Peki, ağam! Öyleyse biz bu haltı niye yedik? İçerisinde - TopicsExpress



          

Peki, ağam! Öyleyse biz bu haltı niye yedik? İçerisinde pek çok ayrintiyi barindiran net bir yazı. YENİ DÜNYA DÜZENİ TARİKATININ ZAYIF İHTİMAL (Ramazan K.Kurt - ORTADOĞU) YENİ DÜNYA DÜZENİ TARİKATININ ZAYIF İHTİMAL - KÜRESEL ŞOK PROJESİ: TÜRKİYE-ABD SAVAŞI Aşağıda maddeler halinde sıralayacağım hususlar bir öngörü, tahmin olmayıp TESPİTTİR: 1- Özellikle 1950 ve hele hele 1970lerden bu tarafa ABD/Batıda yayımlanan Pagan-Yahudi-Hıristiyan teoloji kitap ve makalelerinde Türkiye ve hinterlandının Where God has walked (Tanrının yürüdüğü topraklar) vurgusu ısrarla işlenmekte, Batı/Amerikan kamuoyunun adeta gözüne sokulmaktadır. 2- 1991 Birinci Körfez Savaşından sonra ABDdeki mahalli gazete, radyo ve televizyon organlarında başlayan, 11 Eylül 2001 İkiz Kulelere saldırılardan ve hâssaten Mart 2003te Irakın işgalinden sonra büyük bir ivme kazanan… ağırlıkla yedi Amerikan Yahudisi ailenin kontrolündeki ulusal medyada ve yine İsrail / Amerikan Yahudilerinin kontrolündeki Hollywood yapımı TV dizisi ve filmlerde ısrarla kötü Türk tiplemesi işleniyor. 3- 1950lerde sayısı üç milyon iken günümüzde sayılarının 90 milyona ulaştığı tahmin edilen Evanjelist Hıristiyan -ki bunlara Siyonist Hıristiyanlar da denir- teologlar sürekli olarak KAOS vurgusu yapmakta, 2012-2018 yılları arasında İsa Mesihin yeryüzüne dönmesinin işareti olarak kaos, savaş, ekonomik krize atıfta bulunmaktadırlar. Bu hususları işleyen Left Behind (Geride Kalanlar) serisi kitaplar ABDde 70 milyondan fazla sattı. 14 Eylül 2008 patlayan mali kriz sanki kehanetlere uygun bir projenin ürünü. 4- Özellikle Mart 2003te Irakın işgalinden sonra ABDdeki bir takım think tank (düşünce kuruluşu) ve istihbarat kuruluşları Türkiyeye yönelik beklenmedik/şoke edici öngörüleri içeren raporlar, yazılar yayınlıyorlar. Bunlardan son örnek, Ocak 2009da gölge CIA olarak tanınan Macar Yahudisi -Amerikalı stratejist George Friedman ve Stratfor adlı kurumuna ait. 5- ABD zayıf ihtimaller üzerinden küresel şoklara göre Amerikan yönetimini devralacak FEMA (Federal Emergency Management Agency) yönetimine son şeklini vermiş durumda. FEMA (Federal Acil Yönetim Merkezi) nükleer, biyolojik, kimyasal bir saldırıya karşı, ekonomik kriz ve arkasından çıkabilecek isyan ve iç savaşa göre yeniden yapılandırıldı. Hem de bankacılık işlemlerinden vatandaşlık kanunlarına kadar. Hâsılı ABD olağanüstü haller için hazırlık yapmayı sürdürüyor. Öyle görünüyor ki ABDnin boynuna ilmiği geçirmiş olan bir avuç seçilmiş oligarşi -ki bunlar Wall Street ve Cityye hâkim olan para babalarıdır- Yeni Dünya Düzeni Tarikatının projesini hayata geçirmek, korkunç işler yapmak için hazırlıklarını tamamlamış durumda. Obamanın başkan seçilmesi hesaplara uygun. Kızılderililerin deyişiyle Obama beyaz adamın adamı yani bir avuç seçkinin taşeronu. Hatırlayalım… 1997 yılında Clinton yönetimi tarafından hazırlanan Yeni bir yüzyıl için strateji başlıklı bir rapor/belge var. Bu belgeye göre Türkiyenin hinterlandına ve gerekirse Güneydoğu ve Doğu Anadoluda dâhil yeni yüzyılda Yeni Dünya Düzeni stratejisi gereği ABD yerleşecek. Aslında bu projede ABD ana katalizör olarak görünse de, projenin esas sahibinden ziyade taşeronu konumunda. Hatta büyücülerin aradığı kurbanlık bakire. 1990 öncesi soğuk savaş dönemiydi… Abartılı olduğu bugün gün yüzüne çıkmış olan potansiyel bir Sovyet/komünizm tehlikesine karşı İslamcı sivil unsurlar ABD, Almanya, İngiltere ve İsrail tarafından harekete geçirildi. Bu süreçte Almanya Orta Doğu petrollerinden uzak durmak kaydı şartıyla Orta Asya petrollerine ulaşması için ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa tarafından desteklendi. Türkiyeye gelince, 1978 Kemal Derviş-Shelma Robinson imzalı Dünya Bankası ekonomik dönüşüm raporu… hemen her gün aynı silahlarla ülkücü ve solcu gençlerin öldürülmesi ve bunun bir sağ-sol çatışması olarak topluma takdim edilmesi, ikisinin arasında İslamcı bir gençliğin filizlendirilip yetiştirilmesi… 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları… 12 Eylül 1980 Kenan Evrenin Our boys have done it patentli darbesi… İslamcı unsurlar korunurken Kenan Evrenin Bir ülkücü bir solcu asıyorduk, asmayıp ta beslese miydik? sözlerinde ifadesini bulan milli direnç merkezlerinin dağıtılıp ezilmesi… Devlet çarklarının Kenan Evren/ Turgut Özal ikilisi tarafından Selefi/Eşari formatlı, Müslüman Kardeşler prototipi İslamcı unsurlarla doldurulduğu süreç. Ve nihayet 28 Şubat 1997 süresince Çevik Bir ve yandaşlarının Batı Çalışma Grubu adını verdikleri çete harekatı operasyonu… Bu operasyon BOP için başörtüsü üzerinden mütedeyyin Müslüman Türk ile Türk ordusunu kavgalı hale getirmek için tezgâhlandı. Cumhuriyet tarihinde İsmet İnönü döneminden sonra Milli Güvenlik Siyaset Belgesine Türk milliyetçiliğinin tehdit unsuru olarak ikinci kez girmesi de 28 Şubatçıların marifetidir. Amerikan Yahudi kuruluşları ADL ve JINSA Şeriata geçit yok diye gürleyen Orgeneral Çevik Bire de, sözüm ona Çevik Birin kurbanı İslamcı Recep Tayyip Erdoğana da madalya verdi. Ama bugün İslamcı kurbanlar ile laikçi kesenleri el ele kol kola birlikteler. Evet, Türkiye görünüşte TEZLER/ANTİTEZLER kavgası ile nasıl da dönüştürüldü sevgili okuyucular. Yeni Dünya Düzeni Tarikatı Türkiyede, Selefi/Eşari Vahabi-Müslüman Kardeşler ekolüne ait İslamcılığın geçmeyeceğini anlayınca, Hanefi-Maturidi Türk Müslümanlığına ılımlı İslam, İbrahimi dinler, İsevi Müslümanlık enjekte etmeye başladı. Cumhuriyet Türkiyesinin resmi organlarında Kemalist Laiklikten, Osmanlı Sekülerizmine başlığını taşıyan raporlar yayınlanmaya başladı. Zaten 10 Kasım 1938den beri aynı mahfillerin kontrolü altındaki, -milli, üniter laik devlet, Müslüman Türk milleti temeline dayalı Türkiye Cumhuriyeti modeli -laiklik/antilaiklik girdabı, başörtüsü/ türban tartışması ile iyice derinleştirildi. Artı bunun üzerine etnik kimlik tartışmaları ilave edildi. Artı 24 Ocak 1980den beri Türkiyeyi bölüşüme yönelik ekonomik dönüşüm programları olan vahşi kapitalizm uygulamalarının sonunda 75 milyonluk Türk halkının % 26sı açlık sınırına yuvarlandı. Bu tespit Dünya Bankasının Kasım 2007 raporunda yer alıyor… 1978 ve sonrasındaki