GÜNAH PERDESİ:: Konu: Gönül gözünün önüne günah - TopicsExpress



          

GÜNAH PERDESİ:: Konu: Gönül gözünün önüne günah perdesini çekmeVe (yine) onlar, çirkin bir iş işledikleri veya (günahlarla) kendilerine zulmettikleri zaman, ALLAHı anarak hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Zaten, ALLAHdan başka kim günahları bağışlar ki? Bir de onlar, işledikleri (günah ve hatalı işleri)nde bilerek ısrar etmezler. [Âl-i İmrân, 135] Sen, duru bir su gibisin; bu duru suyu, yaptığın kötülüklerle bulandırma, gönlünü örtme! Gönül gözünün önüne günah perdesini çekme; yapma bu işi.Tertemiz kişiler, gönül erleri, gönlünü seyretmek için onun etrafında toplandılar! Bu temiz insanlara karsı sen de utanç içinde kalma; sen de tertemiz ol, gönlünü utandırma!..Bak Gönül; Fanî güzellere âşık olmaktan kendini çek! diye nara atıyor! [Hz. Pir Mevlana] Rebiülahire (ikinci bahar) erdik elhamdulillah… Dünya ikliminde bahar, güneşin yüzünü göstermesi, ağaçların çiçeğe durması, toprağın yeniden hayat bulması ile olur ya insan ruhunun baharı da Resulu kibriya efendimizin teşrifi ile olur; dolayısıyla ruhun baharı hep Rebiülevveldedir. İsterse gökten buz yağsın, yerde diz boyu kar olsun; gönlünü ısıtabilirsin Habib-i Kibriyanın teşrifi ile… Ol sebepten kış ortasına da gelse Rebiülevvel bizim baharımızdır. Onun cemali ile can bulan baharın akabinde gelen Rebiülahirde dahi nebevi iklimden gelen gül kokularıyla mestiz erenler, kusurlarımız affola… Yanarsam nâr-ı aşkınla yanayım Ya ResûlALLAH Ezelden bağrı yanmış bir gedâyız Ya ResûlALLAH Hevâ-yi nefsime tabî olup pek çok günah ettim. Huzûra hangi yüz ile varayım, Ya ResûlALLAH Şu kâfir nefsin elinden bu dil-i biçâreyi kurtar, Yeter cürm-ü kabahatten usansın Ya ResûlALLAH Kulun Leylâyı mahşer günü ehline eyleme rüsvay, Bu dünyada günahından utansın Ya ResûlALLAH [ NEV-NİYÂZ ve DEDESİ ] Maksadı âşıkların menzili cânân olur İsmini yad eyleye vâlih ü hayran olur Fani cihandan kesil ayine-i kalbi sil Arsa-i mahşerde bil bir ulu divan olur Etse tecelli eğer vuslata erişe er Kafire kılsa nazar mazhar-ı imân olur Aşk ile kim âh ede kalbini âgâh ede Azmini dergah ede ol ulu sultan olur Nakş-i âşık sana aşk haberin ver bana Menkıbe-i evliyâ reşki gülistan olur İbrahim Nakşi hazretlerinin (1641-1702) bir nutk-u şerifi ile başlasak perdeleri aralamaya cânım efendim? Hayhay efendim… Ahmed er-Rifâî hazretleri yakınlarına Sakın bana küfretmeyin! dedi. Müritlerinden biri: Aman Efendim, size nasıl küfredebiliriz? deyince Benim yapmadığımı yaparsanız bana küfretmiş olursunuz buyurdular. Maksadı âşıkların menzili cânân olur diyoruz. Yani sevdiğin nerede, hangi haslette, hangi meşrepte konukluk etmişse SEN DE EĞER ÂŞIKSAN aynı hasletlerde konukluk etmen icâb eder. Esasen aşk tam olduktan sonra bunların hepsi kendiliğinden hâsıl olmaz mı? Aşığın gözü sevgiliden gayrısın görür mü ki? Malum yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbiseye HİLAT derler. Ve aşk, mâşuk (sevilen) tarafından giydirilen öyle bir nurani hilattir ki, mâşûkun onu giydirmesi âşıkın bunun içinde pişip maşukun cemâliyle hallenmesi, nefsine ait her nesi varsa yakıp atması içindir. Bu güzel elbise onda bulunduğu müddetçe pişip ayn-ı mâşuk olarak çıkmalı, aşk olarak zuhur etmelidir ki ondan bu hilat kaldırılınca, kendisiyle kalmayıp mâşûkun sıfatlarıyla muttasıf olmuş (haliyle hallenmiş) ve nefsine müteallik (nefsiyle alakalı) her ne varsa cümlesinden geçmiş bulunmalıdır. Çünkü bu aşk senin malın değildir; ihsânîdir.(lütuf, bağış) Bu ihsan olan hilat günün birinde senden alınınca altından ham olarak çıkarsan, işte o vakit, bunun kadrini bilememiş hem günahların bir büyüğüne dalmış olursun. Harîm-i ravzanâ sürmüş iken ruy-ı siyahım ah Yine cürm ü günaha mübtelâyım, Yâ ResûlALLAH buyurduğu gibi Leyla Hanımın… Aşk elbisesinden sonra günahkâr kalmak !? Peki günah nedir üstadım? Günah Hududullahı yani ALLAHın insan için belirlediği hayat çerçevesini, ilahi sınırları çiğnemektir. Bu hal günahkârın dahi kalbini tırmalayan, iç huzurunu gideren ve başkalarınca da bilinmesi istenmediği bir haldir. Aaah efendim bir de günaha alışmak var ki sormayın! Günaha alışmak, hükümdarın sınırlarını yol geçen hanı yapmak demektir. Dünya nazarından düşünsek kim cüret