Hz. Peygamber’e (sav) Göre Günü Yaşamak Dr. Muhammed - TopicsExpress



          

Hz. Peygamber’e (sav) Göre Günü Yaşamak Dr. Muhammed BOZDAĞ Dünyaya ansızın geldik ve uğurlanmaya hazırlanıyoruz. Sessiz veya şatafatlı günler üzerinden ömür bitiyor. Hiçbirimiz yeryüzünde ebedi değiliz. Maddî îtibarlar çürüyüp gitti ve mânevî îtibarlar ölümsüzleşti. Yeryüzünde misafir olduğumuzu, sabırla ve şükürle sınandığımızı ve sonsuzluğa eğitilerek hazırlandığımızı biliyoruz. Bu kısacık hayatı gerçek anlamda verimli ve dopdolu yaşamanın yolu nedir? Zamanı nasıl yönetebilirsek büyük zafere erişebiliriz? Şüphesiz insan için gerçek zafer dünyâyı da âhireti de kazanmayı başarmaktır. İnanıyoruz ki yeryüzünde böyle bir başarıyı en zirve düzeyde ortaya koyan en büyük insan Hz. Muhammed’dir (sav). Öyleyse O’nun modelliğine nasıl başvurabilir; yaşantısından hangi zaman yönetimi derslerini alabiliriz? Kimsenin günlük serveti 1440 dakikadan bir saniye uzun ya da kısa değildir. Lakin kimimiz hebâ ediyor servetini, kimimiz sonsuzluktan yeni bir saray kazanma gayretiyle günün sonuna ulaşıyor. Hz. Peygamber (sav) nasıl yaşadı? Bugün aramızda olsaydı hangi olay karşısında ne yapardı? Televizyon izler miydi? İnternete girer miydi ve bunları yapacak olursa nasıl yapardı? Hangi kanal veya sitelerde niçin ve ne kadar zaman harcardı? Kahveye, bankaya uğrar mıydı? Borsayı takip eder miydi? Evinin ışıkları gece geç saatlere kadar yanar mıydı? Geç saatlerde alışveriş merkezlerinde dolaşır mıydı? Sabah işe nasıl giderdi ve evine ne zaman dönerdi? Şüphesiz; Hz. Peygamber’in (sav) ahlâkı Kur’ân’ın ahlâkıdır. Hayatını Kur’ân’a göre plânlamış, önerilerini, öğütlerini, kişisel modelini ona göre oluşturmuştur. Şu halde, Hz. Peygamberin (sav) yaşantısından ve sözlerinden edinebileceğimiz zaman yönetimi ilkelerinden sadece bir kaçını hatırlayalım: -Zamanı yönetmek ömrün kısalığını keşfetmekle başlar. Hayat ebedi değil, hızla tükeniyor ve her insan herhangi bir günde dünyâdan ayrılabilecek yaştadır. Hz. Peygamber (sav) “İnsanlar iki nimetin değerini takdir edemiyorlar: Sağlık ve boş vakit.” buyurmuştur. -İkinci adım hayatına bir amaç ve misyon bulmaktır. Hz. Peygamber (sav) gençliğinde, çobanlıktan ticarete kadar çeşitli işlerle ve kimi derneklerdeki rolüyle nasıl sosyal hizmete adanmışsa, fakirin, yetimin, muhtacın derdiyle ve insanlığın imanıyla son nefesine kadar o kadar içten ve azimli ilgilenmiştir. Yüce Allah’ın“İnsan ancak çalıştığının karşılığına erişir.” (Necm/39) buyruğunu düşününce, Hz. Peygamberin (sav) bu büyük başarısının ardında ne büyük bir çaba gizlendiğini daha iyi anlıyoruz. Amaçsız insanların yönetecek ömürleri yoktur. Tek işleri ömür öldürmektir. Oysa mü’min, başında cenneti kazanmak veya kaybetmek gibi çok büyük bir dava bulunduğunu unutmaz. Allah yolunda nefsiyle ve malıyla mücadele etmesi gerektiğini aklından çıkarmaz. Hem dünyâya tutunmaya, hem âhireti kazanmaya çalışır, hem de insanlığın kurtuluşu işin çırpınır. Bu idrakteki mü’min, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmanın” heyecanı içerisinde koşuşturmak ister. Önünde en büyük insan Hz. Muhammed’in (sav) 23 yıla sığdırdığı, hala insanlığı dönüştürmeyi sürdüren baş döndürücü bir mucize devrim vardır. Azim, adanmışlık, fedakârlık, kahramanlık dolu bir hayat örneği vardır. -İşi ertelemek ömrü öldürmektir. Hz. Peygamber (sav) “ ‘Yarın yaparım, ertesi gün yaparım’ gibi düşünceler