TÜRKİYE LİDERLİĞİNİ KÜRESEL LİDERLİK HALİNE - TopicsExpress



          

TÜRKİYE LİDERLİĞİNİ KÜRESEL LİDERLİK HALİNE GETİRMELİDİR. FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER ESKİ DÜNYA DÜZENİ VE YENİ DÜNYA DÜZENİ MEHMET MUTLUOĞLU bayrakyayncilik mehmetmutluoglu@hotmail. * Batıdan-doğudan esen rüzgarlarla hareketlerimizi yönlendirmek yerine kendi kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı, planlarımızı hazırlayıp konjonktürün sağladığı imkanlar içerisinde, vakti saati gelince uygulayabilmeliyiz. Her gün baş döndürücü bir şekilde değişen ve dönüşen bu ‘Yeni Dünya’da; milletimiz ve devletimiz liderliğini küresel liderlik haline getirebilmelidir. * Türkiye, ‘Muhteşem Türkiye’ hedefini devlet politikası haline getirebilmeli ve Ülkemizin Bilge Lider ve liderler topluluğu entelektüel gücünü birleştirebilmeli, bu güce yol açılmalıdır. FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER NE ZAMAN VE NİÇİN YAPILDI? 8 Şubat 2012 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan oturumların bir kısmını televizyondan izleme imkanı buldum. Gündemlerden biri de BDP Meclis Grubunun verdiği faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına ilişkin önergeydi. Sayın Prof. Mehmet Sağlam’ın yönettiği TBMM’de, önergenin lehinde ve aleyhinde parti guruplarının sözcüleri konuştu. Önergenin aleyhinde konuşan AKP Kocaeli Milletvekili Fikri Işık konuyu son derece vukufiyetle ortaya koyuyordu. Konuşmasının kaydını yapamadım. Ama Sayın Işık’ın yaptığı değerlendirme birkaç yıldır benim de bu konularda dostlarımla yaptığım değerlendirmelerle örtüştüğü için belki de kelimesi kelimesine Sayın Milletvekili’nin sözlerini özetleyeceğim. Şöyle diyor Sayın Işık hafızama kaydettiğim şekliyle; Faili meçhuller konusunda, İkinci Dünya Savaşının sonunda; ABD, SSCB ve İngiltere’nin başkanları (Franklin Delano Roosevelt, Josef Stalin ve Winston Churchill ) Yalta’da bir araya gelerek Dünya’nın nasıl bir şekil alacağına karar vermişlerdir. Bu kararda, bu dünya güçleri Türkiye’yi Batı Bloku olan NATO Paktı içerisinde düşünmüşlerdi. Nitekim kısa bir zaman sonra Türkiye NATO Paktı içerisinde yerini alacaktı. İşte bu konjonktürde, soğuk savaş döneminde, Türkiye’ de NATO paktı dışına çıkma noktasında oluşabilecek gelişmeler noktasında; NATO tarafından Türkiye’de bir yapı kurulmuş; Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu yapı, Türkiye’de belirlenen konseptin dışındaki gelişmeleri önlemek için her türlü yola başvurmuştur. Bu o dönemde de son derece normal karşılanmıştır. Hatta bazı devlet adamlarımız zaman zaman bu yapıdan söz etmişlerdir. (Herhalde özellikle Rahmetli Sayın Ecevit’in 1974’de Başbakanlığı sırasında seslendirdiği Kontrgerilla, ya da Özel Harp Dairesi konusunu hatırlatıyor. Hatta aynı dönemde Kontrgerilla üzerinde kitaplar da yazılmıştı) İşte bu yapının bu faili meçhulleri gerçekleştirdiğini; Abdi İpekçi, Uğur Mumcu vb. faili meçhullerin ve diğerlerinin bu konsept içerisinde vuku bulduğunu ifade etmişlerdir. (Yapılan darbeleri