TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Bütçe - TopicsExpress



          

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Bütçe Görüşmeleri 22.11.2013 MALİYE BAKANLIĞI İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Maliye Bakanlığımızın değerli bürokratları, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanım, bu Maliye 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kanun Tasarınızı başlangıçta sunmuştunuz. O gün de düşüncelerimizi açıkladık. Tabii Maliye Bakanlığı bütçesi olunca belki belli konular tekrar tekrar gibi olacak ama buna da zorunluyuz. Çünkü musluğun başında siz varsınız. O nedenle musluğu biraz evvel Hasip Bey çıktı dışarıya ona takıldım patrona benziyor diye siz patronlardan yana akıtmaya çalışıyorsunuz, biz de emekçiden yana çekmeye çalışacağız. Onun için de söyleyeceklerimiz tabii ki çalışanlardan yana. Şimdi, ben bir kez daha belirtmek istiyorum. Bütçe, bir bütün olarak değerlendirildiği zaman on bir yıldan bu yana benimsemiş olduğunuz gelirler politikasının temel özelliği yani vergi politikanızın toplam vergi gelirlerinin büyük oranda çalışanlardan alınmasına oturtulmuş. Eğer çalışanların ödediği gelir vergisini çıkaracak olursanız, diğer gelirlerin, vergi gelirlerinin ne kadar düşük olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Şimdi, her şeyden önce vergi geliri hedefiyle gerçekleşme açısından sizin verdiğiniz tabloların ayrıntılarına bakıldığında önemli farklılıkları, tercihleri yakalamak mümkün. Bir kere 2013 Bütçe Kanunu’nda özel tüketim vergisi, gelir vergisi 2’nci sırada ve KDV 3’üncü sırada vergi gelirlerini oluşturuyor. Şimdi, özel tüketim vergisi gelirinin global olarak söylüyorum 83 milyar olacağı öngörülmüş. Baktığım zaman görüyorsunuz ki siz şimdi, 87 milyar gerçekleşme tahmininde bulunuyorsunuz. Şimdi, bu vergi artırımı yoluyla olacağı için karşılanmasının… RECEİ BERBER (Manisa) – Normal ekonominin büyümesinde… İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir dakika, Sayın Berber söz alır konuşursunuz olur mu? Bir de son gün zaten ne olur. RECEİ BERBER (Manisa) – Demek istediğim ek vergi yok zaten. İZZET ÇETİN (Ankara) – Evet. Bu durum, bu yıl da, 2014 yılı içinde de gündeme aynı vergi artırımının gelebileceğinin sinyallerini veriyor. Nitekim bütçe görüşmelerine başlamadan evvel sunumunuz sırasında da söyledim, tartışılan ama sizin kabul etmediğiniz, “Böyle bir şey söylemedim.” dediniz ama ben bir kez daha gerçekleşmesi için değil gerçekleşmemesi için hatırlatıyorum. Garsonların bahşişinden vergi alınma, bu ülkede konuşulur, basına yansır konuma gelmişse, gelecekte, çalışanları pek zor günlerin beklediğini hatırlatmak istiyorum. Büyük bölümünü işçi ve emekçilerin ödediği gelir vergisinin miktarı 71 milyara çıkmış. Yani özellikle artan oranlı vergi dilimi uygulaması nedeniyle çalışanlar arasında bir kavram var, siz de bilirsiniz, “radara girdik” diye. Şimdi, 2014 yılı için memurlara yapılan zamla radara girdiklerinde vergi dilimindeki artış oranı nedeniyle maaşlarındaki düşüş herhâlde aldıkları zamdan daha yüksek olacak. Bu da çalışanların fakirleşmesi anlamına gelecek bir uygulama. Hiç olmazsa çalışanların bu radar konusunda, vergi dilimleri konusundaki düzeltmeye bir bütününün, hepsinin şiddetle ihtiyacı var. Şimdi, ben bundan evvelki konuşmamda da söyledim, gerçekten Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı liberal ekonomi modeli benimsedi. Cumhuriyetin ilk yıllarında da kendi sermaye girişimcisini yaratabilmek için kıt kaynaklardan