Öyle anlaşılıyor ki, ABD Suriye’yi vuracak. Bu saatten sonra - TopicsExpress



          

Öyle anlaşılıyor ki, ABD Suriye’yi vuracak. Bu saatten sonra bir şey yapmadan durmanın küresel bir emperyal güç olmak anlamında Washington’un sonu olur inancı yaygın. Bir “hukuksuz” savaş daha kapıda. Hem de, dünya hakimlerinin hukukuna göre hukuksuz. Madem, uluslararası hukuk ve BM “Güç kullanımı yalnızca öz savunma halinde ve BM Güvenlik Konseyi onayı varsa yasaldır” diyor, bunu hiçe sayanlar ayak bağı saydıkları BM’den ayrılsalar iyi ederler. Ama hayır! BM Güvenlik Konseyi onayı aramadan da saldıracak kabadayı devletler var. Dışişleri Bakanı John Kerry bir süredir yalnızca ABD temsilci ve senatörleriyle kamuoyunu değil, aynı zamanda tüm dünyayı ikna etmek için o medyadan bu medyaya koşturup duruyor. 30 Ağustos’ta Washington’da Suriye üzerine yaptığı konuşmada, istihbarat raporlarına ve onların sağladığı görüntülere, telefon kayıtlarına dayanarak Şam yakınlarındaki kimyasal saldırıdan Esad’ın sorumlu olduğu konusunda “hiç kuşku olmadığı”nı vurguladı. Suriye’yi cezalandırmanın “ABD’nin ve müttefiklerinin güvenliği açısından” şart olduğunu söylüyor. O müttefiklerden Türkiye, dün Erdoğan’ın ağzından “her türlü koalisyonun içinde yer almaya hazır olduğunu” ilan etti. Şimdilerde Kerry’i dinleyenlerin aklına Colin Powell’ın gelmemesi olanaksız. Powell da, önüne küçük şeffaf bir ilaç şişesi koyarak – o kadarcık bir kimyasal maddenin bile ne kadar öldürücü olduğunu anlatmak için – 5 Şubat 2003’de BM Güvenlik Konseyi’nde tam iki saat konuşmuş, uydu görüntüleri, elektronik kayıtlar ve grafikler eşliğinde Saddam’ın sahip olduğu kitlesel imha silahlarını anlatmıştı. Powell sonradan “CIA tarafından yanıltıldık” dedi. Başkalarını ikna için kullandığı “yadsınamaz kanıtlar” kanıt değilmiş meğer! Kerry’in “yadsınamaz kanıtlar”ı Powell’inki kadar da güçlü değil. Basit mantık yürütmeler ve suç soruşturmalarının temeli olan “Bu suçu işlemekten kimin çıkarı var?” sorusu muhalifleri işaret etmesine karşın, karar verildi. Kimse, Esad tam da muhalifleri geriletirken ve BM kimyasal silah denetleme ekibinin 18 Ağustos’ta Şam’a gelmesinden iki gün sonra, bir uluslararası müdahaleye yol açacağını bile bile neden bu saldırıyı yapmış olsun sorusunu umursamıyor. Oysa, aynı soru Esad’a karşı Türkiye’nin de dahil olduğu ülkeler tarafından eğitilip silahlandırılan muhalifler için sorulduğunda uzun bir mantıki nedenler listesi yapmak mümkün. Şimdi, epey sıkıştıkları bir dönemde, destekçilerinden ellerini güçlendirecek bir hamleye pek muhtaçlar. Yine de, bizim o yaptı bu yaptı diyecek “yadsınamaz kanıtlarımız” yok ve sözümüzü bunlar üzerine bina edecek değiliz. Sonradan yalan olduğu ortaya çıkan kanıtlara dayanılarak yapılan saldırıların sonuçları ortada: Ne Afganistan, ne Irak, ne de Libya eskisinden daha iyi bugün. Ölümler bahane edilerek ve daha fazla öldürerek daha da kötü bir noktaya taşındılar. “Devlet adamları suçu saldırılan ulusa yıkarak ucuz yalanlar icat edeceklerdir, insanlar da bilinç bulandıran bu yalanlarla mutlu olup özenle onları kullanacaklardır, çürütücü kanıtlara hiç itibar etmeden.” Bu sözlerin sahibi Mark Twain dünyadan göçüp gideli 100 yıldan fazla oldu. “Yalan ve savaş her zaman birlikte olmuştur. Bir savaş-çıkarıcının mevcut savaşını savunuşunu dikkatle izleyin: Dudakları titriyorsa yalan söylüyordur”. Bunu söyleyen Amerikan barış aktivisti rahip Philip Berrigan dünyadan göçeli 11 yıl oldu. Öyle profesyonelleşti ki Berrigan’ın yalancıları, ne bir dudak titremesi ne göz seğirmesi var yüzlerinde… Ama, biz de çok savaş gördük şu son yıllarda, yalanla çıkarılan. Umarım gerçeği görmek için savaş çığırtkanlarının yüzlerine bakmamız bile gerekmez artık!
Posted on: Thu, 05 Sep 2013 09:29:36 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015