Madımak ve Başbağlar’ı Anlamak… Sabırla - TopicsExpress



          

Madımak ve Başbağlar’ı Anlamak… Sabırla okuyunuz... 1992-1993 yıllarının karanlıklarını aydınlatmadan Madımak ve Başbağlar’ı anlamak mümkün değildir. Peki, bu karanlıklar içinde çıkış yolumuzu nasıl aydınlatılabiliriz? Bu olayların arkasında kim ya da kimler var, bu çözülebilirse eğer doğru cevap ortaya çıkacaktır… 30 Ağustos, 13 Eylül ve 27 Eylül 1992’de, Şemdinli’de Alan, Aktütün ve Derecik karakolları PKK tarafından imha amaçlı saldırılara uğramıştır. Çok sayıda teröristin yok edilmesine karşılık 74 vatan evladı şehit düşmüştür. Özal siyasetinin desteklediği 1991 Körfez Savaşı ve ABD Çekiç Güç’ün varlığının trajik bir sonucudur bu. 3 Ekim 1992’de, bu karakol baskınları sonrasında Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis yakın Türk tarihindeki en büyük sınır ötesi kara harekatını başlatmıştır. ABD aynı gün Ege Denizi’nde tatbikat yapan Muavenet Zırhlımızı vurmuş ve bu harekatı engellemek istemiştir. Ancak Eşref Paşa durmamış ve harekat sonrasında PKK’yı yok olma noktasına getirmiştir, amacı Mart 93’te PKK’ya son bir darbe vurmak ve ülkemizi bu PKK belasından kurtarabilmektir. 24 Ocak 1993’te, Uğur Mumcu öldürülmüştür. Mumcu ABD’nin BOP tuzağını açık açık Türk Milleti’ne anlatan kişidir. O’nun aramızdan ayrılmasıyla Türkiye’deki aydınlar ABD ve tuzaklarını artık görmez ve anlatmaz olmuştur. Karanlıkların düğüm noktası bu cinayetten sonra başlar… 17 Şubat 1993’te, Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı düşmüş ve aramızdan ayrılmıştır. Mart 93’te yapılacak kara harekatı Özal tarafından durdurulmuştur ki Bitlis Paşa yaşasaydı PKK’yı Irak’ta yok edecek ve ABD’nin Türkiye’ye kuruduğu BOP tuzağını yıkacaktı. O’nun aramızdan ayrılmasıyla kesin sonuç alıcı operasyonlar rafa kaldırılmıştır. 17 Şubat 1993’te, Binbaşı Cem Ersever istifa etmiştir. Ersever PKK adıyla Güneydoğu’da oynanan kanlı oyunları deşifre edecek kişidir, Kasım 93’te öldürülmüştür. Yaşamış olsaydı PKK ve arkasındaki güçler ta 93’te ortaya çıkmış olacaktı. O’nun da aramızdan ayrılmasıyla PKK aydınlatılamamış ve karanlıklardaki varlığını bugüne kadar korumuştur. 21 Mart 1993’te, Özal PKK ile ateşkes yapmıştır tıpkı bugün Erdoğan’ın yaptığı gibi. Bunun sonucunda Bitlis Paşa’nın ağır darbe vurduğu PKK yeniden toparlatılmış ve güçlendirilmiştir. 24 Mayıs 1993’te, yeniden toparlanan PKK’nın Bingöl karayolunda 33 silahsız askerimizi katletmiş ve silahlı çatışmayı Türkiye’ye taşımıştır. Bu olaydan sonraki çatışmalarda Türkiye kan gölüne döndürülmüş ve 8.600 askerimiz çıkan çatışmalarda şehit düşmüştür. Sonuç olarak Ekim 92-Mayıs 93 arasında PKK üzerinden bize yaşatılan bu olaylar, Türkiye’yi etnik kimlikler üzerinden ayrıştırmak ve çatıştırmak temeli üzerinde kurgulanmış olup ancak tutmamıştır. Devamında iki önemli daha olay yaşanmıştır: 02 Temmuz 1993, Sivas Madımak olayı ki bu olayda insanlarımız dini mezhep farklılıkları yüzünden katledilmiştir tıpkı birkaç gün sonra, 05 Temmuz Erzincan Başbağlar’da insanlarımızın katledileceği gibi. Madımak ve Başbağlar olayları da Türkiye’yi dini mezhep farklılıkları üzerinden ayrıştırmak ve çatıştırmak temeli üzerinde kurgulanmış ancak bu da tutmamıştır. Bu olaylarının tümünü alt alta sıraladığınızda, Türkiye’yi Mayıs 93 Bingöl olayı ile etnik kimlik, Madımak ve Başbağlar olayları ile de dini mezhep çatışmasına sürüklemek istenildiği açıktır. İşin can alıcı noktası da buradadır, kim sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’da Müslüman ülkeleri etnik ve dinsel temelde ayrışmaya ve çatışmaya sürüklemek istemektedir? En başta ABD’dir, bölgenin enerji kaynaklarını ele geçirmeyi hedeflemiş BOP tuzağının temel çıkış noktası Ortadoğu’da etnik ve dinsel çatışma çıkartıp Müslümanları birbirine kırdırmaktır. BOP yazarı Amerikalı Ralph Peter’s’in planını okursanız, amacı açıkça görülecektir, şöyle diyor: “Bölgede etnik temizlik işe yarar!” İkincisi İsrail’dir, bölgede Müslüman-Yahudi çatışmasını önleyebilmek ve İsrail’i bölgede küresel güç yapabilmek için Müslümanları kendi içlerinde etnik ve dinsel farklılıklar üzerinden çatıştırmak stratejisi. BİP yazarı Oded Yınon’un bu planını okursanız, amacı açıkça görülecektir, şöyle diyor: “Müslüman ülkeleri parçalamak istiyorsanız, etnik ve dinsel çatışmaları teşvik ediniz!” Üçüncüsü AB’dir, ABD ve İsrail’in küresel planlarına destek vermektedir, amacı Bizans’ı yeniden kurmaktır, Hıristiyan kutsallarının yer aldığı Anadolu’nun tarihini, kültürünü ve kaynaklarını ele geçirmek ve yönetmektir. Son olarak Rusya’dır, Rusya Asya’daki Türk dünyasının Anadolu ile birleşerek küresel güç olmasını engelleyebilmek için, Türk dünyasını parçalamayı hedeflemiş her plan ve projeye destek vermektedir. Bu çerçevede PKK, Madımak ve Başbağlar olaylarına baktığınızda, tüm bu olan bitenlerin Anadolu’daki Müslüman Türk birliğini etnik ve dinsel temelde ayrıştırmak, ayrışan grupları güçlendirmek ve nihayetinde birlikte yaşayamaz hale düşürmek için yapılmış olduğu açıkça görülecektir. Bununla birlikte özünde Müslüman Türk dünyasını hedef almış bu plan ve projelerin göz ardı ettiği önemli bir nokta vardır, o da şudur; Anadolu’da Türk demek saf bir ırk değil, binlerce yıllık Anadolu mirasından doğmuş bir kültür ve uygarlıktır ki Eti, Hitit, Sümer’lerden tutunuz, Babil, Med, Pers, Lidya, Frigya, Urartu, Kommanege ta Roma ve Bizans’a kadar uzanmaktadır. Türk Milleti tüm bu uygarlıkların sahibi ve mirasçısı olup yaşayan son uygarlıktır. Sonuçta biz Türkler ne Irak’a ne Suriye’ye ne Libya’ya ne de Mısır’a benzeriz. Mustafa Kemal Atatürk’ün özdeyişiyle en aşağı yedi bin yıllık bir tarih, uygarlık ve kültürün sahibi olan biz Türkler, masa başında yapılmış plan ve projelerle ya da önceden kurgulanmış Özal, Çiller ve Erdoğan siyasetleriyle bir anda tarih sahnesinden silinebilecek kadar zayıf ve güçsüz bir ulus değiliz. Öyle olmadığımız içindir ki ta 80’den bu yana bir olan ulusumuzu etnik ve dinsel farklılıklar temelinde ayrıştırmak ve parçalamak oyunları bir türlü tutmamıştır, tutturulamamıştır. Bundan sonra bize düşen, geçmişte yaşadığımız Madımak ve Başbağlar gibi ve halen yaşamakta olduğumuz PKK gibi ABD-AB ve İsrail’in kanlı ve kirli oyunlarından gerekli dersi çıkartıp birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmek, vatanımıza, cumhuriyetimize, ordumuza, çocuklarımıza ve kaynaklarımıza sahip çıkmak olmalıdır. Geleceğe güvenle bakabilmek isteyen Türk Milleti başka çıkış yolu göremeyecektir. Bu vatanı sevmek kolay değildir, cefa ister, feda ister ve gerektiğinde bedel ödemek ister, bize ödedikleri bedelle ki bu candır, bize bu vatanı, bu bayrağı ve bu cumhuriyeti miras bırakmış olan tüm canlara şükranlarımızı sunar, rahmetle anarız, unutulmasın ki bizler de bu mirası çocuklarımıza bırakabilmek için ne bedel ödemek gerekiyorsa, hazırız…
Posted on: Tue, 02 Jul 2013 16:48:58 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015