* HADİS-2.KISIM MEZHEPLER TARİHİ M.EBU ZEHRA MATURİDİ - TopicsExpress



          

* HADİS-2.KISIM MEZHEPLER TARİHİ M.EBU ZEHRA MATURİDİ (ölümü h.333) Kuran’ı kerimin kapsadığı İNANÇ konularını AKIL ve MANTIK delilleriyle ıspata yönelmiştir. Ve KURAN’ I AKAİDE bağlamıştır. Allah’ı bilmek şeriattır. Şeriatın İRŞADIYLA AKLA dayanmakta NAKLE dayanmamaktadır. Ve bunu reddetmiştir.(nakli) Kuran’a göre AKIL ; Arzulardan ve taklitten uzak bir şekilde doğru bir istikamet tutturabilirse, ALLAH’A İMANA ve BİLMEYE ulaştıracaktır. Allah’u Tealanın vaad ettiği bir cezadan vazgeçebileceğini söylemiştir. Allah ancak ahrette görülebilir.(Kıyame 22-23 dayanıyor) MEZ.TARİHİ M.EBU ZEH. 75 / KIYAME - 22 Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun). İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır. 75 / KIYAME - 23 İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun). Rablerine bakan Kur’anın gercek anlamını kavrayamadıkları için o nu askıya alıp,çoğunluğu,UYDURMA olan HADİSLER, mezhep alimlrini de, hadis alimlerini de, itikat imamlarını da, BÜYÜK HATALARA DÜŞÜRMÜŞTÜR. Peki nedir ? bu alimlerin hataları; ÖNCE MEZHEP İMİMLARININ HATALARI NEDİR? İmanın Tarifleri. Doğrusu nedir? :İmanın yedi şartı vardır 1.)Allah’a İman .Var olduğuna,Tek olduğuna 2.)Meleklere iman 3.)Allah’ Mülaki olmaya (Sahihi Buhari 1.cild 47 nolu hadis-HUD .29 AYET) 4.) Resullerine iman 5.)Kitaplarına iman 6.) Hayrın Allah’tan Şerrin Kendisinden olduğuna (Nisa 79) 7.)Öldükten sonra dirilmeye iman HUD-29 Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû , innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne). Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allaha aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allaha ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rablerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum. 4 / NİSA - 79 Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsik(nefsike), ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden). Sana ne iyilik (hasenat) isabet ederse, Allahtandır. Sana ne kötülük (seyyiat) isabet ederse, kendi nefsindendir. (Eğer derecat kaybedecek bir şey yapmış olsaydın.) Ve seni, insanlar için Resûl olarak gönderdik ve Allah şahit olarak yeter. *İnsanların BÜTÜN FİİLLERİNİ ALLAH YARATIR (HAYRIDA ŞERRİDE) O zaman insanlar sorumlu olmazdı. Allah ADL esmasının sahibidir.Şer; Derecat kaybetmektir yani günah kazanmaktır. Günaha sokacak olayları Allah yaratsaydı o zaman Allah (Haşa) insanlara zulmetmiş olmazmıydı.? Kuran’ı kavrayamayan insanlar için Algılamada, şeytanın yardımıyla böyle olacaktır. Allah insanları ve cinleri serbest iradeyle yaratmıştır ve sorumlu kılmıştır.Hem kendisi hem de hidayetcileri serbest iradeye müdahale etmiyor. 16 / NAHL - 35 Ve kâlellezîne eşrekû lev şâallâhu mâ abednâ min dûnihî min şey’in nahnu ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min dûnihi min şey’(şey’in), kezâlike fe alellezîne min kablihim, fe hel aler rusuli illel belâgul mubîn(mubînu). Şirk koşanlar: “Eğer Allah dileseydi, biz Ondan başka bir şeye kul olmazdık. Ve babalarımız da (kul) olmazdı. Ve Ondan (Onun emrinden) başka bir şeyi haram kılmazdık.” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yaptı. Artık resûllerin üzerinde apaçık tebliğden başka (bir sorumluluk) var mı? 30 / RUM - 44 Men kefere fe aleyhi kufruh(kufruhu), ve men amile sâlihan fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne). Kim inkâr ederse küfrü (inkârı), kendi aleyhinedir. Ve kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa onlar, böylece kendi nefsleri için hazırlık yaparlar. 