ATAM ANLATIYOR,UYARIYOR - TopicsExpress



          

ATAM ANLATIYOR,UYARIYOR ALİ UYSAL Şu anda onun “Beni görmek demek yüzümü görmek, sesimi duymak demek değildir “ sözlerini çok iyi anlıyorum. On Kasımda onu yanı başımda duyumsar gibi oldum. Başladım konuşmaya. Yorumlar yapıyor, açıklamalarda bulunuyor ,yol gösteriyordu. Giderek alıştım ona; şimdi de ayrılamaz oldum. Sanırım Facenin dışına da çıkacağım; sorular sorup yanıtlar alacağım. Nerede durabileceğimi şu anda kestiremiyorum. Her gün yeni bir konu alıyordu ele. Bu günkü konu da demokrasiydi. Bu konuyu gündeme taşıyan ben oldum. Bir soruyla başardım bunu:” Paşam 1923 te çıktğımız yolda ne kadar da başarılı yol alıyorduk. Nerede yanlış yaptık da her şey tersine dönmeye başladı.?” “ Çocuk çok anlamlı bir soru sordun.Anlamlı olduğu kadar çok da geniş. Bunun yanıtını demokrasi ile bağıntılandırarak vereceğim: Bu sözcük eski Yunandan beri yönetim alanında sıkca kullanılır. “Dimos” dan gelir. Halk yönetimi demek. Eştlik ilkesine , fırsat eşitliğine dayanır. Çoğunluğun kararları geçerlidir. Azınlığın hakları da her zaman güvencede olur. Tüm gelişmiş ülkelerde yönetim biçimi budur. Hele bizim ülkemizde padişahlığın kulluğa dayalı yönetiminde ülkemiz üstünde parlak bir güneş gibi doğacaktı. Ne var ki koşulları vardır: Çoğunluğun kararlarına göre halk yönetimi. Kolayca benimsenir ki böyle bir yönetim halkın aydınlanmasını , en azından çoğunluğun doğrunun, yanlışın ayırdında olmasını gerektirir. Yoksa demokrasi bir ülkeye yarar yerine zarar verir. Çok partili yönetimi ben de çok istiyordum. Özlüyordum ki iktidar partisinin yanı sıra muhalefet partileri de olsun. İktidarı denetlesin, eleştirsin. Bunun için dönemimde iki denemede bulunduk: Birincisi Kasım 1924te. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile. İkincisi 1930da Serbest Cumhuriyet Fırkası ile. Her ikisinde de cumhuriyet düşmanlarının pusuda beklemiş olduğunu gördüm. Öyle bir saldırıya geçtiler ki kapatmak zorunda kaldık. 1938den sonra cumhuriyet bensiz yoluna devam etti. Yine tek parti dönemi, yine başarılı yol alış. İç ve dış borç yok, yabancı sermaye yok. İkinci Dünya Savaşı afetinden ülkemiz korunmuş. Bir dolar bir tl.ye eşit. Hele 1940ta “köy enstitüleri”nin açılışı Türk ve dünya eğitim tarihinin bir mucizesi. İnsanlık tarihinde eşi benzeri olmayan bu kurumlar on yıl daha yürürlükte kalsaydı cumhuriyetimiz sağlam temellere dayanacak, bilimsel eğitimden geçmiş gençlerimiz onun yılmaz bekçiliğini yapacaktı. 1945te üçüncü bir deneme daha. Milli Kalkınma Partisi ile. O da hemen kapandı. Benim gösteremediğim cesareti İsmet Paşa gösterdi. 7 Ocak 1946da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla çok partili sisteme geçildi. Korkulan da olmakta gecikmedi. Bağnazlıktan kurtulamamış halkın oylarını alabilmek için iktidarla muhalefet partisi birbirleriyla yarışa girdi. Bedeli çok ağır olan cumhuriyetin değerlerinden ödün üstüne ödün verildi : Türk tarihinin en başarılı milli eğitim bakanı Hasan Âli Yücel ve ve ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç görevden alındı. Onların yerine görevi, cumhuriyet karşıtları üstlendi. Bu davranışla halkın oyunun alınabileceği sanıldı. Dört yıl sonra büyük yanılgı ortaya çıktı. 14 Mayıs 1950de büyük bir çoğunlukla D.P iktidarı ele aldı. On yıl koşar adım geriye gidildi. Bin güçlükle kurulan kaleler birer birer yıkılmaya başlandı. SÜRECEK
Posted on: Sat, 16 Nov 2013 03:06:18 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015