▬ Sual: Ehl-i Sünnet İtikadında Olmanın Şartları - TopicsExpress



          

▬ Sual: Ehl-i Sünnet İtikadında Olmanın Şartları Nelerdir? ▬ Cevap: Ehl-i Sünnet İtikadından, Önemli Olanlarından Bâzıları Şunlardır: 1. Amentü’deki Altı Esasa İnanmak, Yani; Hayrın, Şerrin ve Her Şeyin Allah’tan Olduğuna İnanmak. İnsanda İrade-i Cûziye Vardır. İşlediği Günâhlardan Sorumludur. 2. Amel, Îmândan Parça Değildir, Yani İbâdet Etmeyen veyâ Günâh İşleyen Mü’mine Kâfir Denmez. Vehhabılar, “Amel Îmânın Parçasıdır, Namaz Kılmayan ve Harâm İşleyen Kâfirdir!” Derler. 3. Îmân ya Vardır ya da Yoktur, Artıp Eksilmez (Parlaklığı Artıp Eksilir). 4. Kur’an-ı Kerîm Mâhlûk, Yaratık Değildir. 5. Allah, Mekândan Münezzehtir. Vehhabılar, “Allah Gökte veyâ Arş’tadır!” Derler; Bu Küfürdür. 6. Ehl-i Kıble Tekfir Edilmez. Vehhabılar, Kendilerinden Başka Herkese Kâfir Derler. 7. Kabir Suali ve Kabir Azabı Haktır. 8. Gaybı Yalnız Allah Bilir, Dilerse Enbiyâ ve Evliyâsına da Bildirir. 9. Evliyânın Kerâmeti Haktır. 10. Eshab-ı Kirâm’ın Hepsi Cennetliktir. Rafıziler, “Beşi Hariç Sahabenin Tamamı Kâfirdir!” Derler. Hâlbuki Kur’an’da, “Tamamı Cennetlik” Deniyor. [Hadîd 10] 11. Ebû Bekr Sıddîk, Eshab-ı Kirâm’ın En Üstünüdür. 12. Miraç, Ruh ve Beden ile Birlikte Olmuştur. Bu Hususta Tam Bilgi Allah Katındadır ve Bu Miracı Tasdik Edip Tam İtikatla İnanmak Farzdır. İnanmayıp Rasülullah (s.a.v.) Efendimizin Kudüs’e Kadar Gittiğini İnkâr Eden Kâfir Olur. Çünkü Bu Hususta Kat’i Kesin Delil Vardır. Kur’an-ı Azimüşşân’la Sabittir. Çünkü Allahû Teâlâ, “Kulunu, Bir Gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Kadar Götüren O Yüze Zât, Tüm Noksan Sıfatlardan Münezzehtir. [17/1]” Şeklinde Buyurmuştur. Mescid-i Aksa’dan (Kudüs’ten) Semâlara Çıkmasını İnkâr Eden, Mütedi (Bi’datçı) ve Dalâlet Ehlidir. Çünkü, Rasülullah (s.a.v.) Efendimizin Semâlara Yükselmesi, Çeşitli Yollarla Çıkarılan Hadîs-i Şerif’lerle Tespit Edilmiştir. Cümlesine İnandık ve Tasdik Eyledik. 13. Öldürülen, İntihar Eden Eceli ile Ölmüştür. 14. Peygamberler Günâh İşlemez. 15. Bugün İçin Dört Hakk Mezhepten Birinde Olmak. 16. Peygamberlerin İlki Âdem Aleyhisselâm, Sonuncusu Muhammed Aleyhisselâm’dır. Vehhabılar, Hazreti Âdem’in, Hazreti Şit ve Hazreti İdris’in Peygamber Olduğunu İnkâr Ederler, “İlk Peygamber Hazreti Nuh’tur!” Derler. Liderlerine Rasül (Peygamber) Diyen Bâzı Gruplar da, “Nebi Gelmez Ama Rasül Gelir!” Derler. Bunun İçindir ki, Rasül Olduğunu Söyleyen Zındıklar Türemiştir. 17. Şefaâte, Sırât’a, Hesaba ve Mizâna İnanmak. 18. Ruh Ölmez. Kâfir ve Müslüman Ölülerin Ruhları İşitir. 19. Kabir Ziyâreti Câizdir. İstigaze, Yani Enbiyâ ve Evliyânın Kabirlerine Gidip, Onların Hürmetine Duâ Etmek, Onlardan Yardım İstemek Câizdir. Vehhabılar Buna, ‘ŞİRK’ Derler. Bu Yüzden Sünnîlere ve Şîilere Müşrik, Yani Kâfir Derler. 20. Kıyamet Alâmetlerinden Olan Deccal, Dâbbetü’l Arz, Hazreti Mehdi’nin Geleceğine, Hazreti Îsâ Aleyhisselâm’ın Gökten İneceğine, Güneşin Batıdan Doğacağına ve Bildirilen (Nâkledilen) Diğer Kıyamet Alâmetlerine İnanmak. Îmâm-î A’zâm Hazretleri, “Kıyamet Alâmetlerine Tevilsiz İnanmalıdır!” Buyuruyor. [Fıkh-ı Ekber] Bir Hadîs-i Şerifte, “Güneş Batıdan Doğmadıkça Kıyamet Kopmaz. O Zaman Herkes Îmân Eder Ama Îmân Artık Fayda Vermez!” Buyrulmaktadır. [Buhârî, Müslim] Güneşin Batıdan Doğmasını, “Avrupa Müslüman Olacak!” Diye Tevil Etmek, İmâm-î A’zâm Ebû Hanife’nin Sözüne Aykırıdır. Hiçbir İslâm Âlimi Tevil Etmemiştir. Haşâ Rasülullah, Bilmece Gibi mi Söz Söylüyor? Böyle Tevil Etmek, “Elma Dersem Çık, Armut Dersem Çıkma!” Demeye Benzer. Nitekim, “Salât Duâdır, Namaz Diye Bir Şey Yok!” Diyenler Çıkmıştır. O Zaman Ortada Din Diye Bir Şey Kalmaz. Bir de Avrupa Müslüman Olunca, Îmân Niye Fayda Vermesin? Güneşin Batıdan Doğması, İlmen de Mümkündür. Dinsizler İtiraz Eder Diye Zoraki Tevile Gitmek Gerekmez. Allahû Teâlâ, Dünyâyı Şimdiki Yörüngesinden Çıkarır, Başka Yörüngeye Koyar. Dönüşü Değişince, Güneş de Batıdan Doğmuş Olur. 21. Ahiret’te Allahû Teâlâ Görülecektir. 22. Kâfirler Cehennemde Sonsuz Kalır ve Azapları Hafiflemez, Hattâ Gittikçe Artar. 23. Mest Üzerine Meshetmek Câizdir. 24. Sultâna İsyân Câiz Değildir. [Bu Bilgiler, Fıkh-ı Ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nâsihîn, Mektûbât-ı Rabbanî, F. Fevâîd’den Alınmıştır.] ▬ Sual: Ben Dini Bilgilerden Mahrum Olarak Yetiştim. Dinimi Doğru Olarak Öğrenmek İstiyorum. Birçok Kitap Aldım. Kitaplarda Oldukça Çok Farklılık Var. Kur’an Meâlleri de Farklı. Kendi Başıma Doğruyu Bulmam Mümkün Değildir. Aynı Konuyu Hocalara Sordum Onlar da Farklı Şeyler Söylediler. Dinimi Doğru Olarak Öğrenmeden Ölürsem, Mazur Sayılır mıyım? Yoksa Yanlış Bildiğimden Sorumlu Olur muyum? ▬ Cevap: Aynı ve Benzer Sualleri Çok