45 / CASİYE - 15 Men amile sâlihan fe li nefsih(nefsihî), ve men esâe fe aleyhâ summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne). Kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, kendi nefsi içindir (lehinedir). Ve kim kötülük yaparsa, o da kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. 41 / FUSSİLET - 46 Men amile sâlihan fe li nefsihî ve men esâe fe aleyhâ, ve mâ rabbuke bi zallâmin lil abîd(abîdi). Kim salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, kendisi içindir. Ve kim kötülük yaparsa, o da onun aleyhinedir. Ve senin Rabbin kullar(ın)a zulmedici değildir. 7 / ARAF - 30 Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâlet u, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne). Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki; onlar, Allahtan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar (hesap ediyorlar). YUKARIDAKİ AYETİ KERİMELER ONLARIN BU KONUDAKİ YANLIŞLARINI ORTAYA ÇIKARMAYA YETER SANIRIM. CEHENNEMDEN CENNETE DÖNÜŞ: Kuran’da bir tek ayette bile cehennemde cezasını çekip, ister şefaatle ister, Allah’ın affı ile isterse cezası tamamlandığı için CENNETE DÖNÜŞ YOKTUR. Ancak devamlı kalacağına dair 53 Ayeti Kerime var. 2 / BAKARA - 80 Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahd en fe len yuhlifallâhu ahd ehu( ahd ehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne). Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allahın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allaha karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? 2 / BAKARA - 81 Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır. 2 / BAKARA - 257 Allâhu velîyyullezîne âmenû , yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allaha ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır 3 / AL-İ İMRAN - 116 İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Hiç şüphesiz o kâfirlerin, ne malları ve ne de evlâtları, onlara; Allahtan (gelecek bir cezaya) bir şeye, (karşı koymaya) yetmez. İşte onlar, ateş ehlidir. Orada devamlı kalacaklardır. 4 / NİSA - 14 Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun). Kim Allaha ve peygamberine isyan eder ve Onun sınırlarını aşarsa, daimî kalmak üzere ateşe atılır. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. 7 / ARAF - 36 Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacaklardır). 3 / AL-İ İMRAN - 24 Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne). Bu (döneklik), hiç şüphesiz onların: “Bize asla ateş dokunmaz ancak sayılı (birkaç gün) günler hariç.” demelerinden ve uydurdukları şeylerin dînlerinde kendilerini aldatmış olmasındandır. 10 / YUNUS - 27 Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsim(âsimin), ke ennemâ ugsîyet vucûhuhum kitaan minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası, onun misli kadardır. Ve onları bir zillet kaplar. Ve onların Allaha karşı bir koruyucusu yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış gibidir. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacak olanlardır). 23 / MUMİNUN - 103 Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne). Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır. SIRAT KÖPRÜSÜ Kuran da sırat köprüsü diye bir terim yok böyle bir şeyin olmasıda mümkün değil .Kıyametten sonra 2. ve 3. sur’a üflendiğini ve herkesin filimlerinin karşılarında seyredildiğini ve hesabın görüldüğünü buyuruyor Allah’u Teala. 