1.BALKAN SAVAŞI Tarih -- 8 Ekim 1912 - 30 Mayıs 1913 Bölge - TopicsExpress



          

1.BALKAN SAVAŞI Tarih -- 8 Ekim 1912 - 30 Mayıs 1913 Bölge -- Balkan Yarımadası Sonuç -- Balkan Birliği kazandı ve Osmanlı Devleti yenildi, Londra Antlaşması Taraflar Osmanlı İmparatorluğu Balkan Birliği: Bulgaristan Sırbistan Yunanistan Karadağ Osmanlı İmparatorluğunun Komutanları Osmanlı İmparatorluğu Nazım Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Zeki Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Esad Paşa Teslim olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Abdullah Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Ali Rıza Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Hasan Tahsin Paşa Teslim olmuştur. Balkan Birliğinin komutanları Bulgaristan Krallığı Mihail Savov Bulgaristan Krallığı Ivan Fichev, Bulgaristan Krallığı Vasil Kutinçev, Bulgaristan Krallığı Nikola Ivanov, Bulgaristan Krallığı Radko Dimitriev, Bulgaristan Krallığı Georgi Todorov Sırbistan Krallığı Radomir Putnik, Sırbistan Krallığı Petar Bojović, Sırbistan Krallığı Stepa Stepanović, Sırbistan Krallığı Božidar Janković Yunanistan Krallığı Prens Konstantin, Yunanistan Krallığı Panagiotis Danglis, Yunanistan Krallığı Pavlos Kountouriotis Karadağ Krallığı I. Nikola, Karadağ Krallığı Prens Danilo Petrović, Karadağ Krallığı Mitar Martinović, Karadağ Krallığı Janko Vukotić Güçler Osmanlı imparatorluğu 350,000 Bulgaristan 366,000 Sırbistan 190,000 Yunanistan 115,000 Karadağ 35,000 Toplam: 706,000 Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu: 50.000 ölü 100.000 yaralı 115.000 esir 75.000 hastalıktan öldü Total: 340,000 ölü, yaralı ya da esir Bulgaristan Krallığı Bulgaristan: 14.000 ölü 50.000 yaralı 19.000 hastalıktan öldü Yunanistan Krallığı Yunanistan: 2.360 ölü 23.502 yaralı 1.550 hastalıktan öldü Sırbistan Krallığı Sırbistan: 5.000 ölü 18.000 yaralı Karadağ Krallığı Karadağ: 2.836 öldürülmüş veya hastalıktan öldü 6.602 yaralı Toplam: 145.000 ölü ya da yaralı Birinci Balkan Savaşı, 8 Ekim 1912-30 Mayıs 1913te Bulgaristan Krallığı, Sırbistan Krallığı, Yunanistan Krallığı ve Karadağ Krallığından oluşan Balkan Birliğinin Osmanlı Devletine karşı giriştiği savaş. Bu savaş ile Balkan Devletleri, Osmanlı Devletinin Balkanlardaki topraklarının büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Bu savaş sonucunda Osmanlı Devleti Edirne ve Kırklareliye kadar olan tüm topraklarını Balkan Devletlerine bırakmak zorunda kaldı. 1878 tarihli Berlin Antlaşmasında umduğunu bulamayan Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlarda etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Bosna-Hersekin ilhakı ise Sırbistanı aynı yönde bir politika izlemeye itti. 1912 yılında bu iki devletin çıkarlarının çatışmaması için Rusya, Bulgaristan ve Sırbistan arasında arabuluculuk ve düzenleyicilik yapmaya başladı. Osmanlı Devletine karşı yapılan ittifaka Yunanistan ve Karadağ da katıldı. Uzun zamandır beklenen, bu savaş 18 Ekim 1912 tarihinde başladı. Balkan Devletleri, özellikle Makedonyayı paylaşmak için fırsat arıyorlardı. Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizlerden, yararlanmak isteyen Balkan Devletleri, bu tarihte savaş ilan ettiler. Savaş Düzeni ve Planları[değiştir | kaynağı değiştir] 1.Balkan Savaşı Öncesi Balkanlar 1912 yılında Balkan Devletlerinin topraklarını genişletme konusundaki hayallerini gösteren harita Yaralı Osmanlı askerleri. Savaş başladığında, Balkanlardaki Osmanlı Orduları toplamda 12.024 subay, 324.718 asker, 47.960 yük, binek hayvanı ve savaş atı, 2.318 top ve 388 makineli tüfekten oluşmaktadır. Bunlardan 920 subay ve 42.607 askerde geri hizmette idi böylece 3 orduya dağılmış 293.206 subay ve asker kalıyordu ve bunlar da 4 orduya bölünmüştü.