YAVUZ’UN RÜYASI Yavuz Sultan Selim Han, muhteşem Çaldıran - TopicsExpress



          

YAVUZ’UN RÜYASI Yavuz Sultan Selim Han, muhteşem Çaldıran zaferinden yeni dönmüştür. Avrupa devletleriyle anlaşmaları yenilemiş, batı sınırlarını istikrara kavuşturmuştur. Gözünü güneye dikmiş, oradaki problemlere hal çaresi arıyordu. Edirne’de, Sarayı Hümayun’da devletin ileri gelenleri ile vaziyeti müzakere edip hal çarelerini araştırmaktaydı. Maraş ve civarında bulunan bir takım olayları halletmek için o tarafa bir askeri birlik göndermesi gerekiyordu. Fırat boyuna gidecek olan bu askeri birlik, Veziri Azam Sinan Paşa kumandasında yaklaşık 40 bin askerden oluşuyordu. O civarda baş gösteren ve tehdit olan itaatsizlikleri bertaraf edecekti. Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’daki Memluk hakimiyeti altında bulunan halk ve ulemadan imdat mektupları alıyordu. Bu mektuplarda Memlük Devleti ileri gelenlerinin zulmü anlatılıyor, Yavuz’dan imdat isteniyordu. İşte bunlardan bir tanesi olan, Halep halkından gelen mektupta şunlar ifade ediliyordu: “Bütün Halep halkı geldi. Alimler, ileri gelenler, veliler efendimiz siz Sultan’a (Aziz Allah yardımcınız olsun) gönderilmesi için topyekün bu mektubu yazmış bulunuyoruz. Bütün Halep’liler size bağlıdırlar. Efendimiz bizleri koruyun. Sultanımız şunu bilsin ki, İslam Şeriatı burada mecrasına oturmamıştır. Memluklular bir şey istediklerinde artık onlara karşı koyabilecek kimse yoktur. O şey mal, kadın veya çocuk olsun fark etmez. Onlar hiç kimseye merhamet etmiyor. Bizden üç evden bir kişi istiyorlar. Onların isteğine cevap veremiyoruz. Bize düşmanca davranıyorlar. Bize tahakkümde bulunuyorlar. Sultanımız, bize, ehlimize, ahalimize, bir eman lütfedin. İtimat ettiğiniz bir kişi gizlice bize gelsin, bizimle görüşsün ve bize ahit ve eman versin de, şu fukaranın kalpleri mutmain olsun. Rahata kavuşsun. Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve ehli beytine salat ve selam olsun…” Mısır’da bulunan Memlük Devleti, güçlü bir askeri birliği acele hazırlayarak kuzey hududuna gönderdi. Böylece Sinan Paşa bu civarda istediği harekatı yapamadı. Geri döndü. Yavuz, kısa süre önce mağlup ettiği İran’ın Memluk Devleti ile ittifak edip doğuda yeniden fitne çıkarmasından endişe ediyordu. Sinan Paşa olayı dolayısıyla, artık Memlukler’e de bir darbe vurulmasını münasip görüyordu. Böylece güney sınırları da istikrara kavuşmuş olacaktı. Bunun için bir takım endişeleri vardı. Bu sefere karar vermek kolay değildi. Diğer taraftan denizcilikte atılım yapan Portekizliler, Ümit Burnu’nu dolaşmış gelmiş ve Kızıldeniz’e donanma ve kuvvet sokmuşlardı. Her fırsatta Mekke ve Medine gibi kutsal İslam beldelerine saldırabilirlerdi. Nitekim buna teşebbüs edeceklerine dair istihbarat bilgileri vardı. Memluklüler ise Kızıldeniz’i korumak ve Kabe, Medine ve Kudüs’ün emniyetini sağlamak hususunda yetersiz kalıyorlardı. Gerçi Osmanlı Devleti’nin yardımıyla burada bir donanma inşa edilmiş ve başına yine 2. Bayezit Han’ın gönderdiği büyük denizci Selman Reis getirilmişti fakat denizcilikten anlamayan Memlukler elinde ne kadar başarılı olabilirdi? O halde kutsal şehirlerin emniyeti için mutlaka Kızıldeniz’e müdahale edebilmek ve icabında buraya kuvvet sevkedebilmek gerekiyordu. Bunun için Halifeliğin de artık Osmanlı Sultanlarının elinde olmasında sayısız faydalar vardı. Bütün bunlar düşünüldüğünde Memlük Devleti’ne savaş açmak gibi bir ihtimal kuvvetleniyordu. 1516 yılında Edirne Sarayı’ndayız. Memluk Devleti’ne savaş açılması hakkında tartışmalar sürmektedir. Tam bu gecelerin birinde, bir rüya olayı vuku bulmuştur. Yavuz Sultan Selim Han’ın nedimi ve musahibi bulunan Hasan Can’dan, oğlu Hoca Sadettin, “Selimname” isimli eserinde naklen anlatıyor: “Padişah efendimiz geceleri ekseriya kitap okur, ya da sohbet ederdi. Bir akşam uyuyakalmışım. Hizmetine ve sohbetine gidemedim. Sabah namazından sonra yanlarına ancak gidebildim. Beni gördüğünde sordular: -Bu gece görünmedin Hasan Can, ne yaptın? -Birkaç gecedir uykusuz kaldığımdan, bu gece uyuyakalmışım, efendimizin hizmetine gelemedim. Özür dilerim. -O halde ne rüya gördün bana anlat! -Size arz