teşvik verilerek sanayi canlandırılmaya, yatırımcı teşvik edilmeye başlandı ama şu doksan yıllık dönemin hiç olmazsa bir sanayiciye, iş adamına, girişimciye batırdıkları paraları çalışanlara verseydi Türkiye, inanın Türkiye uçardı. Bu bir tercih meselesi. Batırdıkları para yani onların teşvikler, faizlerindeki kolaylıklar, vergi kolaylıkları, böyle bölgesel yatırım kolaylıkları, her türlü şey sağlanmasına rağmen, biraz da kontrolsüzce kaynakların kıt kullanıldığını düşünüyorum. Gerçekten, bizim bu dönemde Türkiye’de kazanandan kazancına göre, herkesin ödeme gücüne göre vergi alınması politikasını, artık Türkiye’de ödeme gücüne göre vergi alınmasını yerleştirmemizin zamanının geldiğini düşünüyorum. O nedenle de vergi politikalarında hep bir toplumsal kesimin desteklenmesi yerine, çalışanların, emekçilerin de rahatlatılmasını düşünmeniz gerekir. Arkadaşlar değindi, ben sizin konuşmanızın 8’inci sayfasındaki “Kamu personeli harcamalarındaki yönetim sisteminin kapsamını genişletiyoruz.” deyip özellikle “2014 yılında memur ve kadro karşılığı sözleşmeli personel yanında, sözleşmeli personel, geçici personel, işçi statüsünde çalışan kamu personelinin özlük ödemelerini de sisteme dâhil etmeyi hedefliyoruz.” sunumunuzdan bir ışık gördüm ve orada hakikaten öğretmen bekleyen öğrenciyle, öğretmen bekleyen okulla, öğrenci bekleyen öğretmeni buluşturmanın zamanı çoktan geldi geçti. Şimdi, Maliye Bakanlığı olarak siz bir bakıma kendi kendinizi de tabii ki yasalar çerçevesinde yapıyorsunuz elbette ama cendereye sokuyorsunuz, diğer kurumları da. Şimdi, ücretli öğretmenlik kavramını soktunuz, ücretli öğretmenlik. Sayıları ne kadar, bunu Millî Eğitim Bakanlığından net olarak öğrenemedik ama 40 bin dolayında olduğu söyleniyor. Yani ayda 800 lira, 1.000 lira alan bir öğretmenin yetiştirdiği öğrenciden hayır gelir mi? 1.000 lira alan öğretmen kendisini işine verebilir mi? Yani “O geliyor iki saat.” diyorsunuz da acaba bir başka yerde iş bulma olanağı var mı? Yok. Yani bu sorun hakikaten kangren oldu, hiç olmazsa önerge de vereceğiz şu ücretli öğretmenler ve atanamayan öğretmenler konusunu bir çözün de şu ülkede şu birikim bir rahatlasın. İkincisi, gerçekten yine buradayken 4/C’liler sorunu çözüme muhtaç. Yaşa takılanlar muhtaç. Bakın, Çalışma Bakanı açıklama yaptı, kendisiyle görüşme ya da konuşma olanağım olmadı ama bugünkü basında da var “Prim borcu olanlara bir kolaylık gelecek.” Niye? Kısa vadede hazineye birkaç kuruş gelecek diye. Yani, devlet yurttaşının hep yoksulluk içinde yaşamasını istememeli, böyle onları kendisine muhtaç konumda, arkasından koşacak vaziyette bekletmemeli, gereğini yerine getirmeli. Sayın Bakan, ben sürenin kısalığını da dikkate alarak bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Özelleştirmeler. Yıllarca özelleştirme konusunda çalışan birisi olarak söylüyorum. Bu özelleştirme uygulamaları 1984 yılında, malum, Özal’ın “transformasyon”, “değişim”, “dönüşüm” diye böyle kalemi eline alıp o zaman televizyon da tek halkın karşısına çıkıp sanki çok iyi bir şeymiş gibi anlatmasıyla başladı. 