[1] Bunun karşısında ise 3 Slav ittifak gücü (Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ) genişleme planları içinde ordularını konuşlandırmıştı. Sırplar ve Karadağlılar Sancak eyaletinde, Bulgar ve yine Sırplar Makedonyada ve Trakyada idi ve 346.182 askerden oluşan Bulgar ordusu Trakyayı hedeflemişti. Karşısında 96.273 asker ve 26.000 garnizon askerinden oluşan Osmanlı Trakya ordusu (Doğu Ordusu) bulunmaktaydı.[2] Bu sayı Hall ve Ericksonun 1993 basımı the Turkish Gen. Staffs study adlı eserinde ise toplamda 115,000 olarak gösterilmektedir. Kalan Osmanlı ordusu ise 200.000 kişiydi ve Makedonyada konuşluydu.[3] Karşısında ise 234.000 Sırp ve 48.000 Bulgardan oluşan Sırp komutanlığının emrinde bir ordu ve 115.000 kişilik Yunan ordusu bulunmaktaydı. Bağımsız statik muhafız güçlerinden oluşan tahkim edilmiş Yanya ve İşkodra şehirlerine doğru Osmanlı Makedonya ve Vardar ordularında karşı (Batı Ordusu) dağılmış vaziyetteydi. Yunanlılar Epir ve İşkodraya doğru mevzilenmiş iken kuzey Arnavutlukta Karadağlılar da Osmanlıya karşı mevzilenmişti. Bulgaristan[değiştir | kaynağı değiştir] Bulgaristan, askeri açıdan bağımsızlığını kazandıktan kısa süre sonra Balkan Devletleri içindeki en güçlü orduya sahip devletlerden biri oldu. 4 devletin en güçlüsüydü. Rus ve yabancı yardımları sayesinde oluşturulmuş iyi donanımlı, iyi eğitimli ve güçlü bir orduya sahipti.[4] Bulgaristanda 4.3 milyon nüfusa karşılık 599,878 askerden oluşan bir ordu bulunmaktaydı.[5] 9 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 1,116 topu bulunmaktaydı.[4] Ülkeyi yöneten Çar Ferdinand ordunun görünen komutanıydı, ama fiili komutan General Michail Savovdu. Ama Bulgaristan donanma yönünden ise küçük bir güce sahipti, donanma sadece 6 torpido bottan ibaretti. En fazla Karadenizde harekat yapabilecek kapasitedeydi.[6] Bulgaristan bu durumda savaş hedefi olarak Trakya ve Makedonyaya yı hedeflemişti. Ana kuvvetler Trakyada 3 ordu şeklinde teşkilatlanmıştı. 1. Bulgar Ordusu 79.370 askerle general Vasil Kutinchev komutasında 3 piyade tümeni ile Yambolun güneyinde konuşlanmıştı ve Tunca nehri boyunca harekat yapacaktı. 2. Bulgar Ordusu ise 122.748 asker ile general Nikola İvanov emrinde 2 piyade tümeni ve 1 piyade tugayından ibaretti. İlk ordunun hemen batısında ana hedef olarak Edirneyi ve güçlü istihkamlarını almayı hedefleyecekti. Plana göre 3 piyade tümeninden oluşan Radko Dimitriev komutasındaki 94,884 asker mevcuduna sahip 3. Bulgar Ordusu ise önce 1. Bulgar Ordusunun arkasına gizlenip, yayılan süvari kuvvetleri ile Osmanlı odaklarından gizlenecek; ardından sürpriz şekilde Istranca Dağlarını aşıp, saldırıya geçip doğruca (Kırk Kilise) adıyla da bilinen Kırklaleli ve mevzilerine saldıracaktı. 49.180 kişilik 2. Piyade Tümeni ve 48.523 kişilik 7. Piyade Tümeni ise bağımsız bir rol üstlenecek ve Batı Trakya ile Doğu Makedonyada harekat düzenleyip müttefik ülkelerin ordularıyla birlikte buraları ele geçirecekti. Sırbistan[değiştir | kaynağı değiştir] Daha fazla bilgi için bkz.: Birinci Balkan Savaşında Sırp Ordusu Savaş Düzeni Sırbistan 2.912.000 kişilik nüfusa karşılık 255.000 kişilik bir orduya ve 228 topa sahipti. Ordu, 10 piyade tümeni 2 bağımsız tugay ve bir süvari tümeni şekliden Eski Savaş Bakanı General Radomir Putnik emrinde teşkilatlanmıştı.[5] Sırp Yüksek Komuta konseyi savaş öncesi tatbikatlarında Üsküpden hemen önce Ovče Pole platosunda nihai bir meydan savaşı ile Osmanlının Vardar ordusunu kesin bir yenilgiye uğratmayı hedeflemişti. Ana kuvvetler 3 ordu ile Üsküpe ve ötesine ilerlerken, bir tümen ve bir bağımsız tugay Yeni Pazar sancağındaki Karadağlılar ile birleşip birlikte harekat düzenleyecekti. Sırpların 1. Balkan Savaşına girmelerine sebep hayalini kurdukları devlet toprakları 132.000 askerden oluşan 1. Sırp Ordusu, General Petar Bojović emrindeydi ve güç, olarak diğer Sırp Orduları içinde en güçlüsüydü. Üsküp yakınlarında merkezdeydi. 2. Sırp Ordusu, 74.000 askerle General Stepa Stepanovićin komutasındaydı. 