Prf.Dr Osman GÖkçenin Sayfamız İÇİn GÖnderMİş Oldugu - TopicsExpress



          

Prf.Dr Osman GÖkçenin Sayfamız İÇİn GÖnderMİş Oldugu Makale Kendisine Sayfamıza Göstermiş Oldugu İlgiden Dolayı Teşekür ederiz... Sevgili Urumkaocalılar Aşağıdaki metin benim Berit’in Gözyaşları adlı kitabımın Esenrere Uzun Bucak başlıklı bölümünden alınmış bir parçadır. Sayfanızda kültürel bir başlangıç olarak ilginizi çeker umudu ile paylaşmak istedim. Sevgilerle. ....................... Esendere uzun bucak, Esendere aşağı bucakla devam eder. İbişoğlu’nun Köprüsü’nden aşağısı Esendere aşağı bucaktır. Esendere buradan da, sulu ya da kuru bir çok yan dereyi toplayarak ve daha pek çok acılara ve sevinçlere tanık olarak Cahan’a doğru akar gider. Mecitler denen ve o zamanlar yalnızca iki evin bulunduğu mevkide Ericek köyünün sınırlarından çıkar, Tombak köyünün sınırları içine girer. Pıtıklar, Oruçlar ve Sarıgüzel obalarını geçerek Tombak’a ulaşır ve daha sonra da Cahan’a dökülür. Mecitler adı, buradaki iki aileden birisinin adıdır. Mecitler ailesi, halk arasında 93 Harbi diye de bilinen 1876-877 Osmanlı-Rus Harbi sırasında ya da sonrasında Anadolu’ya göçle gelen Kafkasyalı bir ailedir. Çerkez ya da Çeçen olabilir. Ben Mecitler ailesini tanımıyorum. Benim çocukluğum döneminde buradaki Çerkez ya da Çeçen aileye Gavgav Mahmutlar deniyordu. Gavgav Mahmutlar, Mecitler ailesinin ya devamı ya da onlardan bu çiftliği satın almış bir başka soydaşlarıydı. Mecitler’deki diğer aile Türktü. Sanıyorum, o yıllarda Ericek köyüne bağlı olan Urum Kocalar obasından buraya gelmiş yerleşmişlerdi. Bu aileye Çam Hasan Omarlar deniyordu. İlkokuldan sınıf arkadaşım Hurşit Urumlar’dan gelirdi okula. Ortağımız olan dul kadın Mavili Eşe, çocukları, Osmaniye Kavakçılık Araştırma Bölge Müdürlüğü’nde muhasebecim olan torunu Halil Gül, sesinden çekiniyormuşçasına alçak sesle konuşan ve Topal Döne bibimle evli olan Gedik Mehmet Urumlar’dandı. Döne bibim dedemin kardeşi Kara Osman’ın yani benim adımın kızıydı. Belki biraz da babasının adı olduğum için beni diğer kardeşlerimden daha çok sevdiğini sanırdım. Öyle algılardım davranışlarını. Ben dışarıda okurken tatillere geldiklerimde yaklaşık 3 km’lik yoldan topal ayağı ile yek bas yek bas topallayarak beni ziyarete gelirdi. Mavili Eşe, gözümde neredeyse Ağam kadar iri yapılı, güler yüzlü, yüksek sesle konuşan, çocukları üzerinde mutlak hakimiyeti olan bir dul kadındı. Ben de herkesle kavga eden yaramaz bir çocuktum. Benim için “Osman’ıma değmeyin, Osman’ım yaz mayısı gibidir, bulaşırsa çıkmaz” derdi. Bu sözler hoşuma giderdi ve beni sakinleştirirdi. Sonradan öğrendim yaz mayısının baharda taze ot yiyen ötürüklü hayvanların dışkısı olduğunu. O yıllarda yaklaşık 20-30 evli, Ericek-Çardak yolunun solunda, yüzü mavi çiçekli yonca bitkileriyle örtülü küçük bir höyüğümsü tepenin arkasında, Ericek’e bağlı bir obaydı Urumlar. Kendilerine özgü bir şiveleri vardı. Bilgiçlik taslamaya başladığım liseli yıllarımdan beri Urum adının Rum adından geldiğini düşünürdüm ve fakat bizim bildiğimiz Urum Kocalar halkı ile Rumları yani Yunanlıları birbirleriyle bağdaştıramazdım. İstanbul’da Orman Fakültesi’nde okurken Büyükdere’de gördüm ilk kez Rumları. Acemice ve cüretkarca heveslerle, bizim Urum Kocalar halkı ile buralarda tanıdığım Rumların aynı soydan olup olmadıklarını düşündüğüm olmuştur. Bu bölümü yazarken aklıma geldi ve asla bir uzman araştırıcı özeniyle değil, yalnızca kendimce bir merakla Urumlar üzerine bilgi edinmeye çalıştım. Dağınık bir çok bilgilere ulaştım. Bir de bilimsel bir makaleye rastladım internette, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Altınkaynak’ın “Ukrayna’dan Hırıstıyan Türkler Urumlar Ve Onların Folklor Ürünlerinden Örnekler” başlıklı (42). Bu çalışmada bir Kırım Tatar Urumlarından bir de Anadolu Urumlarından söz edilmektedir. Birincilerin şivelerinin Kırım Tatar Türkçe’sine, ikincilerininkinin ise Kars, Erzurum ağzına yakın olduğu bildirilmektedir. Ayrıca Türkiye’deki yerleşim yerlerinin de Beştaş, Beşköy, Tekkilise, Yedikilise, Evreni, Kümbet, Tersun, Santa, Cinis, Ölenk, Hadit, Karakum, Parmaksız olduğu yazılmaktadır. Urumlardan gelen Çam Hasan Omar’la Kafkasya kökenli Gavgav Mahmut’un evleri karşı karşıya idi. Aralarında yalnızca bir yol vardı. Tombak arkının altında kavaklar, söğütler, erikler, elmalar ve daha başka bir çok ağaçların içine gömülü rüya gibi iki evdi. Çam Hasan Omar’ın oğlu Süllü teyzemin kızı ve kendisine teyze dediğimiz adı gibi melek yüzlü, melek ruhlu Melek teyzemle evliydi. Mehir Karaca’nın oğlu Duran’la evli olan Habba ablam nedeniyle Tombak’a sıkça gider gelirdim ve bu gidiş gelişler sırasında da Melek teyzemle de.....
Posted on: Thu, 05 Sep 2013 13:33:51 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015