Kimse Soruyor. Her Fırka, Her Grup, Benim Yolum Doğru Diyor. Îmâm-î Rabbanî Hazretleri Buyuruyor ki, “Hadîs-i Şerifte, Müslümanların 73 Fırkaya Ayrılacakları Bildirildi. Bu 73 Fırkadan Her Biri, İslâmiyet’e Uyduğunu, Cehennemden Kurtulacağı Bildirilen Bu Fırkanın Kendi Fırkası Olduğunu Söylemektedir. Kur’an-ı Kerîm’de Meâlen Buyruluyor ki, “Her Fırka, Doğru Yolda Olduğunu Sanarak Sevinmektedir. [Müminun 53, Rûm 32]” Bu ve Çeşitli Fırkalar Arasında Kurtuluş Fırkası Alâmetini Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bu Fırkada Olanlar, Benim ve Ashabımın Gittiği Yolda Bulunanlardır. [Tirmizî]” Şeklinde Bildirmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Kendini Söyledikten Sonra, Eshab-ı Kirâm’ı da Söylemesine Lüzum Olmadığı Hâlde, Bunları da Söylemesi, “Benim Yolum, Ashabımın Gittiği Yoldur. Kurtuluş Yolu, Yalnız Ashabımın Gittiği Yoldur!” Demektir. Eshab-ı Kirâm’ın Yolunda Giden, Elbette Ehl-i Sünnet ve’l Cemaât Fırkasıdır. Cehennemden Kurtulan Fırka, Yalnız Bunlardır. [C. 1, M. 80]” Bugün Çok Kimse de Kendilerinin Ehl-i Sünnet Olduğunu Söylüyor. Bu Bakımdan Ehl-i Sünnet İtikadının Ne Olduğunu Bilmek Şarttır. Bu Bilindikten Sonra Doğruyu, Hakk’ı Bilmek Zor Olmaz. ▬ Sual: Allah’ın Her Günâhı Affedebileceği Söyleniyor. Hâlbuki En Büyük Günâh Olan Şirki Affetmeyeceği Kur’an’da Yazılı imiş. Bu Hususu Açıklar mısınız? ▬ Cevap: İtikadımızı Düzeltmeliyiz. Îmâm-î Rabbanî Hazretleri Buyuruyor ki, “İtikad Edilecek Şeylerde, Bir Sarsıntı Olursa, Kıyamette Cehennemden Hiç Kurtulmak Olmaz. İtikad Doğru Olup da İşlerde (İbâdetleri Yapmakta, Harâmlardan Kaçmakta) Gevşeklik Olursa, Tevbe ile ve Belki Tevbesiz de Af Olabilir. Eğer Af Olunmazsa, Cehenneme Girse Bile, Sonunda Yine Kurtulur. İşin Aslı, Temeli İtikadı Düzeltmektir. [1 / 193]” Yine Îmâm-î Rabbanî Hazretleri Buyuruyor ki, “Her Müslüman, Ehl-i Sünnet İtikadını Öğrenmeli, Îmânını Buna Göre Düzeltmelidir. Ehl-i Sünnet Âlimlerinin Kitaplarında Yazılı Olan İtikada Uymayan Fenâ, Bozuk İtikatlar, Îmânlar, Yani Bunlara Gönül Bağlamak, Gönlü Öldüren Bir Zehirdir. İnsanı Sonsuz Azaba Götürür. Amelde, İbâdetlerde Tembellik, Gevşeklik Olursa, Affolunabilir. Amma İtikatta Gevşek Davranmak Affolunmaz. Allahû Teâlâ Buyuruyor ki, “Allah, (Ahiret’te) Şirki, (Küfrü, Bozuk Îmânı) Asla Affetmez. Diğer Bütün Günâhları ise, İstediği Kimselerden Affeder. [Nisa 