1. Sırp Tümeni yanında müttefik Bulgaristanın 7. Rila Tümeninde birlikte hareket etmekteydi. Ordunun sol kanadını oluşturup Makedonyanın Stracin şehri ve ötesine doğru ilerlemekle görevliydi. Bulgar tümeni her ne kadar harekat öncesi Sırp ve bulgar ordusunun anlaşmalarına uygun şekilde hareket etmesi yönünde anlaşmaya karşın; savaşın başlamasında sonra General Stepanoviçin emirlerine uymayı bırakıp, sadece Bulgaristan Yüksek Komuta Merkezinin emirlerini uygulamaya başladı. 3. Sırp Ordusu, General Božidar Janković komutasında 76.000 askerden oluşmaktaydı ve Kosovayı ele geçirip ardından diğer ordularla Ovče Polje platosunda, Osmanlı Vardar Ordusu ile yapılacak nihai savaşa katılacaktı. Bunun yanında 2 önemli askeri yığınak ta Kuzeybatı Sırbistan ve karşısındaki Sırp-Avusturya Macaristan sınırına yapılmıştı. Bu ordulardan biri 25.000 kişilik General Mihail Zhivkovich emrindeki Ibar Ordusu diğeri ise Yarbay Milovoje Anđelković emrinde 12.000 kişilik Javor Tugayıydı. Yunanistan[değiştir | kaynağı değiştir] Ayrıca bakınız: Birinci Balkan Savaşında Yunan Ordusu Savaş Düzeni 75 mm topları ile Yunan topçusu. Georgios Averof (zırhlı kruvazör), Yunan filosu amiral gemisi. O zamana kadar savaşan bütün devletlerin en modern savaş gemisi olup Ege Denizindeki operasyonlarda önemli bir rol üstlenmiştir. Yunanistan, bu sırada 2,666,000 nüfusa [7] sahipti ve üç müttefik içinde en zayıfıydı. 16 yıl önce 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı esnasında Osmanlıya yenilmişti. Yunanistandaki İngiliz Konsolosu 1910 yılında Yunan Ordusunun kapasitesi hakkında şu tasvirde bulunuyordu: Eğer savaş varsa Yunan subaylarının konuşma yanında tek bir şey yaptığını görürsünüz, kaçmak [8] Ancak kara ordusunun bu zayıflığına karşın Yunanistan güçlü, kayda değer deniz gücüne sahip tek balkan ülkesiydi ve bu diğer iki müttefik için önemliydi. Çünkü Anadoluda bulunan Osmanlı Birlikleri bu sayede Asya kıtasından Avrupaya kolayca nakledilemeyeceklerdi. Bu durum Sırp ve Bulgarların gözünden kaçmadı ve özellikle bu nedenle Yunanlılar bu iki ülke tarafından ittifaka alındı ve teşvik edildi.[9] Sofyada süre gelen ittifak görüşmelerinde Yunan Büyükelçisi ittifakta Yunanistanın girişinin başı çekeceğini şu sözlerle belirtmişti. Yunanistan savaş desteği olarak 600.000 asker sağlayacaktır. 200.000 asker muharebe alanında ve donanma ile 400.000 askerin Türkiyede Selanik ve Çanakkale arasında durdurulmasını sağlayarak...[6] Savaş başlamadan önce Yunan Kara Ordusu, 1911de çağrılan Fransız uzmanların gözetiminde yeniden yapılandırılmaktaydı. Bu uzmanların gözetiminde Yunanlılar kendi ana formasyonlarının yanında üçgen piyade sistemini benimsediler ama bundan önemlisi oluşturdukları seferberlik sistemi 1897de silahlandırdıklarından çok daha fazla kişinin silahlanmasına imkan veriyordu; yabancı uzmanlar yaklaşık 50.000 kişiyi silahlandırabileceklerini öngörürken Yunanlılar 125.000 kiyi silahlandırarak Osmanlı Devleti üzerine sürdüler. Bir de bunun üstüne ulusal muhafızlardan, yedeklerden 140.000 kişi daha seferber edilip savaşa sokuldu.[7][8] 1897de olduğu gibi 2 grup ordu oluşturuldu ve coğrafi ayrıma göre ad verilip bu ordular mevzilendi. Epir ve Teselya orduları. Teselya Ordusu (Στρατιά Θεσσαλίας), Veliaht Prens Konstantin komutasında, ve Korgeneral Panagiotis Danglisin Kurmay başkanlığındaydı. 7 Piyade Taburu, 1 Süvari Tümeni ve 4 Bağımsız Evzon Taburu ve toplamda 100.000 askerden oluşuyordu. Ana hedefi ve görevi, Güney ve Merkez Makedonyaya ilerlemek, burada tahkim edilmiş Osmanlı mevzilerini ele geçirmek; Selanik ve Manastırı almaktı. Buna karşılık toplamda 10-15.000 askerden oluşan Epir Ordusu (Στρατιά Ηπείρου), ise Korgeneral Konstantinos Sapountzakis komutasında, zayıf bir konumda olup iyi şekilde tahkim edilmişti. Epir eyaletinin başkenti Yanya şehrini alabileceğine dair bir ümidi yoktu ama ana görevi, Teselya ordusunun takviyeleri gelene kadar Osmanlı kuvvetlerini olduğu yerde oyalayıp ilerlemesini engellemekti. Yunan donanması ise nispeten modern ve İngiliz donanma subaylarının gözetiminde alınmış yeni gemilerle ve yapılan reformlarla güçlendirilmişti. İngiliz heyeti, Başbakan Venizelos tarafından 1910 yılında davet edilmiş ve Mayıs 1911de Yunanistana gelmişti ve Koramiral Lionel Grand Tufnellin enerjik ve olağanüstü başkanlığı ile silah ve donanma manevralarında aşırı derecede bir iyileştirme oldu, donanma bakanlığı tekrar organize edildi.