1986’dan sonra hızlandı. On bir yıllık AKP iktidarında tavan yaptı. Tek tek neleri özelleştirdiğinizi sıralayacak değilim ama özelleştirme yanlısı hükümetlerin hemen hemen hepsi aynı gerekçeye sarıldı, “Özelleştirmeleri borçları ödemek amacıyla yapacağız.” hiç kimse demedi. Oysa şimdi, otuz yıl sonra, özelleştirme gelirlerinin borçların ödenmesine yönelik kullanıldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Şimdi, elde avuçta ne varsa sattık, kocaman bir listesi satışlarınızın, on bir yıllık satışların elimde, ona şimdilik girmeyeceğim. Özelleştirmelerden 1986’dan 2013 yılına kadar toplam 57 milyar dolar gelir elde edildi ama bunun yalnızca 36,4 milyar doları hazineye irat kaydedildi yani bu özelleştirme gelirlerinin neredeyse yüzde 68’i. Diğeri ne oldu? Kurumlar satılabilsin diye 16 milyar dolar harcandı. Allayıp pullayıp Kayserili arkadaşlar kusura bakmasın hani eşeği allayıp pullayıp satma gibi biz de kârlı hâle getirip satacağız, danışman firmalara ödeyeceğiz, diğer şeylere vereceğiz. 16 milyar dolar harcandı. Özelleştirme işlemleri sırasında 600 milyon dolar neredeyse boşa gitti, yüzde 1’i giderlerin. Şimdi, özelleştirebilmek için harcanan para hiç yabana atılır değil, eldeki malı satabilmek için gelirin üçte 1’i kadar para harcamışız. Şimdi, hükümetler özelleştirme gelirleriyle altyapı yatırımlarının finanse edileceğini söylemişlerdi. Böylece özel sektör üretimi şahlanmak için en uygun zemini bulacaktı; bunlar gerçekleşmedi çünkü bunu yapacak kamu ortaklığı fonu 2001 yılında kapatılmıştı. Böylece, özelleştirme gelirleriyle “baraj, otoyol, içme suyu gibi altyapı yatırımlarını finanse edeceğiz.” denildi ama özelleştirme gelirleri buralara gitmedi. Yani, şimdi, ne var ne yoksa sattık; bunların da nereye gittiği belli değil. Elimizde kalan birkaç kurum var. Bu yıl tabii 8 milyar 4 beklerken 8 elde ettiniz. Şimdi de elimizde işte Elektrik Üretim AŞ’ye ait 4 grup akarsu santrali, 10 gruba ayrılan 17 akarsu santralinin yine satışı gündemde. Yine, Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğundaki otoyol ve köprüler gündemde. Devlet Demiryollarının İzmir Limanı’nın kruvazör yük limanı olarak kullandığı bir birim var, burası ve Milli Piyango. Şimdi, Sayın Bakan, bu özelleştirmelerden hiçbir hayır görmedi, hiçbir ülke de hayır görmedi; bu bir tercih meselesi yani biz yıllarca bu ülkenin “Özel sektör mahvolsun, yok olsun.” diyen kimse değiliz. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bundan evvelki yıllarda da destek de verildi, öncü yatırımlar da yapıldı. Gün geldiğinde bir ekonomik enstrüman olarak kullanılır özelleştirme, gün olur özelleştirirsin gün olur kamulaştırırsın; her ikisi de bir enstrüman olarak da kullanılabilir, bunda şey değiliz ama bu özelleştirme gelirlerinin amaca hizmet etmediği ve korkunç şekilde masraf edilerek kurumların satışa çıkarıldığı gerçeğiyle baş başayız. O nedenle, bu önümüzdeki dönemde, önümüzde 2014 yılında “Özelleştireceğiz.” diye değil, “Verimi artıracağız, çalışanları motive edeceğiz, üretim seferberliği yapacağız, üretime yönelik yatırımları destekleyeceğiz, yeni istihdam alanları açacağız.” derseniz… BAŞKAN – Sayın Çetin, lütfen… İZZET ÇETİN (Ankara) – …bu konunun önünü açarsınız diyorum, bütçenizin hayırlı olmasını diliyor. Teşekkür ediyorum. İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, aracılığınızla soracağım yani bir yanlış anlaşılma var, onu düzelteyim. Sadece Hükümete yönelik değil eleştiriler, Sayıştaya yönelik de eleştirilerimiz var arkadaşlar. Yani görevini layıkıyla yapmadığı, yaptırılmadığı şeklinde değerlendirmelerimiz oldu. UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ya, Sayın Çetin “Yaptırılmadı.” olur mu? İZZET ÇETİN (Ankara) – Onun da gerekçesi var kardeşim, geçen yıl nisan ayında hazırladığınız tasarı, işte, teklif burada. BAŞKAN – Sayıştay bağımsız bir kurum. İZZET ÇETİN (Ankara) – Şimdi, bizim normalde burada sorularımızı Sayıştay dairesinin başkanına ya da