HABUR REZALETİ Dini siyasete alet ederek sözde Müslüman - TopicsExpress



          

HABUR REZALETİ Dini siyasete alet ederek sözde Müslüman gözüken AKP’nin çoğunluk olarak iktidara gelmesi bir rastlantı değil, iyi hazırlanmış bir senaryonun hayata taşınmasıdır. ABD uzmanları tarafından ülkelerinde geliştirilen ve 1980 darbesi ile aradığı zemin rahatlığını bulan bir karşı devrim ( renkli devrim), iktidar koltuğuna oturtulmuştur. Küresel çeteler bir başka “OUR BOY” veya Türkçe söylemiyle “Bizim Oğlan”ın eline ÇÖZÜM SÜRECİ denilen Türkiye’nin bölünme planını tutuşturmuş ve “Büyük Abi”nin icra organı CFR tarafından yazılan emirname uygulanmaya başlanmıştır. “19 Ekim 2009… Unutmamamız ve unutturmamamız gereken bir tarihtir 19 Ekim 2009.. 19 Ekim 2009, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm değerlerinden, kırmızı çizgilerinden hatta kendinden vazgeçip, bir çadır devleti edasıyla teröristlere, bölücü başının ” Barış Kolu”na (!), Türk milletinin haysiyetini, onurunu ve devlet olmanın saygınlığını çiğnettiği tarihtir. 19 Ekim 2009 tarihinde 34 PKK militanı elini, kolunu sallaya, zafer işareti yapa, yapa Habur’dan Türkiye’ye giriş yapmışlardır. Ayaklarına getirilen mobil mahkemede, Öcalan’ın “Barış Ordusu”nun militanları, “Pişman değiliz. Biz liderimiz Öcalan’ın emriyle geldik. Onun mesajlarını iletmekle görevliyiz” demelerine rağmen, “AK” lanmışlardır.” Habur’u tam manasıyla anlamak için iktidar partisinin kuruluş serüvenini ve niçin kurdurulduğunu hatırlamamız gerekmektedir. Ama bu serüveni anlamamız için, CFR’nin neden kurulduğunu ve amacının da ne olduğunu bilmemiz şarttır. CFR.. Council of Foreign Realations. Yani Dış İlişkiler Konseyi..Görevi, dış ülkelerde siyaseti ve siyasetçiyi Amerikan çıkarlarına göre şekillendirmektir. CFR’nin kuruluş öyküsü, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış ve işgal kararının alındığı Paris Barış Konferansı’nda gizlidir. Bilindiği gibi ABD Başkanı Woodrow Wilson bir cebinde, daha sonra tüm ulus devletlerin başına bela olacak “Wilson Prensipleri” (İkiz Yasalar), diğer cebinde ise Anadolu’da denizden, denize Ermenistan ve Kürdistan Devletleri haritaları ile Paris Barış Konferansı’na katılmıştır. 20. y.y. başlarında ise Amerika’da bir çok entelektüel yayılmacı politikanın ABD’nin politikası olması gereğini savunmaya başlamışlardır. Ancak gerçek Amerikan ulusalcıları, Püriten- Yahudi geleneğinin yayılmacı politikasına karşı çıkmakta ve başka ulusların içişlerine karışmak gibi bir misyon ve hak sahibi olunmadığını seslendirmişlerdir. Ancak Tevrat’ı “Ana Kaynak” kabul eden Püriten- Yahudi anlayışına göre, dünyevi işler Yahudilere, uhrevi dünya ise Evangelist Protestanlara aittir. 1917 yılında yayılmacı politikayı ABD’nin politikası kabul eden grup, bu misyona karşı çıkan diğer gruba karşı galip gelmiş, Amerikan emperyalizminin ilk tohumları zehirli, bölücü meyvelerini vermek üzere toprağa atılmıştır. Paris Barış Konferansı’nın ardından, Amerikalı delegeler Majestik Otel’de bir araya gelerek, İngiliz delegelerle bir birlikte dünyayı şekillendirecek, devletleri bölüp, parçalayacak düşünce kuruluşlarının temelini atmışlardır. 