Lütfen ibretle okuyunuz... Yurdumun çocuklarına ışık olmak - TopicsExpress



          

Lütfen ibretle okuyunuz... Yurdumun çocuklarına ışık olmak için Anadolunun yollarına düşen ama kahpe kurşunlara hedef olup şehitlik şerbetini içen aziz öğretmenlerimizi hatırlayalım ve bir fatihayı esirgemeyelim... NEŞENİN DEVLETİ NEREDE? Savaşın bile bir kuralı, düşmanlığın namusu, fikrin haysiyeti olmalıydı... Ama onlar hepsinden mahrum oldukları için öldürürken alçalmada sınır tanımadılar... Silahlı düşmanla baş edemedikleri yerde masuma vurdular... Dün 26 Ekimdi, Diyarbakır Bismilde Çavuşlu köyünden henüz yirmibeş günlük öğretmenken babasıyla birlikte katledilen Neşe Altenin ve yine Bismil Babahakide küçük kızları Mahinurun gözleri önünde şehit edilen öğretmenler Ayşe ve Numan Konakçının ölüm yıldönümleriydi... Sanki Ekim ayı öğretmenler için kurban ayıydı... 1989, 1991 ve 1992de birer, 1993te yirmiüç, 1994te beş, 1995te dört, 1996da dört öğretmen Ekim aylarında toprağa düştüler... Işıtmak ve ısıtmak için gittikleri ve bugün katillerine şehitlik inşa edilen topraklara... Korkaklar için kolay hedefti onlar... Darbe yeyince misilleme istiyordu karargâh ve en basit, en risksiz, en alçakça misilleme buydu... Örgütte şöhret yapmak, öne çıkmak, kanlı sicile katkıda bulunmak ve bu esnada eylemi kayıpsız atlatmak için kimsesiz ve savunmasız öğretmene vurmak en cazip eylem şekliydi... Hem ideolojik kılıf da hazırdı: Onlar faşist TCnin asimilasyonla görevli memurlarıydı!.. Böyle anlatıyor bu eylem pratiklerini Şemdin Sakık Mektuplarında... Kimisi babalarının kıyamayıp, kendilerine eşlik ettikleri kızlarıydı... Kimisi kocasını yalnız bırakmak istemeyip, dengi toplayarak beşikteki çocuklarıyla bilmedikleri topraklara, kadere koşan eşlerdi... Çoğu fakir ailelerden gelmeydi, görev bölgesi seçecek lüksleri olamazdı... En ilkel şartlarda çalışmayı göze aldılar... Kapalı okuları açtılar, ilk maaşlarıyla badanaları yaptılar... Stalinist yöntemleri benimseyen bir örgütün korkakça saldırılarıyla son bulacak bir hayatı öğrencilerine sebil ettiler... Nereden bileceklerdi memleketin doğusuna doğru istikbâle koştuklarını zannederken aslında namluya sürülmüş kurşunlara koştuklarını? Diyarbakır Hantepe örneğinde olduğu gibi diğer öğretmen arkadaşlarının yanından seçilerek alındılar ve katledildiler... İsimleri yaşatılsın diye o öğretmenlerin isimleri memleketlerindeki okullara verildi, iyi de yapıldı... Ama ölüm yıldönümlerinde devleti yönetenler hatırlamıyorlar bile onları... Bin yıldır bu topraklarda tutunma kavgası veren bir milletle, döktüğü masum kanıyla doğru orantılı muhataplaşan bir terör örgütü arasında ne büyük haksız rekabettir bu!.. PKK,15 Ağustos 1984te Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla gerçek sahneyi aldı... Bu baskının yıldönümünü her yıl kutluyor... Nerede? Yine o bastığı ülkenin şehirlerinde, güvenlik birimlerinin ve adlî teşkilatın gözü önünde!.. Bu zillete tahammül gösterebilecek yeryüzünde kaç ülke var acaba? Artık yıldönümü denince PKKnın yıldönümleri biliniyor bu ülkede... PKKnın kurulması, Apoun doğum günü, Aponun yakalanması ve bunun gibi günler gayriresmî takvime girmiş durumda!.. Suçu ve suçluyu övmek fiili suç olmaktan pratikte çıktı, aksini iddia etmek provokatörlükle itham edilecek aşamaya çoktan geldi... Katil yüceltilecek, katliamlar kutsanacak, yıldönümleri kurumsallaşacak ama Anadolunun masum ve mazlumları, katledilenler, adalet bekleyenler, hayalleri göğüslerindeki kurşun yangınlarıyla son bulanlar unutulmaya terk edilecek!.. Neden anılmaz bu insanlar? Bunların hatıraları neyi canlandıracak da, sizin yere batasıca projelerinize gölge düşürecek? Mahinurların, Atiyelerin, Emrelerin, yabancılaştırılmış topraklarda küçücük yaşlarda yaşadıkları dramlar neden unutulası? Geçelim her şeyi, Milli Eğitim Bakanlığı ölüm yıldönümlerinde bir mesaj bile neden yayınlamaz? Yığınla kanal açan devlet televizyonu şehit öğretmenler için neden bir belgesel veya dizi çevirmeyi aklına getirmez? Ya da Diyanet bir Cuma hutbesinde neden Fatiha göndermeyi düşünmez? Neden? Üstü örtülen öğretmen midir, yoksa acılarla, felaketlerle, zaferlerle, tasalarla, kederlerle, sevinçlerle yoğrularak bir millet olmayı becerenlerin mukadderatı mı? Uğuru kim hatırlayıp, bir Fatiha yollayacak ruhuna? Hani Erganide öğretmen babası Murat Sarı ve öğretmen annesi Aynur Sarıyla birlikte katledilen bebek Uğuru? Namusunu ve vicdanını terör örgütlerine ciro etmiş sahtekâr aydın ve sanatçılar hatırlamayacağına ve PKK taşeronu o büyük memur sendikasının umurunda olmayacağına göre bunun bir millet için izzet, şeref ve bekâ meselesi olduğunu kim bilecek? Belli ki o uğursuz masanın TC tarafında oturanların ilgi sahasına girmiyor bu yazdıklarımız... Katledilenleri ve onların geride bıraktıklarını hatırlatmaya kalkanlar için zaten kandan beslenen yaftası hazır bekletiliyor... Adaleti hiç soramıyorsunuz? O ancak Pınarhisar Cezaevinde asırlarca süren esarette akla gelen bir kavramdı ve bu zulüm şapka gibi içinden bir kaç iktidar çıkardı... Bir de sürecin helalleştirme memuru var, Diyanet İşleri Başkanı!.. Yetkisini kullanıp Mahinurun, Uğurun ve diğerlerinin haklarını helâl etsin veya ettirsin de görelim, dünyada ve ahirette!.. İyi ki, kimsenin kimseye faydasının dokunmayacağı o gün var... Ve yirmibeş günlük öğretmen Neşe Altenlerin yakalara yapışacakları büyük hesap günü... Servet Avcı - Yeniçağ/ 27-10-2013
Posted on: Sat, 26 Oct 2013 21:19:12 +0000

Recently Viewed Topics




© 2015