de herhalde bu doğrultuda değerlendirmek gerekir. Zira Amerikalı yetkililerin “Bizim çocuklar darbeyi gerçekleştirdi.” sözü bilinmektedir.) Sayın Işık konuşmasını, soğuk savaşın 1989’da bitmesinden sonra, 22 NATO ülkesinde bu yapının tasfiye edilmeye çalışıldığını ve öncelikle İtalya’nın bu yapıyı tasfiye ettiğini, (Gladio, Kılıç teşkilatı), bu tasfiyede hakimlerin, savcıların; İtalyan hukukunun etkili olduğunu ifade ediyor. Ancak, bizde bu yapının biraz da şekil değiştirerek devam ettiğini ve bu yapının PKK ile ilişkisine de dikkat çekiyor. Bu yapıyı ortadan kaldırmak için hükümet olarak üzerlerine düşeni yaptıklarını, hukukun da kendi mecrasında işi yürüttüğünü ifadeyle faili meçhul cinayetleri araştırmak için meclis komisyonu kurulmasının şimdilik gerekmediğini, gerek duyulması halinde kurulabileceğini ifade etmişlerdir. Konuşma bu çerçevede. ESKİ DÜNYA DÜZENİ FAİLİ MECHULLERİ OLUŞTURDU YA YENİ DÜNYA DÜZENİNDE NELER OLUYOR? Son derece isabetli ve vukufiyetle yapılmış bir değerlendirme. Ancak hemen bu değerlendirmeden hareketle benim zihnimde oluşan sorular şunlar olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonunda Dünya’nın süperleri Yalta’da bir araya gelerek dünyanın yeni şeklini; NATO Paktı, Varşova Paktı ve ortada Tito Yugoslavya’sının başını çektiği Bağlantısızlar şeklinde oluşturmuşlardı. Bu çerçevenin dışına çıkma eğiliminde olan devletlerdeki durumlara karşı gerekli yapıları kurmuş ve gerekli tedbirleri almışlardı. Bunun sonucunda; bu ülkelerde faili meçhuller, ülkeleri darbelere hazırlama çalışmaları ve darbeler olmuştur. Doğru. Peki bu yapı şimdi ‘Yeni Dünya Düzeni’nde nasıl bir yapıya dönüştü? 1945-1989 dönemi dünya konjonktürü, yukarıda da ifade edildiği gibi Yalta’da belirlenen antlaşma doğrultusunda şekillendi. Bu soğuk savaş dönemiydi. Rusya’nın yıllarca Afganistan’ı işgal ettiği dönemlerde, Afganistan’da kurulan Babrak Karmal vb. komünist yönetimleri hatırlayalım. Amerika’nın o dönem yürüttüğü politika yeşil kuşak projesiydi. Afganistan’da Usame bin Laden vb. örgütler; ABD ve müttefikleri tarafından eğitiliyor ve her türlü silahla teçhiz ediliyordu. Nihayet Rusya yenilerek Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. Sonuçta Sovyet Rusya soğuk savaşı kaybetmişti. Ve 1989’da Rusya Devlet Başkanı Gorbaçov ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush Akdeniz’de bir adada, Malta’da, denizin ortasında bir gemide bir araya gelmişlerdi. Ve 1945’te kurulan düzeninin yerine, yeni dünya düzeninin son kararını vermişlerdi. Tabii bu yıllardan beri komisyonlar halinde, dışişleri ve zaman zaman da devlet başkanları düzeyinde yapılan görüşmelere son şeklinin verildiği bir görüşmeydi şüphesiz Malta görüşmesi. Ve ondan sonra yeni bir kavram dünya gündemine geldi. Yeni Dünya Düzeni. 