ULUDERE KONUSUNDA DİYARBAKIR ÖZEL YETKİLİ SAVCILIĞI - TopicsExpress



          

ULUDERE KONUSUNDA DİYARBAKIR ÖZEL YETKİLİ SAVCILIĞI GÖREVSİZLİK KARARI VERDİ.TBMM GENEL KURULUNUN BUGÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE BDP GRUP ÖNERİSİ GÖRÜŞÜLDÜ. LEVENT GÖK BU ÖNERİ LEHİNDE CHP GURUBU ADINA YAPTIĞI KONUŞMADA ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU: TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI e-Posta Vekilim Dönem: 24 Yasama Yılı: 3 Tarih: 12.06.2013 Birleşim: 119Ham Tutanak Sayfası: Konuşmacı: LEVENT GÖK Seçim Çevresi: ANKARA Tutanak Metni: -------------------------------------------------------------------------------- LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Aslında biz, dün Diyarbakır özel yetkili savcılığının vermiş olduğu görevsizlik kararını çok önceden tahmin etmiş ve geçtiğimiz hafta da Cumhuriyet Halk Partisinin bir önerisi olarak bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermiştik, ancak bunu buradan, maalesef geçiremedik, ama şimdi tam sırasıdır. Neden sırasıdır? Olayın ayrıntılarını sizlerle paylaşmayacağım, herkes, bütün herkes olayı çok yakından biliyor, ancak 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de 34 yurttaşımızın öldürülmesinden sonra üç aşamalı bir soruşturma yürütüldü ve iktidar sözcüleri tarafından iletilen bu soruşturma metotları şunlardı: Birincisi İçişleri Bakanlığı bir mülkiye müfettişi görevlendirdi, ikincisi Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere konusunu araştıracak bir komisyon kuruldu ve üçüncü olarak da Diyarbakır özel yetkili savcılığınca bu soruşturmanın yürütülmesi açısından bir düğmeye basıldı. Yani bir yandan mülkiye müfettişi, bir yandan Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, bir yandan da Diyarbakır özel yetkili savcılığının araştırması. Şimdi, bu üç tabloda geldiğimiz noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan mülkiye müfettişleri, 2012 Nisan ayı içerisinde soruşturmalarını tamamlayarak İçişleri Bakanlığına sundular. Mülkiye müfettişlerinin bu raporunda önemli tespitler vardı ve “vur” emrini kimin verdiğinden başlayarak Heron görüntülerinin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü ve sonuç itibarıyla sıralı komutanlıkların araştırılması konusunda bir rapor sundular mülkiye müfettişleri İçişleri Bakanlığına. Hangi tarihte sundular bunu? Nisan 2012 tarihinde değerli arkadaşlarım. Peki, değerli arkadaşlarım, böylesine önemli bir konuda genellikle yapılması gereken bizzat soruşturma emri vermesi iken birde baktık ki iktidar partisi mülkiye müfettişlerine inceleme konusunda emir vermişler. Yani, ne demektir bu? Mülkiye müfettişleri Uludere olayını inceleyecekler, vardıkları sonucu İçişleri Bakanlığına bildirecekler ve İçişleri Bakanlığı da gerek görürse dava açılması kaydıyla, sonucuyla bir soruşturma emri verecek. Şimdi, mülkiye müfettişlerinin yaptığı inceleme raporudur ve Nisan 2012 tarihinde -bakın, altını özenle çiziyorum- İçişleri Bakanlığına sunulan bu inceleme raporu üzerine İçişleri Bakanlığı hâlen soruşturma emri vermemiştir. Tam bir yıl geçti değerli arkadaşlar aradan, bir yıldan fazla bir süre geçti. Yani, mülkiye müfettişlerinin inceleme raporu İçişleri Bakanlığının tozlu raflarında yatıyor. Peki, ikinci aşamada ne oldu? İkinci aşamada Uludere halkıyla görüşülerek, onların acılarına ortak olunarak ve onlara “Mutlaka faili bulacağız, sorumluları ilan edeceğiz.” taahhüdüyle yola çıkan Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Uludere Raporu’nu 6 Mart tarihinde tamamladı ve maalesef AKP’li üyelerinin 34 yurttaşın içinde PKK’lılarda vardır algısını yaratacak bir sonuca ulaşmaları; CHP, MHP ve BDP’nin de buna muhalefet etmesiyle, AKP’li üyelerin oylarıyla ne yazık ki sonuç alınamayan bir rapor olarak ortada durdu. Ancak, altını çizelim, o rapor AKP’li üyelerin raporudur. BDP de, MHP de, Cumhuriyet Halk Partisi de çok ayrıntılı bir şekilde muhalefet gerekçelerini sunmuşlar ve sorunları işaret etmişlerdir. Elbette önemli bir aşamadır ve Diyarbakır Savcılığı da değerli arkadaşlarım, bu raporu beklediğini ifade ederek dün hepinizin kamuoyundan bildiği gibi görevsizlik kararı vermiştir. Şimdi, burada vicdanlar kanamıştır değerli arkadaşlarım, bunu kabul etmemiz gerekir. Değerli arkadaşlar, bir savcılık öncelikle usul işlemlerine bakar, bir olayda yetkili midir, görevli midir ona bakar, işin esasına ondan girer. Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının, tam bir buçuk yıl sonra, bu dosyada verdiği görevsizlik kararının “Şimdi anlaşılır olur.” diye verildiğini ben düşünmüyorum. Bu Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı da Uludere olayının unutturulmasına, karartılmasına ve soğutulmasına maalesef alet olmuştur. Bir savcılık düşünün, önüne bir dosya geliyor, yetkili midir, görevli midir, buna hemen karar veremiyor, bir buçuk yıl sonra karar veriyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Uludere’de insanlarımız adalet bekliyorlar. Bakın, ortaya başka hukuki sorunlar çıkıyor. Şimdi, Uludere’deki yurttaşlarımız bizi izliyorlarsa bu değerlendirmeleri hep beraber yapacağız. Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının verdiği görevsizlik kararı üzerine, dosya Genelkurmay Askerî Savcılığına gelecek. Değerli arkadaşlarım, Silahlı Kuvvetlerde mahkemeler ve savcılık ita amirinin oluşturduğu bir kadroda kurulurlar. Yani Genelkurmay Askerî Savcılığının hiyerarşik yapıda en üst makamı Genelkurmay başkanıdır. Şimdi, böylesine bir olayda Genelkurmay başkanını soruşturacak bir makam, Genelkurmay başkanının altında, onun neredeyse memuru olan bir makamdır. Böylesine bir garip tabloda ben şunu iddia ediyorum huzurlarınızda, tutanaklara girsin diye: Bu dosya bir yıl da Genelkurmay Askerî Savcılığında bekleyecek ve Genelkurmay Askerî Savcılığı da, göreceksiniz -buradan daha sonra bunu sizlerle paylaşacağız- görevsizlik kararı verecek ve ortaya, işin içinden çıkılmaz çok başka bir hukuki sonuç çıkacak, Uludere dosyasını görüşecek bir makam bulunamayacak. Uyuşmazlık mahkemesine gitmesi için konunun, davanın açılmış olması, dava açıldığı zaman bir mahkemenin görevsizlik, ondan sonraki diğer mahkemenin de görevsizlik kararı vermesi ve uyuşmazlık mahkemesinin iki görevsizlik kararı üzerine karar vermesi gerekiyor. Ama dava açılmadığı için, hangi organ, ne karar verecektir? Bu olay bu şekliyle tam anlamıyla bir sürüncemeye bırakılmıştır. Ortada Uludere halkına yapılmış insafsız bir uygulama bulunmaktadır. O Uludere halkı ki acılarını içine bastırmış ve 21 Ağustos 2002 tarihinde, Gülyazı köyünde, asker taşıyan bir minibüsün yuvarlanması sonucu 9 asker, 1 köy korucusunun ölmesi üzerine olay yerine derhâl gidip şehit olan askerleri ve yaralıları hastanelere taşıyan halktır. Örneğin, 34 kişinin öldüğü Uludere olayında oğlunu kaybeden Emine Ürek ne yapmıştır, biliyor musunuz? Kazada yaralanan bir askerin “Anne!” diye bağırdığını belirten Ürek “Yaralı bir askerin başını yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma geldi.” demiştir. Peki, köy muhtarı ne demiştir, Haşim Encü? “Yaralıları köyümüze taşıdık, tüm köy halkı seferber olduk. 34 çocuğumuzun aileleri cenazeleri ve yaralıları taşıdı. Biz bunları teşekkür almak için değil, insanlık adına yaptık. Bunlar bizim evlatlarımız. Çocuğunu kaybeden anneler bu sefer askerler için, bu evlatlar için feryat etti.” Bir yanda -şu insanlık dersine bakın- devletin tutumuna duyulan öfke, bir yanda, bu öfkeyi bastırarak devletin kazada yaralanmış askerlerine yapılan yardım. Bir yanda devletin bombasıyla yitirdiği genç evladının acısı, bir yanda, bastırdığı bu evlat acısıyla yaralanmış bir askere yardım. Bir yanda gencecik çocuklarının ölümlerine devletin duyarsızlığı, bir yanda, devletin yaralı askerini hayatına döndürmeye yönelik büyük bir duyarlılık. Bir yanda devletin attığı bombalarla can çekişen yaralı evlatlarına devletin müdahale etmemesine duyulan tepki, bir yanda, yaralı askeri hayata döndürmek için ona bir evlada gösterilen şefkat. Bir yanda duyarsız bir devletin iflası, bir yanda, devlete verilen insanlık dersi. Bu insani ve yüce davranışın tüm Türkiye’de emsalsiz bir örnek teşkil ettiği tartışmasızdır. Adalet duygusu dün bir kez daha zedelenmiştir, yaralanmıştır. Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye Psikiyatri Derneği Uludere’de çocuklarını kaybedenler açısından bir araştırma yapmış ve şu sonuçlara varmıştır: “Yakınlarını kaybedenler doğru düzgün uyumamakta, sürekli korkmakta, kendileriyle ilgili konuları izlemekte, seslerini gelenlere duyurmaya çalışmakta, kendilerinden özür dilenmesini ve suçluların bulunmasını istemektedir. Kızgın ve umutsuz olup kendilerini itilmiş ve değersiz hissetmektedir.” diye rapor vermiştir Türkiye Psikiyatri Derneği. Şimdi, halk evlerinin içine kapanmış, evlatlarının öncelikli istekleri olan adalet duygusunun yerine gelmesini bekliyor. Meclisimiz de bunu sağlamak durumundadır, bu nedenle BDP’nin önerisini destekliyoruz. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) -------------------------------------------------------------------------------- * Uzman stenograf kontrolü ve son kontrolden geçmemiş tutanaktır. ** Bu adres eposta kabul etmemektedir. Cevap olarak posta göndermeyiniz. Talep ve görüşleriniz için [email protected] adresinden iletişim kurabilirsiniz
Posted on: Wed, 12 Jun 2013 14:02:28 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015