şeytanın prensibidir.” buyurmuştur. Her gün gibi bugünün önemli görevleri vardır. Bugünün ibadetleri, öğrenilecekleri, bugünün aileye, sağlığa, eğitime, mesleğe karşı gerektirdiği sorumluluklar uyanır uyanmaz karşımıza çıkar. Her günün işini gününde yapmayan unutur, gelişmez, gücünü yitirir. Her günün işi o günü doldurmaya yetecek ve hatta artacak boyuttadır. Dolaysıyla erteleyiciler üretici olamazlar. Aciz düşerler, ağır bedeller öderler. Bu yüzden bir işe başlamak onun çoğunu yapmak sayılır. -Kapasiteyi arttırarak ilerlemenin yolu kalite bilincidir. Bunu da, Hz. Peygamber’in (sav) “İki günü birbirine denk olan ziyandadır.” “Beni Allah’a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım.” ifadelerinden anlarız. Her gün ilmine, yeteneklerine ve hizmetine bir yenilik eklemesi gerekir insanın. Her gün yeni bir şey öğrenmeli, yeni bir şey yapmalı, yönettiği hayatına yenilikler ve gelişmeler eklemeye çalışmalıdır. Böylece yönü yukarıya olur ve yaşadıkça yükselişini sürdürür. Aksi takdirde gelişmeye odaklanmayanın yönü aşağıyadır; sürekli kapasitesi küçüleceği için ömrü daralır ve zaman içinde anlamlı bir iş üretemeyen zavallı birisi haline dönüşür. -İnsan hayatını sorumluluk alanlarına göre plânlamalıdır. İşinize odaklanıp da sağlığınızı yitirmek ister misiniz? Ailenize odaklanıp da ahiretinizi yitirmek ister misiniz? Hayatımızla bağlantısı olan herkese ve her şeye karşı sorumluluğumuz var. Sonsuzluğu kazanmak için Rabbimize karşı görevlerimiz var. Sağlıklı yaşamak için beynimize ve bedenimize karşı sorumluyuz. Özel sığınağımızı korumak için ailemize karşı görevlerimiz var. Geçimimizi sağlamak için mesleğimize karşı görevliyiz. Gününün bir kısmını dinlenmeye, bir kısmını ibadete, bir kısmını ailesiyle ilgilenmeye, bir kısmını toplumun ihtiyaçlarıyla ilgilenmeye ve bir kısmını da hak dini tebliğ etmeye ayıran dopdolu yaşamış bir peygamberin hayatı en dengeli hayattır. Ortaya koyduğu sünnet bedeni sıhhate, aileyi huzura, mesleği zafere, ahireti cennete dönüştüren hayattır. Zamanı yönetmek, günün akışında her görevi doğru yerde, zamanda ve biçimde yerleştirmektir. -En verimli gün, etkili dinlenme aralıklarına bölünen gündür. Durmaksızın ve dinlenmeksizin veya akılsız ve dengesiz dinlenmelerle yaşayan ömür sermayesini verimsizce tüketir. Hz. Peygamber (sav) gününü namaz vakitleriyle bölümlemiştir. Gecenin yarısından sonra veya son üçte birlik kısmında, teheccüd, ardından sabah ve öğlen namazı, kısa öğlen uykusu, ikindi, akşam, yatsı namazlarıyla bölümlenmiş bir ömür var önümüzde... İnsan verimlilik istiyorsa koşuşturmaya ara vermeli, maddî/mânevî dinlenmeli ve hayatın koşuşturmalarına kaldığı yerden devam etmelidir. “Allah geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapmıştır.” (Furkan 47) buyruğu çerçevesinde gece istirahat etmeli, gündüz hareket halinde olmalıdır. Bugün bizler nerelerde hata yapıyoruz? Sabah evden çıkıyoruz, koştura koştura, dinlenemeden, bir camide, secdede rahatlayıp gevşeyemeden veya namazı bile alelacele kılarak, akşama kadar enerji sistemlerimizi çökertiyoruz. Sonra da eve yorgun argın varıyor, televizyonun karşısında sızıp kalıyoruz. -Başarı erken yatıp, erken kalkanın hakkıdır. Hz. Peygamber (sav) yatsıdan sonra teheccüde kadar uyumuş ve kalan uyku ihtiyacını da öğle (kaylule) uykusuyla tamamlanmıştır. Zamanında elektrik olsaydı bile, Hz. Peygamber (sav) televizyonla, internetle geç saatlere