36 / YASİN – 65 El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). Bugün onların ağızlarını mühürleriz. Kazanmış olduklarını (yaptıklarını) Bize, onların elleri anlatır, ayakları şahitlik eder. 39 / ZUMER - 68 Ve nufiha fîs sûri fe saıka men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn(yanzurûne). Ve sura üfürülmüş, Allahın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olanlar ölmüşlerdir. Sonra ona (sura) bir defa daha üfürüldüğü zaman onlar ayağa kalkarak bakınırlar. 39 / ZUMER - 69 Ve eşrekatil ardu bi nûri rabbihâ ve vudıal kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve kudıye beynehum bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). Ve Rabbinin nuru ile yeryüzü aydınlandı. Ve kitap ortaya kondu. Peygamberler ve şahitler getirildi. Ve onların aralarında onlara zulmedilmeksizin hak ile hüküm verildi. 39 / ZUMER - 70 Ve vuffiyet kullu nefsin mâ amilet ve huve a’lemu bimâ yef’alûn(yef’alûne). Ve her nefse (herkese) yaptığının karşılığı ödendi. Ve O (Allah), onların yaptıklarını çok iyi bilir. Herkesin Cehenneme gideceği Cennetliklerin orayı göreceği ve oradan cennete gideceği, cehennemliklerin orada kalacağı beyan edilmiştir. 19 / MERYEM - 71 Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen). Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür. 19 / MERYEM - 72 Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen). Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız. Dolayısıyla Sırat köprüsü gibi bir yere uğrayıp geçmek yoktur. SÜNNETİN (HADİSLERİN) ASIL OLDUĞU KURAN’A DAYALI OLMAYACAĞI HATTA KURAN AYETLERİNİN HÜKMÜNÜ KALDIRABİLECEĞİ HADİSLERİ, yukarıda açıkladık çoğunun uydurma olduğunu. KURAN ise bir tek noktası bile değişmeyen Allah’ın sözü olduğu inkar edilemez. Allah’u Teala bu olayları ezelde bildiği için cevabını da Kuran da önceden hazırlamış . Allah’ın yolundakilerle mücadelede hep emaniyye ilimlerle (Hadis, Fıkıh, Mezhep, İtikat vs) karşı çıkan insanlar daima şeytandan yardım alırlar. 6 / ENAM - 121 Ve lâ te’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk ( fısk un), ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le muşrikûn(muşrikûne). Ve üzerine Allahın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz müşrikler olursunuz. 22 / HAC - 3 Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin). Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; ilmi olmaksızın, Allah hakkında mücâdele eder ve bütün azgın şeytanlara tâbî olur(lar). Allah’u Teala da onların gösterdikleri HADİS delilinin Allah’ın ilminin karşısında boş söz olduğunu buyuruyor. 31 / LOKMAN - 6 Ve minen nâsi men yeşterî lehvelhadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun). Ve insanlardan bir kısmı boş sözleri(HADİS) satın alırlar, ilimleri olmaksızın Allahın yolundan saptırmak için. Ve onu eğlence (alay konusu) edinirler. İşte onlar için muhin (aşağılayıcı) bir azap vardır. 31 / LOKMAN - 7 Ve izâ tutlâ aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiren ke en lem yesma’hâ ke enne fî uzuneyhi vakrâ(vakran), fe beşşirhu bi azâbin elîm(elîmin). Ve ona âyetlerimiz okunduğu zaman onu işitmemiş gibi kibirlenerek döner (gider), onun kulaklarında vakra (işitme engeli) varmış gibi. Öyleyse onu elîm azapla müjdele (ikaz et, uyar). 45 / CASİYE - 6 Tilke âyâtullahi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), fe bi eyyi hadîsin ba’dallâhi ve âyâtihî yû’minûn(yû’minûne). İşte bunlar, Allahın âyetleridir. Sana hak olarak onları okuyoruz. O halde Allahtan ve Onun âyetlerinden sonra hangi söze (HADİS’E) inanacaklar? Boş söz denilen Arapça aslı Hadis tir. Hangi söze denilen Arapça aslı Hadis tir. Peygamber(S.A.V)Efendimizin Hata yapabileceğini söylüyorlar. 