ANKARA (ANKA) – Ekonomi yönetiminde değişik yapan 60′ıncı - TopicsExpress



          

ANKARA (ANKA) – Ekonomi yönetiminde değişik yapan 60′ıncı AKP hükümetini, ekonomide ciddi yapısal sorunlar bekliyor. Dört buçuk yıl iş başında kalan 59′uncu AKP hükümetinin uyguladığı ekonomi politikaları, bazı makro ekonomik göstergelerdeki parlak tablo yanında, “canlı bomba” niteliğinde rekor boyutlarda sıcak para hacmi, yüksek cari açık, ikiye katlanmış iç-dış borç stoku ve daha da büyümüş bir işsizler ordusuna yol açtı. 60′ıncı AKP hükümetinden işsizlik, dış açıklar ve borcun azaltılması, üretim artışına dayalı büyüme, gelir dağılımının düzeltilmesi ve sıcak paranın yol açabileceği olası ekonomik krizlere karşı gerekli önlemleri alması bekleniyor. 2001 yılında yaşanan ağır ekonomik krizin ardından iktidara gelen AKP, tek parti hükümeti olma şansını kullandı. 2002 seçimleri öncesi kullandığı söylemin aksine IMF’nin ekonomi politikalarını ödünsüz sürdüren AKP, Türkiye’yi sıcak para cenneti haline getirdi. AKP döneminde hızlanan sıcak para girişlerinin sağladığı zincirleme gelişmelerin makro ekonomik göstergelerde kağıt üzerinde yarattığı “ekonomik başarı” algısı, giderek büyüyen yapısal sorunları gizledi. On kat dolayında artarak 100 milyar dolara yaklaşan sıcak paranın etkisiyle dövizin ucuzlaması, enflasyonu düşürüp, ithalata dayalı hızlı bir büyüme süreci yaşatırken, Türkiye’nin dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile iç ve dış borçlarını ise tehlikeli boyutlara taşıdı. AKP’nin büyüme modeli, Türkiye’nin değil, başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı. Büyümenin istihdam yaratmaması nedeniyle, işsizlik azalmak bir yana daha da artarak kronikleşti. AKP döneminde gelir dağılımı daha da bozuldu; faiz, rant ve kar elde edenlerin milli gelirden aldığı pay artarken, ücretlinin payı geriledi, çiftçi ise en fazla yoksullaşan kesim oldu. SICAK PARANIN SERÜVENİ 2002 yılında 8.9 milyar dolar dolayında bulunan sıcak para stoku, tek parti iktidarının iş başında olduğu son dört buçuk yılda küresel finansal sisteme entegrasyonu artan Türkiye’nin verdiği aşırı yüksek faizin spekülatif kara dayalı yabancı fonları giderek artan biçimde kendisine çekmesi sonucu, kartopu gibi büyüdü. 2003 sonunda 15.9 milyar, 2004′te 30 milyar, 2005′te 58 milyar, 2006′da 65.4 milyar dolar olan sıcak para hacmi, bu yıl 27 Temmuz itibariyle 95.9 milyar dolara kadar yükseldi. SICAK PARA DÖVİZİ UCUZLATTI 2002 yılında 1.50 olan ortalama dolar kuru, küresel şoklara ve bazı iç gelişmelere bağlı çıkışlar dışında süren yoğun sıcak para girişleri nedeniyle sürekli düşerek, 2003′te 1,49, 2004 yılında 1,42, 2005′te 1,34 YTL oldu. 2006 yılı ortalamasında mayıs-haziran dalgalanmasının etkisiyle biraz yükselerek 1.43 YTL’ye çıkan ortalama dolar kuru, yılbaşından bu yana olan döneminin ortalamasında ise 1,35 YTL düzeyinde oluştu. DİBS faizlerinin yüzde 18-20 dolayında seyrettiği, İMKB’nin yıllık getirisinin yüzde 50′ye yaklaştığı ortamda, kurların gerilemesi, sıcak para getirenlerin karını katladı. Dışarıdan döviz getirip Türkiye’de değerlendirenler, başka ülkelerde 10-15 yılda alabileceği getiriyi, bir yılda elde ettiler. Bu yolla Türkiye ekonomisinden dışarıya rekor boyutta bir kaynak transferi yaşandı. KUR DÜŞÜK FAİZ YÜKSEK 2002 sonunda yüzde 50′ye yaklaşan iskontolu ihalelerde ortalama yıllık bileşik iç borçlanma faizi 2005′te yüzde 14′lere, 2006 