[10] 1912de donanmanın en modern ve temel hızlı zırhlı kruvazörü Averof, (1910 da tamamlandı) ve en modern hızlı savaş gemisiydi.[11] Bunun yanında modası geçmiş Hydra sınıfı 3 savaş gemisi vardı. Ayrıca 1906-1907 arası 7 destroyer inşa edilmişti ve 6 yeni destroyer de savaş tehlikesi belirince 1912 yazında satın alındı.[10] Buna karşın savaş başladığında Yunan donanması hala planların gerisindeydi. Osmanlı Donanması, sayı ve ana yüzey gemileri ve özellikle uzun kalibreli toplara sahip gemi yönünden üstün konumdaydı.[12] Sonuçta savaş donanmayı genişleme ve yeniden organize olma aşamasında yakalamıştı ve donanmasının üçte biri (6 yeni destroyer ve bir Delfin sınıfı denizaltı) savaş başladıktan sonra ve personel eğitimi yapılamadan bu konuda yeterli süre ayrılamadan, görev değişimi yapılamadan Yunanistana ulaştı. Kömür ve diğer donama gemileri için gerekli stoklarda ise sıkıntı yaşanmaktaydı ve Averofda ise gerekli mühimmat yoktu Kasım sonuna kadar da bu durum değişmeyecekti.[13] Osmanlı İmparatorluğu[değiştir | kaynağı değiştir] Balkanlarda Osmanlı Ordusunun Durumu[değiştir | kaynağı değiştir] Osmanlı Devletinde ise sorunlar çok fazlaydı. 1908 yılındaki II. Meşrutiyetin ilanı sonrası siyasal çalkantılar devam etmekteydi ve I. Balkan Savaşı öncesi İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasında çekişme yaşanmaktaydı. Diğer taraftan Osmanlı Ordusu, Trablusgarbta İtalyanlar ile savaşırken, Yemende çıkan isyan sonrası büyük bir hata içine düşerek, Rumelideki taburların bir kısmını bu isyanı bastırmak için Yemene gönderdi. Bunun yanında bir diğer sorun da nüfustu. Osmanlı İmparatorluğunun nüfusu 1912 yılında 26 milyon olsa da; bunun sadece 6.1 milyonu Balkanlarda yaşıyordu. Dahası bu nüfustan hiç askerlik yapmayan Hristiyan ahaliyi düşünce geriye sadece 2.3 milyonluk bir Müslüman Türk nüfus çıkıyordu ki, Anadoludan takviye almadan Rumelideki halktan bir ordu oluşturulmak istense sadece bu 2.3 milyonluk kesimden çıkartılmak zorundaydı. Bunun yanında İmparatorluk bir de Trablusgarbda İtalyanlar ile savaş içindeydi ve Donanmanın bir kısmı 12 adalara saldıran ve işgal eden İtalyan donanması ile uğraşmakta veya Trablusgarba askeri destek sağlamaktaydı. Dahası İtalyan donanması Beyrut Deniz Muharebesi gibi deniz savaşları ile Osmanlı donanmasının savaş ve taşıma yapan bir kısım gemilerini yok etmişti. Yine Trablusgarb Savaşı için bir kısım subay ve asker Libyadaydı. İtalyanlarla olan Trablusgarb Savaşı, ancak I. Balkan Savaşının çıkmasından birkaç gün sonra 15 Ekim 1912de sonra erdirilebildi. Trablusgarbın Osmanlının elinden çıkması, Rodosu da içine alan 12 adaların ise İtalyadan antlaşma masasında geri alınabilecek iken; Balkan savaşında Yunanlılar tarafından işgal edilmesini engellemek için geçici olarak İtalyanların eline bırakılması ile sonuçlandı (1. Dünya Savaşında Osmanlı ve İtalya ayrı taraflarda savaşa girince zaten fiilen işgal altındaki 12 adalar resmen İtalyanlarca işgal edilip İtalyan toprağı oldu). Ayrıca Osmanlıların bir kısım kuvvetlerini de Balkanlara geç aktarmasına veya hiç aktaramamasına sebep oldu. Osmanlı, I. Balkan Savaşı öncesi Balkanlarda ordularının yerini sağlamlaştırabilecek bir hamle yapamadı.[14] Osmanlı redif askerleri Yine oluşan siyasal çekişmeli ortamda ordu reformları ihmal edilmişti. Almanların yardımıyla orduda bir kısım modernizasyonlar yapılmışsa da bunlar yetersizdi, Osmanlı İmparatorluğu hala askeri refomlarına ve orduya bir şekil verememişti. İşin daha da kötüsü ordunun siyasetin içine düşmesi yanında Rumelide ikmal yollarında yaşanan sorunlardı. Rumelideki Osmanlı Demiryolu ağı, Rumeliye ulaşmak için, korumak için zayıf ve asker taşımak için yetersiz bir durumdaydı. Anadolu ile bağlantıda sorunlar yaşanmaktaydı. Deniz yolunda ise Yunanlılar donanmalarını geliştirmişler ve Osmanlılardan denizde üstün bir konuma erişmişlerdi. Bu da sorunlara yol açabilecekti.