süreçte, 1989 sonuna kadar yapılan düzenlemeler ile Türk para ve sermaye piyasası, tamamen küresel sermayenin hamlelerine açık hale getirilmesi sonucunda, 1994, 1999 ve 2001 sermaye/finans tabanlı kriz çıkarılarak sonrasında yeni SİYASİ ŞEKİLLENDİRMEye gidildi. Türkiye küreselleşme masalları ile 1980-2008 döneminde sadece 451 milyar dolar faiz ödemek mecburiyetinde kaldı. TMSF rakamlarına göre 1994-2003 yılları arasında el konulan bankalar Türkiyede 46 milyar dolar zarara yol açtı. Ancak bunun 18.5 milyar doları tahsil edilebildi. Bu arada Türk milleti olan bitenden bihaber olsun diye yan unsur, karartma, sis perdesi olarak terör ve/veya irtica sürekli gündemde tutuldu. Neticede bizim olan iktisadi varlıklar bizden olmayanların eline geçti. Bunların olmasında siyasilerin büyük günahı var ama esasen: a- 12 Eylül 1980 darbesi RANT EKONOMİSİNE geçiş b- 28 Şubat 1997 post modern darbesi ile SİYASİ DÖNÜŞÜM… Atatürkün milli devleti Türkiye Cumhuriyetini 19 Mayıs 1919 öncesi şartlara taşıyan iki temel sebeptir. Yeni Dünya Düzeni Tarikatı, Türkiyeyi Yeni Osmanlıcılık teorisi ile 1699 Karlofça, özellikle 1838 Balta Limanı Serbest Ticaret Antlaşması sonrasının Osmanlı Türkiyesine dönüştürmek istiyor. Ortadoğuya ve Türk Cumhuriyetlerine model, ağabey Türkiye… Bakın nasıl? 28 Şubat 1997den itibaren siyasi dönüştürmeye ağırlık verilen proje gereği Türkiyede Şubat 2001 krizi sonrası 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP bütün medya desteği ile iktidar koltuğuna oturdu. 1 Mart 2003 tezkeresi TBMMden geçmedi. Kabul görmeyen tezkere Ortadoğuda alkışlandı ama MHPnin verdiği bir soru önergesini cevaplayan AKPli Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönülün verdiği rakamlara göre ABD Türk topraklarını tezkere TBMMden geçmiş gibi kullanmış. 2001-2008 arasında ABDye İncirlik üssünden toplam 103500 kez uçuş izni verilmiş. Bunun 84 binden fazlası Irak bağlantılı. (Milliyet, 22 Ocak 2009) Laik Türkiye Cumhuriyeti devletine sövüp sayanlar Osmanlı sekülerizmi martavalı ile Türkiyeyi misyonerler çiftliğine çevirdi. Evanjelist Hıristiyanlar Ege Bölgemizde yer alan, inayet dönemi kiliseleri dedikleri Selçuk, İzmir, Bergama, Salihli, Akhisar, Alaşehir ve Pamukkaledeki ilk dönem kilise ve çevresini Hıristiyanların kontrolünde olması gereken kutsal topraklar ilan etmiş haldeler. Katolik Hıristiyanlığın kurucusu gözü ile bakılan Yahudi Pavlusun doğum yeri Tarsustur. Burası ve Ürgüp-Göreme çevresi Hıristiyan topraklarıdır. İstanbulu anlatmaya gerek var mı? Ortodoks Hıristiyanlığın kuruluş merkezidir. Daha fazla uzatmayayım. Ünlü Yahudi asıllı Amerikalı stratejist George Friedman sahibi olduğu Küresel İstihbarat Dergisi Stratforda Türkiye ile alakalı ilginç raporlar, makaleler yayınlıyor, basına benzer demeçler veriyor. Bay Friedmanın bir makalesinde ünlü Fransız gazete/dergisi le Monde Diplomatique - Türkiyede yayımlandı. Ayrıca Türkçesi Gelecek 100 Yıl: 21.Yüzyıl İçin Öngörüler kitabı Ocak 2009da yayımlandı. Bay Friedman Yeni Dünya Düzeni Tarikatı adına tersten/üstü kapalı Türkiyeyi hedef tahtasına koyuyor. Daha doğrusu öyle olduğunu ilan ediyor. Bugünden tedbir alın diyor. Yeni Dünya Düzeni Tarikatı diyor ki; Yeni yüzyılda Türkiye ve hinterlandında Yeni Dünya Düzeninin BOP ayağını yani Tanrı İmparatorluğunu hayata geçireceğiz. Türkiyeye yönelik ekonomik, siyasi, sosyolojik, dini, psikolojik operasyonlar sonuç almamıza yetmezse Türk-Amerikan savaşı çıkaracağız. Bay Friedmanın söyledikleri fanatik bir Yahudi-Amerikalının hezeyanları falan değil. En az 200 yıllık DİN-FELSEFE-SİYASET temeline oturtulmuş bir projenin son aşaması. Bunun içinde ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI da var. Teolojik temeli Endülüslü Kabalist Tevrat tefsircisi İbn Meymun/Maimonides ( 1135-1204 ) felsefi ve siyasi temeli Alman Yahudisi-Amerikalı Leo Straussa ( 1899-1973 ) dayanan bu projenin aslı Kudüs merkezli Büyük İsraildir. Amerikada iyi eğitimli ve sayıları 90 milyonu bulan Protestan Hıristiyan geleneğinden gelen Evanjelist Hıristiyanlar diğer adıyla Siyonist Hıristiyanlar bu projenin en ateşli destekçileri. Bu hususta daha detaylı bilgi için Ramazan Kağan Kurt tarafından yazılan şu üç kitabı okuyabilirsiniz. a) Evanjelizm-Dünya İmparatorluğu ve Türkiye b) Türkler ve Mesihusa c) Tanrı İmparatorluğu ve Türkiye. George Friedman Ocak 2009da piyasaya çıkan Next 100 Years: A Forecast for the 21st Century (Gelecek 100 Yıl: 21. Yüzyıl İçin Öngörüler) isimli kitabında şu görüşleri ileri sürüyor: · Rusya ve Çin için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok. Bu ülkeler komünizme benzer bir çöküş yaşayacak. · Gelecek yüzyılın güçleri, Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya ekseninde gelişecek. · Türkiyenin dünyadaki siyasi etkisi 2050 yılında muhtemelen Osmanlı haritasını andıran bir görüntü oluşturacak. · Yüzyılın ortalarına doğru ABD ile Türkiye/Japonya ittifakı arasında bir savaş yaşanacak. Bu savaş bilim kurgu türü benzeri bir savaş olacak. Türkiye/Japonya ABDyi yenerek süper güç haline gelecekler. · Müslüman dünyası bölünmeler nedeniyle Avrupa ve Asya üzerinde hegemonya kurma gayelerine ulaşamayacaklar. Başkan Obamanın yemininden bir gün önce, 19 Ocak 2009da ABDnin başkenti Washington D.Cde 21. Yüzyıl kehanetlerini açıklayan Friedmana göre uçurumun kenarında olduğu öngörülen ABD aslında yükselişine yeni başladı. Amerikada New York Times gibi Yahudi gazetesi olarak adlandırılan Washington Post gazetesi George Friedmanın kehanetlerine geniş yer ayırdı. Stratfor dergisinin 2 Şubat 2009 tarihli sayısında çıkan ve Başbakan R.T.Erdoğanın Davostaki Perese karşı çıkışını merkez alan Erdoğanın Çıkışı ve Türk Devletinin Geleceği başlıklı yazıda Türkiyenin İsrailin yakın müttefiki olduğuna dikkat çekiyor. Türkiyenin derinden bölünmüş bir toplum olduğunu söylemenin doğru olmayacağını, tam tersine anlaşmazlıkları uzlaştırmayı öğrendiğini ifade edilen yazıya göre, Başbakan Erdoğan Türk siyasi yelpazesinin merkezini temsil ediyor. İsrailli, haham Menahem Froman da İsrail-Filistin arasındaki barışı sağlayabilecek tek ikili Abdullah Gül ve R.T.Erdoğandır diyor. Froman Şubat 2009da Türkiyeye geldi. STRATFOR (Strategic Forecasting Inc.)1996 yılında ABDnin Teksas eyaletinin