HAZRETİ MEHDİ (A.S)’I NASIL - TopicsExpress



          

HAZRETİ MEHDİ (A.S)’I NASIL TANIYABİLİRİZ? Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm Sevgili Kardeşlerim, Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrolsun ki; bir Cuma gününün akşamında, Efendimizin himmetiyle, Allah’ın bir zikir sohbetinde gönül gönüleyiz. İnşaallah Sevgili Kardeşlerim bu sohbetimizin konusu, “Mehdi (A.S)’ı nasıl tanıyabiliriz ve Mehdi (A.S)’ı tanımak için dikkat edilmesi gereken incelikler nelerdir?”Sizlerle olmak, Efendimizin himmetiyle o kadar güzel ki, Sevgili Kardeşlerim. Asırlardır merakla beklenen Mehdi (A.S) hamd eder şükrederiz ki; Allah’ın izniyle bu devirde vazife başında. Mehdi (A.S) deyince aklımıza ilk olarak ahir zamanda insanlığa Muhammed (S.A.V) Efendimizin getirdiği Kur’ân hakikatlerini, hidayeti açıklayan, insanları hidayete erdiren ve hem İslâm âleminde veya diğer dînlerdeki bidatları ortadan kaldıracak olan (diğer dînler dediğimiz, aslında Allah’ın katında sadece bir tek dîn var. O da İslâm, teslim olmaktır.) ve mezhep ayrılıkları giderip birleştirecek olan ve bütün dünyada dînleri birleştirecek olan büyük bir Zat geliyor aklımıza. Zaten Mehdi (A.S)’a, Mehdî lâkâbının verilmesi de açık olarak, O’nun hidayete erdiren bir vasfın sahibi olduğunu göstermektedir. Demek ki O’nun temel görevi nedir, Sevgili Kardeşlerim? Hidayet, hidayet ve hidayettir. Bütün insanlığı hidayete erdirmek. Öyleyse insanlık, eğer ki Efendi Hazretlerini çok ama çok dikkatli bir şekilde dinlese, farkedecektir ki; bu devirde veya diğer devirlerde hiçbir kimse hidayeti, bu kadar açık ve net olarak anlatmamıştır. Sadece bu bile gösteriyor ki; Allah’tan getirdiği hakikatlerle hidayeti bu kadar açık ve net olarak anlatan Efendi Hazretleri, olsa olsa ancak Mehdi (A.S) olabilir. Eğer insanlık O’nun anlattığı bütün bu güzellikleri iyice kulak vererek dinlese, farkettiğinde ise: “gerçekten de hidayeti hiçbir kimse bu kadar açık anlatamaz, bu gerçekler olsa olsa ancak Hakk’tan gelebilir” derdiler. Öyleyse insanlık Mehdi (A.S)’ı merak ediyorsa, öncelikle O’nun hidayete erdiren vasıfların sahibi olup olmadığına bakmalıdır. Daha sonra ilmine bakmalıdır. Çünkü O’nun Allah’tan getirdiği ilim öyle bir ilim olmalıdır ki; sadece Kur’ân hakikatlerini muhtevasına alan, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbesinin ve Allah dostlarının yaşadıkları unutulmuş olan o İslâm’ın kişiyi salâh mertebesine kadar ulaştıran safhalarını açıklayarak, dîne sonradan giren bidatları ortadan kaldıracak ve fırkaları tek bir fırka haline getirecek olan ve bütün dünyada birliği sağlayarak dînleri birleştirecek olan bir ilim olmalıdır. Eğer insanlık Efendi Hazretlerinin bütün sohbetlerini dinlese, O’nun bütün bu nitelikleri ihtiva eden bir ilmin sahibi olduğunu açık olarak görecek ve O’nun asıl amacını anlayacaktır, Sevgili Kardeşlerim. Fakat her şey bu kadar açık olarak ortada iken, nasıl oluyor da insanlığın çoğu O’nu hâlâ tanıyamıyor, anlayamıyor ve hâlâ zan ve şüphe içinde O’nu halkın gözünde sahte bir Mehdiymiş gibi göstermeye çalışıyor? Çünkü Sevgili Kardeşlerim, insanlar O’nu gerektiği gibi dinlemiyorlar, sözlerine kulak asmıyorlar, Allah’tan getirdiği hakikatlere bakmıyorlar. İşin batınına değil, sadece dış görünüşe bakıyorlar. O’nun getirdiği hakikatlere bakmadan, dinlemeden o sahtedir deyip geçiyorlar. O’nun getirdiği Kurân hakikatleri ile değil, kişiliği ile ilgileniyorlar. Mehdi (A.S) o mudur, değil midir?, diye. Mehdi (a.s) bütün insanlık için bir imtihandır Sevgili Kardeşlerim. Onun her sözü ve her hali bir imtihandır. Mehdi (A.S), Allah’ın tasarrufu altında ve en büyük ahlakın sahibi olan, Allah’ın salih bir kuludur. Efendi Hazretleri her şeyiyle sadece Allah’a dayanarak “beni yalnızca Allah’tan sorun, bir şüpheniz varsa eğer beni hacet namazıyla yalnızca Allah’tan sorun” diye söylemesine rağmen, samimiyetle niyet edip O’nu Allah’tan sormuyorlar ki sevgili kardeşlerim. Eğer ki insanlık dese ki: “madem ki bu Zat bunca Allah’ın güzelliklerini, bunca her sözünde ‘Allah’a ulaşmayı dileyin, Allah’ı isteyin, sadece şu kalbinizden samimi bir taleple Rabbinizi dileyin’ diye gece gündüz insanları Allah’a çağırıyor ve Allah’ın tasarrufu altında olduğunu, bütün bu hakikatleri Allah’tan getirdiğini ve bu vazifeyi kendisine Allah’ın verdiğini söyleyerek insanlara kendisini hacet namazıyla Allah’tan sormaları gerektiğini haykırıyorsa, demek ki bunda mutlaka büyük bir hakikat olsa gerek ve bu kişi gerçekten böyle bir şey söylüyorsa, bu benim üzerimde bir yükümlüküktür. Eğer O’nu Allah’tan sorsam ve O’nun söylediği gibi Allah’a yönelsem ne kaybederim ki” diye düşünerek, Allah’a ulaşmayı dileseler ve hacet namazı ile Allah’tan sorsalardı, hakikati kardeşlerimiz gibi çoktaaan görürdüler, Sevgili Kardeşlerim. Eğer insan Allah’a ulaşmayı dilese ve Efendi Hazretlerini samimi bir niyetle hacet namazı kılarak Allah’tan sorsa, ne kaybeder ki sevgili kardeşlerim. Demek ki henüz Mehdi (A.S)’ı tanıyamıyan insanların, Mehdi (A.S)’ı tanıyamamasının arkasında ne yatıyor? Önemsememek, kulak vermemek ve kolaylarına geldiği gibi de, Allah’tan sormak yerine o sahtedir deyip geçmek. Hatta demekle kalmayıp bunu her tarafa yayarak “o kendisin Mehdi olduğunu, peygamber olduğunu ilan ediyor, aman sakın onu dinlemeyin, kimseye de dinletmeyin” diyerek, Allah’ın hidayetine mani oluyorlar. Hatta bununla da kalmıyorlar, üzerine suçsuz yere olmayacak birçok iftiralar da atıyorlar. Fakat hiç farketmiyorlar ki; aslında omuzlarında ne kadar büyük bir vebal ve sorumluluk taşıdıklarını. Aslında bilmiyorlar ki; Allah’ın salih bir kuluna suçsuz yere zan ile iftira atmanın ve (bazı) meselelerin iç yüzünü bilmeden ve Allah’tan konular hakkında kesin bir bilginin sahibi olmadan, sadece insanların söyledikleri uydurma yalanlara dayanarak Allah’ın salih bir kuluna iftirada bulunmanın, ne kadar büyük bir günah olduğunu? Aslında görmüyorlar