[15] Dahası I. Balkan Savaşının hemen öncesi Osmanlı Yüksek Komutası Balkanlardaki 70.000 askerin ve bunların bulunduğu mobil askeri birliklerin tasarruf ve yaş haddi gerekçeleriyle terhis edilmesine karar vererek ölümcül bir hata yaptı; tecrübeli askerlerden yoksunluk, ve böyle büyük çapta bir askeri terhis Balkan Savaşında Osmanlının felaketini hazırlayan en büyük nedenlerden biri oldu.[5][16] Yine Osmanlı Ordusu iki tür birlikten oluşmaktaydı Nizam denen birlikler düzenli ve iyi donanımlı askerlerden oluşmaktaydı buna karşın Redif denen takviye (yedek) askeri kuvvetler ise disiplinsiz ve tecrübesiz, eğitimsiz askerlerden oluşmaktaydı en önemlisi topçu başta olmak üzere yetersiz ekipmanlara sahipti. Bir de bunun yanında Yunanlılar, Bulgarlar veya Sırpların aksine Osmanlı seferberlik sistemi eski ve hantal bir pozisyondaydı. Öyle ki I. Balkan Savaşı boyunca savaşan ordular, hiç bir zaman hedeflediği sayıya ulaşamadı. Osmanlının savaş öncesi Rumelide 3 ordusu vardı. Bunlardan biri Makedonya Ordusu, diğeri Vardar ordusu (ikisinin birleşimi batı ordusunu oluşturmaktadır) ve sonuncusu Trakya Ordusu (doğu Ordusu) idi, bu orduların toplamda 1.203 hareketli ve korumalı bölgelerde 1.115 sabit topu vardı. Teşkilatlanan osmanlı ordusuna bir göz atılırsa; Doğu ordusu olan Trakya Ordusu 115.000 askerden oluşmaktaydı ve Bulgarlara karşı pozisyon almıştı.Nazım Paşa komutasında 7 kolorduda 11 düzenli piyade taburu, 13 redif ve 1+ (bir tümenden fazla ama 2 tümenden az) süvari tümenine sahipti: I. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır (2. piyade tümeni (eksik alay), 3. piyade ve 1. Geçici Piyade Tümenleri). II. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır (4. (eksik alay) 5. Piyade Tümenleri ve Uşak Redif tümeni). III. Kolordu 4 tümenden oluşmaktadır (7., 8. ve 9. Piyade Tümenleri (hepsi eksik alay), ve Afyonkarahisar Redif Tümeni). IV. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır (12.piyade tümeni (eksik alay), İzmit ve Bursa Redif tümenleri). XVII. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır. (Samsun, Ereğli VE İzmir Redif tümenleri). Müstahkem Mevki 6 ek tümen (10. ve 11.piyade, Edirne, Babaeski ve Gümülcine Redif ve Kale Tümeni, 4. Tüfek ve 12.süvari alayı). Kırcaali Müfrezesi iki ek tümen (Kırcaali Redif, Kırcaali Mustahfız Tümeni) ve 36. Piyade Alayı. Bağımsız Süvari Tümeni ve 5. Hafif Süvari Tugayı Makedonya ve Vardar ordularından oluşan Batı ordusu ise 10 kolorduda 32 piyade ve 2 süvari tümeni toplamda yaklaşık 200.000 kişiden oluşmaktadır. Sırplara karşı konumlanmış merkezi Üsküpte olan Vardar Ordusu Halepli Zeki Paşa komutasında 5 kolordu ve bu kolorduların içinde 18 piyade tümeni,1 süvari tümeni ve 2 bağımsız süvari tugayı olarak teşkilatlanmıştır. V. Kolordu 4 tümenden oluşmaktadır. (13., 15., 16. Piyade ve İştip Redif Tümeni) VI. Kolordu 4 tümenden oluşmaktadır. (17., 18. Piyade ve Manastır ile Drama Redif Tümenleri) VII. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır. (19. Piyade ve Üsküp ile Priştine Redif Tümenleri) II. Kolordu 3 tümenden oluşmaktadır. (Uşak, Denizli ve İzmir Redif Tümenleri) Sancak Kolordusu 4 tümenden oluşmaktadır. (20. Piyade (eksik alay), 60. Piyade ve Metroviça Redif Tümeni, Taşlıca Redif Alayı, Firzovik ve Taşlıca Müfrezeleri) Bir Bağımsız Süvari Tümeni, 7. ve 8. Süvari Tugayları. Merkezi Selanikde bulunan Ali Rıza Paşa komutasındaki Makedonya Ordusu hem Yunanistan, hem Bulgaristan hem de Karadağa karşı konumlanmıştı. 