Siyasi iktidarını elinde bulunduran zihniyet hakkında Siyasi - TopicsExpress



          

Siyasi iktidarını elinde bulunduran zihniyet hakkında Siyasi İslamcılık yerine “Sahte İslamcılık” nitelemesini daha uygun görmüştük. * Şimdi de ülkemiz ve İslam dünyasının geçtiği süreçte bu düşünce için kullanılan siyasi ümmetçilik yerine yine bu düşüncenin günümüzde ki tavrını da anlatması bakımından “Sahte Ümmetçilik” nitelemesini daha yerinde buluyoruz. * Zira İslam dininde ümmet Allah (c.c.) ve Hazreti Muhammed (s.a.v)’e inanan bütün Müslümanları kapsayan bir kavramdır. Buna kimse itiraz edemez. Ümmete sahip çıkmakta ümmeti oluşturan unsurların arasında ayırım yapmamayı ancak bir yardım gerektiğinde yakınında olana öncelik vermeyi gerektirir. * Bizim anlayışımız yakından uzağa prensibi içinde ben, aile, akraba, yerleşim birimi, millet ve ümmet şeklinde yukarıya doğru bir ilerleyiş içerisinde ümmet kavramının kabulü ve yaşatılması yönündedir. * Ancak bazı Müslüman kardeşlerimiz bu durumu böyle anlamamakta ve ümmetin bir bütün olduğunu özellikle ileri sürmekte yardım etmede kendi toplumundan işe başlama gereğini göz ardı etmektedirler. Biz bu görüşte olmasak bile bir an için bu görüşe karşı nötr bir konum belirleyelim ve onların yaklaşımını doğru olarak kabul edelim. Aynen Descartes’in “metodik şüphe”si gibi… * O halde bütün Müslümanların aynı değer ve ilgi ile takip edilmesi arada bir fark gözetilmemesi gerekmektedir. Ancak yaşadıklarımız böyle değildir. Mısır’dan Suriye’ye kadar halkı Müslüman olan bütün ülkeler öne çıkarılmakta ama Suriye Türkmenleri, Irak Türkmenleri, Doğu Türkistan hatta 1.000.000 Azeri Türkünün 22 yıldır Bakü’de muhacir olarak yaşadığı göz ardı edilmektedir. * Görülüyor ki, yapılan uygulama İslam ümmetinin içinden Türk olanları dışlayarak yapılan bir ümmetçilik uygulamasıdır. İşte bunun için sahtedir. Gerçeğine zeval gelememesi içinde “Sahte Ümmetçilik”tir. Eğer gerçek olsaydı, diğer İslam toplumlarına verilen öneme paralel ve en azından aynı değer de Türk-İslam toplumlarına da değer verilmesi gerekirdi. * İş bu safhaya gelince bazılarının bir ayırım ve öncelik olması gerektiğini burada adalet, coğrafi yakınlık, zulmün yoğunluğu, kültürel haklar veya gündem gibi unsurların olduğunu söylediklerini duyar gibi oluyoruz. Çünkü biz onların ruhlarını biliriz. * Bu yaklaşımlarda geçersizdir. * Çünkü eğer adalet ölçüsüne göre hareket edilseydi adaletin önce kendi ülkemizde uygulanması ve Türkmenlere yapılan adaletsizliklerin görünmesi gerekirdi. * Eğer coğrafi yakınlık ölçüsü dikkate alınsaydı, Karabağ ve Kerkük’ün Mısır ve Yemen’den önce gelmesi gerekirdi. * Eğer zulmün yoğunluğu dikkate alınsaydı bahsedilenlere oranla en büyük zulüm Doğu Türkistan’da olduğu için en öne Doğu Türkistan’ın çıkması, hatta Arakan’ın gündemden düşmemesi gerekirdi. * Kültürel haklar öne çıkmış olsaydı. Türkiye’de Kürtçe için istenen taleplerin karşılandığı oranda Güney Azerbaycan’da Türkçe okuyup yazılmadığı bu zevat tarafından en azından birkaç kere dile getirilirdi. * Eğer tavrı gündem belirlemiş olsaydı, Mısır üzerine her gün konuşanlar Kerkük’ün Tuzhurmatu ilçesinde bombalar patlarken en azından birkaç kelam ediverirlerdi. * Bu hususlarda sahte ümmetçilerden işittiğimiz başka bir savunma da Türk milletinin büyük olduğu ismini söylemeye gerek olmadığı şeklinde ki gerzek avuntusudur. * Bu saçmalık için kendi evladına hayrı dokunmayanın Allah ve kul nazarında itibarı olup olmadığını sormamız yeterli olacaktır. * Görünen odur ki, ortada gerçek ümmetçilik falan yok! Gerçek Türk düşmanlığı vardır! Türk’e antipati vardır! Bununda İslami olarak dayandırılacağı bir temel bulunmamaktadır. * Bu sebeplerle “Sahte İslamcılık” ve “Sahte Ümmetçilik” diyoruz.
Posted on: Sat, 14 Sep 2013 02:51:20 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015