30 / RUM - 7 Ya’lemûne zâhiren minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhıreti hum gâfilûn(gâfilûne). Onlar, dünya hayatının zahirini (görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gâfil olanlardır. 30 / RUM - 8 E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne). Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rablerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allaha ulaştırmayı) inkar edenlerdir. Bir defa Peygamberler iradeleriyle birlikte Akıllarını da Allah’a teslim etmişlerdir.Kendi serbest iradeleri yoktur.Bize göre hata gibi görünen olayları da Allah bir ibret ve imtihanımız için gerçekleştirir. 48 / FETİH - 10 İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen). Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allaha tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allahın eli vardır. Bundan sonra kim ( ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allaha verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allaha olan ahdlerine vefa ederse ( yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir). 8 / ENFAL - 17 Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun). Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, müminleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir. 28 / KASAS - 68 Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne). Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhandır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir. 53 / NECM - 3 Ve mâ yentıku anil hevâ. Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz. 53 / NECM - 4 İn huve illâ vahyun yûhâ. (Onun söyledikleri), sadece Ona vahyolunan vahiydir 7 / ARAF - 188 Kul lâ emliku li nefsî nef’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ messeniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne). De ki: “Allahın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mümin olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim. HİDAYET HİDAYET : Hidayet ne doğru yoldur ,nede” kişinin kendi iradesinin dışında Allah’ın HİDAYETE erdirmesidir. Bir defa HİDAYET yol değildir. Ulaşma vasıl olmadır. Allah’ın kendine ulaştırmasıdır. (Kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesiyle) Münib=Allah’a yönelme,Allah’a ulaşmayı dilemektir. 13 / RAD - 27 Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve Ona yönelen kimseyi Kendine ulaştırır ( hidayete erdirir).” 42 / ŞURA - 13 Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuha vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîme, Hz. Musaya ve Hz. İsaya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allaha ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve Ona yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır). DALALETTE bırakma ise ;kişinin Allah’a ulaşmayı dilememesi ve şeytanı dost edinmesi ile Allahın onunla ilglenmemesidir. Bütün insanlar başlangıçta delalettedir.Peygamberler de buna dahildir. Taki Hidayete adım atıncaya kadar. Dalalete düşürme diye bir şey yoktur. Hz. İbrahim: 6 / ENAM - 77 : Ayı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.” dedi Peygamber (S.A.V) Efendimiz: 93 / DUHA – 7: Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi. Hz.Musa: 26 / ŞUARA - 20: Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlette olanlardandım.” dedi. MEZHEPLERDEN doğruyu söyleyenler şeytanın kışkırtmasıyla diğer mezhepler ve Alimler tarafından kabul görmemiş,halktan fazla rağbet Görmemiş çünkü; onların dini EMANİYYE üzerine kurulmuş. Bunlar CAFERİ MEZHEBİ VE MU’TEZİLE MEZHEBİDİR. Çünkü