5 kolorduda 14 tümene sahipti. Yunanistana karşı 7den biraz fazla tümen konumlanmıştır. VIII. Geçici kolordu 3 tümeni bulunmaktadır. (22. Piyade ve Nasliç, Aydın Redif tümenleri). Yanya Kolordusu 3 tümeni bulunmaktadır. (23. Piyade, Yanya Redif ve Bizani Kale tümenleri). Bağımsız üniteler olarak Selanik Redif tümeni ve Karaburun Müfrezesi Bulgaristana karşı güneydoğu Makedonyada 1 kolordu 2 tümen konumlanmıştır. Struma Kolordusu 2 tümeni bulunmaktadır. (14. Piyade ve Serez Redif tümeni bunlara ek olarak Nevrekop Müfrezesi) Karadağa karşı 4 den biraz fazla tümen konumlanmıştır. İşkodra Kolordusu 2den biraz fazla tümen (22. Piyade ve İşkodra Redif tümeni, İşkodra Müstahkem Mevki Komutanlığı ve buna bağlı askeri birlik) İpek Müfrezesi 2 tümeni vardır (21. Piyade ve Prizren Redif tümenleri) Lüle Burgazdan Çatalcaya doğru çekilen Osmanlı birlikleri Organizasyon planına göre Osmanlının Batı ordusu (Vardar ve Makedonya Orduları) savaş durumunda 598.000 askere ulaşacak ve bu şekilde düşmana karşı koyacaktı. Fakat demir yollarındaki yetersizlik bunun yanında hantal ve yanlış Osmanlının seferberlik sisteminde de hatalar vardı. Zira askere alınacak kişiler askere alındıkları ordunun yakınındaki bölgelerden alınırdı, bu seferberlik açısından silah altına alma ve askerlerin bölgeyi tanıması, zorlanmaması gibi belli bir kolaylık sağlasa da dezavantajları çoktu zira savaşılan bölgeye yakın ordunun olduğu yerde silah altına alınan bu kişiler, eğer silah altına alındıkları yerler cephe hattı ve düşman işgali tehlikesi olan yerlerdeyse bu bölge yakınında köylerinin, şehirlerinin başına gelenlerden derhal haberdar olduklarından bu durum onları demoralize edip dikkat dağınıklığı ve ailelerini korumak için firarlara sebep oluyordu. Örneğin Priştine ve Üsküp şehirlerinin ileride Sırpların eline geçtiğini veya buraya Sırplarının yürüdüğünü öğrenen, cephede savaşan tümenlerdeki Üsküplü Arnavut ve Türk redif askerlerin pek çoğu ailelerinin durumundan endişelenerek kurtarmak için panik içinde bulundukları yerleri terk edip bu yerlere gitmişlerdir. Sonuçta da Osmanlı ordusunda bu firarlar ağır sorunlara neden olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşındaki seferberlik programında imparatorluk bu sistemden dönebilmiştir. Balkan Savaşındaki firar sorununun temel nedenlerinden biri de budur. Bu durum bazı kimselerce haksız şekilde Balkanlarda Arnavutlar Osmanlılara ihanet etti şeklinde düşünülmüştür. Bunu ihanet iddialarını destekleyecek öne sürdükleri bir dayanak ta 1911de Arnavutlukta ve 1912de Kosovada çıkan Arnavutluk isyanlarıdır. Oysa ki durum hiçte öyle değildi: zira 1911 yılındaki ve 1912 yılındaki isyanlara karşın Arnavutların çoğu sırp, karadağ, yunan egemenliğinden çok Osmanlı yönetimi taraftarıydı ve özellikle Sırplarla çekişmeli durumdaydılar. Aynı eleştirilen Arnavutlar bu savaşta, Osmanlının İşkodra Savunması esnasında gönüllü birlikler kurup Osmanlı yanında Karadağ-Sırp birleşik ordusuna karşı savaşmışlardır. İşkodradaki direniş ancak Nisan 1913te savaşın sonuna yakın sert ve acımasız çatışmalardan, ablukadan sonra aç, susuz kalan şehir ile ilgili yapılan müzakerelerle teslim olması ile kırılmıştır. Ancak sonradan Esat Paşa Toptani gibi Arnavutlardan az sayıda kişiler sonradan Sırplarca etkilenerek Osmanlı aleyhine dönmüştür ancak bu kişiler de pek fazla Arnavutlardan taraftar bulmamıştır. Kaldı ki sadece Arnavutlardan değil Türklerden de Osmanlı aleyhine Balkan savaşında çalışan kişilere rastlanmaktadır. Büyük Sırbistan hayali Arnavutlar dışında Avusturya-Macaristan İmparatatorluğunu da tedirgin etmekteydi. Bu imparatorlukta bölgede Slav veya Rus egemenliği yerine Osmanlıların bölgede olmasına taraftardı. Zira Sırbistan ve Rusyanın kendi içindeki slav azınlığı kışkırtacağı korkusu içindeydi, diğer taraftan Sırbistanda bu imparatorluktan toprak koparma peşindeydi. Avusturya-Macaristan savaşta Osmanlı ordularının çöktüğünü fark ettiğinde ve Sırbistanın genişlemesinin kaçınılmaz olduğunu anladığında, bölgede bir Arnavutluk devleti kurulmasını ve bu şekilde Sırp egemenliğinin kırılmasını sağlamaya çalışmış, onlara hamilik etmiştir. Arnavutlukun bağımsızlığın ilanı da apar topar yapılmıştır. Zira Osmanlının artık kendilerine