KARAKÖY YERLATI MESCİDİ (Sahabe Tübeleri) Karaköy vapur - TopicsExpress



          

KARAKÖY YERLATI MESCİDİ (Sahabe Tübeleri) Karaköy vapur iskelesinin yakınında yer alan Yeraltı Caminin bulunduğu yerde ; İstanbul un Fethi sırasında Haliç’in ağzına gerilen zincirin kuzey ucu bağlıydı. Sütunlardan oluşan basık bir mekan. Zamanında Bizanslılar tarafından mahzen olarak kullanılmış. 1725 yılında Çorlulu Mustafa Bahir Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Ashâb-ı Kiramdan Süfyan ibni Uyeyne’nin, Amr İbnü-As’ın, Vehb İbni Huşeyre’nin kabirleri bu caminin içinde yeralıyor. Caminin içerisinde ışıklı Kabe maketi ve Peygamberimize ait eşyaların resimleri de yeralıyor. Adres; Kemankeş Cd Karantina Sk No:20 KARAKÖYTARİHİ : Caminin esasının Tiberyos II. zamanına ait bir mabet olduğu söylenilmektedir. Bir rivayete göre H. 96 (714) yılında İstanbul’u almak için gelen Arap Orduları burada yedi yıl kalmış savaşta şehit edilenlerden bazıları buraya defnedilmiştir. Arap Orduları Şam7a dönerken Asker’in önemli eşyalarından bazıları bu mahzene konulmuş kapısının üzerine kurşun dökülmüş. Kurşunlu mahzen sözü buradan kaynaklanmaktadır. Bu sahabelerden birinin mezarı Türkler tarafından türbe haline sokulmuş diğer ikisi de parmaklıklarla çevrili mezar haline getirilmiştir. Bu eski yapı I. Mahmud ve III. Osman zamanında Sadrazam’lıkta bulunan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirilmiştir. MİMARİ YAPISI : Yer altı Camii tonozlardan mürekkep olup, dört kapısı vardır. Arka kapıya merdivenle inilir. İkisi deniz tarafından, ikisi de kara tarafından toprak seviyesindedir. Caminin içinde 56 paye vardır. Üstü tonozlarla örtülüdür. Payelerin üzeri yarım kubbeden oluşmaktadır. Kule şeklindeki tek şerefeli minaresi depremden yıkıldıktan sonra Sultan I. Mahmud Minareyi de yaptırmıştır. MÜŞTEMİLATI : Caminin yanında bulunan dört katlı binanın giriş katı tuvalet ve şadırvan, üst katları ise görevlileri ait lojmandır. Cami içerisinde, Emeviler zamanında İstanbul’un fethi için gelip esir edilen ve burada zindan hayatına mahkum olunan ve Sahabe-i Kiram’dan Amr bin As, Vehb bin Hüseyra, Sufyan ibni Uyeyne (R.A.) lara isnat edilen makamlar vardır. Bir İmam Hatip ve Müezzin Kayyımın görev yaptığı camimin okuma odası ve bayanlara namaz kılma yeri mevcuttur. Cami Hakkında Genel Bilgi; Yer altı Camii, Beyoğlu ilçesinde, Karaköy vapur iskelesini geçtikten sonra sola sapınca, Kemankeş Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Gemicilerin Haliç’e girişini önlemek için Galata-Sirkeci arasında çekilen zincirin bir ucunun bağlandığı kuledir. Bu yüzden eski kaynaklar burasını Galata Hisarı olarak isimlendirmektedir. Fetih’ten sonra Mahzen’i Sultani olarak adlandırılmıştır. Bu mekan silah veya cephane deposu olarak kullanılmıştır. Bu camii içindeki sahabe kabirlerinin tespiti ile ilgili rivayet şöyledir: 1165/1752 senesinde, Sam’dan İstanbul’a ziyarete gelen Şeyh MURAD