25 Temmuz Sevgili Meri, zaman nasıl akıp gidiyor, neredeyse yaz - TopicsExpress



          

25 Temmuz Sevgili Meri, zaman nasıl akıp gidiyor, neredeyse yaz bitecek. Ankara’da çok arkadaşım kalmadı. Bugün yardımcım Ayşegül de beni evde istemeyince -temizlik yaparken ayak altında olmamı istemiyor- ne yapacağımı bilmeden dışarı çıktım. Araba yok, birileri feci çizmişler her tarafını. Pasta cilaya götürdü Ali. Usta, özellikle, zarar vermek üzere çizildiğini söylemiş arabanın. Dışarı çıktığım anda önce yan blokda oturan Endonezya’ lı komşumuz, Diana ile karşılaştım. 20 dakikayı aşkın bir süre bahçe sohbeti yaptık. İngilizce konuşan birini bulmanın verdiği çoşkuyla memleketini, trafik problemini ve oğlunun sünnet olmasının gerektiğini anlattı. Bir yandan onunla konuşurken diğer yandan Tunalı’ mı yoksa 365 midiye düşünüyordum. Konuşma bitip sitenin kapısından çıkarken, eski öğrencim ve komşum Ateş, TunalI’ya gideceğini ve beni bırakabileceğini söyleyince, gideceğimn yere otomatik olarak karar vermenin sevinci ile arabasına binip yanına kuruldum. Karum’un yanına kadar Ateş ile gidip oradan yürümeye başladım. Yolumun üstünde ilk durağım D&R oldu. Kitapların arasında dolaşmak huzur veriyor bana. Haruki Murakami’nin Haşlanmış Hatıralar Diyarı ve Dünyanın Sonu adlı kitabını okuyorum. Sonra okumadığım Meldacım Ünercim’in heditye ettiği Aşk-ı Memnu dahil 7 - 8 kitap daha var. ama dayanamadım Zülfü Livanelli, Ali’ye Emre Kongar ve bir de yemek kitabı aldım. Yemek kitabını almama neden olan şey tamamen seni hatırlatması. Selanik gezisinde yediğimiz Ege yemeklerinin tarifleri var. Bir konuşmamızda annen, senin, benim yemeklerimi çok beğendiğini söylemişti. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Sen ve Elvin, çocukluğunuzda çok yemek seçerdiniz. Haşlanmış makarna ve babaannenin yaptığı supanglez dışında pek bir şey yemezdin. ’92 yılının Şubat ayında bizi ziyarete gelmiştiniz New York’a. Önce; annen, baban, sen, dördümüzün gittiği bir Thai restoranında sorun çıkmıştı. Annen, bana, senin tatlı, tuzlu ve acı karışmış tadı olan yemekleri yemeyeceğini söylemiş ve orada yediğimiz yemekler boğazıma dizilmişti. Sonra bir akşam Radio City’de Christmas Spectacular adlı gösteriye gitmiştik. Dönüşte ev de yenecek birşey yoktu. Ton balıklı sandviç yapacağımı söyleyince, yine annenle aramız gerilmişti çünkü sen onu da yemiyordun. Sonra nasıl değiştin hatırlamıyorum ama tüm mutfakları sevmeye başladın. Hatta yeni lezzetleri sen bize önermeye başladın. Yine konuyu uzatıp nerelere getirdim değil mi? Kitapçıdan çıkıp Tunalı’da yürüdükten sonra biraz Kuğulu Park’ta oturdum. Birçok kişi oturmuş parkın tadını çıkartıyordu. Bir süre oturduktan sonra bir arkadaşımın eşinin bürosuna gittim. Orada konu yine sendin. İşte böyle Meri, bizler hep seni düşünüyor, seninle yaşıyoruz ve seni çok ama çok özlüyoruz. Pınar.
Posted on: Thu, 25 Jul 2013 20:30:19 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015