yardım imkanı kalmayıp: yaşadığı topraklarının Sırp, Karadağ ve Yunanlılarcaa parçalanacağı ve katliama uğrayacakları korkusu ile yapılmış bir bağımsızlık ilanıdır. Bununla birlikte ihanet iddialarına bir başka dayanak ta özellikle Kumanova Muharebesinde görülen orduya alınan hristiyan askerlerin firarı sorunudur ki, bu yönden bu iddialara hak verilebilir. Zira NY Times vs gazetelerde belirtildiği üzere özellikle redif tümenlerine Balkan Savaşında gerekli adaptasyon yapılmadan alınan kimi yerlerde ordunun %15-%20sini oluşturan Osmanlı yönetimindeki bölgelerdeki Sırp, Yunan ve Bulgar azınlıklardan bir kısmı karşılarında kendi milletlerinden olan orduları görünce cepheden firar etmişlerdir. Ancak ihanet dışında burada Osmanlı seferberlik hizmetlerini eleştirmek gerekir. Zira seferberlik sırasında asker adaptasyonları bu kişilere eğitim verilmeden apar topar silahlandırılarak ön cepheye sürülmüşlerdir, dahası I. Dünya Savaşında da hristiyan ve diğer azınlıklardan silah altına alınan kişiler vardır. Ancak bunlar için Osmanlı ordusu, 1. Balkan Savaşındaki gibi firar sorunu ile karşılaşmamıştır. Zira bu azınlık askerleri özel olarak seçilerek, adaptasyon süreçleri tamamlanarak ve kritik pozisyonlardan çok geri hizmetlerde görevlendirilerek kullanılmışlardır. Bu da 1. Balkan Savaşının kaybedilmesindeki temel nedenlerden birinin de Osmanlının o dönemdeki seferberlik sistemi olduğunun açık göstergesidir. Seferberlik sistemi çok dramatik şekilde savaşı ve orduda mevcut asker sayısını etkiledi. Savaş başlangıcında Batı Ordusunda yalnızca 200.000 asker mevcuttu.[3] Takviye olarak daha fazla insan savaş boyunca gelse de savaştaki ağır kayıplar nedeniyle Batı Ordusu hiçbir zaman istenen sayının yakınına dahi ulaşamadı. Savaş sırasında Osmanlılar Suriyeden gerek Nizam (Nizamiye) ve gerekse Redif askerleri getirmeyi planlamıştı. Ancak bu da hiç bir zaman tam olarak gerçekleşmedi; çünkü Yunanlılar Egede deniz hakimiyetini ele geçirip takviyelerin denizden gelmesine engel oldular. Askerler de kara yolundan sevk edilmek zorunda kaldılar ve sonuçta bu takviyeler ya hiç Balkanlara gelmedi veya istenen vakitte gelemedi.[17] Osmanlı Komuta Konseyi, Alman Askeri Danışmanlığı misyonunda düşmanlarının durumuna göre 12 farklı savaş planı hazırlamıştı. Özellikle 5 nolu Yunanistan ,Bulgaristan ve Karadağa karşı hazırlanan savaş planı iyi geliştirilmiş bir plandı ve ordunun çeşitli kademelerine kendi yerel savaş planlarında kullanılmak ve geliştirilmek üzere gönderildi.[18][19] Osmanlı Hükümeti 16 Ekim 1912de harp ilan etmekte, ancak ordusunun son tertip 120 taburunu terhis etmiş, 35 taburunu başında Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa olmak üzere Yemene göndermiş, İtalyanların İzmire çıkarma ihtimaline karşı Balkanlardaki kuvvetlerinin bir kısmını İzmire intikal ettirmiş, seferberliğini tamamlayamamış, silahlı kuvvetlerini bir salgın hastalık gibi saran Mektepli, Alaylı, Redif, Zadegan, Kurmay subay çekişmelerini giderememiş, ordunun silah ve teçhizattaki eksikliklerini tamamlayamamış, yeterli eğitim ve tatbikat yaptırılamamıştı.[20] Bunun yanında alman askeri danışmanlığının hazırladığı savunma planı Osmanlı Ordusu kurmaylarınca gözardı edildi; zira o sırada yeni Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa; daha önce Ahmet İzzet Paşanın da onayıyla yapılan bu savunma planlarının ve görüşünün aksine kitaplarını olduğu Fransız General Ferdinand Fochun Fransız Saldırı doktrinini benimsemiş biriydi.[21] Nazım Paşanın bu hatası bütün savaşı Osmanlı aleyhine etkileyecek nedenlerden biri olmuştur. Savaşın kaybedilmesinden hemen sonra Nazım Paşa, bu önemli hatalarından dolayı İttihatçı fedailer tarafından öldürüldü.