Austin şehrinde kurulan özel bir istihbarat/düşünce kuruluşu. Başında ünlü stratejist ve siyaset bilimci George Friedman bulunuyor. Yaklaşık 70 analist çalışıyor ve çoğu eski CIA ajanı. Friedman 2004 yılında yayınladığı Amerikanın Gizli Savaşı(Americas Secret War), Savaşların Geleceği gibi çok satan kitapların da yazarı. Stratfor, Pentagon ve sayıları 17ye varan ABD istihbarat kuruluşlarına da dış politika ve ekonomi konularında danışmanlık yapıyor. Mesela 1997 Asya ekonomik krizini ABD yönetimine çok önceden haber vermişti. Friedman tarafından kaleme alınan Türkiye-Yeni Osmanlıcılık başlıklı analizi Türkiyede siyasal İslamcı mahfillerin Bakın biz söylemiyoruz Amerikalı söylüyor diyerek hadım edildiklerinin farkında bile olmadan yuttukları ve Türk milletine de pazarladıkları Yeni Dünya Tarikatının BOPuna uygun bir zoka. Yeni Osmanlıcılık ve ılımlı İslam Türkiyenin ve Müslüman Türk milletinin ölüm fermanıdır. Türkiye AKP iktidarı sayesinde bölgesel bir güç haline geldi, Türkiye siyasi ve ekonomik olarak çok güçlendi… sözleri Davos şovu ile süslenerek Türk milletine psikolojik operasyonlar yapılıyor. Türkiyenin temel dinamiklerinden olan makro milliyetçiliği yani Türk milliyetçiliği ırkçılık yaftası ile suçlanırken, mikro milliyetçilik etnisite, İslamın arkasına saklanarak sürekli kışkırtılıyor. 1950li yıllarda Toynbeenin Medeniyetler çatışması sözünü 1990lardaMedeniyetler Çatışması kitabında teorik bir sistematiğe oturtan Samuel P. Huntington, soğuk savaşın sona ermesinin ardından Yahudi-Hıristiyan temellere sahip Batı medeniyeti ile İslam dünyasının karşı karşıya geleceğini öne sürmüştü… Sonra topyekun Haçlı Seferi lafı… Sonra, 11 Eylül 2001 saldırıları, Afganistan ve Irakın işgali… Hedefe konduğu açıkça ilan edilen İran. Açıkça tehdit edilen tek nükleer güç sahibi Müslüman ülke Pakistan… Nihayet Bay George Friedmanın öngördüğü Türkiye-ABD savaşı… yayınlanan haritalar? Bu arada daha tazeliğini koruyan, küresel finans spekülatörü Macar Yahudisi Amerikalı Sorosun Türkiyenin en iyi ihraç ürünü Türk ordusudur sözü… 2004 yılında Süleymaniyede Türk Özel Kuvvet mensubu subaylarımızın başına çuval geçirilmesi ile başlayan TSKya yönelik psikolojik operasyonlar, Ergenekon adı verilen ucube ile Türk ordusuna yönelik saldırılar. Elbette Türk ordusu içinde Kenan Evren gibi, Çevik Bir gibi hele hele çuval hadisesinden sonra hala aklına estikçe demeçler veren Hilmi Özkökü ne Türk milleti ne de tarih affedecektir… Ancak Türk ordusu etkisiz hale getirilebilirse bu ülkeyi kim koruyacak? Elbette Seccadeyi serdiğim yer vatandır diyebilecek kadar milli şuurdan ve Hz. Peygamberin yolundan uzak Dırar Mescidi Müslümanlarına söylenecek bir sözüm var-yok.. Metal Fırtınayı içlerine sindirebildiklerine göre? Türkiye Damat Feritler, Dürrizadeler familyasının elinde, Bay Friedman ve benzerlerinin alkışları eşliğinde… Böyle giderse önümüzdeki on yıl içinde tek bir kurşun dahi atılmadan bilim-kurgu sanal bölgesel güç Türkiye, Ekonomik olarak büyüdünüz, büyüyorsunuz şakşakları eşliğinde; Yeni Dünya Düzeni Tarikatının Süleyman Tapınağında keseceği kurbanlık bakire düveye dönüşecek. Bakın bir başkası Güney Afrika doğumlu, Türkçe, Arapça ve Farsça bilen 1987den beri Türkiyede yaşayan, ABDnin bir başka Yahudi patronajlı gazetesi olan Wall Street Journalın eski Türkiye temsilcisi Hugh Pope. Bay Pope İstanbul Galatadaki ofisinde Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçıya verdiği mülakatta döktürüyor. Bay Pope, Uluslararası Kriz grubu adlı 23 ülkede faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşunun Türkiye masa şefliğini yapıyor. Bu kuruluşu 23 ülkenin hükümetleri, bazı fonlar (Hangi fonlar?) ve içinde bulunduğu toplumların güçlü isimleri destekliyor. Şimdi sıkı durun! Türkiyedeki destekçileri: Dışişleri Bakanlığı, Sabancı Holding ve TOBB. (Akşam, 26 Ocak 2009) Bay Pope haddini iyice aşarak özetle şunları söylüyor: Ergenekonda ismi geçenler bu ülkenin imajına dışarıda zarar verenler, 301i destekleyenler… Türkiyede yeni bir anayasa ve yeni partilerin bir an önce ortaya çıkması lazım… Gülen hareketi çok iyi bir grup. Zaman gazetesi Türkiyenin en saygın gazetelerinden biri… Türkiye Ortadoğuda ABDden kaynaklanan boşluğu doldurdu… Erdoğanın Davosta verdiği tepkileri biraz safça buluyorum. Bence İsrail Türkiyenin bu yönde tepki vereceğini hesaplamıştır. İsrail ve Türkiye arasında iptal edilen bir şey yok… Türk hükümeti şunu düşünmeli; Ortadoğu ülkeleri Türkiyeyi neden böyle sevip sayıyor? AB ile ilişkileri yüzünden AB ülkeye önemli para getirdi. 2005e kadar yabancı yatırımcılar büyük yatırımlar yaptılar Türkiyeye… Bay Pope soralım. Hangi servisler adına çalışıyorsunuz? Annenizin en akıllı oğlu musunuz? George Friedman başkanlığını yaptığı Stratfor tarafından yayınlanan küresel istihbarat dergisi Stratforun 2 Şubat 2009 tarihli internet sayfasındaki yazısının başlığı Erdoğanın çıkışı ve Türk devletinin geleceği. Daha önce bu yazıdan kısa bir alıntı yapmıştık. Şimdi yazıdan tekrar alıntılarla bir özetini verelim. Türkiye başbakanının, Türkiyenin ılımlı İslamcı halkı arasındaki yandaşlarına İsrailin politikalarına karşı olduğunu göstermeye ihtiyacı vardı… Önceden hesaplanmış olsun veya olmasın, Erdoğanın Davostaki hiddeti, İsraile -doğrudan da İsrail cumhurbaşkanına- karşı muhalefetini seslendirme şansı tanıdı, üstelik İsrail ile ilişkileri tam manasıyla riske atmaksızın… Erdoğan iş dünyasını, orduyu ve dini kesimi aynı anda memnun etmek istiyor… Erdoğan, İsrail ile ilişkileri koparmak istemedi. Bu yüzden moderatöre kızmıştı… Türkiyenin gücünün uzun vadedeki gelişimi kaçınılmazdır ve bu hususun üzerinde dikkatlice düşünülmesi gerekir. Prof. Erol Manisalı, Cumhuriyet gazetesinde Ünlü Türkologlar falcı mıydı? başlıklı makalesinde özetle şunları dile getiriyor: 1960lı yılların sonunda Londrada tanıdığım Türkolog ve oryantalist Dr. Andrew Mango, 1990lı yılların başına kadar Kıbrısla ilgili olarak şöyle demişti: Kıbrısta statüko zamanla kemikleşecek ve adada iki devletli yapı, ileride de değişmeyecek. Dr. Mango 1990lı yılların ortasından itibaren görüşlerini değiştirmeye başlamıştı. Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu ABD ve ABnin Türkiye politikalarının bu kadar keskin değişeceğini görmemiş miydi? AB konusunda ise benzer görüşleri eskiden de paylaşıyorduk; ABnin Türkiyeyi içine almadan ikinci bir halka içinde tutacağını savunurdu. Onun periferi dediğine benim verdiğim ad arka bahçeydi. Periferiden öte Türkiye artık Batı tarafından çözüştürülerek denetim altına alınmak isteniyor. Andrew Mangonun ikinci halkası artık parçalanmış ikinci çember oluyordu. Ergenekon, bunun kavgası ve çatışması değil miydi? Amerika-İngiltere-İsrail üçlüsü Araplar, İran ve Türkiyenin dışında kendi denetimleri altında bir Kürdistan istiyorlar artık. Kuzey Irakta oluşturdukları ayağın Türkiye, Suriye ve İrana uzatılarak bu ülkelerin denetim altına alınmaları, Büyük Ortadoğu Projesinin odak noktasını oluşturuyor. İşte Andrew Mangoyu da şaşırtan bu oldu. ABD-İngiltere ve İsrail bu stratejik hedefe yönelik olarak Türkiye ve Kıbrıs politikalarını hızlı bir biçimde uygulamaya koydular. Kıbrıstan Türkiyenin tasfiyesini, Denktaşla başlattılar. 2002de destekleyerek iktidara taşıdıkları AKP ile birlikte M. Ali Talatı da yönetime oturttular. AB süreci ile Türkiyeyi Brükselin güdümüne aldılar; AB-IMF-AKP üçlüsü, Washington Uzlaşmasını Türkiyeyi açarak ve içini boşaltarak yerine getirdiler. Dr. Andrew Mango bile bu kadarını tahmin edememişti. ABDnin Yahudi kökenli stratejistleri BOPta ABD-İngiltere-İsrail stratejik ortaklığı kurdular. Kıbrıstan Türkiyenin tasfiyesi, Barzani yönetiminin AKP tarafından meşrulaştırılması ve Türkiye içinde dinci ve Amerikancı bir yapılanmanın sağlanması BOPta, birbirlerini tamamlayan ayaklardır. 2009da geldiğimiz bu noktanın ipuçları, 1988 ve 1999da düzenlediğim Uluslararası Girne Konferansında yabancı bazı Türkolog ve oryantalistler tarafından söylenmeye başlamıştı bile… 1988 yılında Türkiyenin Avrupadaki Yeri (Turkeys Place in Europe) ve 1989da Türkiyenin Ortadoğudaki Yeri (Turkeys Place in Middle East) konferanslarını yaptık ve İngilizce kitaplar halinde yayımladık. Çok ünlü Türkolog ve oryantalistler vardı. İngiltereden Geoffrey Lewis, Philip Robins, William Hale ve Andrew Mango; Almanyadan Werner Gumpel ve ünlü Udo Steinbach, Fransadan Elizabeth Picard isimlerden sadece bazıları. Kanada, İtalya ve Avustralyadan bile bölge uzmanları katıldılar. Türkologların ittifak halinde oldukları bir konu vardı: Türkiye Avrupadan farklı bir kimliğe (aidiyete) sahiptir ve bu nedenle Avrupadaki birliğin içinde yer almayacaktır. Türkiyeden katılan Avrupacı ve Batıcı simalar yabancı Türkologların bu görüşüne çok şaşırmışlardı. Bizim seçkinlerimiz bu hatayı zaten hep yaptılar. Bu ünlü Türkologlar Ergenekonun başımıza çökeceğinin ipuçlarını, sanki bir falcı gibi 20 yıl önce Girnede söylemişlerdi. Evet, görüldüğü gibi Türkiye DİN-FELSEFE-SİYASET temelinde BOP için 1978den beri Yeni Dünya Düzeni Tarikatı tarafından siyasi, ekonomik, dini, sosyolojik ve psikolojik olarak tekrar formatlanıyor. Başkan Obama, misyonunu Amerikan halkının (bütün halkların) ABD yönetimine güvenini yenilemek… ve bir kez daha dünyaya liderlik etmek. (B. Obama, Foreign Affaires, Temmuz/Ağustos 2007) olarak açıklamıştı. Obama yönetiminin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da ABD Senatosunda ataması görüşülürken yaptığı konuşmada, ABD liderliğinin dünyada eksikliğinin hissedildiğini, bu eksikliği gidermek için AKILLI GÜÇ DENEN ŞEYİ ellerindeki bütün diplomatik, ekonomik, askeri, siyasi, kanuni, kültürel araçlar içinden en uygun olanı veya olanlarının bileşimini kullanacaklarını söyledi. New York Timestan Roger Cohen, Australiandan Geoff Elliot gibi birçok yorumcu Demek şimdi yeni şey bu diyerek AKILLI GÜÇü tiye aldılar. ABD Harp Akademisinden Prof. James Kurth 11 Eylül 2001den birkaç ay önce National Interest dergisinde yazmıştı. ABDnin 1990lardaki dış politikası, dünyanın diğer ülkelerine KÜRESELLEŞME olarak sunulmuştu. 11 Eylül 2001den sonra dış politika TERÖRİZME KARŞI SAVAŞ/ÖNLEYİCİ VURUŞ metaforuna dönüştü. Çok fazla tepki görünce hürriyet getirme, demokratikleştirme ve sonunda Türk-İslam coğrafyasında yeni harita düzenlemesini hedef alan BOP telaffuz edilmeye başlandı. Bu tür liderlik Amerikanın, Yeni Kudüsün en tabi hakkıydı. Amerikanın belirlenmiş kaderi yani manifest destiny. Kilise babalarının şöyle bir sözü var: Kötü zamanlar Tanrı ve kilise için iyidir. Obama liderliğindeki Demokrat Parti yönetiminin akıllı güç modeli de manifest destiny temeline dayanıyor. Sadece kullanılan yöntemlerde, kullanılan enstrümanlarda öncelik farklılığı var. Biraz da 14 Eylül 2008den beri gittikçe derinleşen mali/ekonomik krizin sebep olduğu ÇARESİZLİK. Ancak çaresizlerin elinde yeryüzünün en yıkıcı silahları var. Ve silahlanmaya akıl almaz paralar harcıyorlar. 2008 mali yılında ABDnin askeriyeye yapması gereken / öngörülen harcama Amerikadan sonra en fazla harcama yapan 42 ülkenin harcamalarının toplamından fazla olacaktır. Bu devasa harcama dünyadaki toplam askeri harcamanın % 47sine denk gelmektedir. Milli Güvenlik Harcamaları, Silah Kontrol ve Çoğalmasını Önleme Merkezi, (16 Ekim 2007) Bu siyasi ve askeri gücü kontrol eden Yeni Dünya Düzeni Tarikatı Tanrı adına konuştuğunu iddia ediyor. Elbette Tanrı adına konuşanlarla pazarlık edemezsiniz… George Washington ilk başkanlık töreninde, Amerikanın her adımının Tanrısal bir amacın nişanıyla taçlandırılmış olduğunu söylemiştir. (New York City, 30 Nisan 1789) Dr. George Friedmanın Gelecek 100 Yıl: 21. Yüzyıl İçin Öngörüler kitabına biraz daha yakından bakalım. Friedman kehanetlerini jeo-politik ve din üzerinden yapıyor ve ona göre çarklar geriye doğru dönecek. Friedmanın kurguladığı senaryo adeta 17. yüzyıl haritasını yeniden çiziyor. O dönemde Osmanlı Türkiyesi ve Polonya Doğu Avrupaya hâkimdi ve Rusya sadece Asya devletiydi. Friedmanın kehanetlerine göre Rusya 2010-2020 arasında sınırlarını güneye doğru genişletecek ve Gürcistanı yutacak, Ermenistanla ilişkisini sıkılaştıracaktır. Rusyanın Kafkaslarda ilerlemesi Türkiyeyi olduğu kadar ABDyi de rahatsız eder. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Macaristan Rusların Kafkas/Avrasya hâkimiyetinden çok rahatsız olurlar ve Rusyaya karşı ABD ile her türlü anlaşmayı yaparlar… Soğuk Savaş dönemi gibi ABD ve Rusya arasında yeni bir sınır çizilir. Fakat bu sınır artık Berlinde değil Karpat Dağlarındadır. Ancak Rus ekonomisi ve ordusu giderek zayıflayacak ve Rusya 1917 ve 1991de olduğu gibi 2020de yeniden çökecektir. Asya Kaplanlarının en büyüğü Çin aslında kâğıttan kaplan. Ekonomik büyümesi uzun vadede kârlı değil. Çin 2010dan itibaren ekonomik krize girecek ve merkezi devletin gücü zayıflayacak, bölgeler arasında çok sert rekabet ve geleneksel yabancı düşmanlığı başlayacak. Çin 2020de 1920-1930larda yaşadığı kaosa yeniden yuvarlanacak ve bundan Japonya faydalanacak. Japonya, Çin ve Rusyanın doğu sınırlarına göz dikecek. Japonya enerji kaynağı sıkıntısı çekeceği için Rusyanın yer altı kaynaklara ihtiyaç duyacaktır. Türkiye ise, Kafkasyadan kuzeye doğru ilerlemeyi tasarlamaktadır. Bu arada Polonya da şahlanarak Rusyaya doğru ilerlemeyi planlamakta ve böylelikle 17. yüzyıldaki eski sınırlarına ulaşarak Rus tehdidini ortadan kaldırmak istemektedir. Polonya Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerini de peşine takmıştır… Avrupadaki Almanya-Fransa üstünlüğü yerini Polonya liderliğindeki Doğu Avrupa ülkelerinin üstünlüğüne bırakır. NATO pratik olarak bitmiştir. Türkiye bugün dünyanın 17. ekonomisi iken 2020de ilk on içinde yer alacak. Rusyanın çökmesiyle Türkiye Avrasya ve Arap dünyasının en güçlü aktörü haline gelecek. Arap yarımadası sadece petrole dayalı ekonomileri yüzünden krize girecek. Yunanistan Balkanlarda yaşanan kaos yüzünden gittikçe zayıflayacak. Türkiye 2020den itibaren Kafkasyanın kuzeyinde Don ve Volga ırmaklarının arasındaki vadide, Orta Asyada tam hâkimiyet kurmuştur. Türkiye Karadeniz ve Akdenizi tam olarak kontrol etmek istemektedir. Bunun için Balkanları da kontrol altına almak ister… Türkiye ile ABD müttefiki Romanya ve Macaristan bu sebepten Ukraynada çatışır. Iraklı Kürtler tam kendi devletimizi kurmanın tam zamanı derken Türkiye Irak ve Suriyeyi kontrol altına alır ve Arap yarımadasına kadar iner. Mısırda iç savaş çıkmıştır ve Türkiye buraya da barış gücü göndererek Süveyş Kanalını kontrol altına alır… Türkiye artık Kuzey Afrikaya doğru yayılacaktır. Ortadoğuda sadece İran ve İsrail Türkiyenin hâkimiyetine girmemiştir. İsrail Türkiyeye karşı direnir ama dört taraftan Türkiye çevrelemiş durumdadır. Körfeze hâkim olan Türkiye İranı da köşeye sıkıştırmıştır. Türkiye Ortadoğudaki ekonomik ve askeri hâkimiyetini halifelik üzerinden İslami hâkimiyetle pekiştirir. Başkenti de Ankaradan İstanbula taşır. Böylelikle Yeni Osmanlı olarak Müslüman ülkeler nezdinde meşrulaşır. ABD bütün bu olup bitenlerden hiç hoşlanmamıştır. Türkiyeye karşı Arap milliyetçiliğini körükler. Balkanlarda anti-Türk hava baş görse de tam bir Avrasya ve Ortadoğu İmparatorluğuna dönüşen Türkiye için bunlar küçük meselelerdir. (Ünlü Bulgar kahin Baba Vangaya göre Müslüman bir devlet 2043de Avrupanın hakimi olacak… İlginç benzerlikler değil mi?) ABD 2050 yılına gelindiğinde Türkiye ve Japonyanın Orta Asya ve Avrasyadaki hâkimiyetinden son derece rahatsızdır. ABDnin tabii müttefiki olan Polonya, Ukraynayı ele geçirmesine ve Akdenize inmesine engel olan Türkiye ile savaşır. Türk-Japon ittifakı kurulur. ABD Türkiye ve Japonyayı büyük tehdit olarak görürse de ilk aşamada sıcak savaşa girmez… Bu arada ABD uzayda müthiş bir insansız ordu kurmuştur. Yıldız savaşı sistemi adını verdiği uzaydaki platformdan hipersonik insansız uçakları Türkiyenin güneyine doğrultarak ültimatom verir: Ukrayna ve Balkanların kontrolünü Polonyaya ver. Kafkasyadan çekil ve Boğazlardan istediğimiz gibi geçelim! Türkiye ABDnin ülkeyi parçalamak istediğine inanmaktadır… Japonya Kasım 2050de ABDnin uzay sistemine saldırıda bulunur. Savaş hem uzayda hem de karada iyice kızışır. Türkiye, Polonyadan kurtulmak için Almanyadan yardım ister. Almanya, böyle bir savaşta ABDyi yenmenin mümkün olmadığını bilmesine rağmen Türkiyeyi karşısına almamak için Türkiyenin yanında yer alır. (Bulgar kâhin Baba Vangaya göre de Üçüncü Dünya Harbi Kasım 2010da başlayacak.) Üçüncü Dünya Savaşı 2052de sona erer. Türkiye, Japonya ve Almanya harabeye dönmüştür ama Allahtan sivilleri hedef almayan yüksek teknoloji ABD uçakları sayesinde sadece 50 bin kişi ölmüştür. Sonuçta ABDye uzayda her istediğini yapma imkânı veren bir barış anlaşması imzalanır. 2060da hala İslam dünyasının liderliğini elinde tutan Türkiye ABD ile arayı düzeltir ve yeniden sevilen ve güvenilen müttefikler arasına girer. Hâsılı Türkiye ve ABD yeniden stratejik ortak olurlar. Bize de sormak düşer: Peki, ağam! Öyleyse biz bu haltı niye yedik? Friedmanın kehanetleri Kabala-Tevrat/Talmud-İncil kehanetlerini çağrıştırıyor. İşte o kehanetlerden bazıları. İnanmak şart değil ama Yeni Dünya Düzeni Tarikatının kurguladığı Yeni Dünya Düzeni/BOPun DİN-FELSEFE-SİYASET temeline oturtulduğunu bilerek tedbirli olmak şarttır. Türkiyenin milli bekası bunu mecburi kılıyor. Michel De Nostradamus (1503-1566) Yahudi, Katolik Hıristiyan ve devrinin en meşhur Kabalistlerden. 12 ciltlik Centuries (Yüzyıllar) adlı kehanetlerini topladığı eserinde kendini mitolojik dönemden kopup gelmiş kutsal bir kişi olarak görmekte ve göstermektedir. Binden fazla kehanette bulunmuştur. Yahudi ve Hıristiyan Nostradamus yorumcusu teologlar, Nostradamus kehanetlerindeki Avrupayı istila edecek Müslüman ülkelerin liderinin Türkler olacağı yönündedir. Tıpkı George Friedmanın kehanetinde olduğu gibi. Türkiyede kör bir laiklik tartışması 10 Kasım 1938den beri bu ülkeyi yiyip bitirmiştir. Bu tartışma Türk milletinin belli bir kesiminde inanç kaynaklı boşluklar meydana getirirken, bir kesiminde inanç kaynaklı bağnazlığın zirve yapmasına sebep olmuştur. İslam kör bir laiklik yorumu/dayatması ile cumhuriyetin devlet okullarında Müslüman Türk çocuklarına adam gibi öğretilmeyince… Birinci Dünya Savaşı sonunda Türkleri Anadoludan atma planları yarım kalan Yahudi-Hıristiyan emperyalist güçlerin hedeflerine Nostradamusun dizelerinde yazdığı şekilde ulaşmaya çalışmaları çok da fantastik bir yorum olmaz. George Friedmanın 2050de çıkacağı kehanetinde bulunduğu Türkiye-ABD Savaşına giden yolda Yeni Osmanlı İmparatorluğu olan Türkiye halifeliği üstlenecek, başkentini de Ankaradan İstanbula taşıyacak… Nostradamus da Türk İstiklal Harbi ile Anadoludan defedilen savaş ve işgal, Müslüman Türklerin en hassas olduğu konuyla, inançla tekrar bu topraklara döneceği kehanetinde bulunuyor. 