NUSAYRİLİK, çoğunluğu Suriye’de yaşayan bir Zahiri-Batinî - TopicsExpress



          

NUSAYRİLİK, çoğunluğu Suriye’de yaşayan bir Zahiri-Batinî (Açık-Gizli) olmak üzere Ehli Beyt ve Oniki İmama sadakatle bağlı Müslüman Kesimden oluşmaktadır. . Bunlara günümüzde Fellahlar (Çiftçi manasına gelen) ismi de verilmektedir. Nusayrilik, ismini kurucusu olan Muhammed b. Nusayr en-Nemiri’ den almıştır. Bâtıni karakterli fırkalarda ortak olarak görülen husus, bunların genel olarak çift hayatları olmasıdır. Yani birisi, kendi içlerinde ve çevrelerinde yaşadıkları ve yaşattıkları hayat seyri, diğeri de toplum içinde yaşamaları itibariyle toplumsal hayatlarıdır. İşte Nusayrilik de genel anlamda bu özellikleri taşımakta olup, açık yani zahiri kabul edilen beş vakit namazı kıldıkları gibi gizli icra ettikleri batini ibadetlerini de büyük bir disiplin içerisinde icra ederler. Nusayriliğin kurucusu İbn Nusayr, Şiî-İmamiyyenin onuncu imamı Ali en-Nakî’nin hayatında onun tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu iddia ediyor; onun hakkında aşırı görüşler ileri sürerek tenasühten söz ediyordu. Bir rivayete göre de, İbn Nusayr, İmamiye’nin onbirinci imamı Hasan el-Askeri’nin (260-873) “bab”ı olduğunu ileri sürmüş ve onun vefatıyla da oğlu Muhammed b. el-Hasan’ın mehdiliğini kabul etmiştir Genellikle Suriye bölgesinde yayılmış bulunan Nusayriler, Eti Türkleri olup, şeyhleri ise Ehl-i Beyt Soyundandır. Fellahların Eti Türkleri oldukları Atatürk Zamanında yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Eti Türkleri+ Şeyhler= Nusayriler, diyebiliriz. Karmatilerin 291 (903) yılında Suriye’yi ele geçirmesi üzerine, bir kısmı Suriye’de kalırken bir diğer kısmı ise, Antakya civarına çekildiler. Özellikle Nusayrilik Hamdanilerin Suriye’ye egemen olmasıyla bu dönemde büyük bir güç kazandılar. Zira Hamdani emirleri bu mezhebe girmiş ve yaygınlaşması için uğraşmışlardır. Selçuklular döneminde Malazgirt savaşını (463/1071) takiben de Nusayriler Antakya’yı ele geçirmişlerdi. Nusayriler, bölgede sırasıyla hüküm süren, Selahaddin Eyyubi, Haçlılar, İsmaililer ve Moğollar’dan sonra Yavuz Sultan Selim’in 922 (1516) yılındaki Mercidabık Zaferi ile Suriye’yi ele geçirmesi ile daha sonraki devirlerde de aynı bölgede varlıklarını sürdürürler. Nusayrilerin hemen hemen her devirde ve özellikle Osmanlı Döneminde varlıklarını sürdürmelerindeki en önemli faktör, Osmanlı Devletinin, hükmü altındaki bölgelerde her inanç ve ırktan olan kavimlere gösterdiği müsamaha anlayışı ve tavrı gösterilmektedir. Zira Osmanlı Devleti, bu tavrını devletin bağlayıcı ve birleştirici bir felsefesi olarak telakki etmekte idi. Zaman zaman Osmanlılara karşı isyan etmelerine rağmen II. Abdülhamid onları resmen bir mezhep olarak kabul etmişti. Bugün Suriye’de çeşitli bölgelerde ve Hatay, Tarsus, Adana, Mersin Fırat boyları ile Lübnan’da yaygın olarak yerleşmiş bulunan Nusayrilerin sayısı bir kısım araştırmacılara göre bu yörelerden göç etmiş ve kendini gizlemek durumun kalanlar dâhil yaklaşık 2-3 milyon kişi civarındadır Nusayrilerin itikadi görüşlerine gelince: Nusayri inancı kısmen İslâm’dan kaynaklanmış olsa da Hz. Ali’nin Camide öldürülmüş olması veya kendilerinden olmayan bir hocanın arkasında namaz kılmak istemediklerinden büyük bir çoğunluk beş vakit namazlarını bulundukları herhengi temiz mekanda kılmaktadır. Bunun yanında ibadetleri ağırlıklı olarak batini inanışa dayanmaktadır. Gizli kılınan Batıni namazlarına sadece Nusayri olanlar katılır. Türkiye sınırlarında yaşayan bu kesim Türk devletine, Türk bayrağına, Türk milletine ve özellikle kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ e sadakatle bağlı olup, gizli kılınan bu namazlarını vatan, bayrak, millet ve kurucusuna bağlılıklarını ifade eden cümlelerle bitirirler. Nusayrilerin görüşlerinin temelini de Hz. Ali teşkil etmektedir. Bu inanışa