Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol - TopicsExpress



          

Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri özel mülkiyeti haline getirdiğini söyledi. Uluslararası hukuka göre bu topraklar işgal edilse bile kişi mülkiyetine dokunulamayacağını belirten Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Metin Hülagü, Bu tür mallar geri alınabilir dedi. İşte Hülagünün Bugünden Seda Şimşeke yaptığı tartışma yaratacak o açıklamalar: *Çok tartışılan Musul-Kerkük meselesi var, sizce bu mesele bitti mi? Şu an fiili olarak bitmiş gözüküyor ama hukuki anlamda bir mesele olarak devam ediyor. Musul-Kerkük toprakları Abdülhamitin özel mülkü, o anlamda hukuki olarak bitmiş değil. Dış politika, devlet politika açısından anlaşmalar yapılmış, imza atılmış, bir karar verilmiş ama özel mülkiyet anlamında Hanedan davalar açtı, açıyor, devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı biliyor mu bilmiyor bilmiyorum ama Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri, stratejik bölgeleri özel mülkiyeti haline getirmiş. Sadece Ortadoğunun değişik yerlerinde değil, mesela Selanikte de, Anadoluda da Abdülhamitin toprakları, mülkleri var. Kendi mülkiyetine almış, Hazineye, Hassaya koymuş. HUKUKİ PROSEDÜR BİTMEDİ Uluslararası hukukta, o toprak işgal edilse dahi kişi mülkiyetine dokunulamaz. Abdülhamitin kendi mülkiyeti haline getirdiği bu topraklardan biz 1. Dünya Savaşından sonra süratle feragat etmişiz. İttihatçılar, Abdülhamitin özel mülk haline getirdiği bu mülkleri, toprakları özel mülkiyetten çıkarmak için adımlar atmışlar ama o adımlar da hukuki olarak tamamlanmamış, yarım kalmış çünkü onaylanması gerekiyor. Hukuki prosedür bitmemiş. MUSUL VE KERKÜK GERİ ALINABİLİR *Yani geri alınabilir mi mesela Musul ve Kerkükteki Abdülhamite ait topraklar? Dışişleri Bakanlığı, Abdülhamitin bu tür mallarının elde edilmesi noktasında Hanedana destek olabilir ama öncelikle tabii Hanedana içerideki mallarını vermesi gerekiyor. Osmanlı Hanedanına ait olan ve Türkiye tarafından kamulaştırılan malların önce Hanedana devredilmesi, arkasından da o emsal gösterilip, yurt dışında, diğer ülkelerin elinde bulunan mülklerin, malların, toprakların alınması söz konusu olabilir. Hukuki sürece bakıldığında, Hanedanın Iraktaki mal varlığının oradaki mahkeme tarafından reddedilmesinin temel sebeplerinden bir tanesi Türkiyenin bu varlıkları vermemesi, Türkiye bile size mülklerinizi vermiyor ki siz gelip bizden mal istiyorsunuz diyor. O yüzden önce bizim Hanedana mülklerini verip, arkasından da Hanedana destek çıkarak, gerek Ortadoğudaki gerek Balkanlardaki bu tür yerlerin alım süreci işletilebilir. Bu davaların kazanılabilmesi için ciddi bir siyasi gücün Hanedanın arkasında olması gerekiyor. ABDÜLHAMİT PETROLÜN FARKINDA *Abdülhamit o dönemde petrolün farkına varıp, petrol olan yerleri mülkiyeti haline mi getirmiş? Abdülhamit petrolün farkında. Dönemindeki teknolojiyi kullanmıştır ve o teknolojiyi kullanarak veya o teknolojiyi kullananları bularak, ülkesindeki petrolleri tespit ettirmiştir. Ülkenin neresinde petrol olduğunu araştırtmış, yerleri belirlenmiş ve onları Abdülhamit kendi üzerine almış. Yani, petrolden haberi var, petrol olan bölgeleri tespit ettirip, özel mülkiyeti haline getirerek de emniyet, garanti altına almıştı. ABDÜLHAMİT FOTOĞRAFLARLA DÜNYAYI İZLİYORDU *Abdülhamit dünyanın her yerinde binlerce fotoğraf çektirtmiş. İstanbul Üniversitesinde, Abdülhamit Kütüphanesinden kalan 36 bin fotoğraf var. Sadece Anadolunun fotoğrafları değil, Japonyanın, İngilterenin, Amerikanın da fotoğrafları var. Abdülhamit