hakikatkitabevi.net/book.php?bookCode=001 Fıkh ilmini ilk olarak - TopicsExpress



          

hakikatkitabevi.net/book.php?bookCode=001 Fıkh ilmini ilk olarak kollara ayırmıs, her bransın bilgilerini ayrı ayrı toplamıs ve (Ferâiz) ve (Surût) kitâblarını yazmısdır. Fıkhdaki çok genis bilgisini ve hele kıyâsdaki hârik-ul’âde kuvvetini ve zühd ve takvâdaki ve hilm ve salâhdaki, akllara hayret veren üstünlügünü bildiren kitâblar, sayılamıyacak kadar çokdur. Talebesi pekçok olup, içlerinden büyük müctehidler yetismisdir. [150] yılında, yetmis yasında vefât etdi. Ebû Ca’fer Mensûrun emr etdigi temyîz baskanlıgını kabûl etmedigi için, zindâna atıldı. Kamçı ile dögüldü. Hergün on kamçı artdırılarak dögüldü. Kamçı sayısı yüz oldugu gün sehîd oldu. Selçûkî pâdisâhlarından sultân Meliksâhın vezîrlerinden Ebû Sa’îd-i Harezmî, Ebû Hanîfe hazretlerinin mezârı üzerine mükemmel bir türbe yapdı. Sonra, Osmânlı pâdisâhları “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, bu türbeyi çok def’a ta’mîr ve tezyîn eyledi. Hanefî mezhebi, Osmânlı devleti zemânında her yere yayıldı. Devletin resmî mezhebi gibi oldu. Bugün, dünyâ yüzünde bulunan Ehl-i islâmın yarıdan fazlası ve Ehl-i sünnetin pekçogu, Hanefî mezhebine göre ibâdet etmekdedir). (Mir’ât-ül kâinât) kitâbında diyor ki: (Imâm-ı a’zamın babası Sâbit, Kûfede, imâm-ı Alî ile “radıyallahü anh” bulusup, Imâm hazretleri, buna ve evlâdına düâ buyurmusdu. [Bunu (Dürr-ül-muhtâr) ve (Mevdû’ât-ül-ulûm) ve (Gâliyye) kitâbları yazmakda, (Ibni Âbidîn) vesîkasını da bildirmekdedir.] Eshâb-ı kirâmdan Enes bin Mâliki ve dahâ üç veyâ yedisini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gördü. Bunlardan hadîs-i serîfler ögrendi. Hadîs-i serîfde, (Ümmetimden, Ebû Hanîfe adında biri gelecekdir. Bu, kıyâmet günü, ümmetimin ısıgı olacakdır) buyuruldu. Bir hadîs-i serîfde, (Nu’mân bin Sâbit adında ve Ebû Hanîfe denilen biri gelecek, Allahü teâlânın dînini ve benim sünnetimi canlandıracakdır) buyuruldu. (Ebû Hanîfe adında biri gelir. O, bu ümmetin en hayrlısıdır), (Ümmetimden biri, sünnetimi canlandırır. Bid’atleri öldürür. Adı, Nu’mân bin Sâbitdir), (Her asrda, ümmetimden, yükselenler olacakdır. Ebû Hanîfe, zemânının en yüksegidir), (Ümmetimden, Ebû Hanîfe adında biri gelecekdir. Iki küregi arasında ben vardır. Allahü teâlâ, dînini, onun eli ile canlandırır) hadîs-i serîfleri meshûrdur. Âlimlerden biri, rü’yâda, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ebû Hanîfenin ilmi için ne buyurursunuz?) dedi. Cevâbında, (Onun ilmi herkese lâzımdır) buyurdu. Baska bir âlim, rü’yâsında, (Yâ Resû- – 441 – lallah! Kûfe sehrindeki Nu’mân bin Sâbitin bilgileri için ne buyurursunuz?) dedi. (Ondan ögren ve onun ögretdigi ile amel et. O, çok iyi kimsedir) buyurdu. Imâm-ı Alî “radıyallahü anh” (Size, bu Kûfe sehrinde bulunan, Ebû Hanîfe adında birini haber vereyim. Onun kalbi, ilm ile, hikmet ile dolu olacakdır. Âhır zemânda, birçok kimse, onun kıymetini bilmiyerek helâk olacakdır. Nitekim, sî’îler de, Ebû Bekr ve Ömer için helâk olacaklardır) dedi. Imâm-ı Muhammed Bâkır “rahmetullahi aleyh”, Ebû Hanîfeye “rahmetullahi teâlâ aleyh” bakıp (Ceddimin dînini bozanlar çogaldıgı zemân, sen onu canlandıracaksın. Sen korkanların kurtarıcısı, sasıranların sıgınagı olacaksın! Sapıkları dogru yola çevireceksin! Allahü teâlâ yardımcın olacak!) buyurdu. Yukarıdaki hadîs-i serîflerden birinci, ikinci ve besincileri, (Hayrât-ül-hisân)da ve allâme Tasköprülünün (Mevdû’ât-ül’ulûm) kitâbında da yazılıdır. Kıymetli fıkh kitâbı (Dürr-ül-muhtâr)ın müellifi, önsözünde, (Âdem “aleyhisselâm” benimle ögündügü gibi, ben de ümmetimden bir kimse ile ögünürüm. Ismi Nu’mân, soyadı, Ebû Hanîfedir. Ümmetimin ısıgıdır) ve (Peygamberler benimle ögündükleri gibi, ben de Ebû Hanîfe ile ögünüyorum. Onu seven, beni sevmis olur. Onu sevmiyen, beni sevmemis olur) hadîs-i serîflerini yazıyor ve Ibni Cevzînin buna mevdû’ demesi te’assubundandır, ya’nî inâdındandır. Çünki, çesidli yollardan bildirilmisdir diyor. Ibni Âbidîn, bu hadîslerin sahîh oldugunu bildiriyor ve bu satırları açıklarken buyuruyor ki, (Ibni Hacer-i Mekkînin, (Hayrât-ül-hisân) kitâbında bildirdigi gibi, (Buhârî) ve (Müslim)deki hadîs-i serîfde, (Îmân süreyyâ yıldızına çıksa, Fâris ogullarından biri, elbette alıp getirir) buyuruldu. Fâris demek, Îrânın Fers denilen memleketindeki insanlar demekdir. Imâm-ı a’zamın dedesi buradandır. Bu hadîs-i serîfin, Imâm-ı a’zamı “rahmetullahi teâlâ aleyh” gösterdigi açıkdır. Bunda hiç sübhe yokdur.)
Posted on: Sat, 20 Jul 2013 20:31:14 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015