bunlar Kuran’ı anlayabilen ve ona göre hareket edenlerdi. Yukarıda EŞARİ’nin MU’TEZİLEDEN ayrılma sebebi kendisine göre (kendi dinine göre) doğru, ancak HAKİKATA göre yanlış. EŞARİ AKAİDİ Tamamen uydurma HADİSLERLE oluşan bir AKAİD. * Şefaat :YANLIŞ 2 / BAKARA - 48 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne). Ve hiç kimseden bir kimseye bir şeyin ödenmediği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul olunmadığı ve hiç kimseden bir fidye alınmadığı ve onlara yardım da edilmediği günden sakının. Hayrında şerrinde Allah’tan olduğuna inanmak: YANLIŞ (yukarıda izahı yapıldı.) Kişinin fiillerini kendi oluşturmaz inancı :YANLIŞ (yukarıda izah edildi) Kulların Tüm Fiilleri Allah’a aittir inancı : YANLIŞ (yukarıda izah edildi.) MATURİDİ AKAİDİ Maturidi de bir itikad alimi oda EŞARİ nin tam tersine HADİSLER yerine Kuran’a dayalı olarak hazırlamış AKAİDİNİ. Fakat akıl ile çözmeye çalışmış. Akıl ile dinin yaşanacağına inanmış ancak çoğu yanlış olan bir itikat oluşturmuş. Onun itikadına göre hiç kimsenin kurtuluşu gerçekleşmez çünkü akıl sadece imtihanların başarılmasında geçerlidir. Ondan sonra Allah’ın üniversitesine talebe olacak orada yetiştikten sonra KURAN’I öğrenip o zaman Allah’a a’rif olacaktır. ŞERİAT : Kuran’ın Ayetlerinin bütünüdür.Ve oda Allah’a kul olmaktır, Köle olmaktır.. İRADESİZ köle olmaktır. 98 / BEYYİNE - 5 Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti). Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur. 51 / ZARİYAT - 56 Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li yabudûn(yabudûni). Ve Ben, insanları ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattım. 39 / ZUMER - 29 Daraballâhu meselen raculen fîhi şurekâu muteşâkisûne ve raculen selemen li racul(raculin), hel yesteviyâni mesel(meselen), el hamdulillâh(el hamdulillâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). Allah, şu meseleyi örnek verdi. Aralarında anlaşamayan birkaç ortağa (birden) bağlı kişi ile tek bir adama teslim olan kişinin durumu bir olur mu? Hamd, Allaha mahsustur. Ama onların çoğu bilmezler. Özet olarak Kuran’ı bilmeden sadece HADİSLERLE dini yapılandırmaya kalkışmak : ŞEYTANA DOST OLMAKTIR. DALALETTE KALMAKTIR. ŞİRKTE KALMAKTIR. BAŞKALARININ KURTULUŞUNU ENGELLEMEKTİR. CEHENNEMLİK OLMAKTIR. FIRKALARA AYRILMAKTIR. KENDİ GÜNAHI İLE BİRLİKTE BAŞKALARININ GÜNAHINI YÜKLENMEKTİR. ALLAH’IN VE BÜTÜN MELEKLERİN LANETİNE UĞRAMAKTIR. HÜSRANDA OLMAKTIR. HADİSLERİN çoğunun uydurma olduğunu : Mezhep imamları, İtikat imamları, Hadis Alimleri ve İlahiyat Fakülteleri de kabul etmektedir. Ancak kendi yöntemleriyle MEVZU (uydurma) olanlarını HADİS ALİMLERİNİN ayırdıklarını ve KÜTÜBİ SİTTE olarak altı alimin adını alan SAHİH HADİSLER demişlerdir. Sahihi-Buhari, Sahihi- Müslüm, Tirmizi, Ebu Davut,İbni Mace ve Nesai Biz bunlarıda araştırdık SAHİHİ-BUHARİ’yi bütünüyle taradık 2189 adet HADİSTEN oluşan 12 Ciltlik bir eser. Üçte biri MEVZU, Üçte birinin metini doğru ,meali yanlış, üçte birinin de teferruat içeren HADİSLER olduğunu gördük. Burada MEVZU HADİSLERDEN örnekler veriyoruz. Kıyamet günü ilk sual namazdandır. O nu geçerse ne ala geçemezse hali perişandır.RİSALETİ –MUNİRE Unutulmuş bir sünneti meydana çıkarana 100 Şehid sevabı verilir. HADİKA Şefaatime inanmayan ona kavuşamaz. SİRRETÜL-İSLAM Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim. MUSNET- AHMET BİN HANBEL Kıyamet günü Peygamberler,Alimler,Şehidler,şefaat edecekler. IHYA-ULUMİDDİN Küçük çocuklar ana babasına (hatta düşük olsa bile) şefaat edecektir. İMAM BİRGİVİ La ilahe illallah diyenlere mezarlarında VAHŞET mahşerde DEHŞET yoktur. TABARANİ Ümmetimin görüş ayrılıkları RAHMETTİR. Ö.Nasuhi BİLMEN Cehennemden cennete geçiş HADİSLERİ. Buhari-Rikak.52 ,Müslüm –İman.302 SAHİHİ BUHARİ 1.CİLD21.hadis: Cennet ehli cennete ehli cehennem cehenneme girdikten sonra Allahu Teala buyurur: kimin kalbinde hardal tanesi kadar iman varsa çıkarınız 1.cild.41.hadis: La ilahe illallah deyip kalbinde bir arpa tanesi kadar hayır olan kimse cehennemden çıkarılır. 