Mısır’da ordu, daha bir sene evvel yapılan seçimde oyların - TopicsExpress



          

Mısır’da ordu, daha bir sene evvel yapılan seçimde oyların yarısını alarak cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi’ye karşı darbe gerçekleştirip, Mursi’yi cezaevine attı. Ordu, devirdiği cumhurbaşkanına destek gösterisi yapan halkın üzerine tarifsiz ve orantısız bir nefretle, hedef gözeterek ateş açtı. Meydanı dolduran yüzbinlerce insandan yüzlercesi öldü, binlercesi, çoğu ağır olmak üzere yaralandı. Bu vahşet kendi klasmanında dünya tarihinde bir ilk; ilk kez bir ordu sivil amaçlı eylem yapan kendi ülkesinin halkına bu şekilde çok sayıda ölüm ve yaralanmanın gerçekleştirdiği bir saldırı gerçekleştiriyor. Saniyeler içinde on binlerce insan telef ediliyor. Ülke yönetimi, ordunun bu saldırısından hemen sonra açıklama yaparak; şiddet dozu çok daha yüksek müdahalelere devam edileceğini ilan ediyor. Ancak ne yapılan katliama ne de katliamdan sonra yapılan açıklamaya karşı dünya kamuoyundan önemsenecek düzeyde bir tepki verilmemiştir. Dünya, Mısır’ı çok doğal olaylar yaşanıyormuş gibi; gayet sakin ve hatta mutlu bir şekilde izliyor ve Mısır’da hunharca öldürülen insanlar kimsenin umurunda değiller. Kimsenin umurunda olmayan tabii sadece Mısır’da saniyeler içinde imha edilen binlerce insan değil; Aynı gün; yine bir başka Arap ülkesi Suriye’de de ordu yaklaşık üç yıldır yaptığı gibi yüzlerce masum insanı obüs ve uçaklardan attığı bombalarla öldürdü. Yine aynı gün; bir başka Müslüman ülke Pakistan’da; şehir pazarından evine bir şeyler almak için tezgahları dolaşan çoğu kadın ve çocuk 40’tan fazla insan birileri tarafından pazarın içinde patlatılan bombalarla vücutları parçalara ayrıldı. Yine aynı gün; artık ölümlerin olmadığı günlerin yadırgandığı ülke Irak’ta onlarca noktada gerçekleştirilen bombalama eylemleri ile yüzlerce masum insan yaşamını yitirdi. Yine aynı gün; son yıllarda yüzbinlerce çocuğun açlıktan öldüğü ülke, Somali’de ülke halkı adına iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışan yabancı misyon görevlilerinin hedef alındığı bombalama eyleminde yine hiçbir suçu olmayan masum insanlar hayatını kaybetti. Yine aynı gün; Tunus, yine aynı merkezlerden parmaklar tetiğe basıyor ve uzun zamandır ateş üstünde olan ülkede siyasi kimliğe sahip insanlar hedef alınıyor ve bombalar yine canlar almaya devam ediyorlar. Yine aynı gün; Myanmar; Budist Keşişler arakan bölgesindeki Müslüman çocukları pişirip yemeye devam ediyorlar. Yine beşer onar üst üste yığılmış insanlar canlı canlı benzin dökülüp yakılıyorlar. Yine aynı gün; Doğu Türkistan; Çin işgal altında tuttuğu, Doğu Türkistan’da mantıkların algılamada zorlandığı baskı ve zulmüne devam ediyor. Ülkede insanların iftar maçlı bir birlerinin evlerine gitmelerine izin vermiyor. Yasağa uymayanlar polis tarafından sokak ortasında enselerinden vurularak infaz ediliyorlar. Yine aynı gün; Mali, Senegal, Moritanya, Filistin, Eritre, Libya, Sudan, Çad ve yine aynı vahşet… Aç ve perişan durumdaki Müslüman topluluklar; coğrafya, ırk ve dil, ayrımı gözetilmeksizin öldürülmeye devam ediliyor. Tek