Benden 4 ya da 5 yaş küçüktü. Boyu da benim gibi kısaca ve - TopicsExpress



          

Benden 4 ya da 5 yaş küçüktü. Boyu da benim gibi kısaca ve hatta kilosu da epey azdı. Kalın camlı gözlerinin arkasından bakan ise dev gibi biriydi. Onu her gördüğümde, aklıma birkaç isim birden gelirdi. Meselâ, Osman Yüksel Serdengeçti. Osman Yüksel Serdengeçti, bana göre, Türk Edebiyatı’nın olduğu kadar, Türk Siyaseti’nin de en önemli isimlerinden biridir. 1944 mayısında meydana gelen olaylara karıştığı için, Nihal Atsız’la birlikte, bir süre hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra öğrencisi olduğu fakülteye başvurmuşsa da bu isteği reddedilince, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e hitaben yazdığı ve "Yüksek makamın alçak vekiline" diye başlayan yazı yüzünden, yeniden hapsedilmiştir. Hapisten çıkınca, “Serdengeçti” dergisini çıkartmış, dergideki yazılarından dolayı okuyucuları onu Serdengeçti olarak tanımlamışlar ve bu sebepten, kendisi de sonradan Serdengeçti soyadını almıştır. Derginin kapağına; Bu dergi, Osman Yüksel Serdengeçti’nin cezaevinde olmadığı zamanlarda yayınlanır, şeklinde not düştüğü de söylenir. Serdengeçti, hak bildiğini söylemekten, hiçbir zaman çekinmemiş olan birisidir. Edip Başkan da öyle idi. Yalan ve yanlışlar karşısında, susmak şöyle dursun, adeta infilak ederdi. Kimsenin darılması ya da üzülmesi, umurunda değildi. Ömrünün büyük bir bölümünü Almanya’da geçirmiş, oradaki gençlerimizin liderliğini üstlenmişti. Alparslan Türkeş’le bire bir irtibatı olan bir Ülkü devi idi. Gençlerin, ona olan bağlılık ve sevgisi, aklıma bir ismi daha getirirdi; Halid Bin Velid. O İslâm Orduları’nın Halid Bin Velid’i gibiydi. Liderlik geçmişi, başarı halkalarıyla doluydu. Sadece İslam Ahlak ve fazileti diyen ve gayrisine tahammül dahi edemeyen, bir iman abidesiydi. Kırmızıçizgisi buydu. Sürekli okur ve okuduklarını gençlerle paylaşırdı. Bilgisini paylaşmayan kişilere “kitap yüklü merkep” derdi. Derin ve engin bir bilgi birikimi vardı. O anlatırken, kendimi büyük bir bilgi okyanusunda gibi farz eder, sohbetin sonunda, herkes gibi ben de pir-ü pak olduğumu hissederdim. Bu yönüyle, Mehmet Emin Yurdakul ve Mehmet Akif Ersoy’u da hatırlatırdı bana. Sadece Türkiye’de değil, tüm Türk dünyasında yetiştirdiği liderleri vardı. Tez canlı idi. Vakit nakitti onun için. Şimdi milletvekili olanlarla birlikte birçoğunu arar, hatalı gördüklerini anında haşlamaktan geri durmazdı. Küçücük bünyesine rağmen, dağların üstünde bir dağ gibiydi Edip Dal Başkan’ım. Tevekkülü tamdı. Bu yüzden olsa gerek, ölümden korkmazdı. Arada bir Necip Fazıl olur; O’nun; “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber” “Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?” dizelerini okurdu. 4 Eylül 2013 günü Rahmet-i Rahman’a kavuştu. 5 Eylül günü, Karapelit’te, benim köyümdeki ebedi istirahatgâhına tevdi edildi. Yarabbi, O, insanları senin rızan için severdi. Bağırsa da çağırsa da, tek isteği, senin rızandı. Bizler, eğer varsa, bütün haklarımızı O’na helal ediyoruz. O’nu iyi karşıla. Not: Aşır Uy Abime de rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Posted on: Sat, 05 Oct 2013 22:58:18 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015