1.cild.87.hadis: Kadınlara vaiz eden peygamber Efendimiz: Hiçbir kadın yoktur ki kendinden evvel 3 evladını göndersinde kıyamette onlar cehenneme karşı siper olmasın. Sorarlar: 2 de olsada mı? 1 de olsa da mı? evet der. 2.cild.343.hadis: Ebumusa(el eşari): Salatı berdeyni yani sabah ve ikindi namazlarını herkim kılarsa cennete girer buyurduğunu rivayet eder. 3.cild.493. hadis: Kim cuma namazına giderken ayakları tozlanırsa Allah onu cehennemine haram kılar. 3.cild.506.hadis: Cuma günü hutbe okunurken arkadaşına DİNLE diyen lanetlenmiş olur. 4.cild.640.hadis: Hangi ölüye figan ile (ağlanırsa) o figan sebebiyle ölüye azap edilir. Yukarıda Mezhep Alimlerinden, Hadis alimlerinden, Fıkıh Alimlerinden bahsederken alıntıların (Kitaplardan) hepsi asıldır. İlave yoktur. Dikkat ettiyseniz O ALİMLERE, MEZHEPLERE münferit veya gurup olsun hep EHLİ SÜNNET veya EHLİ HAK olarak bir sıfat verildiğini görüyoruz. Gerçekten bu kişiler veya guruplar EHLİ SÜNNET Mİ? SÜNNET NEDİR: Peygamber(s.a.v) Efendimizin ve O nu örnek alan sahabenin yaşantısıdır. EHLİ SÜNNET KİMDİR: Peygamber Efendimizin sahabesinin yaşantısını , kendi hayatına uygulayandır. EHLİ HAK: Yine sahabenin hayatını kendi hayatına uygulayıp İnsanların HAK’ka (Allah’a) HİDAYET olmasına Vesile olandır. Yani MÜRŞİD olandır. Peki Sahabe ne yapmıştır? Yedi safhada 4 teslimi gerçekleştirmiştir. 1- Allah ‘a Ulaşmayı Dilediler (1.SAFHA) 39 / ZUMER - 17 Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allaha yöneldiler (Allaha ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele! 2- Kainatın en büyük Mürşidine tabi oldular.(2.SAFHA) 7 / ARAF - 157 Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne). Onlar ki, yanlarındaki Tevratta ve İncilde yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara maruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, Ona îmân ettiler ve Ona saygı gösterdiler ve Ona yardım ettiler ve Onunla beraber indirilen Nura (Kurân-ı Kerime) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir. 3- Hepsi Peygamber (S.A.V) Efendimize tabi olup hidayete erdiler.(3.SAHFA) 1.TESLİM 7 / ARAF - 158 Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne). De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allahın resûlüyüm. O ki; semaların ve arzın mülkü, Onundur. Ondan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse Allaha ve Onun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allaha ve Onun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve Ona tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.” 39 / ZUMER - 18 Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allahın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûlelbabtır (daimî zikrin sahipleri). 4- Hepsi Peygamber (S.A.V) Efendimize tabi olup Fizik vücutlarınıda Allah’a teslim ettiler. DÖRDÜNCÜ SAFHA –İKİNCİ TESLİM 3 / AL-İ İMRAN - 20 Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allaha teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎlere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu Allaha) teslim ettiniz mi?” Eğer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir. Allah kullarını BASÎRdir (görendir). 