edebilir buna? Gelirler ve yakasına yapışırlar insanın. Hesabını sorarlar. Ama insan, Mutlak Hükümdarı unutuyor. Şah damarından daha yakın olanı, her an kendisi ile birlikte olanı, her an nazarları altında yaşadığı varlığı ve Onun hesap gününü unutuyor.... Göz baka baka alışıyor. Kulak dinleye dinleye alışıyor. Dil konuşa konuşa alışıyor. Ağız yiye yiye alışıyor. Gönül katlana katlana alışıyor. Hayat yaşana yaşana alışkanlığa dönüşüyor. Bir de bakıyorsunuz sınırlar kaybolmuş, hayat günaha dönüşüvermiş … Bir de zaman zaman günah işleme özgürlüğünden söz ediliyor. Bütün insanlar günah işleme özgürlüğüne sahip olsalar nasıl bir dünya doğardı? Nasrettin Hoca yolda giderken eşeği başlamış pislikleri koklamaya. Hoca da hemen onları eşeğin torbasına doldurmuş ve boynuna asmış. Eh demiş ne yapalım madem sen beğendin, biz de esirgemeyelim. Hocanın bu tavrı eşekler için uyar da, eşref-i mahlukat olan Hazret-i insan için uyar mı bilinmez. İnsanın vücudu hasta olduğu zaman en güzel gıdalara bile sırt çeviriyor, olmadık şeyleri canı istiyor. Ama yakınları, sevenleri onlara zorla da olsa acı ilaç içiriyorlar, yararlı gıdalar veriyorlar. Canı ne isterse onu yesin, onu içsin demiyorlar. Eğer biz de insanları seviyorsak, onların içinde bulundukları hastalık hallerine karşı bigâne davranamayız. Ey gönülden günah işlemeye istekli olan, nefsânî arzularını gizlice tazeleyen kişi, sen, imanı tazele, fakat yalnız dilinle söyleyerek değil de kalbinle tazele. Nefsânî istekler, şehvânî arzular tazelendikçe iman tazelenmez, çünkü şehvetin, nefsin dileğine uymak Hakk kapısını kapar, kilitler. [Hz. Pir Mevlana] Günah tatlıdır, zevklidir, hoş gelir nefse… İmam Gazali de, Kimya-yı Saadette insanların günaha yönelme – ondan kopamama hallerini tahlil etmiştir. Hazretime göre göre canların günahlara müdavim olma sebepleri şunlardır: - Ahirete hakkiyle inanmıyor veya şüphe ediyordur. - Şehveti o kadar kuvvetlenmiştir ki, arzularının terkini ona söylemeye gücü yetmiyordur. Lezzet ve zevk, kendini o kadar kaplamıştır ki ahiret işinin tehlikesinden onu gafil tutmaktadır. - Ahiret borç senedi gibidir, dünya ise eldeki nakit paraya benzer. İnsanın yaratılışı ise peşin paraya yatkın olup senedin vadesi gözüne uzak gelir. Gözüne uzak olunca kalbine de uzak olur. - Mümin olan her gün tevbe etmek azmindedir, ancak yarına kadar tehir eder. Önüne çıkan her arzusu için bunu yapayım, başka yapmam der. - Günahın cehenneme götüreceği muhakkak değildir, belki afvolunabilir. İnsan genelde hüsnü zan sahibidir, şehvet kendisini kaplayınca ALLAHü teala affeder deyip rahmet ümid eder. Bütün bunlar insanın kendi kendini aldatmasıdır. Günahına kılıf uydurmak için, kendi kendini ikna için icad ettiği suret-i Haktan görünen delillerdir. Gaflet pamuğunu kulağından çıkar! Kurtuluş sesi geliyor. Günahın kara suyuna dalma, ab-ı hayat geliyor. Aşıkların ruhlarına yüzlerce salavat geliyor. Günahlardan arın da baştan başa mana balı ol, süt ol! Kendinden, kendi benliğinden fakir ol, yok yoksul ol! Çünkü ancak fakir ve yoksul olunca padişahtan vergi gelir, zekat gelir. İnsanın maddî varlığı olan balçık, gönül olmayı ister durur. Bu istek Hakkın rahmetindendir. Kuluna acıdığındandır. İnsanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu, hep Hakkın kulunu kendine çekişindendir. [Hz. Pir Mevlana] Eşref saatine yaklaşıyoruz, sizlerden dua bekleriz efendim? Kalplerimizden mâsiva ihrac ola, gönüllerimiz ilhamat-ı rabbaniye havale buyrula, Ahlak-ı rezilemiz ahlak-ı hamideye tahvil ola… Mevlam, bizlere makyajla saklanan sahte yüzleri, kamufle edilerek süslü kaplarda sunulan zehir içecekleri ayırt etme feraseti, yeteneği, kabiliyeti versin, idrakimizi güçlendirsin. Rabbimiz, bu hassâsiyetleri gönüllerimizden eksik etmesin! Yüreklerimizi, içinde bütün mahlûkâtın huzur ve sükûn bulduğu bir şefkat sığınağı ve rahmet dergâhı eylesin! Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân, Vakt-i şerif, Haftaya bayram olan, sebeb-i gufran olan Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola, aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah, Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler (S:D)
Posted on: Fri, 25 Oct 2013 17:37:46 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015