Mahir Sayın MISIR’DA DARBE AMA KİME? Mısır’da savunma - TopicsExpress



          

Mahir Sayın MISIR’DA DARBE AMA KİME? Mısır’da savunma bakanı ve Genel Kurmay başkanı SİSİ (28 Şubat’ın kadın pazarlayıcısı Sisi değil bu) Erdoğan’ın ikinci göz ağrısı Devlet başkanı Mursi’yi görevinden alıp tutukladı ve yerine Mursi’nin bir gün önce Anayasa Mahkemesi başkanlığına atadığı Adli’yi geçirdiğini ilan etti. Halbuki, Mursi Sisi’yi göreve atadığında Obama, RTE ve benzerleri ılımlı islamın bu üçüncü denemesinin de güvence altına alınmış olduğuna inanarak rahat bir nefes almışlardı. Şimdi Obama’nın pek dertlendiği yok ama Mısır’ın oynadığı ayna rolü karşısında RTE’nin nefesinin boğazına tıkandığını herkes görüyor. Bundan 42 yıl önce Tağmaç Demirel’i görevden almış ve yerine Nihat Erimi geçirmişti. Yine 33 yıl önce Evren yine Demirel’i görevden alıp yerine kendisi geçmişti. Bütün bunlarda esas olarak darbeye gelen o anda iktidarda olan değil, halk, işçi sınıfı ve sosyalist muhalefet olmuştur. Zira bütün darbeler bunları ezmiş, işkenceden geçirmiş ipe götürmüştür. Demirel hacıyatmaz gibi her devrilişinin ardından mağdurları oynayarak yine siyaset sahnesinin ön tarafına gelmiştir.Çünkü sermayenin temsili konusunda bir kavga yoktu. Nasıl temsil edileceği ve bu temsilin güvence altına alınmasıydı mesele. Onu gibi diğer yalancı mağdurlar da fazla bir kayba uğramadan, tersine prestij yenilemiş olar ayağa kalkmışlardı. Özet olarak Ordunun yaptığı bütün darbeler, darbe benzeri müdahaleler yıpranan sistemi yenilemenin aracından başka bir şey olmamıştır. Mısır da cereyan edenlere baktığımızda da bundan farklı bir durum görmeyiz. 25 Ocak 2011 devrimini başlatanlar bugün de hala muhalefet olmaya devam eden sol muhalefet idi. Ihvan’cı ve Selefi muhalefet işi kaçırmamak için isyana sonradan dahil oldular ve solculara işi bırakmamak için askeriye yönetime el koyarak sistemi solcuların elinden kurtardı; Çelişkili bir birlik olsa bile, Türkiye modeline göre şekillenmeye başlamış olan Ihvancılar ile birlikte yeni rejimi kurdu. O zamanlar devrimi başlatanlar “devrimimizi çaldılar!” demişlerdi; Devrim hırsızları olan Askeriye ve Ihvancıların peşini bırakmadılar. 2013’ün 22 Haziranında 23 milyon imzayla seçimlere gidilmesini talep ederek hırsızları halkın huzuruna çıkarmak istediler. Ihvancıların devlet başkanı Mursi askerlerle cebelleşme içinde iktidarı paylaşmayı kabul etmiş ve eski rejimin bilumum pisliğiyle bir araya geldiği gibi buna, bir de kadın sünneti, ölü eşle cinsel ilişki hakkı gibi iğrenç dinsel renkler katmaktan geri kalmamıştı. ABD ve İngiliz askeri okullarında eğitim alıp, karısını peçe ile gezdiren, Tahrir’deki direnişçi kadınları “kızlık muayenesinden geçirten’ ve utanmadan bunu da kadınları tacizden korumak için yaptığın iftiharla söyleyen, 9 mart 2011 tarihinde Tahrir meydanını zalimce boşaltan bir general olan Sisi için bunların hiç birinin önemi yoktu. Yeter ki, Mursi iktidarı kendileriyle paylaşmaya devam etsin ve ABD emperyalizmine sadakatten ayrılmasın! Mursi bunu da yeterince kanıtladı. Gazze’ye duvar örmek, Suriye rejimini devirmek için her türlü yardımı yapmak, İran’a karşı oluşturulan Sünni eksenin belkemiğini oluşturmak yeterli güveni sağlıyordu. Onun için de 22 Haziran’da Sisi ve avanesi Mursi’yle birlikte muhalefet hareketine ayağını denk alması gerektiğini hatırlatmıştı. Ne var ki, ABD’nin Ortadoğu’da hayata geçirmeye çalıştığı ılımlı İslam projesi İslam toplumlarını denetim altında tutmayı bir yana koyalım, eskisinden beter toplumsal gerilimlerin ve radikalleşmelerin önünü açmaktaydı. Türkiye’de büyük bir ihtiyatla ve özel muameleyle oluşturulan ılımlı İslam iktidarı on yıl boyunca hep başarılı görünmüştü. Bu nedenle diğer İslam ülkelerine de uygulanabilirdi. Tunus, Mısır, Yemen, Libya, diye ilerlerken Bahreyn ve Suriye’de beklenmeyen duvarlara çarptılar. Mısır zaten Türkiye’nin tam bir karikatürü olmuştu. TC’de 12 Eylül yasalarına ve %10 barajına dayanarak iktidara tırmanmış olan ılımlı İslam Mısır da gerek seçimlerdeki ve gerekse anayasa oylamasındaki katılımın düşüklüğüyle tam bir azınlık hükümeti oluşturmuş ve bu durumuna bakmadan da ılımlı değil, apaçık şeriatçı olan bir rejimi topluma