ki; Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ehli beyti ve bu zamandaki vekili olarak insanları hidayete erdirmek üzere vazifeli olan Allah’ın salih bir kulunu, insanların gözünden düşürmeye çalışarak, insanların O’ndan yüz çevirmesine ve böylece Allah’ın hidayetini neşretmesine mani olduklarını? Sevgili Kardeşlerim, çünkü Allah’ın hidayetçisine mani olmak, Allah’ın yeryüzüne hidayetini yaymasına mani olmaktır ve bu da büyük bir günahtır. Hele hele bu kişi Mehdi (A.S) ise bunun üzerinde iyice düşünmek gereklidir. Öyleyse sevgili kardeşlerim, insanlık bu şekilde Mehdi (A.S)’ı nasıl bulabilir ve O’nu nasıl tanıyabilir ki? Demek ki O’nu Said-i Nursi Hazretleri’nin söylediği gibi, ancak kalbimizdeki îmân nurunun dikkatiyle tanıyabiliriz. Öyleyse bu konuda dikkat edilmesi gereken incelikler nelerdir onlara bakalım? 1. gerekçe: Öncelikle hakikati arayan ve gerçekten iştiyakli bir şekilde Allah’ı isteyerek, hakikati arayıcı olmalıyız. 2- Eğer ki Mehdi (A.S), kendisini Allah’tan kesin şekilde emir aldığını söyleyerek tanıtıyorsa, O’nun neye davet ettiğine bakmalıyız. 3- O’nu dikkatli bir şekilde dinleyerek, Kur’ân’dan getirdiği hakikatlere bakmalı ve incelemeliyiz. 4- Fakat bu incelemede başkalarının sözlerine ve yalan yere iddia edilen zan ve iftiralarına değil, Allah’ın Hz. Mehdi’ye öğrettiği ilme ve bu ilmin bize neler kazandırabileceğine bakmalıyız. 5- Ve öncelikle onun söylediği hakikatleri iyice dinleyip, sonra davetine icabet ederek, Allah’a ulaşmayı dilemeliyiz ki, böylece kalbimize Said-i Nursî Hazretlerinin söylediği îmânın nuru girsin ve bu îmân nurunun dikkati ile O’nu tanıyabilelim. 6- Bakara Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimelerine göre, Allah’a ulaşmayı dilemek cihetiyle kazanılan bir îmânın sahibi olarak yani kalbimize giren îmânın nuru ile hacet namazı kılarak Hz. Mehdi’yi Allah’tan sormalıyız. Çünkü Allahû Tealâ Hz. Mehdi’yi insanları hidayete erdirmesi ve bütün dînleri birleştirmesi için, ahir zamanda halifesi olarak vazifeli kılar da, hiç Allah’a ulaşmayı dileyerek hidayeti dileyen dostlarını yalnız ve yardımsız bırakır mı, Sevgili Kardeşlerim? Elbette ahir zamanda insanları Hz. Mehdi ile imtihana tâbî tutan Allahû Tealâ, Hz. Mehdi’yi bulabilmek için de imkânlar sağlamıştır. Çünkü zorluk varsa kolaylık da vardır. Çünkü ihtilaflar varsa hakikat de vardır. Ve eğer Onu Allah’a ulaşmayı dilemek cihetiyle kalbimizdeki oluşan îmân nurunun dikkati ile bütün kalpten isteyerek hacet namazı kılarak Allah’tan sorarsak, ancak hakikati bu şekilde bulabiliriz. 7. şart ise Sevgili Kardeşlerim, Hz. Mehdi’nin aracılığı ile hidayete ereceğimize ve O’nu Allah’ın bize mutlaka ve mutlaka bulduracağına kesin inanmalıyız. Bütün hepsinin özeti olarak, mutlaka sağlam bir îmân, sağlam bir tevekkül ve teslimiyet ve bu konuda kayıtsız ve şartsız Allah’a teslim olarak, O’nu Allahtan istemek ve sormaktır.
Posted on: Wed, 07 Aug 2013 19:45:51 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015