[22][23] Osmanlı Donanmasının Durumu[değiştir | kaynağı değiştir] Resimde Barbaros Hayreddin, adlı Osmanlı Amiral Gemisi (Bu geminin kardeşi Turgut Reis gemisi Averofa göre daha iyi zırf ve korumaya sahip olmasına karşın hızı 5 knot daha düşüktü.) Osmanlı Donanmasının özellikle 1897 Türk-Yunan Savaşındaki kötü performansı nedeniyle, Osmanlı hükümeti donanmada reformlara başlamak zorunda kaldı. Eski gemiler emekliye ayrıldı; yerine Fransa ve Almanyadan yeni gemiler alındı. Buna ilave olarak Osmanlı Devleti 1907 yılında İngiliz donanma misyonundan eğitim ve taktik konusunda yardım istedi.[24] Amiral Bu yardım İingiltere tarafından kabul edildi. Sir Douglas Gamble başkanlığında bir heyet İstanbula geldi. Bununla birlikte bu misyon, görevi başarıya ulaşmasını neredeyse imkansız görüyordu. Zira Genç Türkler İhtilali sonucu II. Abdülhamit tahtan indirilmiş ve Osmanlı Devleti politik açıdan karışık bir haldeydi. Dahası 1908 ile 1911 yılları arasındaki dönemde Osmanlı Donanma Bakanlığı tam 9 kere el değiştirdi. Bunun üzerine genç subaylarla, donanmanın çoğu kadrosunu elinde tutan ama hiç aktif görevlere katılmayan yaşlı eski subaylar arasında donanma içinde iç mücadeleler yaşanmakta idi ve yaşlı eski subaylar bu reformları engellemeye çalışıyordu. Bir de bunun üzerine Osmanlı gemi inşa programı üzerinde İngiliz kontrolü Osmanlı Bakanlarının şüpheleri ile karşılaştı ve Gambleın yeni gemiler alımı ve yapımı konusundaki planları için gerekli fonlar hiç hazır olmadı. Yunanlıların Averof atağına karşı Osmanlılar yeni zırhlı alman kruvazörü SMS Blücher veya savaş kruvazörü SMS Moltke tipinde bir gemi almaya çalıştıysa da büyük maliyetler nedeniyle bu plan rafa kaldırıldı. Osmanlılar bunun yerine iki tane eski Brandenburg sınıfı Ön-dretnot gemiyi Alman donanmasından satın aldı. Bu gemilerden biri Barbaros Hayrettin diğeri ise Turgut Reis zırhlısıydı.[25] Bu zırhlılar Hamidiye Kruvazörü ve Mecidiye Kruvazörü ile birlikte Osmanlı Donanmasının çekirdeğini oluşturuyordu.[26] Ancak 1912 yazında, bu 4 gemi de yoksul bir devlette kronik bir ihmalin kurbanıydı; Telefonları çalışmıyor, mühimmat asansörleri ve mesafe ölçerler yerinden sökülmüş, pompalar korozyona uğramış, su geçirmez kapılarının çoğu artık kapanmaz durumdaydı.[27] I. Balkan Savaşı ve Londra Konferansı[değiştir | kaynağı değiştir] Birinci Balkan Savaşı sırasında Balkanlardan göçen muhacirler, İstanbul, 1912. Yanyanın Yunanlara teslimi, Yunanistan Krallığı veliahtı Konstantine kılıcı teslim eden Esad Paşa. (21 Şubat 1913) Bu devletlerin savaş ilanında, Balkanları koruyacak büyük bir Osmanlı Ordusu bulunmuyordu. Böylece, güçsüz ve küçük ordulara karşı birçok zafer kazandılar. Bulgarlar, yönünü doğuya yöneltti ve Trakyanın önemli kısmını işgal etti. Sırplar, Priştine, Üsküp ve Manastırı, Yunanlılar ise Serfice, Selanik, Bozcaada, Limni, Sakız ve Midilli adalarını kolayca işgal etti. Sırplar ve Karadağlılar ise, Arnavutluku paylaştılar. Osmanlı Ordusu, bu yenilgilere karşı önemli bir harekatta bulunamıyordu. Uğranılan bu ağır yenilgiler üzerine, Bab-ı Ali barış istedi ve Londra Konferansı düzenlendi. Bu konferans ile, Osmanlı Devleti büyük bir kayba uğruyordu. Toprak Kaybı[değiştir | kaynağı değiştir] Yapılan bu konferans ile, Osmanlı Devleti büyük bir kayba uğradı. Bu kayıp şöyledir: Osmanlı Devleti, 167.312 km2lik alan kaybetti. Bu alanda, 6.582.000 nüfus vardı. Bulgaristan, 25.257 km2 Yunanistan, 55.919 km2 Sırbistan, 41.873 km2 Karadağ, 5.590 km2 Arnavutluk, 25.734 km2lik alan kazandı. Osmanlı İmparatorluğunun savaş sonrası Avrupada kalan toprağı 26.000 km2 idi. Avrupadaki toprakların %83ü ve nüfusun %69u kaybedildi.[28] Ayrıca 12 Ada, Ege adaları ve Girit kaybedildi.[28] Balkan Devletlerinin, bu toprak kazancı ile nüfusları, önemli oranda arttı. Bu devletlerden, Bulgaristan, en çok toprak kazanan devlet olurken, en az toprak kazanan devlet ise Karadağ oldu. Bu savaş sonucunda, Kırklareliye kadar olan tüm topraklar kaybedildi. Ancak, bu toprak dağıtımında birçok devlet birbirine düştü. Nedeni ise; toprak paylaşımının adaletsizliği bahane edildi. Bu nedenle, II. Balkan Savaşı başladı. L...M
Posted on: Sun, 17 Nov 2013 17:29:09 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015