5- Hepsi nefslerinide tavsiye edip Allah’a teslim ettiler. (BEŞİNCİ SAFHA- ÜÇÜNCÜ TESLİM) 2 / BAKARA - 136 Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne). Deyin ki: “Biz Allaha, bize indirilenlere, İbrâhîme İsmaile, İshaka, Yâkub ve torunlarına indirilenlere, Musa ve İsaya verilenlere ve (diğer) nebîlere, Rableri (tarafı)ndan verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik. Onların arasında hiçbir ayırım yapmayız (fark gözetmeyiz). zaten biz, Ona teslim olanlarız.” 6- Hepsi İrşada ulaşıp Muhsinlerden oldular. (ALTINCI SAFHA) 49 / HUCURAT - 7 Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne). Ve aranızda Allahın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır. 2 / BAKARA - 139 Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne). De ki: “Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (muhlis) (kul)larız.” 7- Hepsi Hakka Tukatihi Takvaya ulaştılar.İradelerini de teslim edip İrşada memur ve mezun kılındılar. (DÖRDÜNCÜ TESLİM.) 3 / AL-İ İMRAN - 102 Yâ eyyuhellezîne âmenû ttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne). Ey îmân edenler! Hakkıyla takva sahibi olanlar (nasıl bir takvanın sahibi ise aynı onlar) gibi, Allaha karşı takva sahibi olun ve (ölmeden önce) Allaha teslim olun. 9 / TEVBE - 100 Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allaha teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekkeden Medineye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medinedeki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da Ondan (Allahtan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır. 3 / AL-İ İMRAN - 110 Kuntum hayra ummetin uhricet lin nâsi te’murûne bil ma’rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minûne billâh(billâhi), ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu’minûne ve ekseruhumul fâsikûn(fâsikûne). Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. Maruf ile emreder, münkerden (kötülükten) alıkoyarsınız (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarına yardım edersiniz). Allaha îmân edersiniz. Eğer kitap ehli de îmân etmiş olsaydı kendileri için elbette hayırlı olurdu. Onlardan mümin olanlar da var ama onların çoğu fasıklardır. ŞİMDİ GELELİM BU ALİMLERE.. Sahabenin ibadetlerden evvel ilk gerçekleştirdikleri Allah’a Ulaşmayı dilemek hiçbir alimin kitabında yer almamış. Bu istikamette hiçbir hadisi de zikretmemişler. Bu konuda ARAPÇA aslını muhafaza eden birkaç HADİSİ aslına ilaveler yaparak konuyu saptırmaya çalışmışlar yada farklı yorumlayarak farklı Kur’an meallaerine sebep olmuşlardır. İki misal vermek istiyorum. Sahihi- BUHARİ DE 1. Cilt-58. Sayfa 47. hadisin Arapça metini şöyle: Kale mal imani Ya Resullullah (Cebrail a.s soruyor.) Peygamber (S.A.V) Efendimiz buyurdu ki: Kalel imanu amenu billahi ve melaiketihi ve LİKAİHİ ve Rusulihi ve tu’minu bilba’s Meallerinde (Cebrail a.s soruyor) İman nedir Ya Resullullah? (Peygamber Efendimiz buyuruyorki) İman odur ki: Allah’a ,Meleklerine, öldükten sonra Allah’ı görmeye Peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmaktır. Peki aslı nedir? Allaha, Meleklerine, O’na Mülaki Olmaya (yani dünya hayatını yaşarken Ruhunu Allaha ulaştırmaya-ölünce herkesin ruhu ulaşacak), Resullerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmaktı. Burada olmazsa olmaz şartı MÜLAKİ olmayı özellikle gizlediklerini görüyoruz. Sebebi ne olabilir acaba Dini Kuran’dan öğrenmemiş olmalarından. Allah ile beraber olmamalarındandır. Sahihi- Buhari 12.cilt 2043 nolu Hadisin Arapça metni