yılının nisan ayında da yüzde 13′lere kadar çekilirken, mayıs haziran aylarında yaşanan küresel dalgalanmada, sermaye kaçışını önlemek için ekonomi yönetimi yeniden faiz silahına sarıldı. Yeniden yükselerek yüzde 20′ler düzeyine çıkan faizde izleyen dönemde önemli bir düşüş sağlanamadı. Kurlar gerilerken faizin yüksek seyri, Türkiye’ye sıcak parayı çeken unsurların başında geldi. DÜŞÜK KURLA SANAL BÜYÜME Türkiye, 2003 başından bu yılın nisan ayına kadar olan 22 çeyrek boyunca kesintisiz büyüme rekoru kırdı. Ancak, ucuz dövize bağlı ithalat artışının etkili olduğu büyüme, Türkiye yerine başka ülkelerin üretim ve istihdamını artırdı. Kurlardaki aşırı düşüş, toplam ve kişi başına milli gelirin olduğundan yüksek gözükmesine de yol açtı. 2003-2006′yı kapsayan dört yıllık dönemde deflatör bazında enflasyon yüzde 58′e ulaşırken, dolar kuru cari olarak yüzde 5, reel olarak yüzde 40 geriledi. Milli gelir dört yılda sabit fiyatlarla sadece yüzde 32.7 büyürken, reel kurdaki düşüş nedeniyle, 2002 sonunda 181 milyar dolar eden GSMH yüzde 122′lik artışla 2006 yılında 400 milyar dolara dayandı. Bu dönemde kur enflasyon kadar artsaydı, 1 dolar 2006 ortalamasında 2.4 YTL olacak ve 399.7 milyar dolara yükselen milli gelir 240 milyar dolar, 5 bin 477 dolar çıkan kişi başına milli gelir ise 3 bin 598 dolar çıkacaktı. GELİR DAĞILIMI KÖTÜLEŞTİ AKP’nin ekonomi modeli gelir dağılımını daha da bozdu. Milli gelirden rantiyenin aldığı pay büyürken, ücretli ve çiftçinin payı küçüldü. Üretim ve ithalat vergileri ile sabit sermaye tüketimi çıkarıldıktan sonra geriye “paylaşılan gelir”den faiz, rant ve kar elde edenlerin 2002 yılında yüzde 53,5 olan payı 2006′da yüzde 56.1′e çıkarken, ücretlilerin payı yüzde 34.5′ten yüzde 34.4′e, çiftçinin payı ise yüzde 12.1′den yüzde 9.5′e geriledi. 80 YILDAKİ KADAR BORÇLANMA Kasım 2002′de kurulan 58. ve Mart 2003′te kurulan 59. AKP hükümetleri, bu yılın Mayıs sonuna kadar olan dönemde Cumhuriyet tarihindekinin toplamından daha fazla net iç borç borçlanmaya gitti. Özel sektör, Merkez Bankası ve yerel yönetimler hariç olmak üzere sadece merkezi yönetimin tasarrufundaki iç borç stoku Kasım 2002′de 94.1 milyar, 2002 sonunda da 91.7 milyar dolardı. Merkezi yönetimin iç borç stoku, Temmuz 2007′de 196,9 milyar dolara ulaştı. İç borç stoku, 58 ve 59′uncu AKP hükümetleri döneminde yüzde 109 büyüdü. Merkezi yönetimin dış borcundaki artış ise daha yavaş oldu; söz konusu borç 55.8 milyar dolardan 67.7 milyar dolara yükseldi. Merkezi yönetim toplam borcu Kasım 2002-Temmuz 2007 arasında yüzde 76,5 artışla 264.6 milyar dolara çıktı. ÖZEL SEKTÖR DE YÜKSEK KUR RİSKİ ALTINDA Sürekli gerileyen kurun teşvikiyle özel sektörün dış borçları da rekor düzeyde artarak ekonominin cari açıktan sonra yeni yumuşak karnı haline geldi. Bu dönemde iki kata yakın artan özel sektör dış borcu, 44 milyar dolardan, en son açıklanan Mart 2007 verilerine göre 126 milyar dolara çıktı. Reel kesim önemli boyutta bir kur riski aldı. Özel sektör, bu borçları nedeniyle, Türkiye’den sermaye kaçışı olasılığında yaşanacak krizden en fazla etkilenecek kesim haline geldi. REKOR DIŞ AÇIKLAR Döviz kurunun, dalgalanma dönemleri dışında 2002 sonu düzeyinin altında seyrettiği 2003-2006 döneminde yıllık ihracat yüzde 136 büyüyerek 36.1 milyar dolardan 85.5 milyar dolara yükseldi. Ancak, üretim ve ihracatın giderek ithal girdiye bağımlı hale gelmesi nedeniyle, ithalatta daha yüksek oranlı bir artış yaşandı. Aynı dönemde Türkiye’nin ithalatı yüzde 168 artarak 51.6 milyar dolardan 138.3 milyar dolara çıktı. Bunun sonucunda dış ticaret açığı yüzde 241′lik bir artışla 15.5 milyar dolardan 52.8 milyar dolara ulaştı. Bu yıl temmuz sonu itibariyle yıllık ihracat 97 milyar dolar olurken, ithalat 154 milyar, dış ticaret açığı da 57 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığındaki büyüme Türkiye’yi görülmemiş bir cari işlemler açığıyla karşı karşıya bıraktı. 