Yusuf`a Albüm Çıkaralım Cemaati 09.08.2013 21:30 Mehmet - TopicsExpress



          

Yusuf`a Albüm Çıkaralım Cemaati 09.08.2013 21:30 Mehmet Köprülü / Genç Haber Merkezi İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak`ın sitesinde yazmaya başladı; hayırlı olsun. Her hal ve karda yazması faydalıdır; dertlidir, gönül sahibidir; okur, okutturur. Son yazısı Allah Allah can can başlığını taşıyor ve cemaatlere ilişkin eleştiriler içeriyor. Modern cemaatlerin bağlılarına yatırım yapmadığını, nitelikle değil, nicelikle ilgilendiklerini, o yüzden bu cemaatlerin içinden "hemen her kesim tarafından heyecanla karşılanacak bir şairin, bir romancının, bir öykücünün, bir müzisyenin, bir ressamın" çıkmadığını söylüyor. Cemaatlere bir soru soruyor Kılıçarslan: "Niçin adam yetiştirmiyorsunuz?" Ve şu tespiti yapıyor: "Cemaatler, ellerindeki imkanları `bağımsız düşünebilen Müslüman bireyler yetiştirmek` için değil `daha çok adam toplamak` için kullandığı sürece işimiz günden güne zorlaşacak." Bizim işimiz ne kadar zorlaşacak bilemeyiz ama cemaatlerin işi hep zordu. Bugünlere sadece modern hayat ve rejimle değil, genellemeci ifadelerle kendilerini hedef tahtasına koyanlarla uğraşarak geldiler. Ama acı patlıcanı kırağı çalmazmış. Cemaatlerin tuzu kurudur, onlar bildiklerini okumaya devam ederler. Ama olan bize olmasın. Biz ne okuyup, ne biliyoruz, bunu bir değerlendirelim de araya gitmeyelim. Kılıçarslan cemaatler diyor ama hedef tahtasında sadece belli bir "Cemaat" var sanki. Öyleyse onların Önül gibi zikrettiği isimlerle ilgisi yoktur. O cemaat gayet modern, gelişmeleri takip eden, hatta çıkarken de "ne bu sadece kitap okumak kardeşim ulum-u fenniyye ile şeriyyeyi telif edecek yeni bir anlayışa ihtiyaç var" diyerek modern okullar açmış yenilikçi bir cemaattir. O cemaat, müntesiplerinde daha kumaş/kot tartışması yaşanırken, Reşit Muhtar gibi bir saz ehli sanatçıyı yutkunarak da olsa kabul etmiş bir cemaattir. Türkçe olimpiyatlarının hali pür melali, Zara, Muazzez Abacı, Ayna gibi isimlerle yaptıkları Peygamber albümü, FKM Tiyatrosu gibi tiyatro işleri, Warner Bros`la film projeleri ortada. Daha neler neler... Menzil, Hüdayi, İskenderpaşa... Kılıçarslan, "modern" bir cemaat diye başkasını nazara veriyor ama oklar daha geleneksel olanlara, Menzil, Hüdayi, İskenderpaşa gibi kesimlere gidiyor. Adam hiç olmazsa STV ile bir mesafe almış, geleneğe göre oldukça cesur sayılabilecek prodüksiyon ve etkinliklere imza atıyor. Ya bu taraf? Kim hedefte, belli değil, hasılı... Karışmış ortalık... Şu keskin cümleyi baştan söyleyelim: Kılıçarslan, bir cemaate yar olsaydı böyle bir yazı yaz(a)mazdı. Hoş o zaman da İsmail Kılıçarslan olur muydu, o da ayrı bir mesele... İnsanla uğraşan, adam nasıl yetişir, bunun derdine bir nebze düşen herkes bu işlerin ne kadar zor olduğunu bilir. Hele hele cemaat yönetmek, farklı dengeleri gözetmek, ettiğiniz bir sözün, sergilediğiniz bir duruşun dalga dalga Anadolu coğrafyasında meydana getirdiği artçıları gözlemleyerek kılı kırk yarmak çok zordur. Kılıçarslan, bana kızacaklar felan diyor ya, cemaat işinin ne kadar zor olduğunu bilen aklı başında kimse kızmaz ona merak etmesin. Kızanların iraptan mahalleri yoktur. Esas kızması gerekenlerin hem vakti yoktur, hem de neler görmüştür neler, en fazla güler geçerler. Sosyal hareketler 150 km. ile giden bir arabayı yönetmeye benzer. Ufak dokunuşlar ister. Ani manevra kaza yaptırır. Kabe`yi esas temelleri