Hz. Aişe den rivayet: Kale Resulullah Men habbebe LİKAALLAH e habbeballahü LİKAİHİ men kerihe LİKAALLAH kerihallahu LİKAİHİ… Meali: Resullullah buyurdu ki Kim Allah’a Kavuşmak isterse (ölümle) Allah onu kendisine alır,ölümle kimde O na kavuşmak istemezse onu kendisine almaz,öldürmez zamanını bekler. Devamınada ilaveler yapılmış: Ya Resullullah kim ölmeyi ister? Bir an önce ölüp Allah’a kavuşmayı isteyenlerde vardır diye Peki bu Hadisin aslı nedir? Kim Allah’a ulaşmayı (Mülaki olmayı) muhabbetle arzu ederse, Allah’ta onu muhabbetle kendisine ulaştırır (Mülaki kılar.) Kimde ulaşmayı kerih görürse (Ulaşmayı arzu etmezse,yalanlarsa , inkar ederse ) Allah‘ta onu kendisine ulaştırmaz. (Kerih Görür) Ruhunu ölmeden evvel kendisine Hidayet etmez. (Hucurat -13) ve ( Rad-7) de ki münib olma, enab olma, Allah’a ulaşma fiiliyle nasıl çakıştığını görüyoruz. Dilemeyenlerinde KERİH görmesi DALALETTE kalmalarına sebep oluyor. Şeytan insanları o kadar ahmaklaştırıyorki, ölümü dilemenin veya dilememenin geçerli olduğunu zannediyorlar. 3 / AL-İ İMRAN - 145 Ve mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâ(mueccelen), ve men yurid sevâbed dunyâ nu’tihî minhâ, ve men yurid sevâbel âhirati nu’tihî minhâ, ve se neczîş şâkirîn(şâkirîne). Ve Allahın izni olmadan, hiç kimse için ölmek yoktur. (Ölüm), süresi tayin edilmiş bir yazıdır. Kim dünya sevabı isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabı isterse, kendisine ondan veririz. (Şükredenleri) ŞAKİRleri yakında mükâfatlandıracağız. Birinci hadis imanın temel şartını ortaya koymuyormu? Peki onların iman tarifi nedir? Bugün uygulanan altı şart: Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Hayrın ve Şerrin Allah’tan geldiğine, Öldükten sonra Dirilmeye inanmaktır. Bu altı şartın içinde Allah’a Ulaşmaya iman yok. Dolayısıyla daha birinci safhayı gerçekleştiremeyen diğer altı safhayı nasıl gerçekleştirecek? Bunlar, EHLİ SÜNNET, EHLİ HAK olabilirlermi? Mülaki olamakla ilgili bir Hadis daha ama bunun her şeyi açık: Allah’ım SANA MÜLAKİ OLMAYA İMAN EDEN, KADERİNE RAZI OLAN, VERDİĞİNE KANAAT EDEN NEFSİ MUMAİNNE İSTERİM Hadisi kutsi-nasihul ibad Sahihi –Buhari 4.Cilt 575. hadiste: Peygamber (S.A.V) Efendimiz teheccüd namazındaki duasında Yarabbi sana Mülaki Olmak HAKTIR buyuruyor. İşte Ehli Sünnet Alimlerinden birisi olan Abdul Vahabi Şarani (D.İŞL.BAŞK.İSLAMİ İLİMLER ANSİKLOPEDİSİ) *İTTİBA: *Mezhep imamlarına tabi olmak, yani onların yazdıklarına tabi olmak, dört mezhepten birine tabi olmak. Bir diğeri: Ahmet Tahtavi (D.İŞL.BAŞK.İSLAMİ İLİMLER ANSİKLOPEDİSİ): * Mezhep imamlarına tabi olmayan EHLİ SÜNNETTEN ayrılmıştır. Ama İmamı Rabbani Hz. Şöyle buyuruyor: *NAKIS olanların yani tasavvufta yetişmemiş olanların sohbeti öldürücü ZEHİRDİR. (D.İŞL.BAŞK.İSLAMİ İLİMLER ANSİKLOPEDİSİ) Yine İmamı Rabbani Hz.Tabiyet konusunda Şöyle buyuruyor: *Ehli sünnet alimlerine tabi olmayanlar (DALALETTEDİRLER) kurtuluşa eremezler. Burada ki ehli sünnet alimlerinin hep mezhep imamları veya Hadis, Fıkıh Alimleri olduğunu zannederler. Eğer bir önceki sözü (tasavvufta yetişmemiş olanların sohbeti öldürücü ZEHİRDİR) olmasaydı belki bizde öyle zannedecektik. Zaten bir Mürşid ve zamanının İmamı olan bir zatında bu ALİMLERİ kasdetmediği açıktır. Peki neyi kastediyor İmamı Rabbani HZ. Sahabenin yaşadığı hayatı kendi hayatına tatbik eden yedi safha dört teslimini gerçekleştiren kişi salihlerdendir. Allah tarafından İrşada memur ve mezun kılınanlardır. ALLAH (C.C) HEPİNİZDEN RAZI OLSUN
Posted on: Wed, 04 Dec 2013 20:29:51 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015