2002′de sadece 1.5 milyar dolar olan cari işlemler açığı yüzde 2 bin 13′lük bir büyümeyle 2006 yılında 31.7 milyar dolara çıktı. Türkiye 2006 yılında 100 dolarlık büyüme için yaklaşık 82 dolarlık cari işlemler açığı vermek zorunda kaldı. Bu yılın haziran sonu itibariyle yıllık cari işlemler açığı 33 milyar dolara yaklaştı. AB ile müzakerelerin başladığı 2005′ten itibaren hızlanan doğrudan yabancı sermaye girişleri sayesinde rekor cari açığın finansmanında “şimdilik” sorun yaşanmadı. ÖZELLEŞTİRME Mİ, YABANCILAŞTIRMA MI? Türkiye’de 2002′ye kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam değeri 8 milyar dolarken, AKP iktidarında 21.3 milyar dolarlık özelleştirme işlemi yapıldı. Doğrudan yabancı sermaye girişleri de özellikle 2005′ten itibaren hızlanarak rekor kırdı. 2003 sonuna kadar 1 milyar doları aşmayan Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye girişleri 2006 yılında 20.2 milyar dolara ulaştı. Ancak bunun tamamına yakınını, üretim ve istihdam artışına katkıda bulunacak yeni yatırımlar için değil, özelleştirilen mevcut kamu kuruluşları ya da özel şirketlerin hisse devirleri kapsamında geldi. Sıfırdan yatırım için gelen yok denecek düzeydeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hacmi değişmedi. BÜTÇE GÖSTERGELERİNDE İYİLEŞME Bütçe göstergelerinde önemli iyileşme sağlandı. Bunda bütçe gelirlerinde dolaylı vergilerin payının artması ve son yıllarda artan özelleştirme gelirleri etkili oldu. Dolaylı vergi yükü yüzde 70′e çıktı. Bütçe harcamalarındaki kısıntı ise daha çok faiz dışı kalemlerde yapıldı, faiz yükü azalmadı. Bu dönemde Türkiye yılda ortalama 52 milyar YTL faiz ödedi. Özellikle vergi tahsilatındaki düşüş, faiz ödemelerindeki artış ve seçim yatırımlarının etkisiyle bütçe göstergeleri bu yıl yeniden bozulmaya yüz tuttu. 2007 yılında yüksek boyutta bir bütçe açığı yaşanacağı tahmin ediliyor. BORSA’NIN KARI YABANCIYA 2002 yılı ortalamasında 10.986 olan İMKB endeksi, özellikle 2004′ten itibaren hızla büyüyerek 2006 ortalamasında 39.778, bu yıl ilk beş aylık dönemin ortalamasında ise 45.312 oldu. Ortalama endeks, AKP’nin iş başında olduğu dönemde yüzde 312 artış gösterdi. İMKB’de oluşan yüksek getiriden daha çok sıcak para yararlandı. İMKB portföyünde yabancı sermayenin payı yüzde 71,7′ye ulaştı. İŞSİZLER ORDUSU 5 MİLYONU AŞTI AKP döneminde kaydedilen ucuz kura bağlı ve ithalata dayalı yüksek oranlı büyüme, Türkiye’den çok diğer ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı. Milli gelir kağıt üzerinde hızla büyürken, işsizlik azalmadı. Umudunu yitirerek iş aramaktan vazgeçenler ve eksik istihdamdakiler de dahil edildiğinde 2002 yılında 4.8 milyon olan geniş tanımlı işsizler ordusu, 5 milyonu geçti. (ANKA) (Ankara Haber Ajansı) - See more at: akpgercegi/akpnin-ekonomi-politikasi/#sthash.mKtxwij6.dpuf
Posted on: Tue, 10 Sep 2013 13:25:28 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015