üzerine inşa etmediği için Rasulullah`a niye böyle yaptın diye soran Hz. Aişe`ye, Efendimiz, kavminin küfre düşmesinden korktuğunu ifade etmişti. Putlar yıkıldı diyenler İslam`ın neyi yıktığını bilmiyorlar. "Sosyoloji bilmek şarttır" Kılıçarslan gibi cemaatlerin başındakilere şöyle böyle niye yapmıyorlar diye akıl verenler, zımnen, eleştirdikleri adamların tersinden bir üstten dayatma önermekten başka ne yapıyorlar? Sonuçta burası "aman dini hayat pörsümesin" diye uğraşanların kendilerini ve işlerini kurumsallaştırdığı bir yer. Bakın "kendilerini" diyorum, çünkü adam olmak en az yirmi seneye raci bir iştir. Adam sayılmanın ilk şartı tevakkuftur. Bir yerde duramayanı, bir yerde durdurmazlar. Bugün cemaatlerin işlerinin başında duranlar, sadakatle durdukları için oradadırlar. Alıp sergüzeşt başını, oraya da takılırım, buraya da takılırım diyenler, sadece kendilerinin efendisi olurlar. Başkasına efendiliği zaten kim ister? Ala, sen isteme de başına efendi isteyen çoktur. Sosyoloji bilmek de bunun için şarttır işte. Türkiye toplumunu, bizim insanımızı tanımak gerekir. Bir ara niye daha derinlikli kitaplar basmıyoruz diye sormuştum da bir yayıncı "millet ağlamak istiyor" demişti. Söz bitmişti o gün... Söz biter mi? Bitmez. Ama sınırı belli işte. - Bunun alakası ne abi, adam yetiştirmekle? Şöyle bir alakası var: Yetişen adamlar, böyle yetişmişler. Cemaatler böyle oluşmuş. Medyana çalışmış adam yıllarca, çan eğrisi almış. Özel bir derdi olmamış cins kafa yetişsin diye. Hep makul, mutedil, çarkı yürütecek adama yatırım yapmış. Adam yetiştirmek tevakkuf gerektirir, kültür, sanat ya da estetik gibi çok daha uzun soluklu işler ise tevakkufun şahını... Hele biraz sabır yahu; şunun şurasında cemaat dediğimiz olgu kaç seneliktir ki? 80 sene önce gelmiş bir balyoz, toplumun tepesine inmiş. Yeni yeni ayıkıyoruz daha... Yeni yeni tartışıyoruz. Tartışmayı yeni öğreniyoruz. Tevhid yolu yeni açıldı, daha sırrı tefride vakit var, biraz sabır... Kaldı ki bu işin ekonomisi çok önemlidir. Ekonomisi sadece para demek değil. Nesiller gelecek geçecek, bu işlerden ekmek yiyenler çıkacak. Hayatın içinde olacak bu işler, bizatihi birilerinin hayatı olacak. Bir kısmı paralı, bir kısmı parasız inkişaf edecek. İlk adamlar inşaatı iyi bilecek. Sonrakiler yurt idaresini. Sonrakiler de etkinlik düzenlemeyi. İhtiyaç hissetmediğin işin adamını da yetiştiremezsin. Sonra bu işin burjuvası çıkacak. Para kazanma öğrenilecek, daha da önemlisi parayı harcama öğrenilecek. Bu arada hayatlar gelecek, geçecek. Bir-iki nesil bununla iktifa edecek. Hayatı oradan ibaret sayacak. Başka dertlere düşmüş seni, beni neredeyse küfre düşmüş gibi görecek. "Bunlar azıttı..." diyecek mesela... Emanet çünkü elindeki. Bir endişe ile yola düşmüş ya endişe ile yola çıkanın halefi olmuş. Sonra işin sosyolojisi de önemlidir. Son tahlilde yığınlar, kendilerine en uygun başları seçerler. Onlar öyle niteliktedirler ki ancak yığınların istediğini verirler. Bu bir determinizm değildir; bu, bir sünnetullahtır. "Ve len tecide lisünnetillahi tebdila..." İşin kader, kısmet boyutu sözden azadedir. Bir ağabey "kimine söz verilir, para verilmez, kimine para verilir, söz verilmez; kimine ikisi de verilir." demişti bir zaman... Kırık dökük bir sözü olduğunu düşünüp de parası olmadığını bilen birisi olarak hala hatırlar, yutkunurum. Sanki cemaatler 1 milyon adamı alıp, istediği gibi oraya buraya koyabilecek bir yerdeler... Yok böyle