AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 1. BÖLÜM Muhasebeci olarak çalışan - TopicsExpress



          

AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 1. BÖLÜM Muhasebeci olarak çalışan yaşlı adam depodan çıktığında, batan güneşin ışıklarının etkisiyle gözleri kamaşmış bir süre öylece kalakaldı. Çünkü deponun sonunda, penceresi dar ve bir kuyu gibi derin avluya bakan odasında gaz lambasının solgun ışığı altında bütün gün çalışmıştı. 40 yıldır günlerini geçirdiği bu küçük oda öyle karanlıktı ki, yaz ortasında bile sadece sabah 11 den üçe kadar doğal olarak aydınlanabiliyordu. Oda rutubetli ve soğuktu. Penceresinin açıldığı bu çukurdan küf ve lağım kokuları geliyordu. Yaşlı adam kırk yıldan beri her sabah saat sekizde bu hapishaneye geliyor ve akşamın yedisine kadar yazıp çizerek orada kalıyordu. AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 2. BÖLÜM Bin beş yüz lira aylıkla başlamış, şimdiyse üç bin lira alıyordu. Bekardı, imkanları evlenmesine izin vermemişti. Hiçbir şeyden zevk almadığı gibi hiçbir şeyi de arzu etmiyordu. Zaman zaman sürekli aynı işi yapmaktan bezmiş olarak “Allahım, beş bin liralık bir gelirim olsaydı daha rahat bir hayat sürerdim.” diyordu. Hiçbir zaman rahat bir hayatı olmadı, zaten böyle bir maaşı da olmadı. Hayatı olaysız, duygusuz, nerdeyse umutsuz geçmişti. Hayalleri arzularının sıradanlığında hiçbir zaman olgunlaşmamıştı. Yirmi bir yaşındayken depoda işe başladı ve bir daha hiç çıkmadı. Önce babasını kaybetti , birkaç sene sonra da annesini… o zamandan beri hayatındaki tek önemli olay; evsahibinin kirayı artırmak istemesinden dolayı taşınmasıydı. AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 3. BÖLÜM Hergün saat tam altıda uyandırma alarmı büyük bir gürültüyle çalar ve onu yatağından sıçratarak uyandırırdı. Her nasılsa alarm bugüne kadar iki kez çalmadı. Yaşlı adam bunun sebebini hiçbir zaman öğrenemedi. Güne başlarken; Giyiniyor, yatağını yapıyor, odasını süpürüyor ve sandalye ve komidininin tozunu alıyordu. Tüm bu işler bir buçuk saatini alıyordu. Sonra evden çıkıyor, fırından simit alıyor ve onu yiyerek işine doğru yola koyuluyordu. AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 4. BÖLÜM Hayatını duvar kağıdıyla kaplı, dar ve karanlık bu odada harcadı. Oraya muhasebecinin yardımcısı olarak ve ilerde onun yerine geçme arzusuyla girdi Bir süre sonra onun yerine geçti ve bir daha da hiç bir şeyi arzu etmedi. Diğer insanların yaşadığı anılar, beklenmedik olaylar, tatlı ve trajik aşklar, maceralı seyahatler ona hep yabancıydı. Günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar hep aynıydı. Aynı eylemlerin, işlerin, düşüncelerin düzenli monotonluğu kesilmeksizin devam ediyordu: her gün aynı saatte kalkıyor, evden çıkıyor, işe varıyor, öğle yemeği yiyor, işten çıkıyor, akşam yemeği yiyor ve yatıyordu. Eskiden önceki kiracıdan kalma küçük yuvarlak bir aynada sarı bıyıklarına ve kıvırcık saçlarına bakardı. Şimdiyse aynı aynada beyaz bıyıklarına ve açılmış alnına bakarken koca kırk yılın nasıl da geçtiğini düşünüyordu. Anne babasının ölümünden beri geriye bir şey kalmamıştı: ne bir anı, ne bir felaket. Hiçbir şey… 24/9 devamı var AKŞAM YÜRÜYÜŞÜ 5. BÖLÜM O gün batan güneşin gözlerini kamaştırmasından dolayı deponun kapısında bir süre kaldı. Eve gitmek yerine akşam yemeğinden önce kısa bir yürüyüş yapmak istedi. Böyle bir şey ancak senede birkaç kez olurdu. Restoranların bulunduğu bulvara vardığında yeni yeşermeye başlamış ağaçların altında gidip gelen bir sürü insan gördü. Çünkü bu akşam insanın içini yaşama sevinciyle dolduran hoş, sıcak, ilk bahar akşamlarından biriydi; o karanlık, soğuk kış bitmiş, bahar yeni başlamıştı. Yaşından dolayı kısa ve seken adımlarla yürümeye devam etti .Gençlerin hızına ayak uydurmaya çalışıyordu. Güneş batarken tüm gökyüzünü kızıla boyamıştı. Meydandaki anıt, yangının önündeki bir dev gibi ufkun parlaklığı önünde siyah bir kitle olarak görünüyordu. Anıtın yanına vardığı zaman karnının acıktığını hissetti. Akşam yemeği için oradaki bir cafeye girdi. Kaldırımın üzerindeki bir masaya oturdu ve mercimek çorbası, salata, köfte yedi ve bir bardak bira içti. Uzun zamandır yediği en mükemmel akşam yemeğiydi. Çok keyiflenmiş bunun üzerine bir de kahve sipariş etti. Hesabı ödedikten sonra kendini daha gençleşmiş, şen şakrak hissetti. Sanki biraz da kafası karışmıştı. “ne güzel bir akşam” dedi kendi kendine,” şuradaki koruluğa kadar yürüsem bana iyi gelecek.” Tekrar yola koyuldu. Eskiden komşularından birinin söylediği eski bir melodi geldi aklına. Bir yandan yürürken biryandan da tekrar tekrar onu mırıldanıyordu. “Koruluk yeşerdiği zaman “”gel aşkım içimize çekelim baharı”….. 26/9 devamı var
Posted on: Sat, 05 Oct 2013 19:56:39 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015