suçları; mahkum edildikleri açlıktan ölmeyi başaramamalarıdır. Büyük bir coğrafyada büyük bir nüfusa sahip, İslam inanca mensup toplumlar planlı ve sistematik bir imha operasyonlar silsilesi ile karşı karşıyadırlar. Hedef olmalarına en büyük neden yaşadıkları toprakların yeraltı ve yer üstü zenginliklere sahip olmasıdır. Bir asra yakın bir zamandır sahip oldukları bu zenginlikler her zaman başlarına sorun açmış ve acılar yaşatmıştır. Hakları olan bu zenginliklerden hiçbir zaman faydalandırılmamışlar bu talihsiz toplumlar… Asırlık sömürünün yaşattığı acılar ve yokluklar bu toplumların artık bazı şeyleri sorgulamalarına neden olmaya başladı. Sahip oldukları varlıkların ellerinden alınıp kendilerinin açlığı ve ölüme mahkum edilmesine itiraz etme cesaretini kendilerinde bulmaya başladılar. bu gün bütün bölgelerdeki bu top yekun saldırıların tek sebebi; uyandığı hissedilmeye başlanan bu toplumların boy almadan koparılıp, sindirilmeye faaliyetlerinden başka bir şey değiller. Maalesef bu uyanış devam ettikçe kurtuluşa giden bu yolda çok daha şiddetli ve can yakıcı günler yaşanacaktır. Egemen sömürücü düzen, varlıklarını gasp ettiği milyarlarca insanın uyanmasına izin vermemek adına vahşetin en karanlığını sergileyecektir. Tabi ki bedeli her ne kadar ağır olursa olsun sınırsız ve kuralsız bu sömürüye son vermek adına isyan edilmelidir ve edilecektir. Müslüman toplumları bir parça ekmek bulamadığı için açlıktan ölen bir yaşındaki, iki yaşındaki çocuklarını toprağın altına koymaya razı olmamalıdırlar. Ulu yaratıcının kendilerine bahşettiği tüm zenginliklere rağmen açlıktan ölmeyi, kendilerine ve çocuklarına kader olarak görmemelidirler. Ancak şart olan bu uyanış, profesyonelce olmalı, iyi hazırlanmalı ki; hüsrana uğramasın, zafere ulaşsın. Zor da olsa dünya da bunu başarmış toplumların olduğu bilinmeli ve bu farkındalık cesaretlendirici olmalı… Amaçlanan hedef ve muhataplar iyi tanınmalı ve belirlenmelidir. Ondan sonra bedeli en ağır şekilde ödenmesi göze alınan bir kutsal yeniden doğuş hareketi tamamen barışçıl ve başkalarının haklarına saygı gösterilerek başlatılmalıdır. Amaçlanan hedef; sahip olunan tüm varlıkların gasp edilmesine son vermek ve en azından dünyanın diğer toplumları kadar, insanca, onurlu ve hür bir yaşam hakkına kavuşmak. Bu hedefe varmak için de karşı çıkılan isyan edilen muhatabın en iyi şekilde tanınması gereklidir. Bu muhatabın öncelikle yaşadıkları ülkelerde ve şehirlerde olduğunun farkında olunmalıdır. Muhatap tespit edilmeli ve ona karşı tavır ve konum alınmalıdır. Bu durum dünya genelindeki ; nüfusun büyük bölümü Müslüman olan elli beş ülkenin hepsinde hemen hemen aynıdır. Mısır, Fas, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Türkiye, Pakistan, Endonezya, Cezayir, Suriye, Lübnan; tüm ülkelerde aynı sistemler ve setler kurulmuş ve aynı aktör ve aktristler oyunu oynamaktadırlar. Tüm ülkelerde toplumu sömüren küçük elit bir mutlu azınlık vardır. Bu sınıflar yaşadıkları ülkelerin tüm değerlerini egemen dünya ile beraber sömürüp halklarını her türlü baskı ve zulme tabii tutarlar. Egemen sömürü düzenin kendilerine