Çetin Altan 18 Şubat 2011 - 20:44 Koyu yeşil, kadifemsi - TopicsExpress



          

Çetin Altan 18 Şubat 2011 - 20:44 Koyu yeşil, kadifemsi yosunlar kaplamıştı kayalıkları... Değişik yaş ve mesleklerin rüzgârlarında, toplum içinden fışkıran esprili fıkralar, cinsel takılmalar, darb-ı meseller, taşlamalar, duvar yazıları, çeşitli bulmacalar, hayatın akışını özetleyen bilgece sözler... * * * Kamyonların arkasına kadar da yaygınlaşmış, çapraşık bir geçim savaşının bayraklaşmış sözleri: -Haset etme ne olur, çalış senin de olur... * * * Hava güneşsiz, ama esintisizdi de... Solmaz’la bir deniz kıyısındaki kayalıklara bakıyorduk. Kayalıkların üstündeki kadifemsi yeşil yosunlar da, tanrısal bir paletten çıkmış gibiydi; az ötelerde kırışıksız bir maviliğin üstünde yan yana yüzen, gagalarının ortası minicik beyaz çizgili, düzinelerle simsiyah karabatak da... * * * Kamyon şoförlerinin, kamyonlarının arkasına özel sözler yazmaları yasaklanmıştı. Peşlerinden gelen sürücülerin gözleri, o yazılara takıldığı için dikkatleri dağılıyor ve trafik kazalarının artmasına neden oluyormuş. * * * Solmaz: -Hemen her gün, gecesi gündüzüyle; yüzlerce hatta binlerce kilometreyi gidip gelen o kamyon şoförlerine karşı, tuhaf bir şefkat var içimde, diyordu... * * * Bendenizin de aklına; Faruk Nafiz’in “Han Duvarları” şiiri geliyordu... O uzun şiirde de, kentlerden kentlere giden bir şoför yoktu ama, bir arabacı vardı. * * * “Han Duvarları”, 80-90 yıl önceki Anadolu’yu anlatan şiirsel bir röportajdı aynı zamanda... * * * Faruk Nafiz, ilk çıktığı gurbette hem bindiği arabayla arabacısını, hem ıssız toprak yolları, hem de geceyi geçirdiği hanlarla; o hanlardan her birinin duvarında, sadece bir “dörtlüğü”ne rastladığı hazin bir hayat hikâyesini, ince bir “iğne oyası“ gibi işliyordu “Han Duvarları”nda... * * * Han Duvarları’ndaki “dörtlükler” şöyleydi: On yıl var ayrıyım Kınadağı’ndan Baba ocağından yar kucağından Bir çiçek dermeden sevgi bağından Huduttan hududa atılmışım ben Gönlümü çekse de yârin hayali Aşmaya kudretim yetmez cibali Yolcuyum bir kuru yaprak misali Rüzgârın önüne katılmışım ben Garibim namıma Kerem diyorlar Aslı’mı el almış harem diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben. * * * Faruk Nafiz “Han Duvarları”nı şöyle sürdürüyordu: Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu: “Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu” Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende; Dedi: -Hana sağ indi ölü çıktı geçende. * * * Yves Montand da, ilk gençliğinde bir kamyon şoförüydü; Steinbeck’in “Gazap Üzümleri” romanında da, kamyon şoförlerinin yaşadıkları ve çektikleri anlatılır. * * * Solmaz’la, kuşakları kuşaklara bağlayan şiir ve yazıların da; 600 yıllık anıtsal çınarlara benzediğinden söz ediyorduk. Her kuşak, hep aynı çınarın altında da oturarak geçiyordu. * * * Bir türlü bitmeyen iç göçler, bu tür birikimleri dinamitliyordu. Militerler de, farkında olmadıkları ortak bir sanat birikimsizliğinin kupkuru çarmıhında geriliydiler; takkelerini, kimliklerine “kartvizit” yapmış olan çerçeveler de. * * * Kadınlarda dekolte giyimin, erkekleri tahrik ettiği için, cinsel bir taciz olayında; kadınların da, erkekler kadar suçlu sayılacağı iddiaları, taptaze bir tartışma daha yarattı... * * * Örgütlü kadın kolları ayağa kalktılar... “Kadın kolları” denince; nedense bendenizin de aklına, Necip Fazıl’ın 23-25 yaşlarında Paris’teyken yazdığı “Kadın Bacakları” şiiri gelir: Boynuma doladığım güzel putu görseler, Öğrenirdi insanlar neye tapacağını. Kör olsa da açılır gözüm ona sürseler, İsa’nın eli diye bir kadın bacağını. Mermer sütunlardaki ilahi güzelliğe, Kadın bacaklarıdır şekil veren diyorum. Bacakları bir kalın örtüde saklı diye. Mermerde kalbi çarpan Venüs’ü sevmiyorum. * * * Halkın içinden çıkarak yumaklanmış sözler; maniler, koşmalar, destanlar... Sonra onların hepsini birden toparlayan şairler, yazarlar, romancılar... * * * Ve bunlardan yeterince nasibini alamamış olanların, farkına varmadan gerilip kaldığı çarmıhlar. * * * Bir de tuvalet kapılarının arkasına yazılmış yazılar vardır. Nedense herkes hatırlar onları: Bunu yazan Tosun, Okuyana kosun. Bunu yazan Molla, Tosun kendini kolla. * * * Yosunlu kayalıkların içinde bulunduğu, kıyıdaki deniz suyu da berrak mı berraktı... * * * 3-5 tane de bembeyaz martı uçuyordu karabatakların üstünde.
Posted on: Tue, 03 Sep 2013 09:12:25 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015