam ve diğer Zagros topluluklarıydı, yani Kürdlerin atalarıydı. Uygarlığa katkılarından dolayı övgü hak eden bu Zagros topluluklarının Kürdlerin ataları olduğunu batılı araştırmacılar söylemektedirler. İsveçli Tarih Profesörü Aron Borelius “ Sanat Tarihi” adlı eserinde Sumerlerin dış görünüşlerini, yani fiziksel özelliklerini öne çıkararak Ari olabileceğini, kuzeydeki Zagroslardan güneye indiklerini söylüyor. Sumerlerin dağlı bir halk ve bu dağların da Zagroslar olduğunu arkeolog Hans Kayser, Sumerolog Kramier ve tarihçi Simo Parpola da söylemektedir. Zagros topluluklarının yarattığı uygarlık düzeyi devletleşen dünya topluluklarına örnek teşkil etmiş ve diğer halklar bu uygarlıklardan yararlanmışlardır. Yani yerleşik yaşam ve devletleşmenin öncüsü bu coğrafya ve burada yaşayan topluluklar olmuştur, ancak bu döngünün Arap İslam işgalinden sonra değiştiğini ve çöl kültürünün dine baskın gelerek kalıcı bir deformasyona yol açtığını görüyoruz. Bu süreçten sonra bölgedeki yerli halklara karşı din kullanılarak sosyo-demografik yapı değişime zorlanmıştır. Ümmet birliği hikayesiyle sosyo-demografik deformasyona uğrayan Kürdler zihnen Araplaşırken, gayri Müslimler de soykırımlarla teslimiyete zorlanmış ve bölge tümüyle iktidarı kaybetmiştir. Bu durum yeni kültürü kabul etmek zorunda kalan Kürd liderlerde özgür geleceğe koşmak yerine, başkalaşma ve teslimiyet eğilimine sebep olmuştur. Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı dönemi Kürd isyanları incelendiğinde ; Kürd liderlerin halife ya da saray arasındaki köprüleri yakmadıkları, Kürdistan ve halkın özgürlüğü yerine kendi pozisyonlarını güçlendirmeyi, itibar ve iltifat koparmayı düşündükleri görülmektedir. Bu nedenle her isyan sonrası yenilgi veya teslimiyet daha düşük düzeyde bir statü ile ilişki kurmanın yolunu açmış ve umutlar bir başka bahara ertelenmiştir. Geleneksel Kürd isyanlarında olduğu gibi günümüzde yaşanan son isyanda da bu zaafın sergilendiğini üzülerek seyretmekteyiz. Devlet olamamanın tarihsel boyutunu incelerken özellikle şu gerçek dikkat çekiyor ! Kürdler kendilerinden çok işgalcilerine hizmet etmeyi tercih etmişlerdir ! Yani teslim olduktan ya da istilacı güçlerin hegemonyasına girdikten sonra güç ve birikimlerini işgalcinin hizmetine sunmuş ve kalıcı olmalarını sağlayarak devlet olma şanslarını yitirmişlerdir..! Cumhuriyetin kuruluş sürecinde de Kürdler emir, komuta zinciri ve yönetim kademelerinden uzaklaştırıldıktan sonra imha, inkar ve soykırımla hiçlik psikozuna itilmiştir. Kötü muameleyle devlet olma yetenek ve cesaretleri yok edilen Kürdler egemene tabi olmaya zorlanmıştır. Kamusal alanda rol almanın tek bir şartı vardı, o da “ne mutlu turkum” diyebilmekti, bu politikayla Kürdlerde hiçlik duygusu yaratılarak geçmişinden koparılmak istenmiş ve egemenine özendirilmiştir. Bunun da sonucunda Kürdler hiçlik psikozu içinde iktidar ve devlet olma fikrinden vazgeçmiştir. TC, Arapların bin yıl yürüttüğü kimliksizleştirme operasyonunu yeni bir versiyonla uygulayarak Kürdleri zihnen formatlarken dini katalizör gibi kullanmasını da ihmal etmemiştir. Atatürk’ün başta Kürdleri ve diğer halkları sistem içinde eritmeye çalışırken ileri sürdüğü Turk İslam kardeşliği, misakı milli, sınırların değişmezliği, ortak vatanda, ortak paydalarda beraber yaşama dair argümanlar -ne yazık ki- bugün Kürd siyasiler tarafından dile getirilerek devlet olma şansı bir daha ertelenmektedir. Dün, aynı hatayı Bediuzaman Said-i Kurdi yaparak devlet olma şansını ertelemişti. Said-é Kurdi Şeyh Said isyanında kendisine danışan Kör Hüseyin paşaya : “Müslüman Müslümana kılıç çekmez!“ fetvasını vererek diğer Kürd isyanlarında olduğu gibi inançsal değerin milli değere baskın çıkmasını sağlayarak isyan kuvvetlerinin dağılmasına sebep olmuştu. Buna karşılık dindar oldukları halde milli düşünen Kürd şahsiyetler de yok değil... Şeref Xan 1596 yılında yazdığı şerefnamede “dini, bizzat peygamber tarafından Kürdlerin başına sarılan bir musibet “ olarak sorgular. Ehmedê Xanî de, “Mem û Zîn Destanında , “ Arabistandan, Gürcistana kadar Kürd vatanıdır, ama ne zaman Pers okyanusu, Türk denizi kabarsa kan içinde boğulan Kurdistandır.” Der. Bu yüzden de Kürd halkının mefaatlerini koruyacak bir devlet ve kralın olmasını şiirlerinde işlemiştir. “…Ez mame di hîkmeta Xwedê da, Kurmanc-i di dewleta dinê da, Aya bi çi wechî mane mehrûm? Bîlcumle ji bo çi bûne mehkûm?...” ……… “Ger dé hebuya me ittifaqek, Vék ra bıkıra me inqiyadek, Rom u Ereb u Ecem temami, Hemiyan ji me ra kiriba xulami, Tekmil dıkır me din u devlet, Tehsil dıkır me ılm u hikmet…” Xani, Kürd beylerine: “ Ey beyler, gelin birlik olun ki, bizim de bu mavi gökyüzü altında bir devletimiz, tahtımız, tacımız olsun”. Demekten de geri kalmamıştır... Devlet projesi milli bir projedir, dini değildir. Ancak ne acıdır ki bu projenin temelini atan Xanî’yi henüz anlamakta zorlanıyoruz. Sonuç; Sanırım tarih tekerrür ediyor, egemen kimliğe özenti ve adaptasyon Kürdleri bir daha “devlet olmak “ isteğinden vaz geçiriyor. Kendimiz olmayı öğrenmeden devlet olmayı da beceremeyeceğiz, vesselam. (devam edecek) Fikret Yaşar fktyasar@gmail Kaynak: *Kurdistan tarihi – E.Xemgin *Kürrtler ve Türkler – A.ÖZER *Tarih ve Uygarlık - Şerfhan Ciziri *Kürtler – Bazil NİKİTİN
Posted on: Sun, 03 Nov 2013 13:52:18 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015