fotoğraflarla dünyayı izliyordu. İstanbul Üniversitesi ile anlaşma yapıyoruz, bir aksilik olmazsa 36 bin fotoğrafı yayınlamak istiyorum. İstanbul Üniversitesi Rektörü ile görüştüm, sağolsun tamam dedi, bir kopyasını bize veriyorlar. Türk Tarih Kurumu olarak albümleştirip, yayınlayacağız. Bu fotoğrafları dünyada bir daha bulmak mümkün değil. Nadir bir eser, yüz yıldır kütüphanede, raflarda. Her an için yok olabilir, bir başka örneği yok. Bunları değerlendirmek gerekiyor. O fotoğraflarda, 100 yıl öncesinin teknolojisini, medeniyetini, inşaatını, mimarisini, yollarını, kılık kıyafetini, çevresini, tabiatını, nüfus yoğunluğunu, insan karakterlerini, refah düzeyini, iklimini, her şeyi görüyorsunuz. 3. KÖPRÜNÜNADI HAMİDİYE OLSUN *İstanbul ile ilgili Osmanlıdan kalma 40 çılgın projeden bahsediliyor, hepsini tespit ettiniz mi? Yoğunluk olarak son dönemdeki projeler var. Mesela, Boğaza köprü yapılması, hemen hemen bugünkü Boğaz Köprüsünün geçtiği yerden geçiyor, çünkü aynı mühendislik teknikleri kullanılıyor. Hamidiye Köprüsü var, aslında ben bu Boğazdaki yeni köprüye Yavuz Sultan Selim yerine Hamidiye isminin verilmesini isterdim, çünkü Boğaza köprü yaptırmak isteyen Abdülhamit. Çizimleri var, birkaç defa revize edilmiş. Hamidiye, Abdülhamit demek. Yeni açılan tüp geçide Hamidiye ismi verilebilir. O da Abdülhamit döneminde geliştirilmiş bir proje. ABDÜLHAMİTİN 100 YILLIK RÜYASI Bugünkü tüp geçidin tarihi 100 yıl öncesinden başlıyor. 100 yıl önce, Abdülhamit döneminde yola çıkılmış, Batılılar getirmişler, böyle bir proje var, yapalım demişler, dikkate alınmış. Denizin iki yakasının birleştirilmesi hedeflenmiş. O rüya, Abdülhamitin rüyası bugün gerçekleşiyor. Asırlık bir rüya gerçekleşmiş oluyor. Köprü projesi, Boğazın iki tarafının teleferik ile birbirine bağlanması, Adaların birbirine bağlanması, Galata Kulesinin düzenlenmesi, çevre düzenlemeleri, sulama projeleri var. Bizim tarihimize ait olan, yapılması düşünülen ama yapılamayan projelerle, 40 projenin her birini belgesel haline getirip, toplumu tanıştırmayı istiyoruz. TARİHÇİLERE YAVUZ SULTAN SELİM CÜBBESİ *Çırağan Sarayında tarihçilere Yavuz Sultan Selim cübbesi giydirecekmişsiniz. Türk Tarih Kurumunun kuruluş kanununda şeref üyeliği var. Maksadımız tarih alanında çalışmaları öne çıkmış yurt içindeki ve yurt dışındaki akademisyenleri onore etmek. *Neden Yavuz cübbesi giydiriyorsunuz? Klasik bir cübbe giydirmek yerine seçkin insanlara, seçkin bir cübbe giydirmek istedik. İngilterede doktora yapan, sanat tarihçisi bir arkadaşımızın önerisi oldu. Topkapı Sarayında Yavuz Sulan Selimin bir gömleği var, o gömleğin üzerindeki motiflerin sergilendiği bir cübbe yapmaya karar verdik. YAVUZUN ALEVİLERİ KATLETTİĞİ YALAN *Alevi vatandaşların Yavuz Sultan Selim ismine tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yavuz Sultan Selimin Alevileri katlettiği, kılıçtan geçirdiği gibi bir görüşe katılmıyoruz. Sadece kaynaklardan bir tanesinde böyle bir şey geçiyor, onun dışındaki hiçbir kaynakta geçmiyor, öyle bir bilgi, kayıt yok. Tam tersi, Sünnilerden 40 bin kişinin öldürüldüğüne dair rivayetler veya bilgiler de var. Yavuz Sultan Selim, Alevilerin desteği ile tahta geçmiştir. Sonra gelip onları mı kesmiş? Böyle bir şey olmaz. Bir de Yavuz Sultan Selimin bir hayat felsefesi var. Giydiği tılsımlı gömleğin üzerindeki motif bile onun hayat felsefesini ortaya koyuyor. Gömleğinde, dizleri üzerine çökmüş, el açıp dua eden bir insan motifi var. Yavuz Sultan Selim şiir yazan bir padişahtır. Şiir yazan bir padişahın gaddar olması mümkün değil. Yavuz Sultan Selim, kudretli, ülkenin sınırlarını 