Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı Allah-u Teâlâ, - TopicsExpress



          

Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’ın eliyle Deccal fitnesini ortadan kaldırdıktan sonra diğer büyük bir fesat daha ortaya çıkacaktır ki o da, Ye’cüc ve Me’cüc isimli iki kavmin yeryüzünü istila etmeleridir. Bu olay İsa (Aleyhisselam) henüz hayattayken olacaktır. Allah-u Teâlâ, Kur’an’da iki yerde bu iki kavimden bahsetmektedir. Kehf 94, 98, Enbiya 96, 97 Tefsirlerde aktarılan bilgilere göre Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin soyu Nûh (Aleyhisselam)’ın oğlu Yâfis’e dayanmaktadır. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: “Nuh’un çocukları üç tanedir. Sâm, Hâm ve Yâfis. Sâm Arapların atası, Yâfis Rumların (Türklerin) atası ve Hâm da Habeşlilerin (Sudanlıların) atasıdır.” Ahmed 5/10, 11, 20375 Kehf suresinde anlatıldığı gibi, Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) hemen hemen hiç söz anlamayan bir kavme uğradı. Bu kavim kendilerine zarar veren Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerini ona şikâyet ettiler ve onlarla kendi aralarına onların geçmelerini engelleyecek tarzda bir set yapmasını istediler. Bunun üzerine Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) geçidin iki yanına genişliğine ve yüksekliğine dolduracak şekilde demir kütlelerini yığdırtarak bunları yaktırdı. Nihayet demirler kor halini alınca erimiş bakır istedi ve o korun üzerine döktürdü. Nihayet bu, Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin delmeye ve aşmaya güç yetiremeyecekleri şekilde muhkem bir set oldu. Katade (Rahmetullahi Aleyh) bu settin çizgili bir elbise gibi olduğunu, bir kısmının siyah ve diğer kısmının kırmızı renkli olduğunu söylemiştir. Camiu Li Ahkami’l-Kur’an 11/131 Hicri 227-232 yılları arasında halifelik yapan zalim Harun el-Vâsık iktidarı döneminde bazı emîrlerini bir akıncı birliği ile beraber bu setti görmek üzere gönderdi ve yerini tespit etmelerini istedi. Onlar uzun mesafeler katederek onu buldular. Set fevkalade yüksek ve erişilmez idi, ona ve çevresindeki dağlara güç yetirilemeyecek gibiydi. Oranın yapısı demir ve bakırdandı, üzerinde büyük kilitler olan büyükçe bir kapısı vardı, oradaki burçlardan birinde kerpiçler ve işçi kalıntıları mevcuttu, settin yanında da komşu krallıklardan bekçiler bulunmaktaydı. Bu birliğin oraya gidişi ile memleketlerine dönüşü arası iki seneden fazla sürmüştü. İbni Kesir Tefsiri 10/5081, 5082 Bu iki kavim o günden beri bu seddi delmeye çalışmaktadırlar. Her gün seddi bir miktar delerler. Nihayet güneşin ışığını görmeye yaklaşınca başlarındaki amirleri: −Kazıyı bırakıp dönün, kalanı yarın kazarız, der. Allah (Azze ve Celle)’de seddi eskisi gibi sağlam hale getirir. Allah’ın dilediği vakte kadar bu olay sürekli tekrar eder. Nihayet onların vakitleri tamamlanıp Allah onları insanların üzerine göndermeyi dilediğinde onlar seddi yine kazarlar ve delme işini tamamlamaya yaklaştıklarında amirleri: −Kazıyı bırakıp dönün, inşallah yarın kazarsınız, diyerek istisnada bulunur. Ertesi gün seddin yanına vardıklarında onu inşa olmuş halde değil de bıraktıkları gibi bulurlar ve seddin kalanını kazarak yeryüzü halkının üzerine saldırırlar. Bu esnada Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’a: −Ben şimdi Bana ait olan birtakım kullar çıkardım. Hiç kimsenin onlarla savaşmaya gücü yetmez. Bu sebeple sen yanındaki kullarımı Tûr dağına sığındır ve orayı onlar için sağlam bir sığınak ve kale yap! diye vahyeder. Seddi delen Ye’cüc ve Me’cüc kavimleri insanlara saldırırlar, canlarını ve mallarını ifsad ederler, yeryüzündeki bütün suları