Efendizade Şeyh Mehmet Efendi, Galata’ya gelip, daha önce babasının kesiften tespit ettiği mekanın faziletini anlatarak saltanat makamına bildirmistir. Bu işaret üzerine, köse lakabıyla tanınan Sadrazam Mustafa Bahir Pasa 1166-1169 / 1752-1756 yılları arasında adı geçen mekanı elden geçirerek kısa sürede içerisinde namaz kılınacak hale getirmiş ve vakfiye tanzim etmiştir. Şeyh Murad Efendi’nin burasını keşif ve tespiti hadisesi şöyledir: Şeyh Murad Efendi, mana aleminde, Üsküdar’dan Galata tarafına bir köprü ve buradan büyük ruhların geçtiğini görür. Onlara bu gelişlerinin sebebini sorduğunda, kurşunlu mahzen de medfun olan bazı kimseleri ziyaret için geldikleri doğrultusunda cevap alır. Bu durumu da oğlu Mehmet Efendiye anlatmış olmalıdır ki, babasının vefatından bir süre sonra İstanbul’u ziyaretinde hadiseyi yetkililere anlatır. Kare kesitli 54 paye ile bölünen bu yapının yeniden ihya edilmesi sırasında bazı kabirler görülmüş ve Şeyh Mehmet Efendi’nin tahkiki ile bazı büyüklerin mezarlarının olduğu ifade edilmiştir. Bu mezarların üzerine sanduka konulmak suretiyle de ziyaretgah haline getirilmiştir. Camiinin içinde demir parmaklıklarla bölünmüş olan iki ayrı türbe bulunmaktadır. Bu türbelerin birisi içinde iki, diğerinde bir tane kabir yer almaktadır. İki kabri barındıran türbe içindeki kabirlerden birisi VEHB BIN HÜSEYRE hazretlerine, diğeri ise AMR BIN AS hazretlerine aittir. SÜFYAN B. ÜYEYNE hazretlerinin makamı ise camii içerisinde bulunan iki türbeden birisinde tek başına bulunmaktadır. Amr Bin As. İz bırakan AMR B. EL-A hazretleri MEKKE-I MÜKERREME’ de doğmuştur. Mısır fatihi olarak da anılır. Künyesi Ebu Abdullah’tır. Mensup oldugu Sehm kabilesi cahiliye devrinde Kureys’in ileri gelenlerindendi. Hz. Peygamberin dolayısıyla müslümanların en azılı düsmanlarından bıri de bu kabile mensuplarıydı. Müslüman olmadan önce Mekke’nin ticaret ve siyaset hayatında önemli bir yeri vardı. Seyahatlerinin birinde Habesistan Krali Necasi ile tanıştı. Bu arada Müslümanlar ikinci defa Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Mekkeli müşrikler Habeşistan’a göç eden müslümanların iadesi için onu Necasi’ye elçi olarak gönderdiler. Deha derecesinde bir zekaya sahip olan AMR B. AS Hazretleri Necasi’nin Müslümanlar hakkında yaptığı olumlu konuşmadan etkilenmişti. Onun İslam’la şereflenişi Mekke’nin fethinden önce olmuştur. AMR B. AS (R.A.) Hz. Ebu Bekir döneminde gönderildiği Güneydoğu Filistin’in fethinde büyük bir başarı kazanmıştır. Ecnadeyn ve Yermük savaşlarına katıldı. Hz. Ömer efendimiz zamanında Filistin’i tamamen İslamiyet’ in hakimiyeti altına aldı. Kudüs halkının, şehri Halife Hz. Ömer’e teslim etmeleri konusunda büyük yararlılıklar gösterdi. Kısa sürede Iskenderiye’ yi teslim alarak Mısır topraklarına hakim olan AMR B. AS. Artık Mısır fatihi olarak anılmaya başlanmıştır. AMR B. AS. Hazretleri 41/661 yılında Hz. Ali’ yi “Hz. Muaviye’ yi ve kendini aynı gün öldürmeyi planlayan Haricilerin suikastindan tevafuken kurtulmuştur. AMR B. AS. Bu olaydan üç sene sonra Mısır’ da vali iken bir Ramazan Bayramı günü 90 yaşını aşmış olduğu halde vefat etmiştir. (Not: Camii deki makamı buraya sık gidip geldiği için anısına yapılmıştır.) 