Kardeşim. Sana "kardeşim" diyorum çünkü biliyorum ki sen de benim gibi bu vatanın evladısın. Ve biliyorum ki en az sen de benim kadar olup bitenlerden rahatsızsın. Kardeşim senden bir kaç önemli ricam var. Hangi siyasi düşünceye sahip olursan ol öncelikle beni ön yargılardan uzaklaştırarak dinle. Beni tüm sıfatlarımdan arındır. Sadece insan olarak ve kardeşin olarak dinle. Daha düne kadar seninle aynı okulda, aynı sırada okuduk. Aynı bakkaldan alışveriş yaptık. Beraber yemek yedik, beraber gülüp eğlendik. Kardeşim, işte o beraber yaşadığımız ülkemiz üzerinde dün olduğu gibi bugün de binbir çeşit oyun oynanmakta. Atın izi itin izine karışmış durumda. Bunları sen de görüyorsun, sen de en az benim kadar zekisin. Bu oyunların kaynağı ne senin partin, ne benim partimin ve de bir başka partinin çocukları. Sen, ben, hepimiz bu işin içinde yalnızca piyon olarak kullanılıyoruz. Limanlarımız, havaalalanlarımız, demiryollarımız, yer altı kaynaklarımız satıldı. İletişim ağlarımız satıldı. Bankalarımız satıldı. Ülke insanımız iktisadi anlamda hiçbir şey üretmez, hiçbir şekilde para kazanamaz hale geldi. IMF’ye borcumuzu Dünya Bankası’ndan alınan 600 milyon USD tutarındaki kredi ile kapattık. Bu krediyi iki katından daha fazla bir faiz ile geri ödeyeceğiz. İnsanlarımız aç ve eğitimsiz. Geleceğimizi inşaa etmek için kalifiye, yetenekli bir nüfus birikimimiz yok. Son 30 senede eğitim sistemimiz o kadar çok değişikliğe uğradı ki elli sene sonra bu ülkeyi yönetecek nesil tamamen birbirini anlamayacak şekilde yetiştirildi. Sağlık sistemimiz çökmüş durumda. Sosyal güvenlik sistemi topladığı pirimle sadece maaşları ödeyip, sağlık giderlerini karşılayamaz durumda. Cari açığımız o kadar büyüdü ki tüm ülkeyi içindeki binaları, insanları, makineleri vs ile satsak yine de cari açığımızı kapatmaya yetmiyor. Bu liste uzar da gider. Sen de biliyorsun. Sen de farkındasın. Bizleri yıllarca o veya bu şekilde kamplara ayırdılar. Ülkeyi sağ-sol ve bunların benzer fraksiyonları şeklinde hep iki kutuplu halde tutup, tavşana kaç tazıya tut diyerek, bazen sağa bazen sola destek vererek hepimizi uyuttular. Binlerce şehit verdiğimiz güneydoğuyu bilek gücüyle alamayınca masa başı oyunlarına başvurarak siyasetle alma çabasına girdiler. Neredeyse başarıyorlar. Ben hiçbir koşulda sana silah sıkmam kardeşim. Çünkü ben bir kaç siyasi manyağın lafına kanıp insan öldürecek bir psikopat, bir geri zekalı değilim. Sen de değilsin. Bizler bu toprağın yetiştirdiği güzel insanlarız. Kardeşiz. Şimdi farklılıklarımızı bir yana koyup ülkeyi kurtarma zamanı. Kimden mi kurtaracağız? Bütün siyasi partilerin liderlerinden. Hepsinin ortak özelliği hepsi de tek adam partisi. Bir yerde tek adam varsa orada demokrasi yoktur. Bir parti tek adam yönetimi ile idare ediliyorsa o parti güdümlü olmaya müsaittir. Başındaki adamı avucunuzun içine aldığınız anda parti elinize geçmiş demektir. Sonra ülkede sahte ayrılıklar üret, mevcut partileri bu ayrılıklara göre destekle al sana bölünmüş memleketin siyasal tablosu. Bizler; bu memleketin evlatları. Bu safraların hepsinden kurtulmalıyız. Biz öncelikle kendi partimizden başlıyoruz. Sen de kendi partinden başla kardeşim. Taşra teşkilatı olarak güvendiğin kişilerle örgütlen. Önce tek adamlara bağlı ilçe başkanlarını indirmekle başlayın. Sonra tek adam yönetimine izin vermeyecek parti iç tüzükleri yapılana kadar ortak akılla çalışın. Yolumuz uzun, şartlarımız çetin, düşmanımız zeki ve deneyimlidir. Ama unutma kardeşim hepimiz aynı gemideyiz. Ben batarsam, sen de batmışsın demektir.
Posted on: Mon, 01 Jul 2013 07:56:30 +0000