içerler. Hatta bu iki kavim şu an İsrail sınırları içinde Hayfa kentinin doğusunda bulunan Taberiye gölüne uğrar ve suyunu içmeye başlarlar. Kalabalığın sonu oraya uğrar, su bulamayınca şaşırırlar da: −Yemin olsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Onlar öyle kalabalıktırlar ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların kalabalıklığını bize bir kutsî hadiste şöyle haber verir: “Cehenneme gönderileceklerin miktarı her 1000 kişiden 999’udur. Ashâbın: −Geriye kalan o binde bir hangimiz olabilir? sorusuna Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap vererek ümmetini sevindirmiştir: −“Sevinin, sizden her bir kişiye karşılık Ye’cüc ve Me’cüc’den 999 kişi vardır. Sizler mahşer halkının toplamı içinde beyaz bir öküzün derisindeki siyah bir tüy veya siyah bir öküzün derisindeki beyaz bir tüy mesabesindesiniz…” Buhari 4576, Müslim 222/379 Bu iki kavim yeryüzüne hâkim olurlar. En son olarak İsa (Aleyhisselam) ve yanındakileri Tûr dağında kuşatıp oraya hapsederler. Öyle ki, yiyecek ve içeceklerin tükenmesi, temin de edilememesi sebebiyle o Müslümanların her birine verilecek bir öküz kafası yüz altından değerli olacaktır. Yeryüzü halkının işini bitirdiklerine kanaat edildiğinde Ye’cüc ve Me’cüc kavminden bir kişi: −Şu yeryüzü halkının işini bitirdik, şimdi gökyüzü halkıyla savaşacağız, der. Onlardan birisi mızrağını göğe doğru fırlatır ve Allah’ın dilemesiyle o mızrak kana bulanmış olarak yere düşer. Bunun üzerine onlar büyüklenerek: −Gökyüzü halkını da öldürdük, derler. Müteakiben İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah-u Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunurlar da, Allah-u Teâlâ o iki kavmin üzerine, boyunlarına musallat olacak deve ve davarların burunlarında bulunan bir kurtçuk gönderir. Bu kurtçuklar onları boğazlarından yakalar. Onlar çekirge sürüsünün ölümü gibi ölürler ve birbirlerinin üstüne yığılıp kalırlar. Ertesi gün onların helak oldukları anlaşılınca İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları sığındıkları kaleden inerler. Yeryüzünde bu iki kavmin fertlerinin yağlarının ve pis kokularının doldurmadığı bir karış yer bulunmaz. Müslümanlar ellerinde kalan hayvanları salıverirler ancak o iki kavmin leşleri dışında bir yiyecek bulamazlar. Onların leşlerini yiyerek ot yiyip semizlendikleri gibi semizlenirler ve memeleri sütle dolar. Müslümanlar onların ok, yay ve kalkanlarından yedi yıl boyunca ateş yakarlar. İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah’a niyazda bulunurlar ve Allah birtakım kuşlar gönderir. Bu kuşlar o kokmuş cesetleri Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah-u Teâlâ şiddetli bir yağmur gönderir, o yağmur her tarafı yıkayıp temizler, ayna gibi parlatır. Sonra yere: −Ürünlerini bitir, bereketini geri getir, denilir. Öyle ki, bir kalabalık bir tek nar ile doyar, onun kabuğunun altında gölgelenir. Süt bereketlenir de bir sağmal hayvandan sağılan süt kalabalık bir cemaate yeter. Bolluk ve bereket yeniden çoğalır, huzur ve asayiş artar. İsa (Aleyhisselam) vefat eder, halk onun üzerine cenaze namazını kılar. İnsanlar bu haldeyken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir, o rüzgâr Müslüman olan insanları koltuk altlarından yakalar ve ruhlarını alır. Artık geriye kıyametin tepelerine kopacağı en şerli insanlar topluluğu kalır. Müslim 2937/110, Tirmizi 2341, 3359, İbni Mace 4075, 4076, 4079, 4080
Posted on: Wed, 26 Jun 2013 19:42:08 +0000

Trending Topics



b>DEATH... Death is perceived, nurtured and processed in many
Baked Dijon Salmon Ingredients 1/4 cup butter, melted 3

Recently Viewed Topics




© 2015