1991de Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte açıktan zikredilen Yeni Dünya Düzeni, Hıristiyan-Yahudi birliğinin Kabala-Tevrat / Talmud-İncil kehanetlerine dayanan DİN-FELSEFE-SİYASET temelinde ortak projesidir. BOP -bundan sonra adına ne denirse densin- süreci, Türkiyedeki kronik terör, siyasal İslamcı (radikal ve ılımlı rengi ile) akımlara sağlanan olağanüstü dış destek, Türk ordusuna yönelik çuvaldan beri gittikçe ivme kazanan yıpratma kampanyaları ve bu yöne hizmet eden gelişmelerde bir takım tarikat / cemaat mahfillerinin kullanılması… M.Ö. 586 Babil Sürgününden sonra Yahudi teoloji ve kültürüne muharref Tevrat yoluyla giren Kral Davut soyundan kurtarıcı Yahudi Mesih, Hıristiyanlıkta İsa Mesih ve tekrar dünyaya geri gelecek kurtarıcı Mesih İsa figürüne dönüşerek Şii İslama da dünyadaki bütün insanları Müslümanlığa döndürecek 12. İmam/Mehdi olarak girmiştir. Buradan da Selefi/Eşari Arap İslam kültürüne yerleşmiştir. Maalesef buradan da Anadolu İslamına bir kısım tarikat/cemaat yoluyla önemli ölçüde yerleştirilmiştir. Kuranda hiçbir ayette Mehdi/Mesih, Deccal konusu yer almamasına rağmen, sahih oldukları çok çok şüpheli birkaç hadis ve bir kısım Arap ulemanın yorumuna dayanan ahir zamanda Mesih/Mehdi-Deccal gelecek fenomeni Türk toplumunun mütedeyyin inancını derinden etkilemektedir. Bu hususlardaki beklentiler, kasetler, filmler, sohbetler, risaleler, kitaplar yoluyla sürekli besleniyor. Bu araçlarda kullanılan temel kaynak muharref Tevrat, Talmud ve Endülüslü Tevrat tefsircisi İbn Meymunun kehanetleri. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra pek çok tarikat/cemaat mahfilleri tarafından dillendirilen Mesih/Mehdi-Deccal ve Hz. İsanın tekrar yeryüzüne döneceği beklentisi… En cahilinden profesör unvanlısına kadar çok sayıda Müslüman Türk insanına sirayet etmiş durumda. Türkiyenin bu görüntüsü 16. ve 17. yüzyıldaki Osmanlı Türkiyesine çok benziyor. Bu beklentiler, belirsizliği, İslami inançtaki itikadi birliği parçalayıcı/zayıflatıcı etki yapıyor. Toplumsal parçalanmayı artırıyor… Nitekim Osmanlının son yüzyılında yaşandığı gibi devletle cemaatler ve cemaatler arasında paralel ve çoğul iç savaşlar yaşanabilir mi? (Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Din-Ordu Gerilimi, s. 419, Alfa Yayınları, İstanbul 2002) Bir başka senaryo daha var. Milat olarak beklenen İstanbul depremi ve sonrasında Mehdi ordusuna hoşgörü şeklinde başlayıp arkasından ülkede yaşanacak bir boşluk ve kayıtsızlıktan söz ediliyor. Mehdinin gelip bütün Müslümanları bir bayrak altında toplayacağı ve Deccale karşı savaşıp dünyayı topyekûn Müslüman yapacağından söz ediliyor. 10 Kasım 1938den beri devletin Kurandaki İslamı öğretmede laiklik adına zafiyet göstermesi… Nihayet yıllardır anlatılan Mehdi-Deccal-Hz. İsanın yeryüzüne döneceği efsaneleri Anadolu insanının inanç birliğini parçalamakta, milli bütünlüğü bozmaktadır. Mesih/Mehdi-Hz. İsa-Deccal, Yeni Dünya Düzeninin siyaset figürlerine dönüştürülmüştür. Aslında Yahudilerin, Hıristiyanların, Şii Müslümanların Mesih/Mehdi figürleri farklı olduğu gibi, pek çok Sünni İslam tarikat/cemaatlerin Mehdi figürü de farklılık gösteriyor. Ama hepsinin buluştuğu çok tehlikeli bir zemin var: Ahir zamanda, kıyametten önce, Mesih/Mehdi gelmeden önce dünyanın bir kaos yaşayacağı, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların kullanıldığı ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞInın yaşanacağı, bu savaşta insanların üçte ikisinin öleceği. Yeni Dünya Düzeni Tarikatının öngördüğü Yeni Dünya Düzeninin kurulabilmesi için de böyle bir senaryo öngörülüyor. Sonuçta bir avuç SEÇKİNin yönetiminde ve köle hiksoslardan oluşan TEK DÜNYA HÜKÜMETİ. (Bulgar kâhin Vangaya göre Yeni Dünya Düzeni 2076da kuruluyor. George Friedmanın kehanetine göre de 2052den sonra) Nostradamusdan bir Türkiye kehaneti: (Centuries Cilt 1/3) Devrimi temelden sarsıyor büyük bir kasırga Yüzlerde artık peçeler, başlar örtülü Cumhuriyetin sonu geldi artık AKlar-KIRMIZILAR karşı karşıya… 22 Temmuz 2007 seçimi sonunda AKPnin aldığı yüzde 47 oy ve sonrasındaki gelişmeler bu kehanetin doğrulanması olarak yorumlanıyor. AK ile siyasal İslamcılar KIRMIZI ile cumhuriyet ve üniter devletten yana olanlar kastediliyor. Nostradamusun binden fazla kehaneti içinde yer alan ve Mahir Şanlı tarafından Türkiye ile lakalı olduğu yorumu yapılan bir başka kehanet ise şöyle: (Centuries Cilt 3/61) Büyük bir tarikat (cemaat), karşısındakilerin çarmıhını hazırlıyor. Doğduğu yer Mezopotamyadır. Nehrin yakınındalar bütün cemaat Ve mevcut düzeni can düşmanı görüyorlar. Tevrat/İşaya bölümü 34:5,8,9,10da yer alan bir kehanet: Çünkü kılıcım göklerde kanıncaya kadar içti; işte EDOM üzerine ve lanet ettiğim KAVMİN üzerine hüküm için inecek. Çünkü Rabbin öç alma günü Sion davasından ötürü karşılık yılı var. Ve EDOM vadileri zifte ve onun toprağı kükürde dönecek ve diyarı yanan zift olacak. Gece gündüz sönmeyecek; dumanı ebediyen tütecek; nesilden nesle ıssız kalacak; daima ve ebediyen içinden kimse geçmeyecek. (Kitabı Mukaddes Eski ve Yeni Ahit, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul 2001) Tevratta yer alan yukarıdaki kehanette anlatılan, Edomdaki savaş nükleer, biyolojik ve kimyasal bir savaşı işaret etmektedir. Dr. George Friedmanın kehanetine göre de ABD, Türkiyenin güneyini hedef alarak uzaydan saldıracak. Amerikanın Türkiyeye saldırıda kullanacağı hipersonik uçaklar hangi silahları taşıyacak? Tevratta birçok yerde zikredilen EDOM diyarı bin yıllık Türk yurdu Anadolu topraklarıdır, Türkiyedir. Esavın ülkesi olarak da zikredilir. Bir başka ilginçlik daha vardır. Edom kızıl/kırmızı anlamına gelir. EDOM ülkesi Eski Ahitte İsrailoğullarının düşmanı olarak zikredilir ve Edom diyarının; bunun içinde Kıbrıs, Güneydoğu Anadolu, Ürgüp-Göremeye kadar İç Anadolu ve Antalyaya kadar Akdeniz Bölgesi yer alır, önemli bir kısmı İsrailoğullarına vaat edilen topraklar içinde yer almaktadır. Yuhanna İncilinin Vahiy bölümü 16. Babda yer alan kehanete göre, İsa Mesih yeryüzüne yeniden gelmeden önce yani ahir zamanda kıyamet kopmadan önce Tanrı Krallığının kurulması için altıncı melek: Ve altıncı tasını