dayatmaya başlamıştı. Mursi iktidarı döneminde iktidara karşı 14 binden fazla eylem yapıldı. Tam mısır tenceresinin kapağı atmak üzereyken hiç beklenmeyen bir biçimde Taksim olayları patlak verdi. Ilımlı İslam konusunda ABD ve AB’de doğmuş olan endişeler bu işin artık yürümeyeceği doğrultusunda bir kanaate dönüştü. Öyle ki, Erdoğan Batı basınının ve kurumlarının Taksim ayaklanmasına gösterdikleri ilgiyi kendisine karşı önceden hazırlanmış bir komplo olarak nitelemekten kendisini alamadı. Biraz daha zorlansa Merkel’le yaptığı ağız dalaşının bir benzerini Obama’ylada yapabilirdi. Ama ona sesini çıkarması oldukça zordu çünkü daha bir ay önce her şeyi birlikte gözden geçirmişler ve artık aynı yolun aynı şekilde sürdürülemeyeceği kendisine anlatılmıştı. Obama’yla bir kapışmaya girişmesi demek üzerine aldığı yüklerin hepsini birden kendi başına taşımak zorunda kalması ve haliyle de peşinen bu yükün altında ezilmesi anlamına gelebilirdi. Taksim isyanı Tahrir isyancılarının morallerini iyice yükseltirken iktidar sahiplerinin moralini de en aşağı seviyelere çekti. Obama, Sisi’sine rejimi kurtarması için saf değiştirmesi gerektiğini söylerken Mursi’sine de artık bu yolun tükenmiş olduğunu azarlayarak bildirdi. Muhalefetin ağır darbeleri altında ezilme ve sol bir seçeneğin yükselmesi riskiyle yüz yüze gelen rejim, Mübarek’i görevden alarak muhalefetin yanına geçmiş görünen askeriye tarafından yine aynı taktikle kurtarıldı. Aslında sadece rejim kurtarılmadı, Ihvan hareketi de daha fazla muhafefet darbeleri altında ezilmekten kurtulmuş oldu. Zalim damgasını yemiş olan Mursi ve onu üreten Ihvan hareketi şimdi mağduru, demokrasinin savunucusu rolünü oynayarak en azından taraftarlarını kemikleştirme imkanına sahip olabilecek. O zaman darbe Mursiye mi? Olmayan demokrasiye mi? Yoksa gerçek bir demokrasiyi yaratmak için ikinci atağını yapan muhalefete mi? Her şey sonuncusunun gerçek olduğunu gösteriyor. Askeriye yeniden halk muhalefetinin bir alternatif haline gelmesinin önünü kesmiş ve muhalefeti oluşturan bileşenlerin birbirinden kopmasını sağlayacak bir taktikle duruma müdahale etmiştir. Şimdi Mursi’nin karşısına dikilmiş olan muhalefet Askeriye’nin Mursi’yi görevden aldığı haberini bir bayram havası içerisinde kutlayarak ikinci bir kez devrimin hırsızlar tarafından çalınmış olmasını alkışlamış oldu. Ne var ki, Birinci mısır isyanından askeriyenin oynadığı oyuna karşı gereken dersleri çıkarmış olanların bu yeni oyunu görmemiş olduklarını söylemek doğru olmaz. Tam tersine yeni darbe gerçekleşmeden önce sol muhalefet saflarında askeriyenin yeniden yönetime el koyabileceği ve buna izin verilmemesi gerektiği yoğunluklu bir biçimde tartışılmaktaydı. Askerler Anayasa mahkemesi başkanını devlet başkanlığına atarken, Muhalefetin çok önemli bir kesimini (Kopt halkı liderlerini, El Ezher’i, Baraday’ı vb) kendi yanına çekmeyi başarmış bulunmaktadır. Bunlar kuşkusuz darbeden mutlu olmuşlardır. Zira sokak mücadelesinin devam etmesiyle halkçı bir alternatifin iktidara ilerlemesinin önünü açmasından bunlar en az iktidar sahipleri kadar korkmaktaydılar. İkinci isyanın örgütleyicisi olan Tamarrud (İsyan) hareketinin devrimi çalacak olanlara karşı şimdi daha çok deneyimi, daha fazla bir örgütlenmesi ve yığınlar nazarında da daha itibarlı bir yeri var. Darbeye “seçilmiş bir hükümeti” (azınlık iktidarının her türlü gaspını da görmemezlikten gelerek) iktidardan indirdiği için değil, tam tersine geleceğin iktidarını muhalefetin elinden gasp ettiği için karşı çıkmak gerekiyor. Keşke Mursi iktidarda kalsa ve tüm bir devlet olarak zulmün temsilcisi olduklarını halka biraz daha iyi göstermek mümkün olabilseydi. Ama ne yazık ki, devlet yine kendi içinde işbölümünü yaptı ve muhalefeti parçalamayı başararak sermaye egemenliğini bir zaman için daha güvenceye almış oldu. Devrimler de çocuklar gibidir. Onların da kendi deneyimlerine ihtiyaçları var. Ebeveynleri ne yaparsa yapsın, bütün çocuklar gibi onlar da ellerini ateşe bir kere mutlaka değdirirler. 1905 ve 1917 Şubat devrimlerinin tecrübeleri olmasaydı Ekim devrimi başarıya ulaşabilir miydi?
Posted on: Fri, 05 Jul 2013 20:38:33 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015