denetimden sorumlu başkan yardımcısına sormamız gerekir ama buraya gelen arkadaşlarımız denetim grubunun başkanı ya da ekip başkanı, onlara soracağız mecburen. Şimdi, ben şunları sormak istiyorum Sayıştaya Sayın Başkanım, aracılığınızla: Maliye Bakanlığına gönderilen denetim raporunda 35 farklı denetim bulgusu yer almasına ve rapor yaklaşık 160 sayfa olmasına rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Sayıştay raporunda neden 14 denetim bulgusu yer almış ve Meclisten gizlenen 21 denetim bulgusu hakkında ne yapılmıştır? Bir. İkinci sorum: Anayasa’nın 160’ıncı maddesinde Sayıştaya merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleriyle sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 5’inci maddesinde ise denetim sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru, yeterli, zamanlı bilgi ve raporlar sunma görevi verilmişken, Sayıştay Kanunu’nda veya Denetim Yönetmeliği’nde veya Düzenlilik Denetimi Rehberi’nde ya da uluslararası denetim standartlarında Sayıştayın, adına denetim yaptığı milletin temsilcilerinden denetim bulgusu gizlemesine izin veren herhangi bir kural var mıdır? Üç: Sayıştay Kanunu’nda, Sayıştay Denetim Yönetmeliği’nde veya Düzenlilik Denetimi Rehberi’nde ya da denetim standartlarında, denetim bulgularının Meclise raporlanması yerine, izlenmek amacıyla denetlenen kamu idaresine yazılmasına cevaz veren hukuki bir düzenleme var mıdır? Başka ülke sayıştayları hakkında, bu konuda incelemeniz var mı? Bunlar içinde denetim bulgularını Parlamentoya bildirmek yerine, denetlenen kamu idarelerini izlenmesi amacıyla yazan bir sayıştay bulmak mümkün mü? Dördüncü sorum: 6085 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinin (b) bendinde “Denetim genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarına uygun olarak yürütülür.” denilirken, 37’nci maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Denetim sürecine ilişkin hususlar, kanunlar dikkate alınmak ve genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarından yararlanmak suretiyle hazırlanacak yönetmelik, standart ve rehberlerde belirtilir.” kuralına yer verilmiş midir? BAŞKAN – Lütfen Sayın Çetin, on dakika süremiz var, üç dakika kullandınız. Lütfen ya, bir sürü arkadaşımız var söz almak isteyen, soru için. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir dakika, bir şey daha söyleyeceğim. Yasanın göndermede bulunduğu uluslararası denetim standartları, sayıştaycılar açısından uluslararası yüksek denetim kurumları standartları yönetim rehberleridir. Yani bu konuda saydamlık ve hesap verme sorumluluğu ilkelerinin giriş bölümünde “Sayıştayların yasama organları ve kamuoyu gibi çeşitli taraflara karşı hesap verme sorumluluğu vardır. Sayıştayların iş süreçleri, faaliyetleri ve ürünleri saydam olmalıdır.” denilirken, 3 no.lu ilkesi “Sayıştaylar saydam ve tarafsız denetim standartları, süreçleri ve yöntemleri benimser.” şeklinde standartlaştırılmış ve açılımında ise “Sayıştaylar, yüksek denetim kurumları standartları kapsamında ayrıntıları verilen temel kuralları…” BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetin, lütfen. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir dakika Sayın Başkan. BAŞKAN – Lütfen soru soralım, konuşma yapıyorsunuz, lütfen ya. Bakın, beş dakika konuştunuz. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir şeyin açığa çıkmasından mı korkuyorsunuz? BAŞKAN – Hayır efendim, neden korkacağız? İZZET ÇETİN (Ankara) – O zaman bilgi vereceksin. BAŞKAN - Bunlar elli kere söylendi tarafınızdan ya. İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayıştay bilgi vermekten kaçıyor. Sayıştay Başkanı ve yöneticileri, denetim elemanlarına “Şöyle denetim yapacaksınız.” diye talimat veriyor. BAŞKAN – Kimse söyleyemez, gayet açık kanun. İZZET ÇETİN (Ankara) –Hazırladıkları raporları Rapor değerlendirme komisyonu oluşturup düzeltiyorlar. Basına yansıdı, açıklığa çıksın. BAŞKAN – Buraya gelen her bir Sayıştay denetçisi, kendisinin hâkim sınıfından olduğunu ve her açıdan bağımsız olduğunu söylemiştir. Lütfen arkadaşlar ya. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bunlar iddia, basında yazdı bunlar. Niye açığa çıkmasından çekiniyorsunuz? BAŞKAN – Hiç kimseden çekinme… UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, bir cümle sarf etti. “Sayıştaya denetim yaptırılmadığı” diyor. Duyumunuz mu var? İZZET ÇETİN (Ankara) – Evet, basında çıktı. Görmedin mi, okumadın mı? UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bu cümleyi kullanamazsınız. Madem öyle bilgiyle, belgeyle konuş. Nereden yaptırılmadı? İZZET ÇETİN (Ankara) – Sen okumadın mı basından? Ben sana vereyim belgelerimi. UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ne belgesi vereceksin? İZZET ÇETİN (Ankara) – Kardeşim, Sayıştay Başkanı ya da… Kendi yetkileri dışında… Sayıştay yöneticileri, görevlileri cevaplandırsın bunları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Bakan, biraz evvel siz de söylediniz yani yüzde 47 değil belki çalışanlar içinde oranı ama büyük bir bölümü asgari ücretli gösterildiği için o oran tutturuluyor. Dün ya da önceki gün, bir başka bakanımız bu rakamı 32 verdi, hayır dedim yani o kadar da değil şey olarak. Bir de kayıt dışı alanlar esasında, onları da düşündüğümüz zaman çalışanların gerçekten berbat durumda ücretleri. Şimdi, burada, biz asgari ücretten vergi alınmamasını önergeyle gündeme getirdik. Size öneriyoruz. Hükümet olarak siz de Başbakan da bu konuda çalışma yaptırıyor bildiğim kadarıyla yani bu çalışmanın hızlanması ve çalışanlardan, özellikle asgari ücret 803 lira, Çalışma Bakanı zaman zaman onunla geçinebileceğini önce söyledi, sonra reddetti ama geçinilemeyeceği aşikâr. Hiç olmazsa bunlardan gelir vergisi alınmaması, hemen hemen iktidarıyla muhalefetiyle herkesin ortak görüşü hâline geldi. O nedenle bunun, düzenlemesinin hızlandırılması açısından kabul edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Bakanım, biz yani sizin döneminiz değil 1999’da bir yasa çıkarttık kademeli emeklilik, o gün başladı ama iktidar olduktan sonra özellikle son üç yıldan bu yana da sizlerin kurumların kanununda çıkarttığınız birtakım yasalarla, bunu size bir nevi ihbar da yapıyorum, örneğin PTT AŞ’de, Demiryollarında, şurada burada memuru ve işçiyi emekli ikramiyesini ya da kıdem tazminatını yüzde 25, yüzde 40 fazla ödettirerek, ödeyerek emekliliğe zorladınız. Yaşı dolmadı, hizmet süresi ve prim gün sayısı doldu, emekli ikramiyesini, kıdem tazminatını aldı, orada bitti ve bu “yaşa takılanlar ordusu” biraz daha genişledi. Öyle Çalışma Bakanlığının söylediği gibi bu sayı 300 binlerde falan değil, 50 binlerde bile yok. Yani devlet olarak “Bu sayıyı bilmiyoruz.” yanıtı, sorduğum bir yazılı soru önergesine Çalışma Bakanlığı “Bunun sayısını tutmuyoruz, istatistiğini tutmuyoruz.” yanıtını verdi, bu bir acizlik. Ama her şeye rağmen bunlar bizim yurttaşlarımız, devlet vatandaşına tuzak kurarak onu mağdur edecek yasa yapmamalı. 