kadar oyalanmazdı. Bu düzende şaşırtıcı bir enerji vardır. İnsan biyolojik ritmi Güneşin ışınlarıyla ilişkili olarak düzenlenir. En dinç insan, erken yatıp erken kalkan ve kalan uyku ihtiyacını da -biyolojik ritme uygun olduğu sonradan keşfedilen-öğle arasında uyuyan insandır. Günümüzde geç yatıp, geç kalkmanın, ihtiyaçtan az veya fazla uyumanın beyni ve psikolojiyi tahrip ettiği bilinmektedir. Hz. Peygamber (sav) “Günün başında veya sonunda uyumak, aklın azalmasına ve bereketsizliğe sebep olur.” “Allah’ım, günün erken saatlerini ümmetime bereketli kıl.” buyurmuştur. Günümüz bilimlerinden öğreniyoruz ki; biyolojik ritmimiz gece ve öğle uykusuna göre göre programlanmıştır. -Dinlenme dışında boş durmak israftır. Hz. Peygamber (sav) yüce Allah’ın “Bir işten boş kaldın mı diğer işe giriş.” (İnşirah, 7-8) buyruğuna uygun yaşamıştır. Boş durmamış, sürekli bir işle, hizmetle, konuyla ilgilenmiş veya ibadet etmiştir. Günümüzü işlerimiz çerçevesinde planlayarak düzenli çalışmazsak yavaşlarız. Çalışmaya soğuruz, üşeniriz. Ardından türeyen tembelliğin sonu da, can sıkıntısından, nefisle ilgilenmeye, kine, kibre, şehvete kadar bir yığın olumsuzlukta boğulmaktır. Çalışmaya başladığımızda bir ısınma devresi geçer ve sonra da alışınca kendimizi çalışmanın heyecanına kaptırarak ilerleriz. Ancak işten bir süre kopacak olursak bu bizi bir gün, bir ay, bir yıl ve belki de bir ömür amacımızdan koparır. Yapılacak bir iş varsa onu zihinden uzaklaştırmadan, ısrarla ve azimle sürdürmek gerekir ki, neticesi üretme ve başarı olan yol bu yoldur. Hz. Peygamber (sav) bu bölümde, “Allah’a en sevimli amel az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmuştur. -Gerekli işlere odaklanmak ve gereksizleri hayattan ayıklamak gerekir.Savaşlara seferlere katılan, ev ve kişisel işlerini bizzat yapan, ibadetle, tebliğle, hizmetle gününü kuşatan Hz. Peygamber’in (sav) hayatında hiçbir gereksizlik, yararsızlık bulunamaz. O kısa tebliğ süresine inanılmaz mesajlar, işler, ilişkiler, hikâyeler, dersler sığdırması muhteşem bir başarıdır. Hz. Peygamber (sav) “Lüzumsuz işleri terk etmesi müminin imanının güzelliğindendir.” buyuruyor. Peygamberliğinden önce merak ettiği için iki kez eğlence törenlerine katılmak ister. Kaderin engel çıkarmasıyla, her ikisinde de uyuyakalır. Alıkonduğunun bilincine vararak mahcup olur ve bir daha yararsız etkinliklere gitmez olur. Böyle bir hayatın hangi bir dakikasına haram dizilere, faydasız oyunlara bakmak girebilir? Hangi gereksiz dedikoduyla veya gazete haberiyle ilgilenmeyi anlamlı bulabilir? Kıyamet çağındayız. Şeytan tarih boyunca hiç bu kadar güçlü bir donanım kazanmamıştı. Teknolojik aletler çıkar çıkmaz önce şeytana hizmet ediyor. Şeytan kısacık yeryüzü hayatını hiç bu kadar kandırıcı süsleyememişti. Bir yığın oyuncak üzerinden kalbimiz dünyaya bağlanıyor ve sonsuzluk yolcusu olduğumuzu unutma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Modelimiz, rehberimiz ve liderimiz olan Hz. Muhammed’in (sav) hayatı ve eserleri ortadadır. Ayrıca, O’nun (sav) izinden gidenlerin tarihte saçtıkları ışıklar da ortadadır. Basiretli mümine düşen aynı kutlu yolda yaşama azmini ısrarla diri tutmasıdır. Yüce Allah bizlere başarı lütfetsin. Not: Bu yazı Yenidünya Dergisinin Nisan -2013 sayısından alıntıdır. Bu bir Safa Vakfı kültür hizmetidir.
Posted on: Sat, 06 Jul 2013 06:14:34 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015