kurduğu iyi sistemler sayesinde bu mutlu azınlıklar yaşadıkları ülkelerde çok az sayıda da olsalar çok güçlü konumdadırlar. Bu küçük gruplar çok tehlikelidirler. Hiçbir manevi değerleri olmayan bu sınıflar, hiç biri kendilerinin olmayan ve hiç birini hak etmedikleri varlıklarını, güçlerini kaybetmemek adına dünyada yaşanabilecek en acı vahşiliği sergilemekte tereddüt etmeyeceklerdirler. Egemen düzen kurucuları bu ülkeleri sömürmek adına bu ülkelerde kurdukları düzenlerinin başına genelde bu ülkelerin asli unsurları olmayan bu ülkelere sonradan yerleşmiş grupları getirmişler. Bunun sebebi bu gruplar yönettikleri ülkeler ve toplumlarla hiçbir bağları olmadıkları için onları en acımasız şekilde sömürebilecek ve yok edebileceklerdir. Bu gruplar ülkelerin belli kademelerinde ve belirli iş faaliyet alanlarında görev yaparlar. Bunlar ordularda üst düzey subay, büyük şirketlerin sahibi, tiyatrocu, ressam, yazar, ses sanatçısı, sinema oyuncusu veya üniversitelerde bilim çalışanı olarak boy gösterirler. Bu görevleri aslında birer kamuflajdır. İcra ettikleri görevlerinin kamuflaj olduğu gerçekleştirmeye çalıştıkları görünürdeki görevlerinde ne kadar beceriksiz olduklarından hemen fark edilirler. Onları ele veren bir başka özellikte yaşadıkları toplumun değerlerine hakaret ederler toplumun sahip olduğu değerleri yaşamasına engel olmaya çalışırlar ve her fırsatta topluma karşı kinlerini kusarlar ve halk kitlelerini imha edilmesi gereken böcek sürüleri olarak gördüklerini açıklamayı normal bir şey olarak kabul ederler. Bundan dolayı doğanın bile isyan etmesine neden olan insan katliamları ve sömürüye karşı isyan edecek halkların bu grup ve sınıfları en iyi şekilde tanımaları kesinlikle gereklidir. Başarmak için ilk ortadan kaldırılması gereken engel bu elit sınıflar olmalıdır. Yalnız ortadan kaldırma onların kullandıkları yöntemler gibi algılanmamalıdır. Ortadan kaldırma onların fabrikalarında üretilen sütü, gömleği ve beyaz eşyayı almayarak, oynadıkları filmleri izlemeyerek, yazdıkları gazeteleri almayarak, müziklerini dinlemeyerek olmalıdır. Ortadan kaldırma tamamen ekonomik ve sosyal olarak gerçekleştirilmelidir. Bu biraz uzun ve zor bir süreç ama zafere ulaşmak için bu barikatları kaldırmaktan başka çare bulunmamaktadır. Ama inatla ve sabırla bu boykot sürdürülmeli, sistemlerine çomak sokulmalıdır. Toplumun can damarlarına bağladıkları, toplumun kanını emdikleri nefes boruları böylece kesilecektir. Bu süreç halklar açısından şiddetli acıların yaşanmasına sebep olacaktır. Çünkü uzun süre debelenip can çekişecekler ve can acıtacaklar. Ama fazla dayanamazlar ve kenara çekilip sıran toplumun bir bireyi olarak yaşamayı kabullenecekler. Yeniden doğuş için ilk ve en zor engel böylelikle ortadan kaldırılacaktır. Ondan sonra varılacak hedefe ulaşmak basit olacaktır. Bu gün elli beş Müslüman ülke arasında iki ülke, bu zorlu parkuru büyük oranda aşmayı başarmıştır. Bu iki ülke geriye kalan elli üç ülke toplumları tarafından örnek alınmalıdır. Yazının devamı gelecektir.
Posted on: Mon, 29 Jul 2013 12:46:56 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015