1990’dan bu yana, ‘Yeni Dünya Düzeni’ yapılanması içinde dünya. Tabiidir ki yeni düzen; eski yapıları tasfiye edecek, yeni yapılar kuracaktır. YENİ DÜNYA DÜZENİ İLE İLGİLİ SIZAN PLANLAR HARİTALAR Nitekim, Yeni Dünya Düzeni süratle dünyaya yeni şeklini vermeye başlamıştı 1990’lı yıllardan itibaren. Önce, 1945-1989 soğuk savaş döneminin mağlubu SSCB, Tük Cumhuriyetlerinden ve bir çok Doğu Avrupa ülkesinden el çekmek zorunda kalıyor ve kendi sistemini de değiştiriyordu. Doğu Avrupa’da değişime direnen liderler kendi halkı tarafından linç edilerek devre dışı bırakılıyordu. Varşova Paktına bağlı Doğu Avrupa ülkelerinin birçoğu şimdi NATO Paktına, hatta Avrupa Birliğine dahil olmuşlardır. Peşinden Balkanlar baştanbaşa şekillenmiş, ülkelerin sınırları, sistemleri değişmiştir. Son olarak da değişimin yönü Ortadoğu ve Afrika’ya yönelmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOB) ve daha sonra Afrika’nın da dahil edildiği Genişletilmiş Ortadoğu Projesi(GOP) olarak revize edilen bu proje ,Türkiye’nin asırlık bağlarla bağlı bulunduğu ve merkezinde bulunduğu dünyanın en eski ve netameli alanına yönelmiştir epey yıllardır. Değişimleri yaşayarak görmekteyiz. Bu değişimi Egemen Milletin Sesi gazetesindeki yazısında ele alan Hikmet Sofu olayı şöyle değerlendiriyordu: “Condoleezza Rice, BOP’un mimarı ABD’nin Dışişleri Bakanlığını yaptığı sırada 7 Ağustos 2003’te Washington Post gazetesinde bir yazı yayınlıyor. Dışişleri Bakanı Rice bu yazısında Ortadoğu’daki 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu yazıyordu, büyük bir cesaretle(!?) Ve önce ‘Pembe devrimler’, şimdi ‘Yasemin devrimi’, ‘Kusursuz fırtına’… ” (Hikmet Sofu, Egemen Milletin Sesi, Sayı: 109) 21 Mart 2011’de ele aldığı yazısında da Sayın Sofu şunlar üzerinde duruyor: “Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, Irak, İran, Yemen, Bahreyn, Sudan, Afganistan, Pakistan… ve domino etkisiyle her an kanamaya hazır Lübnan, Suriye, Kıbrıs, Suudi Arabistan, Kafkaslar… Bir ay içinde Ortadoğu kan gölüne döndü… Aynı milletin insanları birbirlerini boğazlıyor… Bu yeni bir savaş türü mü? Hayır hayır! Sanki Hz. Osman’ın son zamanları… Allah korusun!.. Ders almayanları, düşünmeyenleri Allah niye korusun!.. Yine de Allah korusun!.. Ne deniyordu 2004-2005’lerde, ABD’de yayınlanan bir dergide, bir Ortadoğu haritasıyla beraber: ‘Kanla çizilen sınırlar’ / ‘kanlı sınırlar’… Bu harita ve yazı yayınlandığından bu yana Fas’tan Çin Seddine uzanan hattaki 22 ülkenin başkanları, iktidarları, siyasetçileri ve aydınları, ‘Bu harita da ne demek oluyor?’ diye sordular, üzerinde düşündüler mi? Devletlerini ve halklarını yaklaşan bu yangından korumak için ne yaptılar? Bir koyun çobanında olması gereken hassasiyeti ve dikkati gösterebildiler mi?” ( Hikmet Sofu, Egemen Milletin Sesi, Sayı: 108) 2010 yılında Amerika’da, Ralph Peters tarafından yazılan ve Amerikalı askerlerce bir NATO toplantısında; Ortadoğu’da Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu 22 ülkenin haritasının değişmesinden bahsediliyor ve bu harita gösteriliyordu. Türkiye, İran ve Irak topraklarından oluşan bir Büyük Kürdistan bu haritada ahlaksızca ve alenen yer alıyordu. Bilge Lider Edibali de 2006 yılında Bayrak Dergisinin 1232. Sayısında Ralph Peters’in bu yazısının