NE DE YETENEKLİYMİŞSİN TÜRKİYE? Bir arkadaşım Şu rezalete - TopicsExpress



          

NE DE YETENEKLİYMİŞSİN TÜRKİYE? Bir arkadaşım Şu rezalete bir göz at deyince izledim ve bir Türk olarak gerçekten utandım... Bilgilenme ve iletişim imkânlarının kısıtlı olduğu dönemlerde bile hazmedemediğimiz bilgisizlik bu defa koro hâlinde karşımıza çıktı... Üstelik iletişim teknolojilerinin dünyayı küçük bir köye dönüştürdüğü tezinin ispatlandığı günümüzde... Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışması... Jüri Kırgız yarışmacıya, sözüm ona Rusçadan Kırgızcaya tercüme yapan numunelik tercüman aracılığıyla, kendi dilinde birden ona kadar saymasını söylüyor... Çocuk bir-iki-üç diye başladıkça gülmekten kırılıyorlar... Aynı sahne bıktırırcasına tekrarlanıyor... İşin tuhaf tarafı, sadece o çok bilmiş jüri değil, üniversite öğrencilerinden oluşan seyirci topluluğu da katıla katıla eşlik ediyor bu komediye... Kırgız çocuk şaşkın... Niye güldüklerini merak ediyor muhtemelen... Nereden bilsin aslında ağlanacak hâllerine güldüklerini? Popüler kültürün ne seviyede olduğuna dair bu yüz kızartıcı durumun en acı resmedilişlerinden birisiydi bu... Ne Kırgızların da Türk olduğunu akıl eden, ne de Türk toplulukları arasında lehçe ve ağız farklılıklarına rağmen özellikle sayı isimlerinin ortak olduğunu bilip de müdahale eden var... Sadece göbeklerini çatlatırcasına güldüler... Bire bir, ikiye iki dediği için o sevilesi bilgi ve kültür sahibi topluluğun neden güldüğünü kestiremeyen Kırgız çocuk ise donuk ve şaşkın ifadeyle, gülünecek ne yaptığını düşüne düşüne bakakaldı dakikalarca... Epeyi sonra rejiden ikaz gelmiş olmalı ki, toparlama gayretine girildi, köken birliğimiz hatırlandı, sayı isimlerinin aynı olabileceği vurgulandı... 80li yılların ortasıydı... Güreş şampiyonası için Bulgaristana giden devlet televizyonumuzun muhabiri Kırcaalili güreşçinin pırıl pırıl Türkçe konuştuğunu duyunca şaşırmış, merak içinde sormuştu: Çok güzel Türkçe konuşuyorsunuz. Dilimizi nerede öğrendiniz?... Benzer enstantaneler Sovyetler dağıldıktan sonra sıkça yaşandı... Meselâ Türkmenistanda kendileri gibi konuşan insanları görünce Yoksa siz buralara Anadoludan mı göçtünüz? diye merak buyuran bürokratlarımız, çekik gözlerinden şüphelense gerek, Kazakları Çinlilerin akrabası zanneden gazetecilerimiz oldu... Yılışık vaziyette sorduğu Arkadaş, sen Türkçeyi nerede öğrendin? sorusuna Misal, sen İstanbullusun, ben de Kosovalı. İstanbul 1453te fethedildi, Kosova ise 1389da. Şimdi Türkçeyi ben mi sana öğreteyim, sen mi bana? cevabını alınca pişkince kahkahalara boğulan programcıya ne demeli? Bu fotoğraf, Hacca gidince Arapların Arapça konuştuğunu ama sıra ezana gelince Türkçe okuduklarını zanneden teyzelerimizden daha öte bir birikimi göstermiyor şüphesiz... Aynı kategoride değerlendirmeden bir örnek de Suriyeden verelim... Kanal 7de yayınlanan Şoray Uzun Yolda ekibi Halepin bir köyüne gitmiş, oradaki kadınlarla konuşuluyordu... Konuşulan Türkçeye hayran kalan sunucu bunun sebebini sorunca harfi harfine şu cevabı almıştı yaşlı kadından: Oğlum biz Türkük elhamdülillah!.. Türkük sözü program ekibini güldürdü mü bilmiyoruz ama Türklüğün değerleriyle ilgili genel cehaletin bu derece yerlerde süründüğüne şahit olmak üzüyor insanı... Kendi bilgisizliğinin farkında olmadan, var olan gerçeği komedi sanıp kahkahalarla gülen bir topluluk, hangi millî varlığımızı korumada doğru değerlendirme yapıp, memleket istikbâline el koyabilir? Esas değerlendirilmesi ve üzerine kafa yorulması gereken kara delik burası... Bu sadece bir dil yarası değil, kültür ve idrak yarası aynı zamanda... Kırgız çocuktan biri duyunca gülmekten kırılan, ikiyi duyunca yerlerde yuvarlanan, üçte artık çatlama noktasına gelen bir jüri ve topluluk, genelin içinde bir istisnayı temsil ediyor olsaydı belki bu kadar öfkelenmeye gerek olmazdı... Kötü olan, bu tablonun ortalamayı yansıtıyor olması... Belli ki, bu programlar karşılık bulduğu kitlenin seviyesini, jüriler de bilgi birikimlerini temsil ediyor... O jüri ve kitleye ağızı, şiveyi, lehçeyi, Türkmeni, Çuvaşı, Kırgızı, Kıpçakı, Çağatayı anlatmak ve anlamasını beklemek mümkün mü? Her eser ait oldukları devrin sosyal ve kültürel özelliklerini yansıtır... Bu eserler ve programlar da devrimizin özelliklerini yansıtıyor, toplumsal birikimimizin röntgenini çekiyor... Ve vekâleten başkasına gülerken aslında kendimize güldüğümüzü belgeliyor... O Kırgız çocuk belki hâlâ düşünüyordur Bunlar niye güldüler? diye!. Servet Avcı yg.yenicaggazetesi.tr/yazargoster.php?haber=28588
Posted on: Sun, 03 Nov 2013 14:40:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015