40 küsür Hadis-i Şerif rivayet eden AMR IBNI AS (R.A) son hastalığında ziyaretine gelip,hatırını soranlara söyle derdi: “Ben İslamdan önce büyük hatalar işledim Hz Muhammed Mustafa (S.A.V) in affına mahzar olmasa idim mutlak cehennemlik idim. ALLAH’ a hamd olsun ki ona biat edip, teslim oldum. İslam eski yaptıklarıma bakmadı. Hz. Ali (R.A.) yaptıklarından da nadim olarak “Yarabbi senin rahmetin olmazsa halim nice olur?” diye sızlanırdı. 658 M. Tarihinde tövbe istigfar ederek, Kelime-i Tevhidi (La ilahe illallah muhameden resurullah) söyleyerek, ruhunu telsim etti.Cenab-i ak sefaatlerine nail eylesin. Vehb Bin Hüseyre Sahabeden oldugu, türbe girişinde ve son dönem kaynaklarında ifade edilen VEHB BIN HÜSEYRE hazretlerinin kabir veya makamı Kurşunlu Mahzen Camii diye de bilinen Yeralti Camii içinde bulunmaktadır. Bir rivayete göre, Istanbul’un Mesleme Komutasındaki ordu tarafından kusatılması esnasında, şehrin önünde şehit düşen VEHB BİN HÜSEYREhazretleri ile SÜFYAN BIN ÜYEYNE hazretleri Yeralti Camiine defnedilmiştir. Caminin içinde demir parmaklıklarla olan iki ayrı, türbe bulunmaktadir. Bu türbelerden birisi içinde iki, diğerinde bir tane, kabir yer almaktadir. Iki kabri barındıran türbe içerisindeki kabirlerden birisi VEHB BİN HÜSEYRE hazretlerine ait olanıdır. Bu kabir, AMR BİN AS hazretlerine ait olan kabir ile aynı mekanı paylaşmaktadır. 1983′teki kayıtlardan bu kabirlerin etrafında sanduka seviyesinde parmaklıklarla çevrili oldugu anlaşılmaktadır. Bu parmaklıklar bu gün mevcut değildir. Kabir, mermer bir kaide üzerinde oturmakta olup, duvarları fayansla kaplanmıştır. Fayansların üzerinde kalem işi örnekler ve Kelime-i Tevhid bulunmaktadır. Tavanın üstü dişa açık olup, buradan aydınlanmaktadır. Incelemeler sırasında hangi devre ait olduğu bilinmeyen, üzerinde Hz. Hüseyin’in isminin kazındığı kare şeklinde bir tasa rastlamıştır. Türbe içindeki çıkıntı üzerinde yatık olup, tevafuken bulunan tasın aidiyeti tespit edilememiştir. Süfyan Bin Üyeyne SÜFYAN BİN ÜYEYNE (R.A.) Tabii’nin meşhurlarından olan SÜFYAN BIN ÜYEYNE B. EBİ İMRAN EL HİLALİ Hazretleri 107 / 724 yılında Küfe’de dünyaya geldi. Künyesi EBU MUHAMMED‘dir. Küçük yaşında ilim tahsiline basladı. Seksen yedi sahabe ile görüsüp, bunların yetmiş tanesinden hadis dinledi. Birçok tanınmış muhaddis kendisinden rivayette bulundu. Hacca gittiğinde etrafında büyük bir kalabalık oluşurdu. Altmış defa hac yaptığı kaydedilmektedir. 163 / 780 tarihinde Küfe’den Mekke-i Mükerremeye gitti. Ömrünün sonlarına doğru hafızası zayıflayıncaya kadar orada Hicazlılara hadis rivayet edip KUR’AN-I KERIM ögretti. 