1999’daki yasa ve son yıllardaki kurumların kendine özgü çıkartılan yasalarıyla emekli edilenler mağdur durumda ve tazminatları da bitti, çoluğunun çocuğunun okul giderlerini bile karşılayamayacak konumda. Buna da kayıtsız kalamayız yani bu konuda bir çalışma yapılması artık kaçınılmaz bir hâl aldı ve her zaman eylem yapıyorlar. Siz de görüyorsunuz insanın yüreği sızlıyor, bunların derdine bir derman olmak için verilmiş bir önergedir bu önerge. Teşekkür ediyorum ilginize. İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Bakanım, şimdi, bugün sunduğunuz konuşmanızda “Bu konuda kadro genişlemesi yapacağız.” sözünü veriyorsunuz. Vallahi, ben sermaye sınıfına hayran oluyorum. Bizi hep bizim içimizden çıkanlara boğduruyor. Demin sevindiriyorsun, şimdi… Yazık bu öğretmenlere. Bir de memuriyetten geliyorsunuz, bir de sıkıntıdan geliyorsunuz, Batman’dan geliyorsunuz bak. Şimdi, Sayın Bakanım, ücretli öğretmenler demin konuşmamda da değindim atanamayan öğretmenler artık bir çileye dönüştü. Yani, bu önerge sizin işinizi kolaylaştıracak ve konuşmanızda verdiğiniz sözü hızlandıracak bir önerge. Konuşmanızda da var bu taahhüdünüz, bugünkü konuşmanızda. Paragrafını da göstereyim, elimde, hemen şimdi yine çıkarayım. MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – “Bütçe Kanunu çerçevesinde.” dedim ben. İZZET ÇETİN (Ankara) – Bütçe Kanunu çerçevesinde bu kurul yetkili. MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Doğru, doğru. İZZET ÇETİN (Ankara) – Siz “olur” verirseniz o tarafı da ikna olur. Dün söz veriyorlar, siz “hayır” deyince bugün “hayır” diyorlar. Size bakıyorlar, bütün ip sizin elinizde. Bunun günahı sizin boynunuza olacak. Bütün atanamayan öğretmenlerin günahı size gelecek Sayın Bakan. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, sizden biliyorlar Sayın Bakan. Herkes diyor ki: “Maliye Bakanı vermiyor.” İZZET ÇETİN (Ankara) – Sizden biliyorlar, “Maliye Bakanı vermiyor.” Ya, Maliye Bakanı memuriyetten gelme, bürokrasiden gelme, yoksulluktan gelme, bilir bu işi.” BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetin. İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Bakanım, biraz evvel taşeron sisteme ilişkin söylemiştim, burada gerekçeyi okuyacağım size tekrar: “657 sayılı Kanun, memurlar eliyle gördürülmesi mümkün olmayan geçici işler için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılarken AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Asli ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti özel kanunlara göre geçici personel, 4/Cli personel, mevsimlik işçiler ve taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Dolayısıyla, bu durum kamuda çok başlı ve karmaşık bir istihdam yapısını ortaya çıkarmaktadır. Aynı kurum içinde aynı işi yapan ancak tabi oldukları yasal mevzuatın farklı olması nedeniyle maaşları, emeklilik hakları, iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları farklı olan kamu görevlileri yaratmıştır. Kamu istihdamında yeknesaklığın ve adaletin sağlanabilmesinin yolu kamudaki çok başlı yapıyı sonlandırmaktan ve tüm çalışanların iş güvencesi sosyal haklar, toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak ve izin haklarını da içeren, insanca yaşayabileceği bir ücret aldığı, asli ve süreklilik arz eden bir statüye kavuşturulmasından geçmektedir.” Yani bu, taşeron sistemiyle birlikte personel sistemini ve personel istihdamını tekleştirecek ve kolaylaştıracak bir önergedir. Dikkate almanız gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ediyorum.
Posted on: Mon, 02 Dec 2013 11:41:00 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015