1921 yılında ise Nevyork’ta Amerikan CFR’si kurulmuştur.” HABUR OTOBÜSÜ (1) Habur rezaletinden günümüze dek, garaja çekilen Habur otobüsü artık iktidar tarafından önündeki tüm engeller kaldırıldığı için tam gaz yola devam etmektedir.PKK çekilmemekte, bölgede egemenliğini güçlendirmektedir. Habur otobüsünün direksiyonundaki küresel çetelerin muavinliğini iktidar, stepne görevini ise BDP yapmaktadır. *PKK polis gücünü kurmuştur. *Yol kesip, kimlik kontrolü yapmakta ve haraç almaktadır. *PKK; eyalet sorumluları atamakta ve kendi kanunlarını uygulamaktadır. *Çözüm (ÇÖZÜLME) süreci nedeniyle pasivize edilen Türk ordusu ve polis gücünün boşalttığı alanlarda PKK silahlı gücü egemen olmuştur. *Geçen sene Kato Dağı’nda ölen teröristtin cenazesinde BDP-VAN milletvekili Nazmi Gür, yerel seçimlerden sonra özerkliklerini kutlayacaklarını söylemiştir. *Cenazeye uzun namlulu silahlarıyla PKK’lılar katılmıştır. “Artık 4 parçadaki Kürt halkının birleşme zamanıdır. Kürt halkı, ulusal ittifakını pekiştirerek, özgürlüğe yol olacaktır. Sayın Öcalan, 21 Mart Diyarbakır Nevruzu ile yeni bir sürecin, silahların susacağı, demokratik siyasetin önünün açılacağı yeni bir süreç başlattı. Bu süreç ile gençlerin ölümlerinin önüne geçildi. Bu çok anlamlı ve çok erdemli bir duruştur. Sayın Öcalan’ın başlattığı bu süreç, bizim için büyük bir önem ve onur taşıyor. Bu süreç bizleri Kürdistan topraklarında özgürlüğe götürecektir.” *Barzani’nin Mısır televizyonunda ifade ettiği “Dört ülkede, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de topraklarımız var.”, Nazmi Gür tarafından da yinelenmiştir. *Bölgede bir çok yerleşim yerinin adı değiştirilmiş ve KÜRTÇELEŞTİRİLMİŞTİR: *”Öcalan’a Özgürlük” BDP/PKK ittifakının tek isteği bölücü başının serbest kalmasıdır.Hatta bunun için sahte doktor raporu dahi hazırlanmıştır.İktidarın ise bu konuda hasta mahkumlarla ilgili bir yasa tasarısı hazırlığı içinde olduğu ifade edilmektedir. Kuddisi Okkır… Silivri zülumhanesinde kanserden öldü. Daha doğrusu tedavi hakkı önlenerek ÖLDÜRÜLDÜ. Fatih Hilmioğlu ve Levent Ersöz…Sahte delil ve dikte ettirilmiş bir iddianame ile Silivri’de bile, bile manevi işkenceye tabi tutulan iki sanık. Suçları(!) henüz sabit değil, Öcalan gibi hüküm giymemişler.İkisi de tedaviye muhtaç ve çok hasta. “Abdullah Öcalan, (d. 4 Nisan 1949; Ömerli, Halfeti Şanlıurfa), PKK’nın kurucusu ve ilk lideridir. 28 Nisan 1999′da Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesine göre vatana ihanet suçu gereğince hakkında ölüm cezası istenmiştir.[5] 29 Haziran 1999′da silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçuyla idama mahkûm edilmiştir.[6] Cezası Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmiştir. Şu anda İmralı Cezaevi’nde hapis yatmaktadır.” Hilmioğlu ve Ersöz için vicdanlarına kilit vuran malum şahıslar, Öcalan için birdenbire merhamet ve insanlık abidesi mi olmuştur? Acaba? Devlet yok edilirken, koltuklarının kolçaklarına sıkıca yapışan küresel çetelerin iflah olmaz köleleri, verilen emirleri yerine getirmektedir. Öcalan serbest bırakılırsa!.. Bir çok şeye “acaba” sorusuyla tahammül eden eden Türk milleti, bu rezalete elbette “DUR” diyecektir. YIl 1919-1923…Bir kahraman, bir yurtsever, bir dahi, bir asker Mustafa Kemal Paşa, Türk milletini aralarındaki tüm farklılıkları öteleyerek bir araya getirmiş ve emperyalizmin yüz yıllık planını bozmuştur. Artık Mustafa Kemal Paşa’nın tekrar Samsun’dan gelmesini beklemek gibi bir lüksümüz yok. Gelmez, gelemez… O zaman tek çare var. Sen Atatürk olacak ve bu yurdun bölünmez bütünlüğünü savunacaksın. Tüm partilerin üzerine bir çizgi çekecek gereğini yapacaksın. Sokak, sokak, ev, ev dolaşıp bu ihaneti anlatacaksın. Başka s çaren yok, ordu da, devlet te, TBMM de, hükümet te, Cumhuriyet de sen olacak, vatan savunmasında bir nefer gibi siperdeki yerini alacaksın. ÇÜNKÜ MEŞRU MÜDAFAA HAKKIN DOĞMUŞTUR! Devam edeceğiz… FİGEN ÖZEN
Posted on: Sat, 13 Jul 2013 20:32:04 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015