198 / 814′te vefat etmiştir. Yedi bin hadis rivayet etmiştir. Zahit ve Abid olduğu kadar keskin bir zekaya, sağlam ve güçlü muhakemeye sahipti. SÜFYAN B. ÜYEYNE hazretleri hakkında IMAM SAFII, “Eğer MALIK ve SÜFYAN olmasaydi Hicaz’in ilmi kalmazdı.” EBN VEHB de “Tefsir ilmini ondan daha iyi bilen bir baska kimseyi tanımıyorum” demiştir. Bir rivayete göre, İstanbul’un Mesleme komutasındaki ordu tarafından kuşatılması sırasında, şehrin önünde şehit düşen Hz. VEHB B. HUSEYRE ile Hz. SÜFYAN B. ÜYEYNE buraya defnedilmişlerdir. Buraya yapılan bu gizli defnin ardından, kapı kilitleri de eritilmiştir kurşunla kapatılmıştır. Süfyan B. ÜYEYNE Hazretlerinin makamı adı Yeraltı Camii içerisinde bulunan iki türbeden birisinde tek başına bulunmaktadır. Türbe kubbeli ve tavandan ışıklandırılan bir dehliz, bir mahzen şeklindedir. Girişi dar ve üzeri kemerlidir. Mezar üzerinde kubbe bulunmaktadır. Türbe kubbenin etrafindaki pencerelerle aydınlanmaktadır. Kabir türbenin tam ortasında demir parmaklıkla çevrili sanduka içinde yer almaktadır. Baş tarafında bir kuyu vardır. VAHDET BEYDE YERALTI MESCİDİ Üç Sahabe: 3. feyiz noktası Karaköy’e geliyoruz. İskelenin hemen arkasındaki Yeraltı Mescidindeyiz. Vahdet Bey cami girişinden sağa dönüyor. Cam muhafazada Mescid-i Haram’ın, Kâbe’nin Osmanlı devrindeki maketi mevcut. Ihlamur ağacından oyma maket; devri aksettirmesi ve sadeliği ile bize kısa bir hac yaşatıyor adeta!.. Akşamı burada eda edeceğiz. Amr b.el, Süfyan b.Uyeyne, Vehb b.Huşeyre adlı sahabeler burada medfun. Cami; eski bir Bizans zindanı! Vahdet Bey sahabe hayatı üzerine beni konuşturuyor. Amr b.el As’ın Arap dahilerinden, büyük bir komutan olduğunu, Mısır’ı fethedip kanalizasyondan imara modern şehirciliğe öncülük ettiğini, Süfyan b.Uyeyne’nin büyük bir alim olduğunu, fıkıh ve hadis alanındaki çalışmalarını anlatıyorum uzun uzun. Vehb b. Huşeyre hakkında bilgi yok, diyerek geçiyorum. Vahdet bey önümü kesiyor: - Hakkında bilgi yoksa önemsiz bir zat mı yani?.. - Tövbeee, öyle demedim ama kaynaklarda nakledilen bir şey yok! - Allah’ın garip, fakir, ama gönlü umman gibi derviş bir kulu olamaz mı?.. - Gayet tabii mümkün. - O halde hakkında bilgi olmayanları es geçme bir daha! Belki hakikatin özü onlarda! Ne diyor du Mevlana? “ Allah’ı kırık, garip gönüllerde arayın. Zira hazineyi viran yerlere gömerler ki kimse düşünüp, fark edip bulamasın. Ehli olmayan ulaşmasın!.. ” Ezan okunurken Hz.Mevlana’nın sözü ile çarpılıyorum. Kamet başlayıp tam farza duracakken Vahdet bey fısıldıyor: - Enerji denizden mi gelirmiş, yoksa Allah Dostlarından mı? Öğrendin değil mi?.. İstanbul’u ayakta tutan bu 7 kutbu unutma! Bilgi kaynağın kitaplar olduğu kadar Allah Dostları da olsun! İşte o zaman gönül ampülün yanar, hem nurlanır, hem de nurlar saçarsın!... Doğru söze ne denir? ALLAHU EKBER diyerek, hayatın salata dönüşmesi niyetiyle akşam namazına tekbir alıyorum!.
Posted on: Tue, 30 Jul 2013 19:04:11 +0000

Recently Viewed Topics




© 2015