2,5 kat genişletmiş, kimseden korkusu olmayan bir padişahtır ama Allah inancı vardır ve Ona bağlılığını da üzerine giydiği gömleğin motifleriyle yansıtıyor. Bir taraftan inancını giydiği gömleğin motiflerinde yansıtan ama diğer taraftan Alevileri kılıçtan geçiren iki ruhlu bir padişah olamaz. TÜRKPEDİA GELİYOR *Yeni bir projeniz var mı hayata geçirmeye hazırlandığınız? Bu Wikipediadan mülhem, bir Türkpedia yapmak istiyoruz. Ciddi bir yazılım gerekiyor, onun altyapısıyla uğraşıyorum. Türkpedia gelecek inşallah. İnsanlar artık internetten bilgiye bakıyor, kimse raftaki ansiklopediyi açıp, Şurada ne var demiyor. Sağlıklı, doğru bilgiye ulaşılabilmesi için de bizim bir Türkpedia yapmamız gerekiyor. Wikipediada herkes yanlış, doğru girip yazıyor, bizimki öyle olmayacak, doğru bilgi olacak, kuralları olacak. Online bir ansiklopedinin, Türk tarihini, kültürünü, sanatını, her şeyini anlatan bir bilgi havuzunun olması gerekiyor. Adı Türkpedia olmayacak tabii de anlaşılması için öyle ifade ediyoruz. TÜRK GERÇEĞİ KADAR KÜRT GERÇEĞİ DE VAR Anadoluya geldiğimizde Kürtler de bu coğrafyada vardı, yani aynı zamanda Türk tarihinin bir parçasıdırlar, dışlamanın anlamı yok. *Türk Tarih Kurumu tarihinde ilk kez ocak ayında bir Kürt sempozyumu düzenleyecek. Ocakta Tarihte Türkler ve Kürtler diye bir sempozyumumuz var. Müracaatlar devam ediyor, ilgi hayli yüksek. Türk Tarih Kurumunun bünyesinde ve tarihinde ilk kez Kürtleri konu alan, Türk unsurunun dışında bir unsuru dikkate alan, böyle bir sempozyum düzenleyeceğiz. *Neden böyle bir sempozyum düzenlemeye gerek duydunuz? Bazı şeyleri dün görmemiş, görmezlikten gelmiş olabiliriz ama bazı vakaları da inkâr edemeyiz. Bir Türk gerçeği varsa bir Kürt gerçeği de var, bunu inkâr etmenin anlamı yok. Anadoluya geldiğimiz zaman burada Kürtler de vardı. *Kart-kurt değil mi yani? 1071de gelmişiz Anadoluya, geldiğimizde Kürtler de bu coğrafyada vardı, yani aynı zamanda Türk tarihinin bir parçasıdırlar, dışlamanın anlamı yok. Türk ve Kürt tarihine baktığımız zaman çok fazla ortak noktalarımız var. Milli Mücadelede, Çanakkalede birlikteliğimiz var. Ulus devlet olunca, diğer ulusları biraz dışlamışız. Belki şartlar öyle gerektirmişti. *Kürtler bir ulus mu size göre? Kim nasıl hissediyorsa odur, dayatmanın anlamı yok. Türküm diyorsa Türk, Kürtüm diyorsa Kürt. Anne-babası Türk de olsa, kendisi safkan Türk de olsa Ben Kürtüm diyorsa Kürttür. Ona ne diyebiliriz? Bir Kürt kendisini Türk hissediyorsa o da Türktür. Kürt doğup da Türkten daha Türkçü olan insanlar da var. Gerçekleri görmemiz lazım. Türk Tarih Kurumu akademik bir kurumdur, dolayısıyla akademik davranmak zorunda. Duygusal davranamayız. Kurumun gerçek neyse onu tespit edip, ona göre görüşler ortaya koyması gerekiyor. Kürt varsa Kürtü de görmek zorundayız. Onları tanımak, incelemek, onlara yer vermek zorundayız. Bu sadece Kürtler için değil başka unsurlar için de geçerli. *Türk Tarih Kurumu, bu zamana kadar ortak tarih oluşması için üzerine düşeni yapmadı mı? Yapmadı, doğru. Anadolu birçok medeniyetin beşiği, bir çok milliyetin gelip geçtiği bir yer. Safkan Türk değiliz, kimse değil. Aynı coğrafyada, birlikte yaşamanın kuralları var. Hep bana der, hep kendinizi kayırırsanız, başkalarını görmezden gelir, dışlarsanız sıkıntı başlar. *Sizce bir Kürt tarihi var mı? Kürt tarihi tabii ki var. Yani Kürt varsa tarihi de vardır, ama azdır ama çoktur, ama zayıftır ama zengindir o ayrı bir şey. Anadoluya geldiğimizde, burada Kürtler varsa bir Kürt tarihi de var demektir.
Posted on: Tue, 29 Oct 2013 01:05:48 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015