büyük FIRAT ırmağı üzerine boşalttı; ve doğudan gelen kralların yolu hazırlansın diye onun suları kurudu… Ve onları İbranice Armagedon denilen yere topladılar. (Yuhannanın Vahyi 16:12,16) Nostradamusun Büyük deprem ile ilgili kehanetleri de şu şekilde: (Centuries, 3. Cilt, Kehanet 3) Mars, Merkür ve ay birleştiklerinde Güneye doğru, bir büyük kuraklık Asyadan yer sallanacak Korint, Efes şaşkınlık içinde olacak. Nostradamusun depremle ilgili başka kehanetleri de vardır. Yukarıda atıfta bulunulan Mars, Merkür ve Ay birleştiğinde astrologlara göre 2009 ile 2023 arasındaki muhtelif tarihlerde olmak üzere YEDİ kez gerçekleşecek. Burada bir hususa da dikkat çekelim. Artık suni depremler oluşturulabiliyor, muhtemel depremler, adına HAARP teknolojisi denilen bir nevi radyo dalgaları ile tetiklenebiliyor, fay hatları harekete geçirilebiliyor. HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program) merkez üssü ABDnin Alaska eyaletinin Gakona kasabası yakınlarında bulunan oldukça gizli ve şaibeli bir, Yeni Dünya Düzeni için geliştirilen / geliştirilmeye devam edilen ileri teknoloji silahı olarak tanımlanıyor. Bir nevi George Friedmanın ABDnin uzaydaki üssünün yeryüzünde kurulmuş benzeri / hali. Prof. Dr. Celal Şengöre göre İstanbulda meydana gelecek depreme Türkiye hazırlıksız yakalanırsa fatura çok ağır olabilir. Bugün İstanbulu yıkıp yeniden yapmak 5 milyar dolara mal olur diyen Prof. Dr. Ahmet Ercan ve her şey biliniyor, daha neyi bekliyoruz diye soran Prof. Dr. Haluk Eyidoğan İstanbulda 100 bin ölü 50-100 milyar dolarlık bir felaketten bahsederlerken Prof. Şengör: Böyle bir tablo Türkiyenin bağımsızlığını tehlikeye atar sözleriyle tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekiyor. (Yeni Şafak Gazetesi, 11 Kasım 2006) 14 Eylül 2008de ABDde patlayan ve önce Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Türkiye derken bütün dünyaya yayılan mali/ekonomik krizle birlikte savaş ve barış, kapitalizm sadece krizlere değil çatışmalara gebe… (Metin Under, Newsweek, 23 Şubat 2009) deniyor. Pek çok kehaneti doğru çıkan Bulgar kâhin Baba Vanga, 2010 yılını 3. Dünya Savaşının çıkacağı yıl olarak veriyor. Vatikanın aziz ilan ettiği Malachy kehanetlerinde 1143 yılından bugüne kadar görev yapacak bütün papaların kimler olacağını 863 yıl önce yazmış. Deniliyor ki bütün kehanetleri gerçekleşti. Artık sıra son Papa Romalı Peter olarak tanımlanan kişiye geldi. Bugün Vatikanda oturan 16. Benedikt Romalı Peterdir ve onun ölümü ile birlikte Papalık son bulacak. Bu hususta bir hususu biliyoruz. Dan Brownın Da Vinci Şifresi adlı kitabı ve aynı adlı filmin etrafında şekillenen Ölü Deniz Yazmaları ve National Geographic tarafından bilimsel temele oturtulan bir küresel hareket var ki Papalığın amansız düşmanı. Bu hareket Evanjelist Hıristiyanlar ve bir kısım Yahudi unsurlar tarafından destekleniyor. Yani Kabala-Tevrat-İncil kehanetleri ile siyasi kehanetler birbirine karışmış durumda. Türk ordusunun gücü herkes için hilafsız caydırıcı unsur. Fakat tarihte Türk devletleri dışarıdaki müdahalelerden çok içerideki milli bütünlüğün bozulması sonucunda parçalanmış ve yıkılmıştır. Şimdi şunlara birlikte bakalım: · Büyük İstanbul depremi gerçekleşmiş · Aynı anda ABD/İsrail/İngiltere ekseninin başta İncirlik olmak üzere Türkiye üzerinden İrana saldıracağını ve İranın buna cevap vereceğini düşünün. Türkiye istemediği bu savaşın içine büyük depremle mücadele ederken düşer. (Birinci Dünya Savaşına da bir katakulli ile girmiştik.) · Avrupada veya Kudüste kendisinin Hz. İsa yani İsa Mesih olduğunu iddia eden biri çıkar. · Yıllardır Türk toplumunun önemli bir kesiminde, özellikle bir kısım tarikat ve bazı İslami cemaatler tarafından Mehdi gelecek fısıltısı etkili olmuş vaziyette. Selefi/Eşari Arap İslam dünyasında Mehdi beklentisi Türkiyeden fersah fersah ileride. İran ve Şii İslamda Mehdi beklentisi imanın şartlarından biri… İşte yakın bir gelecekte, büyük deprem sonrası bir kısım tarikat ve /veya İslami cemaatin de Evet bu Mehdidir diyebileceği bir isim çıkar: Ben Mehdiyim Müslümanları bir bayrak altında toplamak ve küfre karşı savaşmak için Allah tarafından görevlendirildim. …Bu ihtimali George Friedmanın Türkiye kehanetleri ile birlikte düşününüz. · Yine bu hercümerç içinde Türkiye içinde etnik bir kalkışma ve bu kalkışmanın ilan ettiği bağımsız/federal hükümeti, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin tanıdığını, 30 yıl hiçbir cumhuriyet hükümetinin kabul etmediği ama AKPnin 2004te kabul ettiği BM kararını ve bir de bunlarla birlikte 36 paralel benzeri bir ültimatomun Türkiyeye dayatıldığını… Bütün bunlara hayal diyenler olursa onlara söyleyecek bir sözüm yok. Ama ortada bu kadar ilahi ve siyasi formatlı kehanetler uçuşurken Türkiye milli bekası için gereken tedbirleri almalıdır diyenlere selam olsun. Hâsılı Türkiye teolojik kehanetlere dayalı bir Yahudi-Hıristiyan DİN-FELSEFE-SİYASET projesi ile içeride mübarek dinimiz İslamın arkasına saklanmış etnik İslamcı ihanetin tehdidi altındadır. Biz bu çalışmayı yaparken 3 Mart 2009da İş Yatırımın Geniş Açı toplantısında Dr. George Friedman konuşmacı olarak İstanbuldaydı. Muhtelif gazeteler kendisi ile yapılmış mülakatlar yayımladı. Ama Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Star, Bugün gazeteleri ise Friedmana mal bulmuş mağribi havasında bakın bakın Amerikalı derin uzman bizim söylediklerimizi söylüyor havasında yayın yaptılar. Bir kez daha yazayım, bizim siyasal İslamcı ve İkinci Cumhuriyetçi Liberaller sünnet değil, hadım edilmekte olduklarının farkında bile değiller. Ya da!? Bay Derin stratejist İstanbulda da döktürmeye devam etti. Türkiye 2020 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde yer alacak. Kitabında Türkiyenin 2030da İslam devleti olacağını ve gücüyle ABDyi tehdit edeceğini öne süren Friedman İstanbulda, Türkiyenin laik karakterini ve sistemini kaybedeceğini asla düşünemiyorum, kısmen İslam ülkesi haline gelse bile kaybetmeyecek, çünkü Osmanlıdan böyle bir tarihi miras aldı. Türkiye laik bir devlet de olsa, İslam devleti de olsa, gelecekte büyük bir bölgesel güç olacak diye konuştu. Avrupa Birliği (AB) yıkıldı, çağırsa da gitmeyin diyen Friedmana göre küresel mali / ekonomik krizde Türkiyenin