bir kudret. Esad Coşan Hocaefendi, bu işlere en çok kafa yoranlardan birisiydi. Hem İTÜ temelli bir cemaatin başındaydı, hem de kültür, sanat, estetik, siyaset, ne derseniz onunla ilgili bir projesi vardı. Ama nereye kadar ve ne kadar başarılı oldu, Allah bilir. İşte başa geçmeye kitlenmiş bir dalga, aldı onu esas kitleden kopardı, kenara koydu. Hoca da kahretti, dışarıya gitti. Başa geçmeye kitlenmiş bir dalga dedim, dikkat. Dalga geldi mi götürür. Kısmetin varsa ancak üzerinde sörf yaparsın. "Bekara karı boşamak kolaydır" "Cemaatler yapamıyorlar" diyerek eleştirdiğimiz işler üç-beş asra raci işlerdir, bizler bilemediniz otuz-kırk senelik hizmet ömürleri ile telif edilebilecek mesaimizle neyi ne kadar kotarabiliriz, bunu görüp, ona göre yola düşmek, söz söylemek ve ona göre eleştirmek gerekir. Kaldı ki nefis vardır, hanım vardır, koca vardır, çocuk vardır, hastalık vardır, ihtiyarlık vardır, ne olmak ihtimali vardır... :) - Ne diyorsun abi sen? Ben şunu diyorum: Bekara karı boşamak kolaydır. İnandığın, bildiğin bir işte, ince ince gergef dokur gibi, sabırla, azimle devinip duracaksın. Zamanın şeytanları o kadar mahir ki proje yapayım diyeni, alıyorlar kendi projelerinin kalemi yapıyorlar. Bu işler güç, zaman ve adanmışlık istiyor. Cemaatler şöyle, böyle deyip yola çıkanlar aynı sendromla malul olmaktan kurtulamamışlardır. Bakın, burası tefekkür edilmesi gereken bir noktadır. Siz tefekkür edin, ben tefekkürünüze gaz verecek bir örnek vereyim: Atasoy Müftüoğlu`nu dinlediniz mi hiç? Üç saat konuşur. Ne söyler? Söylediğinde tennur ne zaman kaynar? Yani millet ne için gider de ne alır ondan? Bir şey söyler, söylemez, o dinleyenlerin takdiridir, ama ateşin kaynadığı yer cemaatlere veryansın ettiği bölümlerdir. Gelen de onu bunun için dinler. Buyurun bir ortak gayede birleşmiş cemaat işte... Yarın bir dernek-vakıf kuralım, şöyle işler yapalım dedim mi, artık tekerlek dönmeye başlayacaktır. Sonrası tekerleği döndürmek derdidir, sizi alır hiç yapmayacağınız işlere sokabilir. Tekerlek nereye götürür, o da ayrı bir derttir. Bizim Yusuf Goncagül var ya... Cemaat denen yapıları tanımadan, hangi güzel insanın hangi ihtiyaçla, niye çıktığını anlamadan, oralardaki mekanizmanın içine girip de neyin ne kadar değişebileceğini görmeden konuşmamak lazım. Kimse cemaat kurayım diye yola çıkmamıştır. Ama şartlar ve zaman almış, herkesi bir kaba koymuştur. Kime niye kızacaksın? Za`ufet-talibu ve`l matlub... (Bu arada zamanının çocuğu isen Eşrefoğlu Rumi ya da Fuzuli ile heyecanlanmak zordur. Su Kasidesi`nden bir şey anlayamabilirsin ama Sezai Karakoç ile heyecanlanıyorsan senden ümit kesmem. Ya Abdurrahman Önül? Sen benden ümit kesme, yeter o zaman... ;) Cemaatler şöyle, böyle deyip konuşmak yerine, nitelikli ve içerikli kaç adama ne emek verdik, bunun derdine düşmek gerekir kanaatindeyim. Öyle ya da böyle bir şeyler ortaya koyana kızmamak gerek. Adama otur sen de bir şeyler yap derler ki fena halde haklarıdır. - Ama abi o zaman bir tür şeyhlik, kıdemli abilik, hatta -gerçi sende para yok ama paran varsa eğer- cemaatçilik yapmak olmaz mı bu? Yani yeni bir cemaat kurmak gibi? - Yahu sen böyle dedin de aklıma geldi şimdi. Bizim Yusuf Goncagül var ya, ona bir albüm çıkaramadık, kaç zaman oldu. 20.000 TL`yi buluyormuş geçen söyledi, içim cız etti. Ne yapacağız o işi, bak şimdi yine dertlendim.
Posted on: Fri, 09 Aug 2013 22:08:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015