olunacak bir rüya görmedim efendim. -Bir geceyi hep uykuyla geçirip de, hiç rüya görmemek olur mu? Elbette görmüş olmalısın. Hadi anlat! -Yemin ederim efendim, bir rüya görmüş değilim. Yavuz Sultan Selim Han, başını sallayarak cevap verdi: -Acayip, çok acayip! Biraz sonra bir iş için Kapı Ağası Hasan Ağa’ya beni gönderdiler. Hazinedarbaşı Mehmet Ağa, Kilercibaşı saray ağası ile aralarında konuşuyorlarken, Kapı Ağası Hasan Ağa, düşünceli ve endişeli bir halde başını eğmiş, gözü yaşlı vaziyette kenarda duruyordu. Gerçi ekseriya suskun olurdu. Ama bu günkü hali daha değişik idi. Sordum; -Hasan Ağa acaba akrabalarınızdan biri mi vefat etti? -Hayır. Herhangi bir şey yok. Cevabını verdi. Hazinedar Ağası Mehmet Ağa atıldı: -Kardaşım ağa bu gece bir rüya görmüş. Onun için böyle düşüncelidir. Bende şimşekler çaktı: -Allah aşkına rüyayı haber verin, zira Padişah Efendimiz benden rüya sordular. Hatta rüya görmediğimi söylediğim halde neredeyse bana inanmadılar. Rüyayı anlatması için israr ettikçe Hasan Ağa: -Benim gibi bir günahkarın ne rüyası olur ki, Padişah Efendimizin huzurunda anlatmaya layık olsun? Utanıp sıkılıyor ve bizim israrımızı geri çevirmeye çalışıyordu. Mehmet Ağa: -Nasıl anlatmayacaksın ki, seni bu rüyanı söylemeye memur etmişler. Az önce sen söylemiştin. Bu durumda söylememek hiyanet olmaz mı? Hasan Ağa bu sefer mecbur kaldı anlatmaya. Şöyle dedi: -Ben bu gece rüyamda gördüm ki, şu eşiğinde oturduğumuz kapıyı acele ve hızlı hızlı çalmaya başladılar. Ne var, kim o? Diye kapıya koştum. Bir de baktım ki, kapı yarım açılmış, dışarısı görünüyor. Dışarı baktım arap simalı nurani yüzlü insanlarla dolu. Ellerinde bayrak ve silahlar vardı. Kapının tam dibinde ise dört tane nurani çehreli insan duruyordu. Ellerinde birer sancak vardı. Kapıyı çalanın yanında Padişahımızın ak sancağı duruyordu. Bana dedi ki: -Bilir misin niçin geldik? -Buyurun! Dedim. Dedi ki: -Bu gördüğün şahıslar Resulullah Sallalahü Aleyhi Ve Sellem Efendimi’zin sahabeleridir. Bizi Hazreti Resulullah gönderip Selim Han’a selam etmemizi söyledi ve buyurdu ki, kalkıp gelsin, Mekke ve Medine’nin hizmeti ona verildi. Bu gördüğün dört şahıs, Ebu Bekir Sıddik, Ömer Ül Faruk ve Osman Zin Nureyn’dir. Şu anda seninle konuşmakta olan da ben Ali Bin Ebi Talib’im. Var Selim Han’ a söyle. Dedi ve kayboldular. Ter içinde kalmıştım. Sabaha kadar kendimden geçmiş vaziyette kaldım. Sabah namazı vakti uyandırdılar. Kalktım elbiselerimi değiştirdim. Hasan Ağa rüyasını anlatırken ağlıyordu. Hasan Can anlatmaya devam ediyor: Sonra bana verilen işi yaptığımı Padişah’a haber vermek için huzurundaydım. Selim Han bana: -Senin sabaha kadar uyuyup da rüya görmemen şaşılacak bir şey. Dedi. Ben de şöyle arz ettim: -Padişahım, rüyayı bu Hasan kulunuz görmediyse başka bir Hasan kulunuz görmüştür. Emriniz olursa arz edeyim. Anlatmamı emretti. Sonra ben Hasan Ağa’nın gördüğü rüyayı ayniyle naklettim. Mübarek gözleri dolu dolu oldu. Sözlerimi bitirince buyurdu ki: -Bu adam gerçekten derdi olan bir adammış. Sen O adamı bize medh ettikçe, biz sana her ibadet edeni veli sanma derdik. Şimdi anlıyorum ki sen onu bize boşuna medh etmezmişsin. Sonra sözlerine şöyle devam etti: -Biz sana demez miyiz ki, hiçbir tarafa memur olmaksızın gitmeyiz. Ecdadımız velilikten hisse sahibi olmuşlardı. Ama ben onlara benzeyemedim. Bundan sonra Mısır Seferi için hazırlık yapılmasını emir buyurdular. Meğer Padişah’a o gece Hasan isimli biri ile emirler gönderildiği tebliğ olunmuş.” Koca Sultan’ın bu tevazu ve kararlılığına insan şaşmadan edemiyor. Böylece Mısır, Suriye ve Filistin fetihleri için kesin karar verilmesinde işin manevi boyutu, Hasan Ağa’nın rüyası ve bu rüyanın da Sultan’a bildirilmesi ile tamamlanmış oluyordu. Dikkatlerden kaçmamıştır: Sultan’ın: “Biz sana demez miyiz ki, hiçbir tarafa memur olmaksızın gitmeyiz” sözü ne büyük gerçeklere işaret etmektedir. Yavuz Sultan Selim Han’ın kalp gözünün nasıl açık olduğunu, her adımıyla gerek rüya, gerek uyanıklık ve gerekse başka yollarla Cenabı Allah ile nasıl irtibatta olduğunu bize göstermektedir.
Posted on: Mon, 16 Sep 2013 20:01:50 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015