İngilizce orijinalini ve Türkçe tercümesini sunuyor muhteşem bir değerlendirmeyle adeta milletimizin ve İslam dünyasının bu kanlı senaristlere karşı savunmasını yapıyor, hadlerini bildiriyordu. TÜRKİYE, DEĞİŞEN VE YENİDEN KURULAN DÜNYA’YA HAZIRLIKLI MI? 1945 Yalta’dan sonra, 1989’da Malta’da kararlaştırılan ‘Yeni Dünya Düzeni’ söz konusu. Nitekim Dışişleri Bakanımız Sayın Prof. Ahmet Davutoğlu. “Türkiye soğuk savaş döneminde dünyanın en büyük ikinci ordusuna sahip olmuş, çok ağır ve önemli yüklerin altına girmiştir. Bu değişimden henüz yeterli payımızı alamamışız.” şeklinde ifade ederek yeni değişimden Türkiye’nin payına düşeni alacağını ifade etmişlerdir. Doğrudur. 1. Dünya Savaşı sonrasında Batılı yamyamlar, Koca Osmanlı’nın tasfiyesine neden olmuş, bünyemiz adeta ameliyatla parça parça edilmiş, bu milletin hakları gasp edilmişti. Bu yeniden kurulan dünyada Türkiye tarihi haklarının takipçisi olabilmelidir. Ama dostlarımızın çalışmaları, haritaları da ortada. SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNİN YEŞİL KUŞAK PROJESİ YERİNE ŞİMDİ DE ILIMLI İSLAM, KADİFE DEVRİMLER Şuna dikkati çekmek istiyorum: Yalta sonrası belirlenen düzende, (1945-1990) O düzeni kuranlar ve Türkiye’nin konumunu belirleyen güçler, Türkiye bunun dışına çıkmasın diye gerekli yapıları kurmuştu. Bu doğrultuda faili meçhul cinayetlerden, mezhep kışkırtıcılığına dayanan Sivas, Kahramanmaraş, Çorum olayları; ihtilaller, darbeler planlamıştı. Şimdi Yeni Dünya Düzenini kurmaya çalışan Dünya güçleri Malta süreci sonrasında hangi yapıları kurdu ve kuruyor acaba? Dün soğuk savaş döneminde yeşil kuşak projesini uygulayan Amerika’nın yeni dönemde Ilımlı İslam Projesini devreye soktuğu, soğuk savaş döneminde askeri darbelerle işi rayına koyan Amerika’nın yeni dönemde kadife devrimlerle yeni sistemini rayına oturtmaya çalıştığı, 2002 yılı ile başlayan AKP iktidarının da bir kadife devrim olduğu yolunda da ciddi endişeler, düşünceler ortaya konmaktadır. DEĞİŞEN DÜNYA’YA KENDİMİZİ, DEVLETİMİZİ VE MİLLETİMİZİ HAZILAYABİLİYOR MUYUZ? Türkiye, yeni bir dünya kurulurken ve değişim ve dönüşüm kendi coğrafyamızda şekillenirken, bu büyük değişimin yaşandığı dünyada; şimdiye kadar hangi stratejileri geliştirmiştir ve geliştirmelidir? Devletimizi, milletin duasında, tarihindeki devlet haline getirebildik mi? Anakara merkezli beynel Türk, beynel İslam ve cihanşumül politikalar üreterek tarihi müktesebatımıza bu değişim anaforunda sahip çıkabiliyor muyuz? Yoksa Yeni Dünya Düzeni’nin içimizde kurduğu ve kurmaya çalıştığı yeni yapılar içerisinde yol almaya mı çalışıyoruz? Amerika’nın taşeronluğuna ve bu taşeronluktan gelecek payla yetinmeye mi çalışıyoruz? BU DEĞİŞİM ANAFORUNDA ÜZERİNDE HAZIRLIK YAPMAMIZ GEREKEN HUSUSLARDAN BAZILARI Türk, Kürt, Arap; daha zengin ve güçlü bir Ortadoğu’nun oluşması için dünyanın dayattığı etnik (ırki) ve emik(mezhepsel, dinsel) ayırımları bir tarafa bırakarak daha zengin ve güçlü bir bölgeyi birlikte hazırlayabilmeliyiz. Darbe döneminden kalma ,Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu, Meclis İç Tüzüğü, Anayasa değiştirilerek; milletin iktidarını sağlayacak demokrasisini; gerçek, sürekli, yaygın ve milli demokrasi haline süratle kavuşturabildik mi? Darbe dönemlerinin kalıntısı özel mahkemeler yerine, ülkemiz gerçek bir hukuk devleti haline süratle gelebilir mi? Hepsinden önemlisi devletimiz sorun üreten değil; çözüm üreten; ilim ve hikmetin, yüksek ahlakın, adaletin yön verdiği, emanetlerin ehline verildiği milletin duasında, tarihindeki devlet haline süratle getirilebilir mi? Ekonomimizi, maddeten ve manen tümüyle milletimizin hayat müdafaasına yönelebilecek bir milli ekonomi haline getirebildik mi? Savunma sanayimiz ve teknolojimiz modern bir savaşta bağımsız hareket edebilecek imkanlara kavuştu mu? Bir milletin hayat pınarı olan; dini, milli, ahlaki, tarihi ve manevi değerlerimizi koruma, geliştirme yeni nesillere aktarma noktasına neler yapabiliriz? Amerika ve Avrupa Birliği’nin gölgesinde milletimizin bu hayat pınarlarını geliştirebilir miyiz? Bugün için cevaplanması gereken soruların bazıları… MİLLET PARTİSİ’NİN MUHTEŞEM TÜRKİYE HEDEFİ DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELEBİLMELİ BİLGE LİDER EDİBALİ’YE VE ÜLKEMİZİN YETİŞTİRDİĞİ BİLGELERE YOL AÇILMALIDIR Bu konuda hazırlığı olan, yıllarca sınanmış, görevi Hak için, hukuk için, gerçek demokrasi için, millet için yapabilecek ehliyetli ekiplere yol açılmalıdır. Yoksa böyle günübirlik politikalarla, tek adam diktatörlüğünü andıran demokrasilerle, topal aksak hukuk devletiyle, başkalarının planları ve aklı ile bu değişim ve dönüşüm anaforunda ayakta kalmamız zor olacaktır. Günübirlik işleri, günü birlik kaygıları, günübirlik hedefleri terk etmek vaktidir. Türkiye, ‘Muhteşem Türkiye’ hedefini revize edebilmeli, devlet politikası haline getirebilmeli ve Ülkemizin Bilge Lider ve liderler topluluğu entelektüel gücünü birleştirebilmeli, bu güce yol açılmalıdır. Bugün için, Türkiye’nin, Türk-İslam dünyasının ve dünyanın akıllı mütefekkirlerinin; alimlerimizin, yazarlarımızın, mürşitlerimizin, dostlarımızın ve topyekün Milletimizin her türlü hesabı bir kenara bırakarak bunu gerçekleştirmesi gerektiği inancındayım. TÜRKİYE LİDERLİĞİNİ KÜRESEL LİDERLİK HALİNE GETİRMELİDİR Kendimizi, liderlerimizi, mürşitlerimizi, düşünürlerimizi, yazarlarımızı, sanatçılarımızı, yöneticilerimizi ve topyekün milletimizi doğuda ve batıda hazırlanan planların, projelerin bir parçası olmaktan koruyabilmeli, biri birini yıkayan iki el olabilmeliyiz. Batıdan-doğudan esen rüzgarlarla hareketlerimizi yönlendirmek yerine kendi kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı, planlarımızı hazırlayıp konjonktürün sağladığı imkanlar içerisinde, vakti saati gelince uygulayabilmeliyiz. Her gün baş döndürücü bir şekilde değişen ve dönüşen bu ‘Yeni Dünya’da; milletimiz ve devletimiz liderliğini küresel liderlik haline getirebilmelidir. bayrakyayncilik/ bayrakyayncilik
Posted on: Sun, 23 Jun 2013 01:36:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015