ALLAH için sevmek... Sevgi Allah’ın kullarına en büyük - TopicsExpress



          

ALLAH için sevmek... Sevgi Allah’ın kullarına en büyük lütuflarından biri. Allah’ın içimize derc etmiş olduğu bu özel duygunun, nefis için mi yoksa Allah için mi olduğunu nasıl anlayabiliriz? Ebû İdris el-Hâvlânî anlatır: “Şam Ümeyye Camii’ne girdim, bir de baktım ki dişleri parlak, güzel yüzlü bir genç ve etrafında insanlar toplanmış, bir şey hakkında ihtilaf edince ona müracaat ediyorlar ve onun sözünü kabul ediyorlardı. Onun kim olduğunu sorduğumda ‘Muaz b. Cebel’ dediler. Ertesi gün erkenden mescide gittim. Onu bulduğumda benden daha erken gelmiş namaz kılı­yordu. Bitirinceye kadar onu bekledim. Sonra huzuru­na gittim, selam verdim ve dedim ki: -Vallahi ben seni Allah rızası için seviyorum. -Vallahi mi? dedi. -Vallahi! dedim. Tekrar: -Vallahi mi? dedi. -Vallahi! dedim. Yine: -Vallahi mi? dedi. -Vallahi! dedim. Bunun üzerine abamdan tuttu, beni yanına çekti ve dedi ki: Sana müjdeler olsun. Ben Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi vesellem), ‘Allah Teâlâ buyuruyor ki; Benim rızam için birbirini seven, Be­nim rızam için bir arada oturan, Benim rızam için birbirini ziyaret eden ve kendilerini Benim rızama adayan kimsele­re muhabbetim vaciptir.’ buyurduğunu duydum.” Sevgi, Allah’ın kullarına en büyük lütuflarından biri. Anne-baba, eşler, kardeşler, akraba veya arkadaşlar arasındaki en büyük bağ şüphesiz sevgi. Toplumu ayakta tutan en büyük etmenlerden biri de bu duygu. Onun sebebi ise sevenle sevilen arasında mevcut olan fıtrat benzerliği, inanç birliği veya çıkar ortaklığıdır genellikle. Bu yüzden iyiler iyileri, kötüler de kötüleri sever. Allah’ın içimize derc etmiş olduğu sevginin, nefis için mi yoksa Allah için mi olduğunu nasıl anlıyoruz peki? Emredilen, ahirette faydalı olduğu bildirilen ve çıkar taşımayan sevgi, Allah için oluyor ve muhatabına zarar vermiyor. Nefis için olan ise bencillik içeriyor ve sadece bu dünyaya bakıyor. GAYRET VE İRADE İSTİYOR İnsan, yaratılıştan sevilmeye lâyık bir mahluk. Cenab-ı Hak, yaratılanların içinde en çok onu seviyor ki kâinatta ne varsa ona hizmetçi kılıyor. Hatta onu en güzel biçimde yaratıp yeryüzünün halifesi yapıyor. Allah Resûlü de insanı seviyor ki; onun imanını kurtarabilmek için ömrünü vakfediyor. Dolayısıyla fıtratımızda bütün müminlere karşı mevcut olan sevgi, ilk başta gayret ve irade istiyor. Nefsin ve şeytanın mümin olanı sevmemek için önümüze sunduğu sebeplere karşı sevgi vesilelerini ancak irademizi zorlayarak görebiliyoruz. Bir müminin diğer mümine Allah rızası için muhabbet beslemesi büyük bir nimet. Zira hadis-i şeriflere bakıldığında, Allah’ın dostlarının O’nun (cc) için birbirlerini seven kimseler olduğu bildiriliyor: “Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamber ne de şehitlerdir. Üstelik kıyamet günü, Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehitler onlara gıpta ederler. Orada bulunan sahabe-i kiram sordular: ‘Ey Allah’ın Resûlü kimdir onlar, bize haber verir misin?’ Peygamber Efendimiz: ‘Onlar, aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olduğu halde, Allah rızası için birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim ki, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzerindedirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar, insanlar üzülürken, onlar üzülmezler.’” Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin de on beş günde bir okunmasını tavsiye buyurduğu İhlas Risalesi’nde sıraladığı düsturlar arasında müminlerin Allah rızası için birbirlerini sevmeleri yer alıyor. İnsan kul olması hasebiyle hata yapabilen bir varlık. Bu sebeple ister istemez başkalarını kırabilecek veya rahatsız edebilecek tavırlar sergileyebiliyoruz. Mesela mirasta bize bıraktığı paydan memnun olmayıp babamıza kızabiliyor, arkadaşımızın bir cümlesi üzerine onu hayatımızdan silebiliyoruz. Hakeza eşler birbirlerinin kusurlarını boşanma sebebi olarak gösterebiliyor. Mal paylaşımları kan davasına, namus davalarına dönüşebiliyor. Patronumuzun bir uyarısı ondan nefret etmemize makul bir neden oluveriyor. Listeyi uzatabiliriz elbette. Hakikaten sevmek için değil de sevmemek için ne çok sebebimiz var. Sahabe efendilerimiz arasında bile zaman zaman dargınlık ve kırgınlıklar yaşanmıştır. Fakat onlar, birbirlerini sevmelerini sağlayan etkenlere tutunup dargınlıklarını asla uzatmamışlar. Şimdi dönüp kendimize baksak; kızdığımız ya da kırıldığımız insanlara karşı sevgi beslemek için o kadar çok sebebimiz olduğunu göreceğiz. Yeter ki isteyelim. ** Yeni Baharın 124. sayısından alıntı :)
Posted on: Wed, 18 Sep 2013 18:29:14 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015