göre; Günümüzde Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir” cümlesini ilk kullanan Hz Ali’ ye bilimin (%90’ı) yani 9/10’u, beşeri insanlığa ise (%10’u) 1/10’u verilmiştir. İnanış derki: İlk Peygamberde Ali Son Peygamberde Haz Ali’dir. İnanışa göre; İki Peygamberimiz var ki; Birisi Allah iler konuşan Hz. Musa ve Allah’ın Habibi son peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ayrı özellikler taşımaktadır. İnanışa göre, Hz. Musa Konuşmuştur, Ancak Son Peygamber Olan Allah’ın Habibi Hz. Muhammed (SAV) ise Arşa çıkmıştır ve Allah ile Görüşmüştür. Allah’ı çıplak gözle görmüştür. Tasavvur Ederken yaradan Allah Hz. Ali olarak tasavvur etmiş olduğuna inanılır ki: “Allah Hiç Görünmedi ve Kimse Görmedi, Haşaa!..” denilir ve gören tek kişi nur kabul edilen Allah Habibi Hz. Muhammed olmuştur. Bu nedenle, Yüce Allah için sayılan sıfat ve özelliklerim bir kısmı bilimin %90 kendisine verilen Hz. Ali için sayılmaktadır. Buna göre Hz. Ali gerçekte görünmediğine ve görülmediğine inanılır. Tüm peygamberlerin nur olduğuna inanıldığı gibi Hz Ali nuru itibariyle gizlidir. O manadır. Görünüşte imam olmasına rağmen, batını cihetiyle O, nurdur. Buna göre onların şahadet kelimesi “Ben Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahadet ederim “şeklindedir. Allah Muhammed’i, O da Selman-ı Farisî’yi yaratmıştır. Ali “mana”, Muhammed “isim”, Selman ise “bab”dır. Bu üçlü A(ayn), M (Mim) ve S (Sin) sembolleriyle ifade edilir Ayrıca Selman’dan sonra beş tane de kutsal vardır ki, bunlar; Mikdad b. el-Esved (Tabiat olayları ve zelzeleyi yürütür), Ebû Zerril-Gifâril-Gifâri (Yıldızların hareketini idare eder), Abdullah b. Revâha (Canlıların hayatlarıyla uğraşır), Osman b. Maz’un (Rızık ve hastalıklarla uğraşır) ve Kanber b. Kadân ed-Devrî (Ruhları cesetlere gönderir). Bu beş kutsal varlık, aynı zamanda beş büyük yıldızdır. Hz. Muhammed veda Hutbesinde Hz. Ali’yi vekil tayin etmiştir denilir. Bu nedenle, bu inanışla göre hileyle halifeliği ele geçirenler kabul görmemektedir. Hz. Ali’ nin doğduğu gün Nusayriler tarafından en büyük bayram olarak kabul edilir. Ğıdıl Ğadır yani Kadir Bayramı olarak her yıl on gün ileri olavcak şekilde kutlanır. İslamiyetin doğuşu olarak kabul edilen bu bayramda Cehennem Ateşi bie söner ve bu mübarek günde öelenler direkt Cennete gider. Mümkünse o gün tamamen namz kılmakla geçmelidir. Tatil olması halinde bu inanışta büyük bir memnuniyet yaratacaktır. Ayrıca, Nusayriler Peygamber (SAV) zamanında kullanılan Hicr-İ Takvime sadık kalmışlardır. Bu nedenle; Türkiye’ de kullanılan takvim ile 14 (OnDört) gün fark vardır. Ayrıca Allah’ın evi kabul edilen CAMİ isminin dört Büyük Melek Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil adının başharflerinden meydana geldiğine inanılır. Nusayrilerin bir kısmı Hz. Ali’nin Cami’de öldürüldüğü için Cami namazına gitmez. Ama gerçekte, cami Namazıda hak batıni namaz da haktır. Bu konu da Nusayri şeyhlerine büyük görev düşmektedir. Gelecek nesillere bu önemle aktarmalıdır. Nusayriler ruh göçüne inanırlar. İnanışa göre, insanlar ilk kez semavi varlıklar olarak yaratılmışlar; Âdem ile Havva şeytan tarafından kandırılıp cennetten kovulmalarının bir sonucu olarak bu günkü şekillerini kabullenmek zorunda kalmışlardır. Sürekli tenasüh ve ruh göçü, insanların tekrar semavi varlıklara dönmesiyle son bulacaktır. Kendileri Ali’nin ilimsel gücüne inanmak ve onun yüceliğinin nimetine ermek şerefine ulaşan kişilerdir. Aliye inanan Nusayrilerin ruhla, hareket yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselir. Nusayri olan ve olmayanların ruhları ise, imtihan edildikten sonra cennet veya cehenneme gider. Nusayrilere göre kadınların namaz zorunluluğu yoktur. Bu bakımdan kadınlara Nusayri mezhebinin sırları açıklanmaz. Kadınlar isterlerse ancak ve ancak Sünni inanışında olduğu gibi beş vakit namazı icra