48]” O Hâlde Ölmeden Önce İtikadı Düzeltmelidir. [2 /67]” Görüldüğü Gibi Şirk, Yani Küfür Üzere Ölen Kimse, Ebedî Olarak Cehennemde Kalır. Dünyâda iken, Yani Ölmeden Önce Şirke (Küfre) Düşen Kimse, Tevbe Ederse Affolur. Bir Kâfir, Kâfirliğine Tevbe Ederse, Tertemiz, Günâhsız Müslüman Olur, Sonra Pişman Olup Tevbe Ederse, Yine Müslüman Olur. Tevbe Etmek İçin Yalnız Kelime-i Şahadet Söylemek Kâfi Değildir. Küfre Sebep Olan Şeyden de Tevbe Etmek Lâzımdır. (Allah, Şirki Affetmez) Sözü Yanlış Anlaşılmaktadır. Şirk Üzere Ölmüş Olan Affolmaz; Fakât Hayattayken Defalarca Şirke Düşüp Sonra Tevbe Eden Affolur. ▬ Sual: Okuduğum Bir Kitapta, “Tafdil-uş-şeyhayn, Hubb-ül-hataneyn ve Mest Üzerine Meshetmek, Ehl-i Sünnet Alâmetidir!” Deniyor. Burada Ne Denmek İsteniyor? ▬ Cevap: Tafdil-uş-şeyhayn, İki Kayınpeder Olan Hazreti Ebû Bekr ile Hazreti Ömer’i, Diğer Sahabe-i Kirâm’dan Üstün Tutmak Demektir. Hubb-ül-hataneyn, İki Damat Olan Hazreti Osman ile Hazreti Ali’yi Sevmek Demektir. Bir de, Mest Üzerine Meshetmek, Ehl-i Sünnet Olmanın Alâmetlerindendir. Özellikle İbni Sebeciler, İlk Üç Hâlifeyi Sevmezler ve Mest Üzerine Mesti Câiz Görmezler. Çıplak Ayağa Meshederler. Bir Kimsenin Ehl-i Sünnet Olup Olmadığı, Bunlardan da Bilinebilir. ▬ Sual: Îmâm-î Rabbanî Hazretleri, 289. Mektubunda, “Cebriye’nin, “İşi İnsanın Yapması Mecâzdır, Görünüştür, İnsanda Kudret Yoktur. Kullar, Rüzgârla Sallanan Yaprak Gibidir. İnsanların Her Hareketi, Ağacın Hareketi Gibi Mecburidir!” Sözü Küfür Olduğu Gibi, “Kulların İyi – Kötü, Bütün İşleri, Hakîkâtte Onların Değildir. İhtiyarî (İsteğe Bağlı) Hareketleri de Yapan, Yalnız, Allah’tır!” Sözleri de Küfürdür!” Buyuruyor. Aynı Mektupta ve Başka Mektuplarda da, Her Şeyi Yaratanın Allah Olduğu Bildiriliyor. İkisi Farklı Gibi Görünüyor. Biz Nasıl İnanırsak Ehl-i Sünnet’e Uygun, Yani Doğru İnanmış Oluruz? ▬ Cevap: Her Şeyin Yaratıcısı Elbette Allahû Teâlâ’dır, Aksini Söylemek Küfür Olur. Ancak Bize İrade-i Cûziye Vermiştir, “Şunu Yaparsan Günâh Olur, Şunu Yaparsan Sevâp Olur!” Diyor. İrade-i Cûziyemiz Olmasa, Yani Her Şeyi Bize Zorla İşletse, Günâhımıza Ceza, İbâdetimize Sevâp Vermez. Bize, İrade-i Cûziye Kuvvetini Veren de Allahû Teâlâ’dır. Her Şeyin Yaratıcısı O’dur. Böyle İnanırsak Doğru İnanmış Oluruz.
Posted on: Wed, 25 Sep 2013 10:07:43 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015