en büyük şansı AB üyeleri arasında bulunmaması. Şu satırlar Bay Friedmana ait ve lütfen ne demek istediğini tekrar tekrar okuyunuz / düşününüz: Türkiye depremde İslam dünyasının fay hattı olacak. İslam dünyasını bir ülke yönetecekse o kesinlikle Türkiye olur. Olay sadece ekonomik de değil. Bölgede hem barış ortamı sağlayıp hem de Amerikaya dost olabilecek tek ülke Türkiye. BU NEDENLE ABD ORDULARI İÇİN ALMASI GEREKEN ÖNLEM DE YOK. Friedmanın IMF ile ilgili tavsiyesi de şöyle: Eğer bedava para bulursanız alın. Yardım alırken IMF kontrolünden uzak durmaya çalışın. Ege Cansen üstadın bile ezberimizi bozdunuz dediği konuşmasında Friedman şöyle devam etti: Siz AByi boş verin. Küresel krizde ABnin birlik olmadığı ortaya çıktı. AB size bir şey kazandırmaz. Siz Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğuyu etki alanına alacak bölgesel bir güç olacaksınız. İslam dünyasının çekim merkezi de. Friedmana göre, Türkiye planlamadığı halde o role sürüklenecek. ABD de süper güç olmayı istememişti ama olmuştu. Türkiye ile ABD birbirine çok benziyor. Hatta bu benzeşme laiklik ve dincilik açısından da çok benzerdi. Anasının çok güzel olduğunu anladığımız Friedmanın kehanetleri, ünlü Fransız ekonomist ve fütürist Jacques Attalinin 1999da yazdığı 21. Yüzyıl Sözlüğü kitabındaki kehanetleri de hatırlattı bana. Attaliye göre, Türkiyeyle alakalı şu üç senaryo muhtemel ihtimaller arasında: 1. Türkiye AB üyesi olacak ve böylece ABye evrensel misyonu için ihtiyaç duyulan İslam boyutunu katacak. 2. Türkiye Orta Asyaya yayılan bir imparatorluk olacak. Bu konumu Türkiyeyi ABD ile daha yakın hale getirecek. 3. Türkiye üçe bölünecek. Bunlardan İstanbul merkezli olan Avrupada olacak. Anadolu - Ankara merkezli olan ikincisi. Üçüncüsü yani Doğu ve Güneydoğu Kürtlere gidecek. Attaliye göre Avrupanın menfaatine olan birinci senaryo. İkinci senaryo Bay Friedmanın kehaneti ile uyum içinde ve ABDnin menfaatlerine hizmet edecek. Üçüncü senaryo ise bölge ve dünya için KAOS demektir. Türkiye için en büyük tehdit iç meseleler. Kürt meselesi ve laik-dindar arasındaki çatışma. Hatta ikincisi Kürt meselesinin de önüne geçiyor. Ama Osmanlı geleneğinden gelen Türkiye bu meselenin çaresini bulabilir. diyor Friedman. Teolojik ve siyasi formatlı kehanetler havada uçuşurken, son zamanlarda birbirini tamamlar nitelikte, Türkiyeye yönelik düzinelerce proje de birbiri peşi sıra gündeme getiriliyor. Ben ortaya atılan kehanetler, öngörüler, iddialar ve görüşlerin rastlantı eseri olduğuna inanmıyorum. a- Bir güç odağı Türkiyeyi bir yerlere çekmek, b- Bir başkası da Türkiyeyi tehdit olarak göstermek, birilerinin önleyici tedbirler almasını sağlamak istiyor olabilir. Projelerin, kehanetlerin bir başka anlamı da Türkiye ile bütün komşularının arasına kara kedi sokmak manasını taşıyabilir. George Friedmanın büyük yankı bulan kehanetlerinden sonra, aşağıdaki üç kehanet de arkasından geldi: a- Robert Fiskin Analizi: Türkiye kendi kimliği ile uğraşmaktan, iç politika ile cebelleşmekten Orta Doğuda etkili bir politika yürütme imkânını bulamadı. Türkiye Orta Doğu için bir umut olabilir. İsraile çok şey yaptırabilirsiniz… Bir gün Türkiye Iraka girecektir. AB tam üyeliğinden önce… ABD Iraktan çekilecek ve Kürtlere deteğini kesecek. b- Acaristanla alakalı iddia: Gürcistan basınında yer alan bir habere göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bizim Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile görüştü. Görüşmenin konusu Acaristan Özerk Cumhuriyetini Tiflisten koparıp Ankaraya bağlamak. İddiaların dayanağı 1921 tarihli Kars Antlaşmasının Acaristanın özerkliği konusunda Türkiyeye verdiği garantörlük rolü. Ankara, imzalanan anlaşmayla özerkliğin korunması şartıyla Türkiyenin Acaristan üzerindeki egemenliğini Gürcistana devretmişti. Gürcistan basınının iddiasına göre, Rusya Acaristanı Gürcistandan kopararak Türkiyeye vermek istiyor. Gürcistan - Tiflis ilginç bir ülkedir. Tiflis M.S 138den beri Kafkasyadaki Yahudi diasporasının merkezidir. Gürcistan Devlet Başkanı Sakaşvilinin karısı Hollanda Yahudisidir. Gürcistan Savunma Bakanı İsrail pasaportludur ve İsrail pasaportlu başka bakanlar da mevcut. Ayrıca Gürcistan parlamentosunun üçte biri ya İsrail pasaportlu ya da Gürcistan Yahudisi. Son bir not. Gürcü medyası Gürcistanlı Yahudilerin kontrolündedir. Bu bilgiler ışığında yorum okuyucuya ait. c- Kırımla ilgili ortaya atılan iddia: İddianın sahibi Büyük Ukrayna Partisi Lideri İgor Berkut. Eski bir Sovyet ajanı olan Berkut Brat (Kardeş) adlı kitabını tanıttığı toplantıda, neredeyse birebir George Friedmanın kehanetine benzer bir iddia ortaya attı: Türkiye ve Ukrayna Kırım için savaşacaklar. Rus Rosbalt ajansının geçtiği habere göre, Berkut; Türkiye Kırımı yeniden topraklarına katmak istiyor şeklindeki sözünü şöyle sürdürdü: Türkiye ve Ukrayna 10-12 yıl içinde savaşa tutuşacak. Hem Türkler, hem Ruslar hem de Avrupalılar bunu biliyor, Ukraynalılar da anlayacaklar. Aşırı milliyetçi hatta ırkçı Berkut, 2017 yılına gelindiğinde Kırım nüfusunun üçte birinin Müslümanlardan (Türklerden) oluşacağını öne sürüyor. Açıkça bir merkez farklı noktalardan Türkiyeye: Tarihinizi, jeopolitiğinizi ve ordunuzun gücünü biliyoruz mesajı veriyor. Peki, Türkiyeyi yönettiğini zannedenler bunun farkında mı? 10 Kasım 1938den sonra iktidarı devralan Milli Şef ile birlikte laik devlet siyasal laiklike dönüştürüldü. Siyasal laiklik kendi antitezi olan Siyasal İslamı besledi, büyüttü ve bugün Türkiye etnik tabanlı bir laikçi - İslamcı kavgasının tuzağına düşürülmek isteniyor. Siyasal laiklikte inanç hürriyeti yoktur. Siyasal İslam ise Kurandaki Müslümanlık olmayıp, şeyh diktatörlüğüdür. Bu arada bir hususa dikkatinizi çekeceğim. Laikçi İsmet İnönü ile İslamcı R. Tayyip Erdoğanın dahili ve harici siyaset uygulamaları bu kadar nasıl benzeşiyor? Açıkçası Başbakan Erdoğan, laikçi İnönünün İslamcı versiyonudur. İnönü için a) Prof. Çetin Yetkin Karşı Devrim - 1945-1950 b) Yılmaz Dikbaş Gaflet Delalet Hıyanet kitaplarını okuyun. Etiketler: GÜNCEL, küreselleşme, TARİH Gönderen Tonyukuk zaman: Perşembe, Nisan 23, 2009 Hiç yorum yok: Bu yayına verilen bağlantılar
Posted on: Mon, 11 Nov 2013 22:45:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015