edebilirler. Kur-anı Kerim Hatmi okuyabilirler. Beden ve ruhen temiz olmak adına yıkanırken Kelime-i Şahadet getiriler. Bu taassuplarından ötürü Fâtıma’nın ismini kullanmayıp, metinlerinde bu kelimenin müzekkeri olan Fâtır’ı kullanmayı tercih ederler. Ayrıca onlara göre, diğer halifelerle birlikte bir kısım sahabe ile Muaviye, Yezid ve Haccac da şeytanın sembolleridir ve lanetlidirler. İlimin %90 kısmına sahip olduğuna inanaılan Hz Ali’nin bulunduğu yer konusunda iki gruba ayrılırlar. Haydariler’ e göre Ali, göktedir. Güneş Muhammed’i, ay da Selman’ı temsil eder. Ali güneşte oturmaktadır. Bu yüzden bunlara “Şemsiler” de denilmektedir. İkinci kol olan Kilaziler’ e göre ise Hz. Ali’nin yeri ay’dır. Bu yüzden bunlara da “Kameriler” ismi verilmektedir. Nusayrilere göre dualarla hazırlanan kuru üzüm suyu, ulûhiyetin sembolüdür. Evlilik ve Nikah: Nusayriler resmi nikaha olmazsa olmaz olarak bakarlar; Ancak, bundan önce mutlaka dini nikah kıyılır. Kız isteme törenleri "ALLAH’ın İzni Peygamberin Kavliyle" olur. Cenaze Törenleri: Nusayriler tıpkı Müslüman Sünni inanışında olduğu gibi Kur-anı Kerim Hatmi eşliğinde kaldırılır ve Cenaze Namazları kılındıktan sonra yine Kur-anı Kerim Hatmi eşliğinde toprağa verilir. Cenazeyi getiren cemaat iki gruba ayrılır; abdestli olanlar katılırken olmayanlar bir kenara çekilir ve cenaze namazının bitmesini bekler. Namaz bittikten sonra musalla taşından alınan naaş görevliler tarafında açılmış olan mezara defnedilir. Toprak atılırken orada bulunan tüm şeyhler saf tutar ve en kıdemlisi tarafından Kur-anı Kerim hatmi okunur. Kur-an okunurken hocanın önünden geçilmemesi gerekir. Toprak atma işleminden sonra tekrar Kur-anı Kerim Hatmi okunur ve topluca Fatiha okunduktan sonra dağılırlar. Saf tutan cenaze sahiplerine baş sağlı dilenerek mezarlıktan ayrılırlar. Defin sırasında kadınların mezarlığa gelmemeleri esastır. İnanışa göre, kadınlar cenaze evinden sonra mezarlıklara gelmeleri ölümlerin çoğalmasına sebep olur. Daha sonra yedinci güne kadar her akşam taziye ziyaretleri devam eder ve Kur-an okunur. İkinci ve yedinci gün törenleri çok kalabalık geçer. Yedinci gün yemeği batıni namaz ile eda edildikten sonra, tüm halka açık bir şekilde tören düzenlenir ve Sünni inanışına uygun bir şekilde Kur-anı Kerim Hatmi okunur. Kadınlar ayrı erkeler ayrı bir grup oluşturur. Gelen kadınların başörtüsüyle gelmeleri gerekir. Cenazenin toprağa verilmesini takip eden günün ilk sabahı şeyhler eşliğinde Kur-anı Kerim Hatmi Okunur. Ayrıca yedinci günün sabahı da tekrar edilir bu tören. On İki İmam Mezhebine tâbi olanlar, Hz. Peygamberden sonra imamların on iki tane olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. On iki imamın isimleri şöyledir: 1- İmam Hz. Ali ibn-i Ebi Tâlib (r.a.) (ö: 661). 2- İmam Hz. Hasan bin Ali (r.a.) (625-669). 3- İmam Hz. Hüseyin bin Ali (r.a.) (626-680). 4- İmam Zeynel Âbidin (r.a.) (659-719). 5- İmam Muhammed Bâkır (r.a.) (677-733). 6- İmam Câfer-i Sâdık (r.a.) (699-765). 7- İmam Mûsâ el-Kâzım (r.a.) (745-799). 8- İmam Ali Rıza (r.a.) (770-?). 9- İmam Muhammed Cevad Takî (r.a.) (811-835). 10- İmam Ali Nakî (r.a.) (829-868). 11- İmam Hasan Askerî Zekî (r.a.) (846-874). 12- İmam Muhammed Mehdî (r.a.). İnanışa göre, yatır ve ziyaret yerlerine gerekli önemin verilmesi ve bu mekanlara birer Görevli tahsis edilmesi gerekir. Bunların Allah katında kabul gören ve zamanında Allah tarafından hayırlar işlemek adına gönderilen Evliyalar olduğu vurgulanması İle bu işin Putperestlik olmadığı anlaşılacaktır. Bunların huzurunda Allah’a dua etmek Nusayrilerde büyük kabul görmektedir. Adana adaklar genellikle buralarda icra edilmektedir. Bohurlar yakılır ve semaya yükselen bu dini kokular eşliğinde dualar okunur. Bohurlar Allah için yakılır. //suha//
Posted on: Thu, 26 Sep 2013 09:18:11 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015